Çakırözer'den yandaşlara Albayrak eleştirisi: İhanet ettiler
CHP milletvekili Utku Çakırözer, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifasını hükümete yakın medyanın 27 saat boyunca haber olarak görmemesini eleştirerek, “Bu, dünyanın neresinde olursa olsun büyük haberdir ama tam yirmi yedi saat bu haber görmezden gelindi. Vergilerimizden maaşları ödenen Anadolu Ajansı ve TRT'yle anlı şanlı özel ajanslar, gazeteler, televizyonlar suskunluğa gömüldü. Yirmi yedi saat boyunca ‘üç maymun’ misali suskunluğa gömülen bu basın kuruluşları ve yöneticileri sadece meslek ahlakına değil halkın haber alma hakkına da ihanet ettiler” dedi.
ANKACHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Genel Kurulu’nda dün yaptığı konuşmada gazetecilerin yıpranma hakkına ilişkin düzenlemenin eksik olduğunu belirtti.
Çakırözer, şöyle konuştu:
“Gazetecilik dünyadaki en riskli mesleklerden biridir. 1977 yılından bu yana, 2008-2013 arasındaki istisnayı saymazsak, gazeteciler de diğer bazı yıpratıcı işlerde çalışanlarla birlikte fiilî hizmet zammından yararlanmaktaydı. Ancak, Anayasa Mahkemesinin şubat ayında yayınlanan kararıyla bu hak ellerinden alındı. Yeni düzenleme için verilen süre dolmadan, Meclisimizde gazetecilerin hak kaybına uğramaması için düzenleme yapılıyor olması olumludur. Ancak getirilen düzenleme çok yetersiz, çok eksiktir. Bu hâliyle mağduriyetleri ortadan kaldırmayacaktır. Öncelikle, gazetecilerin yıpranma hakkının sadece basın kartı sahibi olma koşuluna bağlanması baştan eşitsizlik yaratmakta.”
BASIN ÇALIŞANLARI İKİNCİ KEZ MAĞDUR EDİLECEK
Devlet tarafından verilen basın kartı şartlarının soyut koşullarla zorlaştırıldığını vurgulayan Çakırözer, “Yine soyut gerekçelerle saray yönetiminin keyfi kart iptallerinin de önü açılmıştır. Geçtiğimiz aylarda, binlerce gazetecinin basın kartları iptal edilirken yüzlerce gazetecinin de hak ettiği kartlar hiç verilmemiş ya da aylarca sebepsiz bekletilmiştir. Yani, basın kartı engellenen gazetecilerin özlük haklarını da bu yönetmeliğe göre düzenlemek binlerce basın çalışanını ikinci kez mağdur edecektir” diye konuştu.
"GAZETECİLERİN YÜZDE 60’I YARARLANAMAYACAK"
Düzenlemede, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan ve bilfiil gazetecilik yapan binlerce basın çalışanını kapsam dışı bırakılmasını eleştiren Çakırözer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yüzlerce internet haber sitesinde, yerel basın kuruluşlarında bu şekilde çalıştırılan binlerce gazeteci de mutlaka kapsam altına alınmalıdır. Ayrıca, gazetenin basılması için her tür zehirli maddeyle yüz yüze çalışmak zorunda kalan matbaa emekçilerimiz de mutlaka yıpranma hakkından faydalandırılmalıdır. Son olarak, gazeteciler de dâhil yıpranma hakkından faydalanacak tüm çalışanlar için on yıl bekleme şartı beş yıla indirilmelidir. Aksi takdirde fiilen çalışan gazetecilerin yüzde 60'ı bu haklardan yararlanamayacaktır.”
“SUSKUNLUĞA GÖMÜLDÜLER”
Hükümete yakın medya kuruluşlarının Berat Albayrak’ın istifasına yer vermemesini de eleştiren Çakırözer, şunları söyledi:
“Bu, dünyanın neresinde olursa olsun büyük haberdir ama demokrasiden, hukuktan, denge denetlemeden kopmuş ülkemizde yüzlerce ulusal ve yerel gazete, radyo ve televizyon tarafından bir değil, beş değil, on değil tam yirmi yedi saat bu haber görmezden gelindi. Vergilerimizden maaşları ödenen Anadolu Ajansı ve TRT'yle anlı şanlı özel ajanslar, gazeteler, televizyonlar suskunluğa gömüldü. Milyonlarca yurttaşımız olanı biteni, habercilik yapmakta kararlı bir avuç özgür basın kuruluşu ile yabancı ajanslardan takip edebildi. 20 küsur yıl severek yaptığım gazetecilik mesleğinin içine düştüğü bu durumdan büyük utanç duydum. Yirmi yedi saat boyunca "üç maymun" misali suskunluğa gömülen bu basın kuruluşları ve yöneticileri sadece meslek ahlakına değil halkın haber alma hakkına da ihanet ettiler. Halk adına demokrasinin, kamu çıkarının koruyuculuğunu yapması gereken basının tamamen, tek adam yönetiminin bekçiliğine soyunması kabul edilemez. Yaşanan rezalet şunu açıkça göstermekte: Türkiye'de basın özgürlüğünün önündeki en önemli engel siyaset ile medya sahipliğinin iç içe geçmesi, siyasetin basını kontrol etmesidir.”
