“Büyük Kadın Sanatçılar” kitabının açtığı tartışma Türkiye’nin önde gelen kadın sanatçılarının tepkisini çekti

Akbank Sanat’ın İngilizceden çevirtip yayımladığı “Büyük Kadın Sanatçılar” kitabının açtığı tartışma Türkiye’nin önde gelen kadın sanatçılarının ilgisini çekti. Sanat erkek egemenliğinde mi, Büyük Kadın Sanatçı ne demek konusunda Türk kadın sanatçılarının görüşleri tartışmaya katkı sunuyor.

Gila Benmayor

Pera Müzesi’nde devam eden Minyatür Sergisi sanatçılarından Canan, Şükran Moral ve Hera Büyüktaşcıyan, yurtdışı müzelerde eserleri olan, uluslararası sergilere katılmış isimler. Sanatçı kimliğinin kategorize edilmesinin ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyorlar. Bu üç sanatçıyla da Gila Benmayor görüştü.

HERA BÜYÜKTAŞÇIYAN

Belirli etiketler altına sıkıştırarak sanatçıların tanımlanması, bölünmesi ve sınıflandırılması çok sınırlayıcı. Kadın sanatçı cinsiyetinin altı çizilmeyince veya “büyük” ya da “önemli” gibi kelimelerle süslenmeyince sanatçı olmuyor mu? Veya sanatı daha mı az değerli oluyor? Sanatın ve yaratımın değeri sadece birilerinin tarafından belirlenince ya da listelere sıkıştırılınca mı tarihe geçiyor? Zamana ve ortak inşa edilen belleğe iz bırakanları görmezden gelmek neden? Tüm bu listelerin, etiketlemelerin hiçbir değeri yok bence; özünü bilen biliyordur zaten. Bu tip başlıklar ve listeler altında sınırlandırma hali maalesef yeni bir şey değil ama en acı olan kısmı kitap dediğimiz nesnenin sonradan gelen nesiller için bir kayıt değeri taşıması ve tarih okumalarını birilerinin yazımı üzerinden yapacakları gerçekliği.

ŞÜKRAN MORAL

“Büyük Kadın Sanatçılar” kitabı neden şimdi yayımlandı? Şu anda dünyada çağdaş sanat çevrelerinde kadın sanatçıların müzelerde daha az yer almalarıyla ilgili bir tartışma sürüyor. Me Too hareketinin etkisi büyük. Bazı müzeler kadın sanatçılara kota koydu, koymayı tasarlıyor. Dolayısıyla “moda bir kitapla” karşı karşıyayız. Başlık zaten ayrımcı. Ben hiç “büyük erkek sanatçılar” kitabına rastlamadım. Kadın sanatçılar ikinci sınıf mı? Çağdaş sanatın evrensel dilini yakalamak için yayımlanan bu “moda” kitap aslında kadınlardan yana tavır alması gerekirken Türkiyeli sanatçıları görmezden gelerek tam aksini yapmış. Öte yandan bizdeki Batı hayranlığının da bir belirtisi. Kendi ülkesinin sanatçısını yok sayarak evrensel bir dile ulaşılamaz. Sanat dünyası beyazların, erkeklerin ve sermayenin elinde. Öyle ki müzelerde kişisel sergi açan kadın sayısı az, satışlarda da erkeklere göre daha az kazanıyor. Rönesans döneminden kaç tane kadın sanatçı bize; ulaştı neredeyse hiç.

CANAN ŞENOL

Ben kendimi kadın sanatçı olarak görmüyorum. Sanatçıyım. Çünkü erkekler kendilerini erkek sanatçı olarak tanımlamıyor. Cinsel kimliğimden gurur duyarak sanatımı yapıyorum. Yapanların emeğini küçümsediğim için değil ama kitapları da çok ciddiye almıyorum. Herkes istediği kitabı yayımlayıp istediği kişiyi daha önde görebilir. Kategorize edilmeyi ciddiye almıyorum. Ürettiğim işin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Önemli olan bu. Algımızda hep erkek sanatçı var. Önemli sanatçı olmak erkeklikten geçiyor. Örneğin tarihin ilk resmi diye bildiğimiz duvar resmini hep bir erkek yaptı diye düşünüyoruz. Neden kadın yapmış olmasın? Sanat tarihi erkekler tarafından yazılmış olabilir ama kadınlar tarafından bozulacaktır. Bu kesin, geri dönüşü yok. Akbank Sanat’ın tercih ettiği kitap belli ki araştırmasını kısıtlı tutmuş; Türkiye’yi fazla dikkate almamış.