Cannes ışıltısı yeniden...

Paris’te yağmurlu, serin geçen günlerden sonra az da olsa sıcaklar ensemizi ısıtmaya başladı... Geçen yıl yaz tatili, pandemi korkusu altında kısıtlamalarla geçmişti. Bu yıl ise aşılama sürecinin yaygınlaşmasıyla tatil yörelerinde hareketlilik başladı. İkinci doz aşının ardından biz de Güney Fransa’ya doğru yola koyulduk. Paris tren garından saatte 380 km hız yapan TGV (hızlı tren) ile beş saat süren yolculuktan sonra Cannes’a vardık.

Süleyman Tosunoğlu / Fransa (Paris)

Dünyaca ünlü film festivali, ışıltılı sahilleriyle Cannes, 1946 yılından beri çekim merkezi. Cannes Film Festivali’nin efsanevi kırmızı halısı üzerinde objektiflere poz veren konukları, kentin belli bölgelerine yayılan paparazzileriyle şehir daha da hareketli...

Merkezin dışında da görülmesi gereken pek çok nokta var. Bunlardan biri de dünyanın ünlü koylarından St. Tropez. Nice’in yanı sıra yaklaşık 55 km’lik bir araba yolculuğu yaparak Monaco, Monte Carlo’ya da istikameti çevirebilirsiniz. Yaz ayları kumsalda kurulan dev ekranlı plaj sinemalarında ücretsiz klasik filmlerlere ilgi de yüksek.

GÖÇ ARTTI

Akşamları şehrin her yeri ışıl ışıl. Her yıl mayıs ayında yapılan Cannes Film Festivali, pandemi nedeniyle bu yıl temmuz ayına ertelenerek düzenlendi. İlk defa tatil ayına denk gelen festival önceki yıllara göre daha çok seyirci ile buluştu. Tatillerini bu bölgede geçirenler bir taraftan denizin keyfini çıkarırken diğer yandan ünlü yıldızları görme şansı buldu.

Son yıllarda başta Paris olmak üzere büyük şehirlerden Güney Fransa denilen bu bölgeye göç artmış halde. Cannes şehir merkezinin ara sokaklarına doğru yürüdüğümüzde önceki yıllar pek göremediğimiz Türk restoranlarına rastlıyoruz. İşyeri sahibi üç yıl önce Paris’te restoranını satarak buraya yerleşmiş. Yaşam kalitesinin Paris’ten çok daha iyi olduğu görüşünde. 

Yakıcı güneş, masmavi deniz manzaraları eşliğinde geçen günün ardından akşam yürüyüşümüzün adresi Cannes’ın sahil şeridindeki palmiye ve çam ağaçları ile çevrili olan Croisette Bulvarı. Yolun bir yanında ince kumlu plajlar, diğer yanda ise dünyaca ünlü markaların mağazaları, sıra sıra oteller.

Yürüyüş yolunun tarihi epey eski. Province geleneğine göre, Croisette’in adı Cannes halkının tövbekârlarının ellerinde küçük bir haç ile geçit töreni yapmasından alıyor. Ortaçağda şüpheli gemileri izlemek için dairesel bir kule inşa edilir. 1635’te Fransa Kralı 13. Louis, İspanya Kralı 4. Phillip’e savaş ilan eder. 13 Eylül 1635’te, 22 gemiyle Cannes Limanı’na gelen İspanyollar buradan kraliyet sarayına saldırsalar da sonunda başarılı olamayınca bölgeden çekilmek zorunda kalırlar. 1853’te Cannes Belediye Başkanı Marius Barbe, deniz kıyısında yaşayan 26 villanın sahiplerinin karşı çıkmasına rağmen devletten yürüyüş yolu yapılması için onay alır.  26 Eylül 1866’da belediye kararıyla Croisette Boulvard de Imperatrice adını alır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra alan yeniden inşa edilir. 1949’dan 1982’ye kadar Palais des Festivals olan Cannes Film Festivali’nin yapıldığı bina daha sonra Palais Croisette olarak değiştirilir. 

4. DALGA KORKUSU

Ertesi sabah Paris trafiğinin gürültüsünden uzak, kuş sesleriyle uyanıyoruz. Bu kez yürüyüş rotamız Provence dilinde zirve anlamına gelen Suquet Tepesi. Cannes’a gelip eski Cannes’ı ziyaret etmemek olmaz... Cannes’ın en eski küçük semti Suquet, denize ve Croisette’e bakan bir kaya yamacının üzerinde asılı gibi. Eski yapıların çevrelediği, dar, dolambaçlı sokaklarından yürüyerek Cannes Kalesi’ne ve 14. yüzyıldan kalma Notre Dame de L’Esperance (umut) Kilisesi’ne ulaşıyoruz. Kilisenin ön avlusu genellikle akşamları müzik konserlerine ev sahipliği yapıyor. Bölgede bir müze de var. Tepede soluklanırken kendimizi körfezin etkileyici görüntüsüne bırakıyoruz...

Akşam yerel tatlar sunan küçük bir restoranda soluğu alıyoruz. Açık olan TV’de akşam haberleri bir an olsun unuttuğumuz pandemi kâbusunu yeniden hatırlatıyor. Başbakan Castex, salgınının dördüncü dalgasını yaşadığımızı ve vaka sayılarının tekrar 20 bine dayandığını, böyle devam ederse yeni önlemler alınacağını söylüyor... Hayata tekrar dönmenin huzurunu yaşarken şimdiden sonbaharda tekrar kapanma endişesi içinde içimizden Paris’e dönmek gelmiyor. 

tosunoglu.sul@gmail.com