Son buzul çağında yaşayan memelilerin türü neden tükendi?
Son buzul çağında yaşayan bazı tarih öncesi memelilerin soyları neden tükendi? bu soruya cevap arayan bilim insanları, türlerin dna örneklerini, teknolojinin çığır açan yeni yöntemleriyle inceleyerek on binlerce yıl öncesine dair ipuçları elde ettiler.
cumhuriyet.com.trGezegenimizde yaşanan son buzul dönemin 110.000 yıl önce başladığı tahmin ediliyor. Bu tarih öncesi çağın neredeyse bitmesine yakın bir bölümünde, karada yaşayan, tüm zamanların en dayanıklı memelileri yeryüzünden tamamen silindiler.
Kitlesel tükenişin, dünya tarihi boyunca yaşanmış en uç örneklerinden birine konu olan buzul çağı türleri, bilinmeyen sebeplerden ötürü ardı ardına yok oldular.
Neredeyse bir yüzyıldır bu durumun sebeplerini aydınlatmak isteyen bilim insanları, konuya birbirinden farklı yaklaşımlar getirerek bilim dünyasında çeşitli tartışmalar yarattılar.
Ortaya atılan teorilerin en kuvvetlisi; şiddetli iklim değişikliği. Fakat insan faktöründen şüphe edip, avcı toplayıcı atalarımızın bazı memelileri avlayarak soylarını tükettiğine inananlar da var.
Gezegenimize bir meteorun çarpmış olması ya da çabuk yayılan, ölümcül bir virüsün bu türleri etkilemiş olabileceği de düşünülen ihtimaller arasında. Çünkü 65 milyon yıl öncesinde yeryüzünden tamamen kazınmış olan dinozorlar örneğinde olduğu gibi, uzaydan gelen ölümcül bir meteorun gezegenimize çarpması bir anda her şeyi değiştirebilir.
Fakat belki de binlerce yıl süren bu zorlu koşullarda, bazı memeliler hayatta kalmayı başarıp evrim süreçlerine devam ederken, en güçlü görünenlerin soylarının tükenmesi sadece bir tesadüften ibaret de olabilir.
Bilim insanları, buzul çağının gelecekte tekrar yaşanacağını düşünüyor. Çünkü bu durum, küresel iklim döngüsünün doğal bir parçası. Türlerin yok oluşuna dair günümüze kadar ortaya atılan tüm teoriler defalarca incelendi.
Yapılan araştırmalarda, bu derece yaygın ve güçlü türleri bile gezegenimizden silmeyi başaracak kadar şiddetli bir faktör bulunamadı. Yani tüm teoriler test edildi ve hiçbirinin tek başına yeterli olamayacağı görüldü.
Sonuçlar, türlerin ortadan yok olmalarını açıklayabilecek kadar tatminkar değil. Ancak Danimarka, Kopenhag Üniversitesi tarafından yürütülen yeni araştırmalar, mevcut düğümü çözüp, buzul çağının en büyük sırlarından birini aydınlatabilir.
Üniversitenin “JeoGenetik Biliminde Üstün Başarı Merkezi” bölüm başkanı Profesör Eske Willerslev, bu konuda şimdiye dek gerçekleştirilmiş en derin DNA araştırmasına öncülük ediyor. Araştırmada birçok türün son 50 bin yıl boyunca gerçekleşen nüfus değişimleri incelendi.
Willerslev ve ekibi, buzul çağında yaşayan altı farklı memeliyi seçerek, hayatta oldukları süre boyunca genetik açıdan gayet sağlıklı ve yaygın olan bu türleri daha yakından incelemek için mercek altına aldılar. Belirli memeliler üzerinde yoğunlaşarak elde ettikleri sonuçlar sayesinde yeni bağlantılar keşfettiler.
KAYBEDENLER
TÜYLÜ GERGEDAN 14 BİN YIL ÖNCE TÜKENDİ
Buzul çağında genelde Avrupa ve Asya’da yaşayan tüylü gergedanlar, hava koşullarındaki değişimler neticesinde git gide azalarak, izole olmuş küçük gruplar halinde yaşamaya başladılar. Bu durum onların sonunu getiren faktör oldu.
MAMUT 10.500 YIL ÖNCE TÜKENDİ
Mamutların soyunun tükenme sebebi iklim değişikliği değildi. Buzul çağının belirli aşamalarında ilkel atalarımız tarafından avlanılmış olsalar da, 26.000 yıl önce Avrupa ve Asya’da nüfuslarının neredeyse beş katına çıktığı biliniyor. Yani insanlarla sürdükleri ölüm kalım savaşına rağmen, bilinemeyen bir sebepten nüfus patlaması geçirmişlerdi. Buna rağmen soylarının nasıl tükendiği konusu, bugün bile tam anlamıyla çözülebilmiş değil.
