"Çağırırlarsa tabii ki gideceğiz"
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili çağrılması durumunda ifade vermeye gideceğini belirterek, bunun dışında bir şeyin olamayacağını söyledi.
cumhuriyet.com.trYargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Çanakkale Şubesince düzenlenen ''Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı'' konferansına katıldı. Konferansın ardından gazeteciler, Kanadoğlu'na, Ankara'daki evine, Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcılığı'nca bir tebligat gönderildiğini hatırlatarak, ifadesine başvurulmak üzere 22 Aralık Salı günü Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne çağrılmasına ilişkin görüşlerini sordu.
Kanadoğlu, ''Ben her şeyden önce yargının en üst kademesine kadar hizmet etmiş bir insanım. Çağırırlarsa tabii ki gideceğiz, bunun dışında bir şey olamaz'' diye konuştu.
Sabih Kanadoğlu, konferansta yaptığı yaptığı konuşmada ise Türkiye'de bugün hakim ve savcıların rahat rahat dinlenildiğini, bunun yasal kılıfının da rahat bir şekilde dikildiğini öne sürdü.
Kanadoğlu, ''Dinleme yapılırken hakim karar veriyor, hakim karar verdiğine göre yasaldır deniliyor ve dinleme yapılıyor. Aslında ne yasaldır ne de hukukidir. Çünkü müfettişlerin ne şekilde bir soruşturma yapacağı, açık bir biçimde hem kendi tüzüklerinde vardır, hem de Ceza Muhakemesi Kanunu'nda bir müfettişin ne yapacağı çok açık bir şekilde yazılmıştır. Yani dinlemenin izlemenin nasıl ve kimler tarafından yapılacağı konusu yasada bellidir'' dedi.
Atatürkçü düşüncenin, eleştirel akıl, bilim ve laik düşünce olduğunu ifade eden Kanadoğlu, hukukun üstünlüğünün egemen olmadığı bir ülkede demokrasinin kurulamayacağını, hukuk devletinin de olamayacağını belirterek ''Eğer orada yargı bağımsız değil ise orası bir hukuk devleti olmanın dışında kanun devleti de olamaz'' diye konuştu.
''Bugün çekilen sıkıntının Türkiye Cumhuriyeti devleti unsurlarının yıkılmak istenmesinden doğduğunu'' öne süren Kanadoğlu, şöyle devam etti:
''Çünkü laik devlet dediğimizde, laiklik doğrudan doğruya bir şekilde tanımlanmıştır. Yani dinin siyasete alet edilmediği devlet. Dinin siyasete alet edilmesinin yasaklanmasına rağmen devamlı olarak bunu bir oy kazancı olarak kabul edenler, bunu kullanmak isteyenler, karlı bir iş olarak görenler, devamlı bir şekilde dini siyasete alet ettiler.''
Anayasa Mahkemesinin, AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili kararını hatırlatan Kanadoğlu, ''Bunlar çağdaş demokrasinin nimetlerinden faydalanarak sadece iktidar ve yönetimde olma amacındadırlar. Bu sistemin adı çağdaş demokrasi değildir'' diye konuştu.
Kanadoğlu, demokratik açılımın önce ''Kürt açılımı'' olarak geldiğini, daha sonra bunun ulus devlet düşüncesine tamamen zıt olduğunun anlaşıldığını ve bundan vazgeçildiğini belirtti.
Demokratik açılımın şimdi ''milli birlik ve kardeşlik'' şekline dönüştüğünü, hiç bir siyasi iktidarın ülkeyi belirli bölümlere bölerek belirli yerlere demokratik açılım yaparak, ''oraya demokrasi götüreceğim'' diyemeyeceğini ifade eden Kanadoğlu, demokratik açılımın yapılacağı yerin Türkiye'nin bütünü olduğunu savundu.