Büyük Kadın Sanatçılar kitabı için Bridget Quinn’in değerlendirmesi
Sanat tarihçisi, yazar ve eleştirmen Quinn, 400 sanatçının alfabetik sırayla, kısa biyografiler eşliğinde ele alınmasının takdire değer olduğunu belirtirken bunun “derinlikten çok genişlikle” ilgili olduğuna dikkat çekiyor.
Mustafa K. ErdemolGazetecilikte fikri takip çok önemlidir. Bir konuya girip enine boyuna incelemeden, bütün tarafların görüşüne başvurmadan, tartışmanın izini sürmeden bırakmak bize yakışmaz. Büyük Kadın Sanatçılar kitabı İngiltere’de ekim ayında yayımlandığında ilgi çekmiş ve tartışmalara yol açmış, özellikle adı ve kapak dizaynı konuşulmuştu. Yılbaşında Londra’ya gidip İngiltere’de mahsur kalan yazarımız Mustafa Kemal Erdemol, kitap hakkındaki görüşleri topladı.
Editörlüğünü Rebecca Morrill’in yaptığı, Phaidon yayınevince basılan Büyük Kadın Sanatçılar kitabı yayımlandığında büyük bir ilgiyle karşılandı. Özellikle adı üzerinden süren tartışmalara da tanık olundu. Feminist çevreler, kitabın adında “kadın” vurgusunun yapılmasını genel olarak doğru bulmakla beraber, bu vurgunun erkek egemen anlayış yüzünden ihtiyaç duyulmasını da haklı olarak eleştiri konusu yaptı. Ancak bundan öte kitapta yer alan kadın sanatçıların nasıl belirlendiği konusu üzerinde de tartışmalar sürdü.
Kapakta “‘Kadın' kelimesinin üstündeki çizik de tartışmalara yol açtı. Bir grup feminist, amacı öyle olmasa da çiziğin olumsuz çağrışımları olduğunu ileri sürerken, birçok eleştirmen ise çiziğin, “kadın” olmanın büyük sanatçılığın önüne geçtiği kanısını uyandırmamak için konduğunu, ayrıca kitabın adının sadece bir grup büyük kadın sanatçıyı değil, her bağlamda büyüklüğü vurgulama amacı içerdiğini ifade etti.
Kitabın editörü Morrill ise bundan amaçlananın kitapta yer verilen sanatçıları kadın olduklarını da belirtmek zorunda kalmadan “harika” olarak adlandırmak olduğunu vurguladı. Kısacası kitap yayımlandığında birçok açıdan hem ilgi hem de eleştiriler topladı. Ancak kitaba ilişkin en derli toplu eleştiriyi San Fransisco’da yaşayan yazar, eleştirmen, sanat tarihçisi Bridget Quinn yaptı. (Quinn, She Votes: How U.S. Women Won Suffrage, and What Happened Next adlı kitabın da yazarıdır).
Quinn de değerlendirmesinde öncelikle kitabın adında yer alan “kadın” sözcüğünün üstünün çizili olmasını “görsel olarak çarpıcı ama niyeti belirsiz” olarak nitelendiriyor. Kitabın bütünü içinse yine, “görsel bir referans kitabı olarak muhteşem ama kadın ve sanat tarihi üzerine bir metin olarak düzensiz” diyor. Kitabı basan Phadion’a da ince bir eleştirisi var. Kitabın (İngilizce baskılarında tabii) yer alan önsözünde yayınevinin “bu bir feminist ya da kadın deneyimiyle ilgili bir sanat incelemesi değil” cümlesinin kadını merkezine almış bir kitapta adeta özür diler gibi belirtilmesini doğru bulmuyor. “Phaidon açık bir biçimde feminist olan herhangi bir şeye karşı temkinli görünüyor, oysa yayımladığı bu kapsamlı kitap bir feminist girişimin ürünüdür” diyor.
Kitabın adının Büyük Kadın Sanatçılar olarak belirlenmesi bilindiği gibi Linda Nochlin’in 1971 tarihinde yazdığı, son derece önemli bir devrimci feminist metin olan “Why Have There Been No Great Women Artists?” (Neden Büyük Kadın Sanatçılar Yok?) başlıklı makalesine bir gönderme aslında. Quinn kitaba “Büyük Kadın Sanatçılar” adının verilmesiyle Nochlin’in hem ironisinin hem de polemikteki zekâsının gözden kaçırıldığını ileri sürüyor.
Quinn, editör Morrill’in kitabın girişinde “Nochlin'in değinmediği şey, sanattaki ‘büyüklük’ algılarının, ebediyen sabitlenmek yerine, zaman ve mekânda değişme olasılığı” deyişine de itiraz ediyor. Aslında, “Nochlin ‘büyüklük’ kavramının kendisinin aptalca (ve ataerkil) olduğunu düşündü ve denemesinde de öyle söyledi” diyerek Morrill’in bu görüşünü reddediyor.
TAKDİRE DEĞER... AMA...
Quinn kitapta 400 sanatçının alfabetik sırayla, kısa biyografiler eşliğinde ele alınmasının takdire değer olduğunu belirtirken öte yandan da bunun “derinlikten çok genişlikle” ilgili olduğunu vurguluyor yazısında. Eleştirel baktığı bir diğer konu da başlangıçta 2 bin olarak belirlenen kadın sanatçıların sayısının 400’e düşürülmesi. “Bir kadın sanatçıyı diğerine tercih etmek için hangi ölçülerin kullanıldığını bilmek yararlı olacaktır” diyor Quinn.
Örneğin kitapta Metropolitan Museum of Art'ta “Arplı Otoportre” adlı tablosuyla temsil edilen, 18. yüzyılın büyük kadın sanatçısı Rose Adélaïde Ducreux varken çağdaşı olan, döneminde büyük kişisel risklere girerek kadın sanatçıları desteklemek amacıyla yaptığı “İki Öğrenciyle Otoportre” adlı tablosuyla tanınan Adélaïde Labille-Guaird’ın neden yer almadığını soruyor.
Quinn kitabı genel olarak yararlı bulmakla beraber bu soruların varlığının reddedilemeyeceğini de vurguluyor.