"Burada kontrgerillanın hukuku uygulanıyor"

İP Genel Sekreteri Nusret Senem, Ergenekon soruşturmasında "kontrgerillanın yazılı olmayan hukukunun" uygulandığını belirterek "Bu sahteciliği, bu komployu yapanlar, Gül, Erdoğan ve Fethullah Gülen'dir. Tüm güçleriyle komploya devam ediyorlar. Cumhuriyet hukukunun ne olduğunu bu salonda öğreteceğiz" dedi.

cumhuriyet.com.tr

İP Genel Sekreteri Nusret Senem, “Savcılar CMUK’u keyfi biçimde değiştirebilme gücünü nereden buluyorlar? 30 yıllık hukukçuyum, kanunun amir hükümlerinin böyle kefi biçimde değiştirildiğini görmedim” dedi.

Ergenekon davasında tutuklu yargılanan İşçi Partisi (İP) Genel Sekreteri Nusret Senem, Ergenekon soruşturmasında “kontrgerillanın yazılı olmayan hukukunun” uygulandığını belirterek “Bu sahteciliği, bu komployu yapanlar,  Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen’dir. Bütün güçleriyle komploya devam ediyorlar. Cumhuriyet hukukunun ne olduğunu bu salonda öğreteceğiz” diye konuştu. Senem, kontrgerillanın bütün haşmetiyle iktidarda olduğunu savunarak “Amerika’nın bölgemizdeki etkinliğini sürdürmesi için faaliyetlerine canla başla, hiçbir hukuk tanımadan devam ediyor” dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi’ndeki salonda görülen Ergenekon davasının 54. duruşmasında tutuklu sanık Nusret Senem savunma yaptı. Senem, savunmasına hukuk devletinin yazılı hukuk kurallarına dayandığını anlatarak başladı. Savcıların da yazılı kurallara yani kanun maddelerine uymak zorunda olduğunu söyleyen Senem “Soruşturmada savcılık kanun maddelerini çiğnemiştir. Savcılar yargılama safhasında da kanunları çiğnemeye devam ediyor” diye konuştu.

 

Savcıların keyfiliği

Davanın 20 Kasım 2008 tarihli 16. celsesinde sanıkların bilgisayarlarının kopyalarının kendilerine verilmesi talebinin savcılar tarafından “teknik ve fiziki koşulların yetersizliği” gerekçesiyle reddedilmesinin istediğini anımsatan Senem, ilgili yasaya göre “bilgisayarların kopyasının mahallinde alınması” gerektiğini söyledi. Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunu’nun (CMUK)savcılara böyle bir seçenek vermediğini anlatan Senem şöyle devam etti:

“Savcılar CMUK’u keyfi biçimde değiştirebilme gücünü nereden buluyorlar? 30 yıllık hukukçuyum, kanunun amir hükümlerinin böyle kefi biçimde değiştirildiğini görmedim. Savcının ‘teknik ve fiziki yetersizlik’ gerekçesi CMUK’un birçok hükmünü çiğnediğini kanıtlamaktadır.”

 

Psikolojik harp

Özel usule tabi suçlarda soruşturmanın savcılar tarafından yapılması gerektiğinin altını çizen Senem şu ifadeleri kullandı:

“Bütün işlemler emniyet tarafından yapılmaktadır. İddianame bizzat Emniyet mensupları tarafından yazılmıştır. Soruşturma Emniyet’in talimatları doğrultusunda yürütüldü. Hüsnü Özyeğin, bu soruşturmada olmamasına karşın şemada adı var. Telefonun dinlemesi yazısı Emniyet tarafından yazılmış. Arama kararları İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde yazılmış. Soruşturmanın her bakımdan görülmemiş bir psikolojik savaşa sahne olduğu ortadadır. Bu dava basın davasıdır. Önce  aleyhe bir hava yaratılmakta sonra hukuki işlem başlamaktadır. Fehmi Koru’nun yazısı üzerine Hüsnü Özyeğin’in dinlemeye alındığının belgesi var. Bu bir ceza hukuku davası değil, psikolojik harptir” diye konuştu.

