Çalışanlar için vahim tahmin: Yüzde 64'ü işsiz kalabilir

Türkiye'de hem koronavirüse yakalanma hem de işsizlik riski altındaki istihdamın oranı yaklaşık yüzde 34.4. Buna büro ve müşteri hizmetleri, sanatkârlar ve makina operatörlerini de eklediğinde oran yüzde 64.3’e çıkıyor.

cumhuriyet.com.tr

Koronavirüsün yaratacağı kayıpların dünya gayri safi hasılasının yüzde 10’u ile yüzde 15’i arasında olabileceği, böylece 1929 yılındaki Büyük Buhranın etkilerini ikiye veya üçe katlayabileceği yönünde tahminler yapılıyor.

Tahribatın nihai büyüklüğü pandeminin ne kadar süreceğine bağlı ve bunu da şu anda kestirmek oldukça zor. Ama istihdama dönük ürkütücü tahminler yapılıyor. 

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'ndan (TEPAV) Dr. Güneş A. Aşık ve Prof. Dr. Serdar Sayan'ın “Korona Günlerinde İstihdamı ve Kırılgan Kesimleri Korumak” araştırmasına göre, Türkiye bu salgına zaten çok yüksek olan (2009 krizindeki değerleri de aşan) işsizlik oranlarıyla yakalandı. TÜİK 2019’un genel işsizlik oranını yüzde 13,7; tarımdışı işsizlik oranını da yüzde 16.0 olarak açıkladı. Zaten çok yüksek seyreden işsizliğe, Covid-19 yüzünden eklenecek işsizler ve bu boyutlarda işsizliğin özellikle düşük gelirli hanehalklarının gelirlerinde yol açacağı yıkım sorunu, vahim sonuçları olabilecek ekonomik ve toplumsal bir sorun olmanın ötesinde, büyük çaplı bir insani sorunun da habercisi. 

BÜYÜK BUNALIM DÖNEMİNDEN BETER

Araştırmaya göre, ABD'de 28 Mart ile biten haftada işsizlik yardımına başvuruların sayısı 6.65 milyona ulaştı. Bu sayı, işsizlik yardımına ilk başvuruların sayısı itibarıyla 1930’lardaki Büyük Bunalım dahil Amerikan tarihinde görülmemiş bir seviyeyi temsil ediyor. ABD’de işsizlik oranının yüzde 30’ları geçebileceği telaffuz ediliyor. İsrail’de işsizliğin önümüzdeki dönemde yüzde 25’e varabileceği konuşuluyor. 

Araştırmada çalışanların karşı karşıya olduğu krizle ilgili şu tespitlere yer verildi:

* Artık herkesin etkilerini fazlasıyla hissettiği felakete karşı çok acilen önlemler üretmeye ihtiyaç var. Ancak Covid-19 salgınının aynı anda hem arz, hem de talep yönlü bir şok olması uygun önlemler bulmayı zorlaştıran bir unsur. Ayrıca talep daralması yaşayan pek çok sektörde bu daralma ekonomik nedenlerle değil, insanların evine kapanması yüzünden yaşandı. Bu yüzden de, talep artırıcı fiyat indirimlerine zemin hazırlayacak maliyet düşürücü destekler ve vergi indirimleri gibi geçmişte yaşanan bazı ekonomik durgunluk ve kriz dönemlerinde işe yarayan geleneksel önlemlerin bu kez işe yarayacağı çok kuşkulu.

* Ekonominin tümünde borçalacak zincirlerinin işlerliği de tehdit altında. Sürecin ne kadar devam edeceği de belirsiz. 

* Bu ortamda yaratıcı önlemler tasarlamak ve bunları çok acilen yürürlüğe koymak gerekiyor. İstihdamı koruyucu önlemlerin, hem üretimdeki düşüşleri (özellikle stoğa üretim yapma şansı olan imalat sektörü işletmelerinde) hem de gelir kayıplarını ve bunların toplam talebi daraltıcı ikinci tur etkilerini sınırlayacak etkiler yapması beklenmeli.

KÜÇÜK ESNAF GELİRİNİ KAYBETTİ

* Hanehalklarına sağlanacak nakit gelir destekleri ve borç ertelemeleri gibi önlemlere de hem yaşanan toplumsal ve insani sorunları hafifletmeleri hem de toplam talebi canlandırmaya katkıda bulunmaları nedeniyle çok ihtiyaç var. 

