Cannes’da ilk günün alışılmadık rahatlığı...
Ne uluslararası sinema yazarları federasyonu FIPRESCI’nin, ne de Fransız eleştirmenler sendikalarının kibar ısrarları fayda etmedi.
Mehmet BasutçuNe uluslararası sinema yazarları federasyonu FIPRESCI’nin, ne de Fransız eleştirmenler sendikalarının kibar ısrarları fayda etmedi. Basına artık zaman önceliği tanınmıyor. Filmleri herkes eşzamanlı olarak izleyince gala gösterimleri gerçekten ilk seanslar olacak; böylece de etki güçleri artacak. Davetliler ve film ekipleri, sosyal medyada önceden yer alan olumlu/ olumsuz tepkilerin etkisinde kalmadan kırmızı halılı merdivenleri heyecanla çıkarken fotoğrafçılara umut içinde gülümseyebilecekler. Ayrıca, festivalin bir gün öne alınarak salı günü başlamasının nedeni de aynı mantıktan kaynaklanıyor: Fransa’da sinema haftasının çarşamba günü başlaması, genellikle aynı gün afişe çıkan açılış filminin ticari salonlarda Cannes’daki gala gösteriminden önce yapılan öğlen seanslarında izlenmesini de olanaksız kılacak... Temelde, eleştirel tepkilerin yarım gün önce dile getirilebilmesinin ne önemi var ki? Aslında, herşeyin hızlı, uçucu ve yüzeysel olduğu küresel liberal dünyanın nimetlerinden yararlanan sinema profesyonelleri için kuşkusuz çok önemli ki, konu gündemi bu derece meşgul ediyor.
Evet, açılış gününe beklenmedik bir rahatlık kazandıran bu medyatik ve ticari kaygılar, kuşkusuz sinema endüstrisinin giderek doğal karşılanan kaçınılmaz verileri... Yine de 50 yıl önce bu tür gerekçeler herhalde çok daha sert, hatta şiddetli tepkilerle karşılanırdı diye düşünmemek elde değil. Bu yıl 50. programını sunan bağımsız “Quinzaine des Réalisateurs” (Yönetmenlerin 15 Günü) 1968 baharının uzantısında, festivalin resmi seçkilerinin tutucu niteliğine karşı çıkan Fransız yönetmen ve yapımcıların tepkisel girişimiyle, ilk kez 1969 yılında, yenilikçi farklı sinema örneklerine, genç yönetmenlere ve az tanınan ülke sinemalarına kapılarını açmamış mıydı? Gördüğü ilgi, aldığı destek, her düzeyde bağımsız eklektik seçkilerinin getirdiği taze soluk, yarım yüzyıl sonra, kısa adıyla “Quinzaine”i festival için de festival konumuna getiriyordu. Aslında, “Quinzaine” ruhu resmi festival seçkilerine de bulaşmış; önderliği kaybetmek istemeyen festival yönetimi, resmi nitelikli ikinci seçki damgasıyla “Belirli Bir Bakış” yan bölümünü yaşama geçirmişti...
Bu yıl, Philippe Faucon, Gaspar Noé, Guillaume Nicloux gibi bağımsız Fransız sinemasının tanınmış adlarının yanında, genç yönetmenlerin ilk filmlerine, ABD, Arjantin, İtalya, İspanya, Japonya, Meksika ve Tunus sinemalarından örneklere de yer veren “Quinzaine”, dünya sinemasından zengin, farklı bir yelpaze sunacak yine… Fransız eleştirmenlerin desteğiyle 1960’larda gündeme gelen ilk bağımsız yan bölüm “Semaine de la Critique” te de, ilk ve ikinci filmlerini gerçekleştiren yönetmenlerle tanışacağız yine... Sonuçta, festival yönetiminin bu bağımsız yan bölümlerin yıllardır doldurduğu boşluğa köktenci bir yaklaşımla sahip çıkmaya çabaladığı söylenebilir...
Dünyanın en büyük festivali olmanın getirdiği “politically correct” davranış zorunluluğu, Cate Blanchett başkanlığındaki ana jürinin basın toplantısından birkaç saat önce, festivalin cinsel taciz olaylarına karşı çıkan sorumlu tavrına ilişkin bir resmi bildirinin elektronik posta kutularımıza düşmesini de gerektiriyor...
İlk günün alışılmadık rehavetinde, sinema sanatı dışındaki konular gündemi meşgul etmeyi sürdürmekte...