 

Adalet Bakanı’nın kulakları

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in iddianamenin açıklandığı basın toplantısındaki sözlerinin, iddialarını kanıtladığını söyleyen Senem, Ergenekon soruşturmasının başladığı 12 Haziran 2007’den itibaren gizlilik kararına karşın savcıların yanlı basına bilgi sızdırdıklarını savundu. Senem şöyle konuştu:

“Tam anlamıyla hukuk skandalı cereyan etmiştir. Adalet Bakanı avukatları eleştiriyor. Adalet Bakanı, bu davadan elini çekmelidir. Savcıları kayıran açıklamalar yapmıştır. Anayasaya göre yargılama safhasında  görüş belirtilemez. Burada Adalet Bakanı’nın kulakları var. Adalet Bakanı bu dosyaya bir daha burnunu sokmasın. ‘Sirkatin’ diye başlayan bir söz vardır. Adalet Bakanı kendi suçunu itiraf etmiştir.”

 

’Tufa’ya düşürdüler

Hükümetin doğrudan Ergenekon davasının içinde olduğunu söyleyen Senem “Hükümet bütün gücüyle Emniyet’tek Fethullahçı kadrolara bu soruşturmaya yaptırtıyor. Bu ’asrın davası’ değil asrın komplosudur. Hükümet, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstihbarat Dairesi, MİT gibi kurumlarla devlet vatandaşlarına komplo kuruyor” dedi.

MİT Şeması’nın ne idüğünün belirsiz olduğunu, Tuncay Güney’in mülakatlarının da ortada olduğunu ifade eden Senem, “Böyle bir örgüt yok, bu bir tertip. Bir tabirle insanları tufaya getirerek deliler oluşturdular. Burada kontgerilla, gladyo hukuku var. Ben çok düşündüm, başka bir kavram bulamadım. Gladyonun yazılı hukuku yoktur. 12 Mart işkencehanelerinde ’Burada anayayasa babayasa yoktur’ derlerdi. Bu iddianamede kontrgerillanın yazılı olmayan hukuku uygulanmıştır” diye konuştu.

 

40 yıllık devrimci

İP Genel Sekreterliğine Aralık 2006’da seçildiğini ve 40 yıllık devrimci hayatında başka örgüt ve disiplin tanımadığını anlatan Senem bu konuda da şunları kaydetti:
“30 yıldır kontrgerillaya karşı mücadele ediyorum.  Adına Ergenekon dedikleri gladyoyu bütün Türkiye’ye savcılar da dahil öğreten biziz. Amerikan emperyalizminin Türkiye’ye kontrol altında tutmak için bir sahte örgüt uydurdu. Bu sahteciliği, bu komployu yapanlar bütün haşmetiyle Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah. Bütün güçleriyle canhıraş komploya devam ediyor. Cumhuriyet hukukun ne olduğunu bu salonda öğreteceğiz. 11 aydır tutukluyum, önemli değil. Cumhuriyet’in hapishanelerinde de gururla yatarız. Cumhuriyet’in yargısına güveniyoruz, onları altedeceğiz, onlar burada yargılanacak.”

 

Hukukçu yapmaz

Senem, Ankara’daki İP Genel Merkezi’nde sekreterin masasının üzerinde bulunduğu içeriğinde Yargıtay binası krokisi ve suikast hazırlığına ilişkin deliller olduğu iddia edilen 4 CD’nin 30 sayfalık arama tutanağında yer almadığına  dikkat çekerek, 21 Mart 2008 tarihindeki genel merkezdeki aramada avukat olarak bulunmak için mücadele ettiğini “yaka paça” içeri girebildiğini anlattı.

“Böyle bir arama ancak faşist iktidarlar döneminde olabilir” diyen Senem, “Hiçbir belgenin nerede bulunduğu belli değil. 100 adam her tarafı arıyor. Yasal yoldan elde edilmeyen belgenin delil oılma niteleği yok” diye konuştu.

İP Genel Merkez binasının 4. katının şemasını mahkeme heyetine gösteren ve Yargıtay krokilerinin içeriğinde yer alan CD’lerin bulunduğu masanın yerine gösteren Senem “Bu CD’ler arama tutanağında yok. İstanbul’da Emniyet’te delillerin arasına konulmuş olması büyük ihtimal” dedi.

