Cannes ciddi bir sinema şölenidir
Cannes Festivali 70. yaşını hem ciddi hem de neşeli bir sinema bayramı havasında yaşamaya hazırlanıyor.
Mehmet BasutçuNostalji, güncel olanı dolu dolu yaşarken daha tatlı değil midir? Zaman zaman küçümseyici bir anlam yüklediğimiz bu kaçınılmaz ruh hali, günüyle kucaklaşmayı başardığında çok daha farklı, olumlu ve doyurucu bir anlam kazanıvermez mi? Yeni Dalga akımının izini süren yaratıcı Fransız sinemasının belli başlı adlarından biri olan Arnauld Desplechin’in (1960), bu gece yarışma dışı sunulacak filmi “İsmaël’in Hayaletleri” (Les Fantômes d’İsmaël) ile açılışı yapılacak olan Cannes Festivali, 70. yaşını, dünü bugünle harmanlayan bu tür yapıcı bir nostalji eşliğinde kutlamaya hazırlanıyor.
Yıllardır dorukta kalmayı başaran ciddi bir sinema şöleni olmanın keyfini, farklı boyutlarıyla yaşatmayı hedefliyor. Bu yıl onur César’ı alan, ardından “Légion d’Honneur” nişanına layık görülen Arnaud Desplechin, Altın Palmiye yarışına katılmadan ön plana çıkmanın gururunu yaşadığını dile getirirken, kendi göbeğine bakan içtenci Fransız sinemasının yeni bir örneğiyle karşımıza geliyor. Filmini çekmekte zorlanan, özel ilişkilerinde de iki arada bir derede kalan (Marion Cotillard ile Charlotte Gainsbourg arasında bunalan) yönetmen İsmaël’in (Mathieu Amalric) dallı budaklı öyküsüne odaklanan “İsmaël’in Hayaletleri”, açılış gecesine koşut olarak tüm Fransa’da aynı anda dağıtıma girecek. Ayrıca, bu yıl açılış ve kapanış geceleri yanında festivalin birçok özel gösterim ve etkinlikleri de Fransa’nın değişik kentlerinde, toplam 57 ticari sinema salonunda, meraklı izleyicilere canlı yayın olarak sunulacak.
Mathieu Amalric (1965) ise, ilk gece oyuncu kimliğiyle boy gösterdikten sonra, ayrı bir jürisi olan “Belirli Bir Bakış” seçkisinin açılışını yapacak olan “Barbara”nın yönetmeni kimliğiyle yarın bir kez daha alkışlanacak... Festivalin, 1969’dan bu yana öncü ve yenilikçi sanat sineması örneklerine öncelik tanıyan bağımsız yan bölümü “Quainzaine des Réalisateurs” seçkisinin açılışı da yarın, başka bir Fransız filmiyle, Claire Denis’nin (1946) Gérard Depardieu ile Juliette Binoche’u buluşturan “Güzel Bir İç Güneş”iyle yapılacak. Bizim nostalji gündemimizin ilk sırasında, “Cannes Classics” seçkisinde programlanan 24 film arasında bulunan Altın Palmiye’li Yol”un (Şerif Gören-Yılmaz Güney, 1982) yeni kopyası var... 70. yılın özel olarak pırlantalarla süslenmiş Altın Palmiye’si için yarışan Fatih Akın (1973), “Aus dem nichts” ile, belki de gelecek nostaljilerin habercisi olacak...
Festivalde, şimdiden polemikler yaratan başka bir ilk daha yaşanacak. Altın Palmiye için yarışan Güney Koreli Joon-Ho Bong ile Amerikalı Noah Baumbach’ın filmlerinin sinema salonlarında dağıtıma girmeden önce, internet ve kablolu televizyonlar üzerinde ücretli olarak izlenebilecek olması, bugüne dek geçerli olan ‘önce salonlar, sonra DVD ve televizyonlar’ sıralamasını bozma riski taşıdığı için, özellikle Fransa’da her iki filmin de yapımcısı olan Netflix ağına karşı sert tepkiler doğuruyor... Başdöndürücü bir hızla değişen dünyamızda, nostaljinin farklı boyutları da, doğal olarak yoğunluk kazanmakta...