Cankurtaran aranıyor!

Kült TV dizisinin ilk sinema uyarlaması olan ‘Sahil Güvenlik’ beklentileri karşılamadığı gibi sıradanlığıyla izleyiciye başlıktaki çığlığı attırıyor.

Emrah Kolukısa

Bu yıl sudan uzak durmak gerek. Daha doğrusu yapımcıların uzak durmasında yarar var. Geçen haftaki korsan batığının (“Karayip Korsanları” serisinin son halkasından bahsediyorum) ardından bu hafta daha da dibi gören bir film var karşımızda: “Sahil Güvenlik - Baywatch”. Gerçi izleyenler, yaşı tutanlar hatırlayacaktır, filme kaynaklık eden TV dizisi de çok matah bir şey değildi ama anlaşılan o ki tüm yeteneksizliğine rağmen David Hasselhoff’un karizması yine de Dwayne “The Rock” Johnson’a basarmış.

İlk 20 dakikasında tüm seksist, homofobik ve maço esprileri tükettikten sonra (bu kısma tahammül etmek gerçekten zor) işin aksiyon yönüne ağırlık veren “Baywatch” gösterişli patlamaların, kahramanca kurtarışların ve birbirinden güzel hatun ve adamların ağır çekim koşuşlarının (bu ağır çekim koşu sahneleri dizide de çok önemliydi hatırlarsanız) rüzgârıyla biraz irtifa kazanıyor ama çok çabuk etkisini yitiren bu rüzgâr filmi sıkıcılık batağına düşmekten kurtaramıyor. Karşımıza kötü kadın olarak çıkan eski dünya güzeli Hintli oyuncu Priyanka Chopra, belki de filmin en zayıf halkalarından biri olduğu için, hikâyenin o kısmında da tutunacak bir dal bulamıyoruz ve acı içinde filmin bitmesini beklemeye başlıyoruz. Hazır lafı geçmişken söyleyelim, geçenlerde “Bond kızı değil, James Bond’un kendisi olmak isterim” diyerek en azından feminist bir çıkış yaptığı için takdirimizi kazanan Chopra hiç hayal kurmasın deriz. Bond’u bir kadının canlandırması harika bir fikir olabilir ama buradaki performanstan sonra bu kişinin Chopra olmayacağı çok aşikar. Gerçi filmde dişe dokunur bir oyunculuk performansı aramak da çok hakkaniyetli olmaz, zira kadronun büyük kısmı zaten yetenekten ziyade fiziki görüntü esas alınarak oluşturulmuş. İşin komedi yükünü biraz Jon Bass kaldırmaya çalışıyor ama o da ne yazık ki yalnız kalıyor. Güzellik departmanındaysa favorimiz Kelly Rorbach doğrusu.

Sürprizlere yer yok

“Baywaych”un televizyon ekranında kültleştiği yıllarda birkaç oyuncu özellikle efsane statüsüne yükselmişti. Bunlardan biri elbette David Hasselhoff’du. İlk kuşak “Baywatch” izleyicileri için Erika Eleniak, bir sonraki kuşak için de 20. yüzyılın en ünlü Playboy modellerinden Pamela Anderson, Baywatch deyince akla ilk gelen isimlerdir ve bunların hangilerinin filmde rol alacağı büyük bir merak konusuydu. Tabii ki artık belli bir yaşa erişmiş bu isimlerin en fazla “cameo” dediğimiz, yani çok kısa bir süre perdede görünerek sürpriz yapacağını tahmin etmek zor değil ama filmin henüz başında, jenerikte adlarını gördüğümüzde (hangilerinin adını gördüğümüzü yine de söylemeyelim) “Baywatch”da herhangi bir sürprize de yer olmadığını anlamış olduk. Fikrimi sorarsanız bu gördüğüm en acemice hamlelerden biriydi. Herkes bilir ki, merak unsurunu sonuna dek ayakta tutmak için bu oyuncuların adları en başta verilmez ve hatta bazen kuyruk jenerikteki uzun listeye bile dahil edilmez. Ama bu kadar yavan bir filme imza atan yapımcılardan böylesi bir zekâ beklemek de çok manalı değil herhalde.