 

“Kroki bilgisi komplo”

Tutanakta olmayan CD’de “Yargıtay” adlı fotoğraftan taranmış PDF dosyasında Yargıtay’ın basit bir krokisinin bulunduğunu, iddianamede bu CD açılımın 15 kez yazıldığını anlatan Senem, “Bu belgeden ’bir suikast planı’ olabileceği anlaşılmaz. Güvenlik birimleri her gün bu krokileri yaparlar. Kendi ellerindeki belgeyi bir CD’ye koyup bize malediyorlar” şeklinde konuştu.

Taraf ve Star gazetelerinde bu CD’lerle ilgili olarak “Yargıtay’ı vuracaklardı” şeklinde haberler çıktığını anlatan Senem, yayımlanan krokinin Tarafı’ın Ankara bürosundan fakslandığının anlaşıldığını söyledi.

 

“Kontrgerilla”nın merkezi emniyet

Emniyet içindeki kadrolaşmayı şikayet ettiğini, bu kadrolaşmanın başında Hrant Dink cinayetinin organizatörü olan Ramazan Akyürek’in olduğunu söyleyen Senem, “Emniyet içerisindeki yapı, Amerika’nın NATO ülkelerinde kurduğu kontrgerillanın Türkiye’deki merkezi durumunda. Bunu ben demiyorum. CIA istasyon şefi Graham Fuller diyor. Yeni kitap yazdı” dedi. Senem, emniyetin artık insanların güvendiği bir kurum olmadığını, içine mikrop girmiş bir yapı olduğunu savundu.

 

“Bana husumetleri var”

Emniyet içindeki kadrolaşmaya ilişkin şikayetini 29 Ocak’ta yaptığını, Yargıtay krokisinin içinde yer aldığı CD’nin de  5 Şubat günü emniyette oluşturulduğunu savunan Senem, “Tarihlerin dili bu CD’nin bana karşı husumetle hazırlandığını ortaya koyuyor. Bu CD arama tutanaklarında da yer almıyor” ifadesini kullandı.

Yargıtay’a, orgeneral Yaşar Büyükanıt ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na suikast hazırlığında olduğunun iddia edildiğini ancak iddianamede böyle bir suçlamanın olmadığını söyleyen Senem, “Böyle iddianame olur mu? Bu iddiaların delili nerde? İP’in düşmanı olabilirsiniz ama iddianame kürsüsünü işgal ediyorsanız buna hakkınız yok. Bu yorumu yapamazsınız. Bu iddianame psikolojik harp malzemesi olarak hazırlanmıştır” görüşünü kaydetti.

“Fethullahçı polislerin bana bu kadar husumetli olduklarını bilmiyordum” diyen Senem, soruşturmaya ilişkin gerçekdışı haberleri gazetelerinde bilerek yer verenlerin de ahlaksız olduğunu savundu.

 

Yargıtay ihbarını neden araştırmadılar?

Yargıtay krokisinin bulunmasının ardından Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne “Yargıtay’a yönelik bir ihbarın olup olmadığını” sorduğunu kaydeden Senem, emniyetin ise gelen bir tehditin bilgilerini savcılığa gönderdiğini anlattı.
19 Mart 2008’de yapılan telefonda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı için ’mezarını hazırla, kafandan vuracağız’ diye tehditte bulunulduğunu söyleyen Senem, şöyle devam etti:
“Emniyetten savcılığa gelen yazıda, tehdit telefonunun ve bilgilerinin tespitinin mümkün olmadığı belirtilmiş. Savcılık da Yargıtay’a yönelik ihbarı araştırmamış. Tehdidi gönderen telefonu ve IP numarasını buldum. Arayan kişinin oturduğu mahalle İBDA/C’nin hakimiyetindeki bir yer. İyi mi sayın savcım? İP’e leke sürmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Bu da iftiracıların yüzüne bir tokat olsun.Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını sürdüren Nusret Senem, kendisine ait olduğu iddia edilen CD'lerde bulunan belgelere dayanılarak “Yargıtay üyelerinin kişisel durumlarını kaydetmek, Alevi, Sünni gibi verileri kaydetmekle” suçlandığına dikkat çeken Senem, “Bu ithamları 40 yıllık siyasi mücadelemde hakaret olarak addediyorum” dedi. Kapatılmadan önce Sosyalist Parti'nin 1991'deki Güneydoğu mitinglerini düzenlediğini, Diyarbakır'ın Bismil ilçesi köylülerinin ağalığa karşı mücadelelerini desteklediğini, vekilliklerini yaptığını anlatan Senem  “12 Eylül Amerikancı darbesine giden süreçteki en önemli kontrgerilla eylemi olan Kahramanmaraş katliamı davasında müdahil vekiliyidim. Sıvas Madımak katliamı davasında müdahillerin, Alevi vatandaşlarımızın avukatıydım. Ben nasıl ayrım yaparım” diye konuştu.

