Çalışamayan gazeteciler, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde konuştu: Onlar içeride biz dışarıda tutukluyuz
Türkiye, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne yine demokrasi ve ifade özgürlüğü önündeki engellerle girdi. Aralarında gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın da olduğu 145’i aşkın gazeteci parmaklıklar ardında mesleğinden mahrum. ‘Dışarı’daki gazetecilerin durumu da farklı değil. İktidarın aykırı sese tahammülsüzlüğü nedeniyle işsiz kalan gazeteciler ya yurtdışın
Zehra ÖzdilekBugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Parmaklıkların ardındaki 145’i aşkın gazeteci, mesleğini yapamıyor. Birçok gazeteci ise iş bulamadıkları için ya yurtdışına çıkıyor ya da farklı mesleklerde ayakta durmaya çalışıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, üniversite mezunu olup en çok işsiz kalan kesim gazeteciler. 2014’te Türkiye genelinde işsizlik oranı yüzde 9.9 olurken gazetecilik alanında işsizlik yüzde 29.1 olarak gerçekleşti.
Çalışan Gazeteciler Günü’nde işsiz kalan, farklı sektörlerde çalışan basın mensuplarıyla konuştuk. Gazeteciler, “Bugün gazetecilik büyük zorluklarla yapılıyor. Bedeni olarak özgürüz ama mesleki olarak tutukluyuz” dedi.
‘ÇALIŞAMAYAN GAZETECİLERİZ’
Gazetemizi susturmaya yönelik 31 Ekim 2016’da başlatılan operasyon kapsamında tutuklu bulunan gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay ve muhabirimiz Ahmet Şık, Çalışan Gazeteciler Günü’nü ikince kez cezaevinde karşıladı. Dava kapsamında yöneltilen asılsız suçlamaların çürütülmesine karşın Sabuncu ve Atalay 437, Şık ise 376 gündür tutuklu bulunuyor. 25 Aralık 2017’deki son duruşmada savunma hakkının da kısıtlanmasının ardından mahkeme heyeti reddedilmişti. Reddedilen heyet, arkadaşlarımızın hem tutukluluklarına hükmetmiş, hem de duruşmayı 9 Mart’a ertelemişti. Cezaevinden bir mesaj gönderen Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’dür. Biz çalışamayan gazeteciler, türlü zorluğa ve baskıya direnen bir avuç namuslu, yürekli çalışan gazetecilerin gününü kutluyoruz” dedi.
Cezaevinde 400 günü aşkın süre kalan ve şu an işsiz olan Murat Aksoy, tahliye olan gazetecilerin iş bulmakta zorlandığını belirterek “Tutuklulukla birlikte bir anlamda gazetecilik de bitti. Şu anda sadece kendi internet sitemizde aklımıza gelirse fikrimizi yazabiliyoruz. Özgürüz, evet tahliye olduk özgürüz ama mesleki olarak ne yazık ki tutukluluğumuz sürüyor” diye konuştu. Kendi durumunda olanlara cüzamlı muamelesi yapıldığını belirten Aksoy, “Kimse ne yanaşmak istiyor ne iş vermek istiyor. Bu biraz da davayla ilgili. İşin diğer yönü de ‘Acaba yazsam mı?’, ‘Kalemi ne kadar sivriltsem?’,‘ Eleştirsem mi?’ Davanın süreci de var. Suç vasfı değişebilir, tahliye vs. onun getirdiği bir şey de var. Ama asıl hikâye dediğim gibi birinci kısım. Mesleğimizi icra edebilecek, hayatımızı sürdürecek, idame ettirecek şekilde sürdürmemiz mümkün değil. O açıdan evet, bedeni olarak özgürüz ama mesleki olarak da tutukluluğumuz sürüyor” dedi.
