Cahit Ökmen'den 'Portakal Yıldızı'
Behçet Aysan ve Orhan Murat Arıburnu gibi önemli şiir ödüllerinin sahibi Cahit Ökmen, “Portakal Yıldızı”nda, eğlenceli benzetmelerle örülmüş bol imgeli şiirler sunuyor okuruna. Değerli sanatçı Sadi Güran’ın özgün çizimleri şiirleri bütünlüyor.
Mavisel Yener Şiirin hammaddesinin ne olduğunu bilen bir şairle baş başa olduğumuzu fark edip açılan kapıdan “Sevinç”le girelim. Şairin gündelik yaşamı estetik yaşantıya yani şiire, nasıl dönüştürdüğü gösteren ikinci şiiri “Beste” ile kucaklaşma zamanı geldi bile. Kedisiyle oynayan, onu kucağına alıp seven bir çocuğun dilinden yazılan şiirin konusu, gündelik yaşamın içinde sık sık karşılaşabileceğimiz sıradan bir “an” aslında. Duyarlı, izlenimlere açık bir bakış, o ânı bakın nasıl şiirleştirip sunuyor: “Kedimin adı beste/ acıkınca miyyuuu miyyuuu/ doyunca hırkk miyk miyk/ miyyyau miy miy yau oyun zamanı/ göğsümde mırıl mırıl bir şarkı çağlayanı”. İlk bakışta çok basit bir şiir değil mi? İşte tam da çocuğun böyle düşünmesini istiyor şair. “Çok kolay, ben de yazabilirim” duygusunu yaşasın istiyor. Oysa bu yalınlığı yakalayıp iç ve dış ritmi böylesi dengeleyebilmek ustalık işi.
ÇOCUĞA ŞİİRİ SEVDİRMEK
Yansımalı seslerle aktarım yapılması çocuk okurun ilgisinin anlatıya yönelmesini sağlar, çocuk şiirine çok yakışır. Yansımalı sesleri “Beste”, “Perdedeki Hayvanlar” ve “Trambolin” gibi bazı şiirlerde görebiliyoruz. Beste adlı şiirde yapıldığı gibi ses ve sözcüklerin yarattığı işitsel etki çocuk okurda şiir dinleme-okuma isteği uyandırır. Prof. Dr. Sedat Sever, Çocuk ve Edebiyat başlıklı yapıtında, “Çocuk kitaplarının, çocuğa göre olmasını belirleyen en önemli özelliği dili ve anlatımıdır” diyor (Sever, 2008, s. 145). Bu yargıyı çocuk şiirine rahatlıkla uyarlayabiliriz.
Çocukların ritimli, uyaklı şiirlerden hoşlandığını biliyoruz fakat salt bu nedenle uyak tiryakiliği yapan bir şair değil Cahit Ökmen. Yapay uyaklar kullanma sığlığına asla düşmüyor. Şiirin ne denli özgür bir tür olduğunu, sanatın kurallarla sınırlanamayacağını fısıldıyor kulaklara.
Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, şiirin estetiğine dair bütün ölçütler çocuk şiiri için de geçerlidir. Ancak buna ek olarak çocuk şiiri çocuğun duygu dünyasını, gözlemlerini, yaşantısını zenginleştirmeli. Aynı zamanda çocuk şiiri yetişkin okurun da zevkle okuyup imgeleriyle metaforlar yaratabileceği denli güçlü olmalı. Şiir, çocuğu yazmaya heveslendirmeli, estetik duygular uyandırmalı. Düşünsel ve duygusal çağrışım, coşku yaratmalı. Şairin birikimlerini içermeli ancak okur bu birikimi “sezebilmeli”, şair; çocukları iyi anladığını onlara hissettirmeli. Portakal Yıldızı’nın genel dinamiği okura bu hissi veriyor, şairin birikimi dizelerde öğretici bir tarzla değil “sezdirici” bir tutumla aktarılıyor.