VAHŞİ ATLAR 10 BİN 500 YIL ÖNCE TÜKENDİ
Vahşi atlar, ana vatanları olan Kuzey Amerika’da tamamen tükendiler. Bunda iklim değişikliğiyle birleşen insan avcılar faktörünün büyük bir rolü var. Avrupa ve Asya’da ise orijinal türlerinin neredeyse tamamı yok olsa da, evcilleşmiş yeni türleri ile yaşamaya devam edebildiler. Günümüzde Prag Hayvanat Bahçesinde, vahşi atların son dönemlerinden olduğu tahmin edilen iki özel tür hala özenle korunuyor.
KAZANANLAR
REN GEYİĞİ
Ren geyikleri, zorlu iklim koşullarıyla baş etmeye çalışırken, bir yandan da insanlar tarafından yoğun bir biçimde avlanılıyorlardı. Zaten iklim nedeniyle yüzde 85 oranında azalmış olan nüfusları, insan faktörü de işin içine girince, tamamen yok olmaya yaklaşmıştı. Yine bugün hala hayattalar. Bunun sebeplerinden ikisi çok erken yaşlarda bile insanlarla iş birliği yapabilmeleri ve kolay üremeleri olabilir. İnsanlara sağladıkları faydalar sayesinde, sayıları azalsa da hayatta kalmayı başarmış olabilirler.
BİZON
Bizonlar, hem insan avcılar, hem de iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle uzunca bir dönem tehdit altında yaşadılar. Günümüzde Kuzey Amerika ve Avrupa’da yaşamlarına hala devam ediyorlar. Kısa sürede çok hızlı göç edebilen hayvanlar oldukları için, diğer türler besinlere doğru zamanda ulaşamazken, bizonlar hep iyi beslenmiş olabilirler. Ayrıca, geniş boyutlarına rağmen büyük bir hızda hareket edebildikleri için, onlara saldırabilen etobur hayvanların sayısı da pek az.
MİSK ÖKÜZÜ
Misk öküzü, buzul çağı boyunca kıtalar arası ölçekte en geniş alana yayılan memelilerden biriydi ve dönemin sonlarına doğru, iklim koşullarının değişiminden neslinin geleceğini tehlikeye atacak ölçüde etkilenmiş olmasına rağmen kurtulmayı başardı. Fakat nüfusunda çok ciddi bir düşüş gerçekleşti. Misk öküzlerinin, insanlardan, diğer türlerden ve buzullardan uzak bölgelere göç edebildikleri için hayatta kaldıkları düşünülüyor. Böyle bir durum yiyeceklerini kolaylıkla temin etmelerini sağlamış olabilir.
DÜNYA 200 YIL İÇİNDE ÇOK FARKI BİR YER OLACAK
Dünyanın gelecek 200 yıl içinde çok farklı bir yer olacağı kesin. Ancak bugüne dek ön planda sunulan, insan faktörünün tetiklediği atmosferik bozulma ve sera gazının etkisiyle ozon tabakasında meydana gelen yırtılma gibi etkenler, geçmişte sanıldığının aksine yaşadığımız küresel ısınmanın başlıca sebebi değil.
Özellikle son birkaç yılda elde edilen bulgular, insanların bu sürecin hızlanmasını tetiklediğini, ancak bir holosen dönemin sonlarında olmamız nedeniyle küresel bir ısınmanın zaten yaşanacağını ortaya koydu. Özetle, küresel ısınma ve beraberinde gelen Sandy kasırgası gibi güçlü süper-fırtınalar, iklim değişiklikleri, sert kış ayları, kurak yazlar, fauna ve florada belirmeye başlayan değişimler zorunlu bir sürecin parçası olarak yaşanıyor.
Fakat dengenin değişiyor olması, bozuluyor olduğu anlamına gelmiyor. İnsanlar da dahil, birçok tür, bu durumdan negatif yönde etkileniyor gibi görünüyor. Oysa gerçekte durum biraz daha farklı. Son zamanlarda insanlık tarihi boyunca karşılaştığımızdan çok daha fazla sayıda yeni türler keşfedildi. Küresel ısınma evrime farklı bir şekil veriyor, türlerin çeşitliliğini arttırıyor.
Kaynak: Popular Science Tükiye, Tuna Emren