Çavuşoğlu'ndan İncirlik çıkışı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Şu anda İncirlik olsun, Kürecik olsun, diğer konularda olsun biz süreci işletiyoruz. Bize yönelik Amerika’nın çok olumsuz adımları olursa, eğer yaptırım veya daha ileri adımlar olursa bizim de Amerika’ya vereceğimiz cevaplar var, olacaktır" diye konuştu

cumhuriyet.com.tr

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Diyelim ki, en kötü senaryoyu konuşuyoruz, F-35’i vermedikleri zaman da Türkiye başka alternatiflere yönelirse söyleyecekleri sözleri olmaz. Türkiye ihtiyacını kendi ortak olduğu projeden karşılamak ister, bu olmazsa başka seçenekleri değerlendirme hakkı vardır. Nasıl S-400 için başka arayışlar içine girdik, en son S-400 anlaşmasını Ruslarla yaptıysak Türkiye kendisi üretinceye kadar ihtiyaçlarını başka kaynaklardan gidermek ister ve en doğal hakkıdır” dedi.

TGRT Haber televizyonunda Gündem Özel programında İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularına cevap veren Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye-Amerika ilişkilerinde gelinen son noktayı anlattı. Bakan Çavuşoğlu, F-35’lerin Türkiye’ye verilmemesi durumunda Türkiye’nin başka alternatifleri de değerlendireceğinin altını çizdi.

Bakan Çavuşoğlu, S-400 Hava Savunma Sisteminin tehditlere karşı koymak için aktif olacağının da altını çizdi.

“Trump Türkiye’ye bir yaptırım uygulamak istemiyor”

Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemi'nin alımından sonra ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması ile ilgili gündemdeki soruya cevap veren Bakan Çavuşoğlu, “ABD Başkanı Trump Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanımız ile kişisel ilişkilerine önem veriyor. Türkiye’nin önemini her vesile ile vurguluyor. Çünkü Türkiye güvenilir bir müttefik. Her ülke için geçerli. Türkiye tüm dostları için güvenli ve sözünde duran bir ülke. Dolayısıyla Türkiye’yi kaybetmek istemeyen bir Trump’un olduğunu görüyoruz. Suriye konusunda, Mümbiç konusunda, S-400, F-35 konusunda ABD’nin kendi içinden farklı sesler geliyor. Son zamanlarda özellikle Osaka’da herkesin önünde Trump’un yaptığı açıklamalardan sonra bu farklı seslerin azaldığını da görüyoruz. Bir taraftan Caatsa Anlaşması var. Esasen Caatsa Anlaşması F-35’i kapsamıyor. Amerika’nın bir iddiası var, F-35’ler ile S-400’ler bir arada olamaz. Teknik olarak olamayacağını söylüyor. Biz de bunun tersini söylüyoruz. Bu konuda bir tereddütleri varsa ortak bir komisyon kuralım, NATO’da bu işin içinde olsun dedik. ABD henüz bu teklifimize yanaşmadı. Ciddi belirsizlikler var, soru işaretleri var. Amerika’da olan personelimizin F-35 programına katılımı ile bazı engeller çıkarttıklarını görüyoruz ama onun dışında bir netlik yok. Trump Türkiye’ye bir yaptırım uygulamak istemiyor. Türkiye’nin S-400 alımında ABD’nin de sorumlu olduğunu, kendisinden önceki Obama yönetiminin de sorumlu olduğunu sık sık gündeme getiriyor ki, bu doğru. Biz Patriot başta olmak üzere müttefiklerimizden ihtiyacımız olan hava savunma sistemini almak istedik. Fakat müttefiklerimiz gerek kongreyi bahane göstererek gerekse başka sebeplerden dolayı, hatta basit silahların bile Türkiye’ye verilmesini engellediklerini gördük. Dolayısıyla hava savunma sistemini Türkiye’ye veremediler. Biz de acil ihtiyacımızı karşılamak için başka arayışlar içine girdik, en sonunda da Rusya ile S-400 konusunda anlaşmayı imzaladık, anlaşma yürürlüğe girdi, ürün teslimi başladı, bu süreç devam edecek. Bu bizim olmazsa olmazımız. Hava savunma sistemi Türkiye gibi bir ülkenin temel ve acil ihtiyacıdır, bunu karşılamak durumundaydık. Trump bunu görüyor fakat Amerika içinde kongreden farklı sesler geliyor. Trump’un özellikle cumhuriyetçi üyelerle bu konuyu görüşmek istediğine dair bilgiler bize geldi. Çaba sarf ettiğini görüyoruz. Dışişleri Bakanı Pompeo ile yaptığımız görüşmede de kendisinin de bu konuda inisiyatif almasını, Trump’un bu çabalarına destek vermesi gerektiğini kendisine söyledik. Ortada belirsizlikler var ama değişmeyen bir gerçek var, biz S-400’ü aldık. Ürün teslimi başladı. Önümüzdeki yılın başlarında da aktif hale gelecek” diye konuştu.