* Çok sayıda ücretli ve kendi hesabına çalışan küçük esnafın gelirlerinin tamamını ya da önemli bir bölümünü kaybettiğini, bunların çok acil nakit desteğine ihtiyacı olduğunu unutmamak lazım. Mesela kapanan kafe, restoran gibi yerlerin sahipleri ve çalışanları için gelir kaybı çok yüksek ve bu durumu vergi indirimi vb. geleneksel teşviklerle telafi etmek mümkün değil. Bu tür işyerlerinin sahipleri için kredi borcu ertelemeleri var ama bu işyerlerinde işten çıkartılanlar, özellikle de tazminatsız çıkartılanlar, kayıt dışı çalıştıkları için işsizlik ödeneği ve diğer desteklerden de yararlanamayacak olan insanlar.

KAYIP TELAFİ EDİLMELİ

* Bu kriz Türkiye’yi işsizliğin zaten çok yüksek olduğu bir sırada vurduğundan, kırılgan grupların büyüklüğünün zaten giderek artmakta olduğu bir döneme denk geldi. Özellikle kayıt dışı ya da mevsimlik çalışanlardan işini kaybedenlerin bir bölümü için kimi belediyelerin sağladığı su borcu ertelemeleri gibi destekler dışında hiçbir koruma mekanizması mevcut değil. 

* Ev temizliği, çocuk ya da yaşlı bakımı gibi işleri yapan ve salgın yüzünden bu işlerini şimdilik kaybeden ve ezici çoğunluğu kayıt dışı çalışan insanların gelir kaybını telafiye yönelik mekanizmalar tasarlamak gerekiyor.

10 MİLYON EMEKÇİ GÜVENCESİZ

* TÜİK’in rakamlarına göre 2019 sonu itibariyle Türkiye’de 28 milyon çalışan nüfus, 4.5 milyon da işsiz var. Geçici personel ve işçiler dahil kamuda istihdam 4,6 milyon. Kayıt dışılık oranı tarımda yüzde 87.7; tarım dışında ise yüzde 23. 

* Toplamda 10 milyona yakın insan kayıt dışı olarak istihdam ediliyor ve buna kayıt dışı çalışan Suriyeliler dahil değil. 

* Eğer çok muhafazakâr bir varsayımla, mevcut krizin en çok satış elemanları ve niteliksiz işleri vuracağını varsayarsak, hem virüse yakalanma hem de işsizlik riski altındaki istihdamın oranı yaklaşık yüzde 34.4 olduğunu görüyoruz. Buna büro ve müşteri hizmetleri, sanatkârlar ve makina operatörlerini de eklediğimizde oran yaklaşık yüzde 64.3’e çıkıyor. 

* İşgücümüzün profiline baktığımızda büyük ölçüde düşük ve orta nitelikli, yaklaşık üçte biri kayıt dışı çalışan ve yarısından fazlası hizmetler sektörü çalışanlarından oluşan bir istihdam yapısı görüyoruz.

ÇALIŞANA DOĞRUDAN NAKİT YARDIMI ŞART

TEPAV uzmanlarının bu tablo ve mevcut koşullar altında derin bir talep düşüşünün ve görülmemiş düzeyde bir işsizlik artışının önüne geçmek için önerdiği önlemler ise şöyle: 

1- “Helikopter para” denilen, belli bir süre için her vatandaşa ya da çalışana doğrudan nakit yardımı yapılmalı. 

2- Devletin “son çare alıcısı” olması, ya da en azından “son çare işvereni” rolünü üstlenmesi. Lokanta-kafe işletmeciliği, konaklama, toptan ve perakende satış sektörlerinden ve/veya satış pozisyonundaki istihdamdan başlanarak (yani ilk aşamada yaklaşık 6 milyon çalışan ile) krizden en fazla etkilenen sektörlerdeki işgücü maliyetlerinin bir süreliğine devlet tarafından karşılanması.

3-  2008-2009 krizi sonrasında devreye sokulan ve İŞKUR’ca yürütülen Toplum Yararına Çalışma programlarını da salgın yüzünden işini/gelirini kaybedenlere geçici istihdam sağlamak üzere revize etmekte ve kapsamını genişleterek canlandırmakta büyük fayda var.

4 - İşini kaybedenler için konut kiralarının tamamen veya kısmen iki ya da üç ay için dondurulması 

ve bu meblağların ev sahiplerinin yıllık emlak, kira geliri vb. vergileri ile mahsuplaştırılması.

5-  SGK primlerinin altı ay ertelenmesi yerine bir aylığına (gerektiğinde uzatılmak üzere) sıfırlanması. Bunun yanı sıra kendi hesabına çalışanların kayıplarının kısmen telafi edilmesi de yine bir tedbir olarak düşünülebilir.

6- Türkiye’de kayıt dışı çalışan Suriyeli sayısı yaklaşık bir milyon olduğu tahmin ediliyor ve bunun 200 bini çocuk. Bu olağanüstü koşullarda ne Türk vatandaşlarını, ne de insani yardıma muhtaç Suriyelileri mağdur etmemek için diğer tüm kaygıların bir kenara bırakılması ve tüm kaynakların seferber edilmesi gerek.