Çanlar çalıyor...

AHMET ARPAD/ALMANYA (STUTTGART) - Çanlar çalıyor...

Ahmet Arpad

Hava kararmış, saat altıya geliyor. Yanımızdan grup grup İsviçreliler geçiyor. Ellerinde, omuzlarında torbalar. İçleri mal dolu! Almanya İsviçreli için ucuz! Aceleleri var. Az sonra Zürih’e dizi dizi otobüs kalkıyor. Noel pazarının artık sonu...

Stuttgart‘a on binlerce İsviçreli trenle, otobüsle, özel otomobiliyle akın ediyor. Stuttgart’ın Noel pazarı çok büyük, güzel ve zengin. Resmi verilere göre Noel pazarının açık olduğu yaklaşık bir ay içinde 5 bin otobüs, 3.5 milyon turisti Stuttgart’a taşıyor.

Uzun yıllardır tanıdığım doğubilimci bir Türk dostla Schiller Alanı’nda buluşup ayaküstü hem sıcak şarap içtik, hem de dereden tepeden, havadan sudan konuştuk. Birden çan sesleri tatlı sohbetimizi kesti. Söylediğimi dostum anlayamadı. Az ötedeki Stift Kilisesi’nin tepemizdeki dev çanları çok gürültülüydü. Bir süre sesimizi kıstık! Keyfimiz kaçtı. Az sonra, çanlar sustuğunda, dost konuyu değiştirdi: “Gece gündüz, saat başı, kimi yerde her yarım saatte bir bu çanları çalıyorlar!’’ derken biraz öfkeliydi. “Ülke onların, istediklerini yaparlar’’ diye karşı çıkmak istedim. “Çan ne İsa’nın emridir, ne de İncil’de yeri vardır’’ diye atıldı dost.

Söylediğine göre, çan çalma geleneği İsa’dan 1200 yıl sonra başlamış. Tarlasında çalışan köylüye dua saatini anımsatmak için. “Sonra Katolik ve Ortodokslar sayesinde dallanıp budaklanmış” diye gülümseyerek devam etti;. “Bizimkilere zar zor camiye izin veriyorlar, ezan okunması ise toptan yasak!”

Minaresiz camiler

Almanya’da yaklaşık 3 bin cami ve mescit var. Yetmişli yılların başında sayıları otuzu geçmezdi. Bu 3 bin cami ve mescidin yaklaşık 900’ü, Anayasayı Koruma Örgütü’nün verilerine göre ülkedeki Türk Müslümanlarının yüzde 80’ini temsil ettiği söylenen Diyanet’in... Bunun çeşitli nedenleri var. Azınlığın temsilcisi Milli Görüşçüler, Süleymancılar, Nurcular resmi makamlardan, kiliselerin de desteği ile rahatça yapı izni alırken “Ankara’nın etkisindeki bir dinin temsilcileri’’ dedikleri Diyanet camilerine hep zorluk çıkarılıyor. En son örneğini yıllarca Köln‘de gördük. Bu sorunlar Pforzheim, Mannheim ve Stuttgart-Esslingen camilerinin yapımında da yaşanmıştı. Almanya genelinde tüm camilerimizin başka bir sorunu da minareler. Kimi yerde minareye hiç izin vermiyorlar, kimi yerde de ancak kısacık bir oyuncak (!) minareyi kabulleniyorlar. “Çanların her saat başı, kimi semtte gece yarısı bile çalınmasını pek anlamıyorum”, diye konuşmasını sürdürdü dostum. “Evinin 20-30 metre ötesinde kilise olan yandı demek. Adamcağız çan sesini bütün gün çekmek zorunda. Ne kadar dava açarsa açsın, çan sesinin dayanılmaz olduğunu bilirkişi raporları ile kanıtlasın, hiçbir mahkeme ona hak vermez Almanya’da!’’ Çünkü çan sesi bir liturya kabul ediliyormuş!

Benim kafamı yıllardır kurcalayan başka bir şey daha vardı. Ancak Schiller Alanı’nda sıcak şaraba karşın yavaş yavaş üşümeye başlamıştım. Eve gitmeliydi. Konuyu değiştirerek doğubilimci dostun kafasını da daha çok karıştırmak istemedim.

Ona veda edip hızla otobüs durağına doğru yürürken düşündüm: Ben bildim bileli onların Türkiye’de kiliselerinin yanı sıra liseleri, kültür enstitüleri, lisan kursları, kütüphaneleri de var. Ankara’da yönetenler ise 3 milyon insanımızın yaşadığı Almanya’da Türk kültür enstitüleri kurmayı pek de kafalarından geçirmedi...

mail@ahmet-arpad.de