“Sistem açık olacak ki sürekli, herhangi bir tehdit olduğu zaman tespit edecek”

S-400 Hava Savunma Sistemi'nin aktif hale gelip gelmeyeceği ile ilgili sorulara da cevap veren Bakan Çavuşoğlu, “Bu savunma sistemi, durup dururken kullanılacak bir ürün değil. Türkiye’ye yönelik bir hava saldırısı olduğu zaman bu hava saldırısını tespit edip belli mesafede yok edecek bir sistem. Başka bir ülkeye ya da herhangi bir ülkenin savunma sistemlerine saldırı için alınan bir sistem değil. Amacı savunma sistemi. Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi barışı korumak için alınan bir sistem. Fakat havadan saldırının ne zaman geleceği belli olmaz. Bu sistem açık olacak ki, herhangi bir tehdit olduğu zaman belli bir mesafeye kadar tespit edecek, belli bir mesafeye geldikten sonra yok edecek. O açılardan da bakacak olursak S-400’ler teknoloji olarak Patriot’dan çok ileri. Biz buna rağmen, daha da pahalı olmasına rağmen müttefiklerimizden Patriot almak istedik fakat geldiğimiz aşama bu. Bu sistem açık olacak ki sürekli, herhangi bir tehdit olduğu zaman tespit edecek. Bir sistem açık olmazsa tehdidin geldiğini hangi kaynaklardan anlayacaksınız? Bir füze, Allah korusun, her şey olabilir, yanlış da gelebilir, geçen gün KKTC’ye yanlış bir füze düştü, eski teknoloji. Öyle bir yanlışlık ta olabilir. Sistem açık olmazsa nasıl tespit edeceksiniz? Sürekli F-16’ların havada kalması Türkiye için bir maliyet, ayrıca yeterli değil” şeklinde konuştu.

“Caatsa ile ilgili durum şu anda herhangi bir netlik yok” açıklamasında bulunan Bakan Çavuşoğlu, Başkan Trump’un bunu erteleme ve uygulamama yetkisi olduğunu söyledi. Türkiye’nin bu konudaki beklentilerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan Trump’a ilettiğini kaydeden Çavuşoğlu, Türkiye’nin F-35 programından çıkartıldığı yönündeki açıklamalara netlik getirdi:

"Diğer ortaklara baktığımız zaman hiçbirisi Türkiye’nin çıkartılmasını desteklemiyor. Türkiye’nin projeden çıkartılmasına karşı olduklarını Amerika’ya da bize de bu projenin ortakları net bir şekilde söyledi. Bunun siyasi, askeri, teknoloji boyutu var. Bir de maliyeti var. Türkiye çıkartılırsa her bir F-35 uçağının maliyeti 7-8 milyon dolar artacak. Bu da diğer ortakların sırtına gelecek. Maddi açıdan da maliyet bakımından da stratejik önemi bakımından da siyasi bakımdan da diğer ortaklar Türkiye’nin bu programdan çıkartılmasını istemiyorlar. Oradaki personelimizin belli yerlere girişlerinin engellenmesi gibi adımlar oldu. Bunları takip ediyoruz. Projeden çıkartılma konusunda bir adım yok. Personelin Türkiye’ye dönüşü şu anda yok. Temkinli de davranmak lazım. Şu andaki mevcut durumu anlatmaya çalışıyoruz. Bu konularda herhangi bir aksilik olmaması için diplomatik kanallarımızı her düzeyde işletiyoruz. Amerika’dan heyetler gelecek, çalışma gruplarımız var, görev gücümüz var, tüm bu mekanizmaları sağlıklı bir şekilde işletmeye çalışıyoruz."

“Trump Türkiye’ye önem veriyor, Cumhurbaşkanımızla kişisel ilişkilerine önem veriyor. Türkiye’nin önemini sürekli anlatıyor”

Başkan Trump’ın sözlerini tuttuğunu, tutmaya çalıştığını söyleyen Çavuşoğlu, “Trump’ı diğer konularda eleştirebilirsiniz, politikalarını seversiniz sevmezsiniz, bizim de farklı tutumlarımız düşüncelerimiz olmuştur. Bir gerçek var ki, Türkiye’ye önem veriyor, Cumhurbaşkanımızla kişisel ilişkilerine önem veriyor. Türkiye’nin önemini sürekli anlatıyor. Türkiye ile ilişkileri Amerika içinde bozmaya çalışanlara da tepki verdiğini de biliyoruz. Trump bir söz verdiği zaman bunu tutmak için elinden gelen ne varsa bunu yapmaya gayret gösteriyor” dedi.

