Carlos Fuentes'ten "Friedrich Balkonunda"
Carlos Fuentes, ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı romanında, bir hayali devrim ve çevresinde gelişen olaylarla adalet, ahlak, suç, din, savaş, yoksulluk, iktidar ve daha pek çok dünya yarasına dokunan gerçekleri sorguluyor.
Eray Ak/Cumhuriyet Kitap EkiNietzsche dirilince...
Carlos Fuentes, yaşamını yitirmeden tam iki hafta önce, 1 Mayıs 2012'de, katıldığı Buenos Aires Kitap Fuarı'nda şöyle bir açıklamada bulunur: "Kısa bir süre önce tamamladığım romanım Friedrich Balkonunda'nın iki başkahramanı var; biri romanın yazarı, ötekiyse Friedrich Nietzsche. Tanrı, 'Tanrı öldü,' diyen Nietzsche'yi haksız çıkarmak için ona yeniden can verir; ancak Nietzsche, karşısında her şeyin sonsuz bir döngüye dönüştüğü bir dünya bulur."
Türkçede Süleyman Doğru çevirisiyle henüz yayımlanan Friedrich Balkonunda'nın arka kapağına da alınan bu açıklama, altında Fuentes imzası bulunmasının yanında, romanda başımıza gelecekleri tahmin edebilmek adına da heyecan duymamızı sağlayacak bir durum. Sonuçta söz konusu olan, yakın zamanda aramızdan ayrılmış ancak ardında dev bir edebiyat bırakmış Carlos Fuentes'in son romanı ve bu romanın konuğundan da öte kahramanlarından biri olarak metnin içine sızan, felesefe diyarında kocaman bir ayak izi bırakmış Friedrich Nietzsche.
Yazar ve filozofun romanda nasıl roller üstlendiğine değineceğiz ancak önce, farklı yüzyıllardan bu iki karakterin, roman evreninde nasıl tanıştıklarından bahsetmek gerek.
FUENTES VE NIETZSCHE ORTAKILIĞI
"Onunla tesadüfen tanıştım," diyor yazar.
"Sıcaktan da öte, yapış yapış, bunaltıcı, can sıkıcı bir geceydi. Hani şu gündüzün sıcaklığının hafiflemek bir yana daha da arttığı gecelerden biri. Sanki gündüz, uzun geceye, ancak akşamüstü ölürken, tıpkı kurşun gibi ağır ve kirletilmiş bir sevgili misali, topyekûn bir biçimde teslim edeceği kendi ısısını gün boyu biriktirmişti. Balkonun bana birazcık serinlik hatırlatacağı umuduyla vantilatörsüz odamdan çıktım. (...) Çıktım ve bir meşgale buldum. Zira yandaki balkonda bir adam korkuluğa yaslanmıştı ve o saatte in cin top oynayan geniş caddeye derin bakışlarla bakıyordu."
Bu "kalın kaşlarının gözkapakları üzerine düştüğü", "uzun ve gür bıyıkların ağzını gizlediği", geceyi "derin bakışlaryla" izleyen adam bir yerlerden tanıdık geliyordur yazarımıza. Ama kim?
Bunun yanıtını açılış sayfalarını sonunda buluyoruz hemen: "Friedrich. Friedrich Nietzsche."
Durum herkesin kabul edeceği gibi olabildiğine garip ancak bu yazar ve filozof arasında söz konusu dahi edilmez. Sanki uzun zaman birbirlerinden uzak kalmış iki arkadaş, birbirlerinin isimlerini bilseler de tanışmaya fırsat yaratamamış iki insan gibi adeta kaldıkları yerden devam ederler. Bu tanışmanın ya da var oluşun garipliği söz konusu edilmez aralarında ama söz konusu edecekleri çok daha farklı konuları olacaktır roman ilerledikçe göreceğimiz üzere.