KOLAYDAN ZORA İMGELER
“Gökyüzünde Bir Kütüphane Var” adlı şiirde özgür bir zihin alıştırması yapılıyor, çocuklar felsefi düşünmeye davet ediliyor. Bu davet öylesine ustalıklı ki okur sadece destekleniyor, öğretmek gibi bir kaygısı yok. “Gökyüzünde bir kütüphane var/ okunmayı bekliyor/ galaksiler/ yıldızlar/ birer boyama kitabı/ göğe serilmiş bulutlar/ onları boyamak için gökkuşağının renkleri var/ göğün harfleridir yağmur damlaları/ tane tane yağan kar/ daha iyi görülsün diye uzayın sayfaları/ şimşekler yardıma koşar/ sayfaları çevirir rüzgâr/ bin yıllardır şiir yazar/ düşlerin denizi feneri ay/ güneşin romanlarında/ gezegenlerdeki baş döndüren aşklar var.”
Değerli öğretmenler, buraya bir bölümünü alabildiğim bu şiiri ister hayat bilgisi, ister resim ya da fen bilgisi veya felsefe dersinde okuyun çocuklara. İşleyin dersinizi bu dizeler üstüne. Hem şiirin ışığı yıkasın çocukların yüreğini hem de bilimi, felsefeyi konuşun dizelerden yola çıkarak.
Kitap, zekice planlanmış adımlarla çocuğu yavaş yavaş farklı frekanslardaki şiire hazırlıyor. Son dizelere vardığında kurduğu düşler çoğalmış, şiirin derin sularına doğru kulaçlar atıyor okur. Konu, imgeler ve dil açısından “kolaydan zora” ilerlenmesi nedeniyle kitabı dördüncü sınıf ve üstü yaş grubu için düşünmekte yarar var. Çizimlerin işaret ettiği yaş grubu da böyle.
DUYGULARIN KAVŞAĞI
Şiir yazmak da okumak da fark etmektir. Çocukları ve yaşamı “fark eden” yazar, evrensel nitelik taşıyan durum ve sorunları şiirli bir dille çocuğa aktarır. Bu tür şiir, çocuğa şiiri sevdirir. Çocuk, kendisi için yazılan şiiri okurken kendisinin yazdığını sanmalı. Bunu sağlamak da özel bir duyarlığın işi. Bu nedenle herkes çocuk edebiyatında kalem oynatamaz. Şiir aslında bir anlamda duygu eğitimi gerçekleştirir. Kitaptaki şiirlerin çoğu duyguların kavşağında durup düşünmeyi gerektiriyor. Tıpkı “Kuzum” şiirindeki ya da “Pazar Fotoğrafı”nın şu dizelerindeki gibi: “Dikenlidir muzlar pazarda… baba yoksulsa…”
Son şiirlerden olan “Chagall Amca” ve “Bayan Van Gogh”, resim sanatına göndermeler yaparken şiirin bütün tarifleri alt üst eden bir tür olduğunu da gösteriyor. Bu şiirlerde yoğun betimlemeler kullanılarak sözcüklerle resimler çiziliyor. Her şiir sayfalarca çözümleme yapılabilecek değerde. Bunun için Kitap Gölgesi’nin yeri ne yazık ki yetersiz; çocuk şiiri üzerine araştırma yapmak isteyen akademisyenlerin dikkatini çekmek isterim.
“Fırfırlı eteğe dökülen yıldızlar, “gökyüzüne sığmayan sevinçler”le yüzlerce renk yağacak çocukların yüreğine, şiir olacak her birinin gülücüğü. Sözcükler kanat çırpıp kuş olacak, havalandıklarında Portakal Yıldızı’na şiir yağacak! Çocukları iyi şiirlerle ne denli sık buluşturabilirsek şiir gibi olur geleceğimiz…
Portakal Yıldızı / Cahit Ökmen / Resimleyen: Sadi Güran / Günışığı Kitaplığı / 2017 / 80 s. / 9+