Batuhan Yaşar’ın Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin devam etmesi için Erdoğan ile Trump arasında gizli anlaşma olduğu yönünde batı basınında çıkan haberleri hatırlatması üzerine Bakan Çavuşoğlu, “Gizli bir anlaşma yapmaya gerek yok. Erdoğan’da açık sözlü bir insandır. Trump da öyle. İkisi de birbirinin bu açık sözlülüğünden hoşlanıyor. Trump da Cumhurbaşkanımıza, ‘siz açık sözlü bir insansınız, her şeyi net söylüyorsunuz, o nedenle sizi seviyorum’ diyor. Cumhurbaşkanımız da Trump’a aynı şekilde açık sözlülüğünden dolayı teşekkür ediyor. İki açık sözlü liderin gizli bir anlaşma yapmasına gerek yok. İkisi de ilişkilerin zorluklara rağmen devam etmesinden yana görüş belirtiyor. Biz de Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aynı doğrultuda politikalar izliyoruz. Tabii ki ilkeli davranıyoruz, tabi ki diklenmeden dik duruyoruz. Ama iki ülke arasındaki var olan sorunları çözmek için de diplomasinin çalışması lazım. Bunun dışında ayrı bir gizli anlaşma yapmaya gerek yok, ihtiyaç da yok” diye konuştu.

“F-35 vermedikleri zaman da Türkiye başka alternatiflere yönelirse söyleyecekleri sözleri olmaz”

“Türkiye’nin F-35 açığını Rusya ve Çin ile giderecek” şeklindeki yorumlara da cevap veren Bakan Çavuşoğlu, “Türkiye kendi savunma sanayisine çok önem veriyor. Çok ciddi yatırımlar yaptık. Şu anda ihtiyacımızın yüzde 70’ini içeride kendimiz karşılayabiliyoruz. İhtiyacımızın hemen hemen tamamını karşılayabilmek için atılımlarımız var. Bunlardan bir tanesi de kendi savaş uçaklarımızı üretmektir. Bunun için de yoğun bir çalışma sürdürüyoruz. Tanklarımız, helikopterlerimiz artık ihracata da başladık. F-16’larımız var, savaş uçaklarımız var. Ama yeni teknolojiler var, ihtiyaç da artıyor. F-35’de yeni teknoloji ile üretilen bir uçak. O nedenle biz bu projenin ortağı olduk. Yaklaşık 1,4 milyar dolar da para ödedik. Ortağı olduğumuz bir ürünü almak bizim hedefimiz. Ama diyelim ki, her şey çok kötü gitti, F-35’i bize vermediler. Türkiye’nin de yeni nesil uçaklara ihtiyacı var kendimiz üretinceye kadar. O zaman nasıl S-400 için başka arayışlar içine girdik, en son S-400 anlaşmasını Ruslarla yaptıysak Türkiye kendisi üretinceye kadar ihtiyaçlarını başka kaynaklardan gidermek ister ve en doğal hakkıdır. ‘Biz Patriot’u satamadığımız için Türkiye S-400 alıyor’ diyen bir yönetimin de yarın diyelim ki, en kötü senaryoyu konuşuyoruz, F-35 vermedikleri zaman da Türkiye başka alternatiflere yönelirse söyleyecekleri sözleri olmaz. Türkiye ihtiyacını kendi ortak olduğu projeden karşılamak ister, bu olmazsa başka seçenekleri değerlendirme hakkı vardır. Her şeyden önce bağımsız ve özgür bir ülkenin atması gereken adımları yeri geldiğinde Türkiye atacaktır” diye konuştu.

“Amerika bize yönelik hasmane tutum sergilerse biz de karşı adımları atarız”