Aksoy, Türkiye’deki gazeteciliği değerlendirerek “Türkiye’de iki tür medya var artık. İktidarla kordineli çalışan, varlığını tamamen ona borçlu olduğunu düşünen ve iktidar bittiğinde de kendi varlığı yok olacak diye düşünen bir medya grubu var. Diğer taraftan her şeye rağmen, mesleğini yapmaya çalışanlar var. Bu ikisi arasında da haberlere bakış, yorumlar vs. 180 derece fark var. Bu normal bir demokraside olabilecek bir şey değil ne yazık ki. Ama Türkiye’de her şeyi artık normalleşiyor. Sadece medyada değil, her alanda böyle bir kutuplaşma var. Bu kutuplaşmanın da bir araya gelmesi neredeyse imkânsız” diye konuştu.
Buruk kutlayacağız
Aksoy konuşmasını şöyle sürdürdü: “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlayacağız belki ama buruk olacak. Bu tıpkı 3 Mayıs’taki Basın Özgürlüğü Günü gibi. Sadece kutlayacağız, temennilerde bulunacağız ki arkadaşlarımız biran önce tahliye edilsin, tutuksuz yargılansın. Ama bir taraftan da bir tür dayanışmaya vesile olacak, onu hatırlayacağız. İçerideki gazetecileri bir kez daha hatırlayacağız. Haksız yere içeride olan büyüklerimize, küçüklerimize üzüleceğiz” dedi.
Kapatılan IMC TV kameramanı Emrah Ürün de 2010 yılında mezun olduktan sonra IMC TV’de işe başladığını belirterek, “Geçen aylarda IMC TV kapatılana kadar orada kameramanlık yaptım. Ardından ‘iş arıyorum’ diye arkadaşlarıma haber gönderdim. Fakat hiçbir yerden geri dönüş olmadı. Şu an mesleğimden çok farklı bir iş yapıyorum. Küçük şirin bir kafe açtım ve işletiyorum. Çok yoruluyorum, bütün zamanımı alıyor. Kameramanlık yaparken de çok yoruluyorduk . Saatlerce kamera omuzda koşup çalışıyorduk. Bazen düşüp darp alıyorduk. Ama tüm bunlara rağmen kameramanlık mesleğini IMC TV’de 6 yıl boyunca çok severek yaptım” dedi. Ürün konuşmasını şöyle sürdürdü: “Gazeteciliği bırakıp başka bir işi yapma kararını almak kolay olmadı. KHK mağduru bir sürü insan ekmeğini kazanmak için mesleklerinden alakasız işler yapıyor. Ben de ayakta durmak için bu işe girdim. Kafe işletmek aslında dışarıdan göründüğü gibi pek keyifli değilmiş. Tek başıma çalıştığım için her şeyi ile ben ilgileniyorum. Tüm günüm kafede geçiyor. IMC TV’de çalıştığım zaman sık sık sinema ve konserlere giderdim. Ama artık sinema ve konsere zaman ayırmak pek mümkün olmuyor... Gazetecilik gerçekten zor meslek. Cesaret gerektiren bir meslek. Cesur olanlar da ya içerde ya da işsiz. Umarım 10 Ocak hem içeride hem dışarıdaki tüm gazetecilere özgürlük getirir.”
Kapatılan IMC TV muhabiri Halime Aktürk, kanal kapanmadan 2 ay önce Kanada’ya gittiğini belirterek “Kapatılana kadar burada an ve an izledim, çalışma arkadaşlarımın direnişine buradan destek vermeye çalıştım ancak ekran karardığında acı ile karışık bir boşluğa düştüğümü hissettim. İnanmak önce güç geldi ama Türkiye’de televizyonculukta iyi işler yapan günden güne izleyenleriyle birlikte çalışanlarının arttığı, binbir emekle çalıştığın kanalın bir anda KHK denen bir kararla kapanmıştı. Geriye yüzlerce işsiz gazeteci ve haber alma hakkı gasp edilmiş izleyici kaldı” ifadelerini kullandı. Kanal kapatıldıktan sonra Kanada’da kalmaya karar verdiğini belirten Aktürk şöyle devam etti: “Hem eğitimim hem de IMC TV için Kanada’ya geldim. Döndüğümde kaldığım yerden daha iyisini yaparak devam edecektim. Olmadı. 