 

Karargahevleri

İP'te bulunduğu iddia edilen “Karargahevlere belgesinin MİT'e ait olduğu ve Genelkurmay Başkanlığı'na “ikaz istihbaratı” olarak sunulduğunun anlaşıldığını" söyleyen Senem, “Hava Kuvvetleri  askeri savcılığında bu konuda soruşturma sürüyor. İsmi geçenlerin hepsi dinlenmiş. Bir aya kadar sonuçlanacak” dedi. Arama tutanağında hangi belgenin nerede bulunduğunun anlaşılmadığını, kendi odasındaki aramada Karargahevleri belgesini görmediğini söyleyen Senem şöyle devam etti: “Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ve İP'i karalamak için uydurulmuştur. Bunu ortaya çıkartacağız. MİT içindeki CIA artığı kontrgerillacılar tarafından üretilmişti. İsmini de söyleyeyim Şenkal Atasagun hep İP hem TSK düşmanıdır, Bahçeli'nin danışmanıdır. İşçi Partisi de Ordu içinde örgütleniyor,  bu örgütlenmenin adı da "Karargah Evleridir" denilmek istenmiştir. Cumhuriyet aydınlarına değil, Fethullahçı gladyonun taşeronlarına, çömezlerine itibar ediliyor. İşçi Partisi’nin TSK içinde bu isimle veya başka bir isimle örgütlenmeyi kesinlikle yanlış bulmakta ve böyle bir çalışmayı kesinlikle yürütmemektedir.”

 

Telefon geyiği

“Hükümete karşı halkı isyana teşvikin”
nasıl olduğunu anlatabilmek için Maraş olaylarını inclemek gerektiğini söyleyen Senem “Öyle Vatan Bölükbaşı gibi telefon geyiğiyle halkı isyana teşvik olmaz” dedi. 19-25 Aralık 1978'de 111 kişinin yaşamını yitirdiği Maraş'ta “İçişleri Bakanı'nın kellesini isteriz” diye vilayet binasına saldıranların son anda püskürtüldüğünü belirten Senem, müdahil vekilliği sırasında duruşmanın görüldüğü Adana Kapalı Spor Salonu'nda ve Adana Cezaevi'nde MHP'lilerinve kontgerillanın  paravan örgütü ETKO militanlarının linç girişiminden son anda pencereden atlayarak kurtulduğunu anlattı.

 

Bir hayat yaşadık

Çorum olayları davasının görüleceği gün 12 Eylül darbesinin olduğunu ve Çorum'da mahsur kaldığını anlatan Senem 35 aydın ve sanatçının yakıldığı Sıvas Madımak Oteli'ndeki katliamda da mağdurların vekili olduğunu ifade ederek  “Biz bir hayat yaşamışız. Bunları bu iftiraları atanların yüzüne çarpıyoruz” diye konuştu.