Türk-Amerikan ilişkilerinde İncirlik’e erişimin engellenmesi ile ilgili bazı adımların atılıp atılmayacağı konusunda da önemli açıklamalarda bulunan Çavuşoğlu, “Amerika ile NATO müttefikiyiz diyoruz, bir taraftan YPG’ye silah veriyor, diğer taraftan Halkbank ve diğer konularda siyasi davalar var, FETÖ motifli davalar var. Türkiye’ye yönelik olumsuz adımlar atıldığında, hain FETÖ halen Amerika’da yaşıyor, bugüne kadar hiçbir adım atılmadı. Milletimiz de diyor ki, ‘bu nasıl müttefik.’ Dolayısıyla bizim de elimizde İncirlik var, diğer konular var, o konularda da bizden adım atmamızı istiyor. Biz nihai noktada atılması gereken adım olursa atarız o ayrı bir şey. Şu anda İncirlik olsun, Kürecik olsun, diğer konularda olsun biz süreci işletiyoruz. Bize yönelik Amerika’nın çok olumsuz adımları olursa, eğer yaptırım veya daha ileri adımlar olursa bizim de Amerika’ya vereceğimiz cevaplar var, olacaktır. Bu gayet doğal. Bunu tercih etmeyiz. Amerika ile ilişkilerimizi daha sağlıklı ve gerçekçi bir zeminde iki NATO müttefiki olarak sürdürmek isteriz. Ama Amerika bize yönelik hasmane tutum sergilerse biz de kendilerine söylediğimiz gibi, gizlimiz saklımız yok, karşı adımları atarız. Bu tehdit değil, blöf de değil. Bu her ülke için geçerlidir. Biz her ülke için ilişkilerimizi geliştirmek için çalışıyoruz. Dünyanın her yeri ile ilişkilerimizi nasıl geliştirdiğimizi görüyorsunuz. Biz her ülke ile ilişkilerimizi geliştirmek isteriz. Ama Türkiye’ye hasmane tutum sergileyenlere karşı da boyun eğecek bir millet değiliz. Türk milleti de dik durmamız konusundaki beklentisini her vesile ile vurguluyor” ifadelerini kullandı.

“Eksen kayması sözleri esasen bir manipülasyondur”

Türkiye’de eksen kayması yaşandığı yönündeki iddialara ve Türkiye’nin NATO’dan çıkartılacağı yönündeki söylentilere cevap veren Çavuşoğlu, “Türkiye’nin NATO’dan çıkartılması mümkün değil. Orada kararlar oy birliği ile alınır. Bir ülke bile itiraz etse aksine bir karar alınmaz. AB ve diğer kurumlarda da buna benzer iç tüzük vardır. Bazen Rum Kesimi’nin bile engellemesi ile bazı atılması gereken adımlar atılmıyor. Bu eksen kayması eleştirilerine ben gülüyorum. AB ve NATO toplantılarında da oradaki arkadaşlarımızın yüzüne gülüyoruz. Eksen kayması nedir, neye göre eksen kayması? Türkiye’nin tek boyutlu bir politika mı izlemesi gerekiyor veya Türkiye’nin AB’nin kapısında bir 50 yıl daha başka yerlere gitmeden beklemesi mi gerekiyor? Buysa beklenti, bu gerçekçi bir beklenti değil. Girişimci ve insani dış politikamızla tüm dünyaya açılıyoruz. Afrika açılımımız ortaklık politikasına dönüştü. Latin Amerika açılımımız yine ortaklık politikasına dönüşüyor. Yani açılımlarımız da olacak. Ağustos’un başında yeni açılımlarımızı, politikalarımızı, yeni hedeflerimizi paylaşacağız. Dünya değişiyor. Dünyanda ekonomimin gücü kayıyor, öncelikler farklılık arz ediyor. Zorluklar da çıkıyor. Dış politikamızı bu tarihimizden aldığımız köklü geleneklerimizin üzerinde bu yeniliklere de adapte etmemiz gerekiyor. Eksen Türkiye’nin kendisidir. Bu bizim izlediğimiz bir dış politika. Eksen kaymasından ne anlıyorsunuz diyoruz, ‘siz Müslüman dünyasına gittiniz, Orta Asya’ya gittiniz, Afrika’ya gittiniz’ diyor. Doğru gittik. Peki, siz Türkmenistan’da var mısınız, Orta Asya’da var mısınız, Afrika’da, Latin Amerika’da, Ortadoğu’da çok para kazanıyorlar, birçok ülkenin ekonomisini yönetiyorlar. Siz oralara gidince sizde eksen kayması olmuyor, ben gidince niye eksen kayması oluyor. Bir de benim dış politikam sana mı bağlı olacak, senden mi izin alacağım nereye gideceğim? ‘AB’ye almayalım, fakat kapının da ayrılmasın, hiçbir yere gitmesin.’ Evet, ben AB’ye üye olmak isterim, tüm iki yüzlülüklere, zorluklara rağmen. Ama ben orada hiçbir şey yapmadan kapının önünde bekleyecek bir millet değilim. Ben derken Türkiye olarak söylüyorum şahsi olarak değil. Türkiye olarak tüm dünyaya açılırım, insani yardım nereye yapılması gerekiyorsa oraya yaparım. Bunu da kimse sorgulayamaz. Eksen kayması sözleri esasen bir manipülasyondur. Türkiye içinde de bazen onlar da söylüyor. Bunlar da vizyonu olmayan siyasi partilerin ve bazı siyasilerin tutumlarıdır” dedi.