Can alan kenelere karşı da 'sosyal mesafe' uyarısı
Türkiye'de kene kaynaklı KKKA vakaları bu sene erken görülmeye başlandı. Uzmanlarda vaka sayılarında da bir artış olduğunu belirtirken, kene kabusuna karşı da 'sosyal mesafe' uyarısı geldi.
(DHA)KENE KABUSU BU SENE ERKEN BAŞLADI
Tunceli, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Bingöl, Erzincan, Tokat ve Yozgat'ta Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakaları ortaya çıkmaya devam ediyor. Erzincan'da bu sene son 1 ay içerisinde 17 hasta KKKA hastalığı şüphesiyle tedavi gördü. Sivas'ta ise 40 vakanın bulunduğunu belirtildi. Yozgat'tan kene ısırması sonucu Sivas'a sevk edilen bir kişi ise dün hayatını kaybetti.
KENELERE
KARŞI DA 'SOSYAL MESAFE' TEDBİRİ
Hitit Üniversitesi Tıp
Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Nurcan Baykam, koronavirüs (Covid-19) gibi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığının da virüslerin neden olduğu bir enfeksiyon olduğuna dikkat çekerek,
"Korona virüse karşı etkili olan sosyal mesafe kuralını, Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığında da farklı yöntemlerle kenelere karşı
uygulamalıyız" dedi.
HAVALAR
ISINDI, VAKALAR BAŞLADI
Yaz mevsiminin gelmesiyle
birlikte zehirli kenelerin neden olduğu Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)
vak'alarının görülmeye başladı. Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon
Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nurcan Baykam, KKKA vak'alarına
karşı vatandaşları uyararak, alınması gereken tedbirler hakkında açıklamalarda
bulundu.
Prof. Dr. Baykam, korona virüs
salgının tüm dünyada etkisi sürdürürken yaz mevsiminin gelmesi ve havaların
ısınmasıyla ülkemizde 2002 yılından beri görülen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
vak'alarının da ortaya çıkmaya başladığına dikkat çekti.
"BULAŞMA
ŞEKLİ KORONAVİRÜSTEN FARKLI"
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi'nin
de koronavirüs gibi virüslerin neden olduğu bir enfeksiyon olduğuna işaret eden
Prof. Dr. Baykam, "Ancak KKKA'nın bulaşma şekli koronavirüsten farklı. En
önemli bulaş yolu keneler aracılığıyla virüsün insan cildine salınması. Bunun
yanı sıra enfekte hayvanların dokuları ve vücut sıvılarıyla da direk temas
virüsü bulaştırıyor. Diğer bir bulaş yöntemi ise insandan insana olan bulaş ki
burada kan ve vücut sıvıları ile temas söz konusu. Tüm bulguları
değerlendirdiğimizde en sık bulaşın keneler yoluyla olduğunu görüyoruz. Bu
nedenle halkımızın bu konuda duyarlı olmalarını istiyoruz" dedi.
KORONAVİRÜS
İLE BENZERLİKLERİ
Koronavirüs ile Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığının benzer noktalarının bulunduğunu anlatan Prof. Dr.
Nurcan Baykam, "Tüm dünya son günlerde viral enfeksiyonlar konusunda gerek
görsel gerekse sosyal medya aracılığıyla büyük bir bilgi birikimine sahip oldu.
Viral enfeksiyonların birbirine benzeyen ve benzemeyen yanları olabiliyor.
Koronavirüs ile Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan virüsler
arasında ve hastalıklar konusunda benzeyen noktalar bulunuyor. İki hastalığı da
tedavi eden bir antiviral bir ilacı ve aşısı henüz yok. Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi vak'alarında kullandığımız bir antiviral ajanımız var ancak yüzde 100
etkinliği henüz görülmedi. Üzerinde çalışmalar devam ediyor. Viral
enfeksiyonların tedavisi her zaman kolay olmayabiliyor. KKKA'da bu şekilde
zaman zaman ölümcül seyredebilen tedavisi ve aşısı konusunda çok çalışmaların
gerektiği bir alan" diye konuştu.
"SOSYAL
MESAFE KURALINI, KKKA HASTALIĞINA KARLI DA UYGULAMALIYIZ"
Viral enfeksiyonların neden
olduğu hastalıklardan etkilenmemek korunmanın önemine vurgu yapan Prof. Dr.
Baykam, "Burada korunmanın önemi ön plana çıkıyor. Korona virüste
biliyoruz ki 3 önemli önlemi almak virüsün bulaşını ortadan kaldırıyor. Bunlar
sosyal mesafe, maske kullanımı ve el hijyeni. Bu önlemleri sıkı sıkıya
uyguladığınızda virüsün bulaşmasını önlüyorsunuz. Keneler yürüyen vektörler.
Vücuda tutunduktan sonra taşıdıkları virüsü salıyorlar dolayısıyla bunu önlemek
gerekiyor. Koronavirüste insanların damlacık yoluyla virüsü karşı taraftaki
insana göndermesine engel olan sosyal mesafe keneler içinde farklı
uygulamalarla yapılabilir" şeklinde açıklama da bulundu.
"Bunu nasıl yapabiliriz"
diyen Prof. Dr. Baykam, şunları kaydetti; "Kenenin arazide vücudumuzla
temasını önlemek için çıplak ayakla dolaşmamalıyız. Cildimize ulaşmaması için
tüm vücudumuzu kaplayan cildimizi açıkta bırakmayacak şekilde giyinmeliyiz.