Bu tanışma faslının hemen ardından ise iki ismin düşleri, düşündükleri, hayallerinde gördükleriyle bir devrimin sahneleri sökün etmeye başlıyor kahramanlarıyla birlikte sayfalara. Bu bağlamda Friedrich Balkonunda için hayaller dünyasında yürütülen ortak bir yazı çalışması denebilir. Fuentes ve Nietzsche ortakılığı.... Buna bakarak hayal, felsefe ve gerçeklerin iç içe geçtiği bir roman olduğunu söylemek mümkün Friedrich Balkonunda'nın.
Bahsedilen hayali devrim ise dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir halk tarafından gerçekleştirilmiş olabilir. Devrimin önderleri de romandaki gibi Dante, Aarón ve Saúl değil de başka başka isimler de olabilir. Friedrich Balkonunda için önemlisi bir devrimin, bir tirana karşı gerçekleştirilmesi ve sonrasında yaşananlar. Çünkü Fuentes bu romanında, başarıyla gerçekleşmiş bir devrimin ardından yaşanan birbirini kırma dönemine odaklanmak istiyor. Kısacası Friedrich Balkonunda, klasik anlamda "devrim kendi çocuklarını yer" romanı. Ancak bunun usta yazar Fuentes dilinde ve biçeminde kaleme alınmış hali.
Buna bağlı olarak da bir balkondan hayal düzleminde olan biteni izleyip yorumlarda bulunan Nietzsche ve yazarımız dışında devrimin önderleri Dante, Aarón ve Saúl çevresinde pek çok karakter giriyor romanın dünyasına. Ancak her şey, devrim liderinin kim olacağı noktasında kilitleniyor ve kıyım da bundan sonra başlıyor.
"BENGİ DÖNÜŞ"
Carlos Fuentes, ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı bu romanında, her ne kadar hayali bir devrim de anlatsa yerleşik gerçekleri sorguluyor aslında. Devrim ve çevresinde gelişen olaylarla adalet, ahlak, suç, din, savaş, şiddet, yoksulluk ve daha pek çok dünya yaralarına, düşündüren sorularına yanıtlar aramaktan çok, yeni sorular soruyor yazar. Tarihin, hangi zaman diliminde olursa olsun dönüp dolaşıp aynı basamakları tırmandığı, insanoğlunun da her ne olursa bu basamakları tarihin istediği biçimde tırmandığının vurgusu aslında Friedrich Balkonunda. Tarihin kurduğu bu fasit daire içinde iktidarı, demokrasi getirmek talebiyle ele geçirenlerin de bir şekilde iktidarın rüzgarına kapılıp tiranlaştıkları ise romanın sorguyladığı esas mesele halini alıyor.
Tam da burada Nietzsche'nin roman için bir hayalden çok daha fazlası olduğunu söylemek gerekir çünkü Friedrich Balkonunda'nın fikir merkezini, onun "bengi dönüş" kuramı meydana getiriyor. Bengi dönüş, adına ebedi tekerrür de denen; zamanın döngüsel bir formda olduğu ve olayların bu döngüsellikte sonsuza dek yinelenmiş olduğu, yinelendiği ve yineleneceği tezini içeriyor. Roman da Nietzsche'nin öne sürdükleri doğrultusunda, iktidar üzerine söyleceklerinde eksenini buluyor.
Friedrich Balkonunda'yı, Fuentes'in iktidar eleştirisi için yazdığı bir başka romanı Katal Koltuğu ile birlikte eş güdüm içinde okumak da mümkün. Bu iki kitap, her ne kadar farklı kanallardan kazısalar da iktidar yolunu, birlikte okunduğunda aslında bir gerçeğin iki farklı yüzünü yansıtıyorlar bize. İktidar mücadelelerini anlamak adına farklı bakış açıları da sunuyor ayrıca.
Friedrich Balkonunda'yı sadece siyasi ve politik eksenle okumak ise haksızlık olur. Çünkü kahramanlarına yaşattığı çatışmalarla insanlık sorgulamalarının da peşinden gidiyor Fuentes.
erayak@cumhuriyet.com.tr
Friedrich Balkonunda/ Carlos Fuentes/ Çeviren: Süleyman Doğru/ Can Yayınları/ 360 s.