 

AKP'nin avukatları

İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ve İP Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever ile telefon görüşmelerinin tamamen parti çalışmaları olduğunu terör örgütü üyeliği iddiasını kanıtlayacak tek kelime olmadığını söyleyen Senem, Ankara'da 9 Şubat 2008'de Anayasa'da türban değişikliğinin TBMM'de görüşüldüğü gün düzenlenecek mitingle ilgili görüşmeler olduğunu belirtti. Anayasa Mahkemesi'nin türban değişikliğini iptaline ilişkin kararını okuyan Senem “Biz cumhuriyetin temel niteliklerini savunmuşuz. Bu mücadelemizi bir miting yaparak kullanmamız nasıl suçlanabilir. Örgüt idiasının delili olarak nasıl kullanılabilir. İddia makamı, Cumhuriyet’in savcısıdır. Savcıların görevi cumhuriyetin değerlerini savunmaktır. Savcılar Cumhuriyet'in temel niteliklerini ortadan kaldırmak isteyen şeriatçı güruhun yanında yer alıyor ve Cumhuriyet düşmanlarını savunuyorlar, bize ise saldırıyorlar. Cumhuriyeti savunması gerekenlerin geldiği nokta budur. Onun için mi AK Parti'yi savunan avukat gibi iddilarda bulunuyorlar. Cumhuriyet Savcısı'nın bir parti ile gönül bağı olabilir ama bunu Cumhuriyet mevkileriyle bağdaştıramaz.”

 

Yasaklı bilgileri

Avukatlık bürosunda yapılan aramada Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı “Susurluk Raporu ile MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun imzalı yazının ekindeki MİT Raporu'nun bulunduğunu" söyleyen Senem, bu belgelerin devlete ait gizli belge niteliğinde olmadığını belirtti. Susurluk Raporu'ndan alıntılar yapan Senem şöyle devam etti: “Yüzlerce faile meçhul cinayetin sorumlusu Yeşil Mehmet Eymür'ün adamı. Yeşil, Eymür'e 'baba' diyormuş. Onlar tanık biz sanık. Hani Susurluk soruşturuluyordu? İddia makamı işte bu yasadışı oluşumlarla birlikte, o oluşumların sorumlusu Mehmet Eymür’ü tanık yapmıştır. Bu yasadışı oluşumun Emniyet içindeki sorumluları ise Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu ve Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı da aynı şekilde Ergenekon soruşturmasında tanık olarak dinlenen kişilerdir. Susurluk’ta ortaya çıkan yasadışı oluşumun sorumlularıyla dayanışma içinde yapılan soruşturmadan da ancak bu iddianame ortaya çıkabilirdi.”

Senem “Susurluk kazası sırasında Başbakan Erbakan idi. Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan idi. Sıvas davası sanıklarının avukatı Şevket Kazan Adalet Bakanı'ydı. Tepki gösterenlere 'Glu glu dansı, fasa fiso' diyorlardı” diye konuştu.


“Askeri yargının kamburu”

Nusret Senem, İbrahim Çiftçi’nin altı kez idama mahkum edildiğini ancak beraat ettiğini söyleyerek “Beraat ettiğine kendi de inanamadı. Katil olduğuna dair kendi itirafları var. Kontrgerilla adamını idam ettirmedi, kurtardı. Cuntanın bir kurtarma operasyonuydu. Askeri yargının kamburudur. İdam da verseniz asamazsınız, işte kontrgerilla budur” diye konuştu. İddianamede kontrgerillanın NATO dönemindeki eylemlerinin meşru görüldüğünü savunan Senem, NATO döneminde kurulan gladyonun faaliyetlerine hala devam ettiğini, bu davayı yarattığını kaydetti. Maraş, Çorum, Sivas  katliamlarının, aydınların öldürülmesinin meşru görülemeyeceğini söyleyerek “Savcı bu eylemleri meşru görme anlayışındadır” dedi.

 

“Allah da olsa tutuklanır”

Senem, tahliye talebinde bulunmayı düşünmediğini ancak dosyayı inceledikten sonra bundan vazgeçtiğini ifade ederek şöyle konuştu: “Savcının istemine karşın mahkeme beni yalnızca devlete ait gizli belgeleri temin etmek suçundan tutuklamış. Bu durumda ben ‘hürriyeti tahdit’ edilmiş bir insanım. Hürriyeti tahdit, 4 yıl ile 14 yıl arasında ceza gerektiren bir suç.  Savcılar benim tutuksuz yargılanmamı istemeliydi. Beni niye tutukladılar? TCK uygulanmadığı, gladyo hukuku uygulandığı için. Burada hukuk yok, gladyo hukuku var. Avukat da olsanız Allah da olsanız tutuklanırsınız. Gladyo hukuku bu.”