10 Ocak gazetecilik yapamayan gazeteciler günü aslında. Kanada’da geçimimi sağlamak için pastanede çalışmaktan sınav gözetmenliği yapmaya kadar birçok iş yaptım. Burada bu işleri yaparken Türkiye’de Cizre’de yaptığım haberlerden dolayı ödül aldım ama orda olamadım. Bunları yaşamak biraz zor ama bu durum bir yandan da sizi besliyor, daha çok güçlendiriyor, yaptığınız işin ne kadar doğru ve siz orda olmasanız bile birilerinin yaptığınız işin farkında olması asıl amacınızın yerine ulaştığı anlamına geliyor. Çoğu zaman buna benzer durumları düşünüyorum ama gazetecilik yapmayı çok özlediğimi de söylemeliyim... Gazetecilik ve Türkiye. Birbirine çok uzak iki kelime. Bu iki kelimeyi bir arada duyduğumda aklıma ilk gelen cezaevi oluyor ne yazık ki. Sanırım, bu sadece benim ilk düşündüğüm değil, burada da yeni tanıştığınız birisine gazeteci ve Türkiye’den olduğunuzu söylediğinizde size ilk sözü ‘Türkiye’de gazetecilere çok baskı var değil mi?’. Evet var ama biliyorum dışarıda hâlâ gerçeklerden taviz vermeyen gazeteci arkadaşlar da var; Türkiye’yi aydınlığa çıkaracak olan bu haklı mücadele olacaktır.”
Mezopotamya Ajansı’nda editörlük yapan Ömer Çelik ise, “Her ne kadar 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olsa da son yıllarda daha çok işsiz gazetecinin ‘kutlamak’ zorunda kaldığı bir gün haline geliyor” diyerek bu durumun basın üzerinde uygulanan siyaseti ortaya koyduğunu söyledi. 150’yi aşkın gazeteci arkadaşının cezaevinde olduğuna değinen Çelik, “Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Nedim Türfent, Zehra Doğa gibi nice arkadaşımız mesleklerini yapamamanın ötesinde, cezaevi duvarları arasında bugünü karşılıyor. Gerçekten bu durumu her birimiz iyice düşünüp tartışmalıyız. Gazeteciler eğer mesleklerine sahip çıkacaksa, böylesi günlerin anlam ve önemini büyütecekse baskılara karşı dayanışmalı, yan yana durmalı. Yan yana durabilmeyi başarabildiğimiz ölçüde mesleğimiz üzerindeki baskıları ortadan kaldırabiliriz” diye konuştu. Çelik şöyle devam etti: “Bugün gazetecilik büyük zorluklarla yapılıyor. Birçok arkadaşımız mesleği terk etmek zorunda kaldı. Fakat bu mesleği ısrarla sürdürenler için koşullar gerçekten kolay değil. En küçük eleştiri taşıyan haberiniz bile tutuklama konusu yapılıp sizi cezaevi duvarlarının ötesine taşıyabiliyor. Çalıştığınız yerlerin kapısına KHK ile kilit vurulabiliyor ve işsiz kalabiliyorsunuz. Bunların karşısında pes etmek ya da korku iklimine katılmak bu toplumun her kesiminden önce gazeteciler nezdinde terk edilmesi gereken bir tavır.”,
BASIN MESLEK ÖRGÜTLERİ: GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle yaptığı açıklamada bugünün gazeteciler için bayram değil, sorunların dile getirildiği bir gün olduğunu söyledi. Gazetecilerinin sorunun işsizlik olduğunu söyleyen Olcayto şöyle devam etti: Biz 10 Ocak’da iktidara ve muhalefet partilerine, ‘basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırın, gazetecilerin özgür kalmasını sağlayın, gazetecilik mesleğini suç gören anlayıştan vazgeçin’ çağrısını yapıyoruz.” Basın Konseyi Yüksek Kurulu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde tutuklu gazetecileri destek vermek için bugün Silivri’de toplanıyor. Silivri Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merrkezi’nde saat 11.00’de yapılacak etkinlikte basına karşı giderek ağırlaşan baskılara dikkat çekilecek. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilciliğinde 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle dün basın açıklaması yapıldı. TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, “10 Ocak, ancak tüm meslektaslarımız özgür kalıncaya, sendikalı oluncaya kadar ve güvenceli çalışmaya başladıkları zaman bayram olacaktır” dedi. |