Gerekirse pantolonlarımızın paça kısımlarını çoraplarımızın içerisine
sokmalıyız. Yine gerekirse bazı böcek kovucu ilaçlarla keneyi
uzaklaştırmalıyız. Arazide çalışıp eve döndüğümüzde mutlaka vücutta kene
taraması yapmalıyız. Varsa tutunmuş kene görülüyorsa da en kısa zamanda bu
keneyi vücudumuzdan uzaklaştırmalıyız. Keneyi vücuttan uzaklaştırırken hiçbir
zaman keneye çıplak elle dokunmamız lazım. En sık bulaşlar keneyi çıplak elle
çıkarırken veya hayvanlara yapışan keneyi kopartırken kenenin patlaması sonucu
oluyor. Bu nedenle keneyi pens ile vücuttan uzaklaştırmamız gerekiyor. Bunu
bulamıyorsak en azından bariyer olarak kumaş parçası olabilir. Kene vücutta ne
kadar uzun süre durursa virüsü o kadar fazla vücuda salar. O nedenle sağlık
merkezine gideyim, orada bekleyim. Sağlık görevlileri çıkarsın gibi bir
beklemeye gerek yok. Hızla uzaklaştırmamız lazım. Kene ve virüs ile enfekte
olmamak için keneden uzak olmak ona karşı sosyal mesafe uygulamak en önemli
önlemdir"
Hastalığın kene ile temastan
sonraki kuluçka süresinin genelde ortalama 2-7 gün olduğunu belirten Prof. Dr.
Baykam, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Virüsle temas edenlerde
büyük oranda enfeksiyon hali gelişmektedir. Ancak Korona virüste olduğu gibi
Kırım Kongoda da çok hafif bulgularla enfeksiyon geçirilebilmekte olup, ateş, üşüme,
titreme, yaygın kas ağrıları, bulantı, kusma ishal en sık görülen bulgulardır.
Özellikle gözlerde kızarıklık, yüzde kızarıklık görülmekte olup vücutta
morluklar, döküntüler olması, kan değerlerindeki bozulma sonucunda ortaya
çıkmaktadır. Ağır seyreden olgularda vücudun bazı bölgelerinde kanamalar
görülebilmektedir." şeklinde konuştu.
"HAFİF
VE AĞIR TABLOLAR ORTAYA ÇIKABİLİYOR"
Korona virüs enfeksiyonunda da
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında da virüs vücuda girdikten sonra
herkeste ağır tablolara neden olmadığını anlatan Prof. Dr. Nurcan Baykam,
"Korona virüste gördüğümüz gibi neredeyse yüzde 80-85 hafif bulgularla, hatta
bazen hiç hissetmediğimiz enfeksiyon süreçleri olabiliyor. Kırım Kongo Kanamalı
Ateş Hastalığı'nda da basit, hafif bir grip gibi olan ya da yine semptomu
olmayan hissetmeyen vakalarda olabiliyor. İkisinde de hafif olguların yanı sıra
ağır olgularda ortaya çıkabilir. Ağır olgular ikisinin de vücudu normal viral
enfeksiyonun oluşturduğu bulguların ardından vücudun bağışıklık sisteminin
aşırı ya da kontrolsüz tepki vermesi sonucu organlarda meydana getirdiği ağır
hasarlarla bir tablo ortaya çıkabiliyor. Koron virüste, virüsler solunum
sistemi akciğerler hedef seçiyor. Kırım Kongo'da ise karaciğer, damar endoteli
ardından hedef alırken buradaki uyarı ile kanama bozuklukları ile seyrediyor.
Bu durumda hastaların çok az bir kısmında olan şekli birçoğunda olmadığı klinik
bulgularla karşımıza çıkabiliyor. Her iki enfeksiyonun da henüz aşısı
geliştirilmedi. Aşı geliştirme çalışmaları devam ediyor. İnsanlara uygulanması
için heyecanla bekliyoruz" dedi.
Prof. Dr. Baykam, Hitit
Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde KKKA vakalarıyla
ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde kendilerini kabul ettirmiş tecrübeli
hocaların, öğretim üyelerinin görev yaptığını belirterek; "Hastanemizde bu
hastaların tanısı ve tedavisine yönelik yapılması gereken tüm uygulamalar en
yeni bilgiler doğrultusunda yapılmaktadır. Hastalığın natürü gereği çok ağır
seyirli olgular da takip edilmekte ve bu hastaları iyileştirmek için gereken
tüm tedavi seçenekleri ve bilgi birikimi kullanılmaktadır. Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi'nin bulaşı, korunma önlemleri, kene ile temasın önlenmesi, tedavi
yöntemleri, aşı çalışmaları, bulaşın önlenmesine yönelik toplum
bilgilendirilmesi açısından yıllardır yaptığımız çalışmalarla birçok veriler ve
bilgi birikimini Türk hekimleri olarak dünya literatürüne de sunduk. Hitit
Üniversitesi olarak bu konuda uluslararası düzeyde eğitim çalışmaları da
gerçekleştirmekteyiz. Hastanemizde Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğimizce yurt
dışından gelen hekimlere bu tecrübeyi de aktarıyoruz. Nitekim gerek Japonya'dan
gerek İspanya'dan gelen uzmanlar, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve
Araştırması Hastanesi'nde Kırım Kongo konusundaki tecrübeleri izlediler ve
belirli sürelerde kalarak eğitim aldılar. Bundan sonrada gelmek için talepleri
devam etmektedir. Üniversitemiz kapsamında kurulan "Kene Kaynaklı Hastalık
Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde de bu enfeksiyonun etkeni,
vektörü, tanısı ve tedavisine yönelik Ar-Ge kapsamında farklı merkezlerin de
paydaş olacağı projeler ve çalışmalar hedeflenmiştir" ifadelerini kullandı.