"BASKIDAN ÇIKIŞIN TEK YOLU HUKUK DEVLETİ"
Gazetecilerin yargılanmasını da gündeme getiren Çakırözer, şöyle konuştu:
"Yargı reformu çıkardık ama gazeteciler yargılanmaya devam ediyor. Bakın, az önce internete düştü. 'Sözcü yazarı Yılmaz Özdil üç yıl önce katıldığı bir televizyon programında, bir bakanla gezmeye gitmeyeceğini söylediği için beş ay hapis cezasına çarptırıldı.' Akılla, mantıkla bağdaşır işler değil. Oda TV yazarı Müyesser Yıldız casusluk, devletin gizli belgelerini açıklama gibi ağır iddialarla haksız, hukuksuz beş buçuk ay zindanda tutuldu. Sonra, önceki gün ilk duruşmada tahliye edildi ama çilesi bitmedi; inanması güç ama savcı, tahliyeden saatler sonra yeniden tutukluluk istedi. Aynısı, bugün itibarıyla tam bin beş yüz üç gündür cezaevinde tutulan yazar Ahmet Altan'ın başına geldi; gazete yazıları ve televizyon yorumu nedeniyle önce müebbet hapse sonra on yıl hapse mahkûm edildi, yattığı süre göz önünde tutularak tahliye edildi ama savcının talebi üzerine yeniden Silivri'ye gönderildi. Yargı eliyle yapılan bu haksızlıklar sadece mağduriyet yaratmıyor, ülkemizin dünyadaki itibarını da zedeliyor. Bakın, Cumhuriyet gazetesinin eski yönetici ve yazarları teröre destek suçlamasıyla aylarca cezaevinde yatırıldılar ama ne oldu? İşte dün AİHM hepsinin hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Bu tutuklulukların haksız, hukuksuz olduğunu tüm dünyaya duyurdu. Bu vahim hatalardan ders çıkarılmıyor, son dokuz ayda 29 gazeteci yazar mahkûm oldu, 20 gazeteci tutuklandı. 57 gazeteciye yeni soruşturma açıldı, 65 gazeteci gözaltına alındı. Bu yasak, baskı ve sansür ortamından çıkışın tek yolu, tek ama tek yolu güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devletidir, demokrasidir."
YILMAZ ÖZDİL VE MÜYESSER YILDIZ’I HATIRLATTI
Sözde, biz bu Meclisten yargı reformu çıkardık ama gazeteciler yargılanmaya devam ediyor. Bakın, az önce internete düştü: "Sözcü yazarı Yılmaz Özdil üç yıl önce katıldığı bir televizyon programında, bir bakanla gezmeye gitmeyeceğini söylediği için beş ay hapis cezasına çarptırıldı. Akılla, mantıkla bağdaşır işler değil; Oda TV yazarı Müyesser Yıldız casusluk, devletin gizli belgelerini açıklama gibi ağır iddialarla haksız, hukuksuz beş buçuk ay zindanda tutuldu. Sonra, önceki gün ilk duruşmada tahliye edildi ama çilesi bitmedi; inanması güç ama savcı, tahliyeden saatler sonra yeniden tutukluluk istedi. Aynısı, bugün itibarıyla tam bin beş yüz üç gündür cezaevinde tutulan yazar Ahmet Altan'ın başına geldi; gazete yazıları ve televizyon yorumu nedeniyle önce müebbet hapse sonra on yıl hapse mahkûm edildi, yattığı süre göz önünde tutularak tahliye edildi ama savcının talebi üzerine yeniden Silivri'ye gönderildi. Yargı eliyle yapılan bu haksızlıklar sadece mağduriyet yaratmıyor, ülkemizin dünyadaki itibarını da zedeliyor. Bakın, Cumhuriyet gazetesinin eski yönetici ve yazarları teröre destek suçlamasıyla aylarca cezaevinde yatırıldılar ama ne oldu? İşte dün AİHM hepsinin hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Bu tutuklulukların haksız, hukuksuz olduğunu tüm dünyaya duyurdu.
BİZ KENDİMİZİ KANDIRIRKEN GAZETECİLER TUTUKLANIYOR
Bu vahim hatalardan ders çıkarılmıyor, son dokuz ayda 29 gazeteci yazar mahkûm oldu, 20 gazeteci tutuklandı. 57 gazeteciye yeni soruşturma açıldı, 65 gazeteci gözaltına alındı. Bakın, Sözcü davasında Emin Çölaşan, Necati Doğru, Metin Yılmaz, FETÖ'cülükten mahkûm edildiler; Halk TV, Tele 1 günlerce karartıldı; Cumhuriyet, Evrensel, Birgün, Karar, Yeniçağ gibi az sayıda gerçeğin peşindeki gazeteye ilan ambargoları uygulandı. Biz burada reform yaptık; haber, eleştiri suç olmayacak diye kendimizi kandırırken gazeteciler haberi, eleştirisi, sosyal medya paylaşımı nedeniyle yargılanmaya, tutuklanmaya devam ediyor. Değerli arkadaşlarım, bu yasak, baskı ve sansür ortamından çıkışın tek yolu, tek ama tek yolu güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devletidir, demokrasidir.