'Bunun gereği dağa çıkmak değil'

Devlet Bakanı Faruk Çelik, ''Güneydoğu'ya yardım gelmedi, hizmetler eşit gelmedi, İstanbul, İzmir, Kocaeli'ye geldi ama Diyarbakır'a Mardin'e gelmedi'' denildiğini belirterek, ''Bir anlamda haklılık payı var da bunların yaptığını gerektirmez'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Semerkand Dergisi'nin eski Gemlik yolunda bir lokantada düzenlediği kahvaltıya katılan Devlet Bakanı Faruk Çelik, burada yaptığı konuşmada, ''Güneydoğu meselesinde'', susarak, kapatarak, halının altına süpürerek işlerin çözülmediğini herkesin gördüğünü belirtti. Baskıyla, tehditle, bağırarak, vurarak ve kırarak bu işlerin olmadığının da yaşanarak görüldüğünü ifade eden Bakan Çelik, ''Konuşalım, kimin ne derdi varsa söylesin. Bundan çekinmeyelim arkadaşlar. Konuşuldukça herkesin ne olduğu ortaya çıkıyor. Millet de kamuoyu da kimin doğru kimin yanlış olduğuna karar verir'' dedi.

Bu yüzden çekinmeye gerek olmadığını, konuşulurken güzel şeylerin olacağına inandığını dile getiren Çelik, şöyle devam etti: ''Yarı yılda pili bitecek insan da var bitmeyecek insan da... Pili bitenler yok olup gidecekler, fikirleri sağlam olanlar yoluna devam edecekler. Milletimiz de o yolu takip edecek. Bundan da bir endişemiz yok. Bir diğer konu var. Türkiye'de dezavantajlı kesimler var. Bunların başında da Romanlar geliyor. Ben sizlerden istirham ediyorum. Genelde 'çingen' diye söyleniyor veya Romanlar kendilerine 'Roman' diye hitap edilmesini istiyorlar. Ben bu konuda çalışma gerçekleştirdim. Romanların çok güzel cümleleri var; 'Roman'ın dostluğu okyanuslar kuruyana kadar, düşmanlığı ise mendil kuruyana kadardır'. Bir de 'Sayın Bakanım, benim kalbimle senin kalbin arasında fark var mı, büyüklük küçüklük bakımından?' diyor. Kendimiz için istemediğimizi başkası için de istemeyeceğiz. Kimde cevher var biz bilemeyiz. O halde insanımıza sahip çıkmamız gerekiyor.''

Faruk Çelik, Allah'ın yarattığı tüm canlılara sevgiyle, merhametle yaklaşılması gerektiğini belirterek, ''Böyle yapalım ki, dezavantajlık ortadan kalksın. Eğer bunu ortadan kaldıramazsanız, bir gün bunların faturası başka türlü önünüze gelir'' diye konuştu.
 

'İnsana insanca değer vermemişseniz...'

''Güneydoğu'ya yardım gelmedi, hizmetler eşit gelmedi, İstanbul, İzmir, Kocaeli'ye geldi ama Diyarbakır'a Mardin'e gelmedi'' denildiğini vurgulayan Çelik, şöyle devam etti: ''Bir anlamda haklılık payı var da bunların yaptığını gerektirmez. Yapılan icraatları gerektirmez. Örneğin Büyükorhan'a da Harmancık'a da aynı şekilde hizmetler gitmemişti. Bunun gereği dağa çıkmak değil, böyle bir kıyas doğru değil. Ama bir gerçek var; hizmet gitmemişse, eşit davranmamışsanız insana, insana insanca değer vermemişseniz, bir şekilde 10 yıl, 20 yıl sonra fatura karşınıza çıkıyor. Diyor ki; 'Sen görevini yapmadın, yapmadığın için de buyurun faturalarla uğraşın'. Bunun için bu alanlarda da çalışmalarımızı tamamladık. Şu anda 10 binin üzerinde, 100 lira taksitle, 2 yıl ödemesiz, 20 yıl vadeyle 2 katlı, bir oda, bir mutfak ve salondan müteşekkil evleri kardeşlerimize yapıyoruz. Aynı zamanda dar gelirlilere de bu konutları yapmaya başladık. Yaygın bir şekilde, arsa buldukça bu çalışmalar devam ediyor.''

Türkiye'de hizmetlerin sadece kamu tarafından değil kamu ve sivil örgütlerce kol kola yapılması gerektiğini ifade eden Çelik, ''Devlet üzerine düşeni yapsın ama 73 milyon vatandaşımızın da bu milletin geleceği adına üzerine düşeni yapması gerekiyor. Nesiller bu çalışmaları bekliyor. Bunlar yapıldıkça çok daha aydınlık, güzel günler olacaktır'' dedi.

 

'Türkiye'nin dört bir yanında yatırımlar sürüyor'

Çelik, Yunanistan Başbakanı Papandreu'nun Erzurum'a geldiğini ve oradaki diyalogları herkesin izlediğini belirtti. Ekonomik krizden etkilenen Yunanistan'da yaşananlara dikkat çeken Çelik, AB'de bazı ülkelerin ekonomik açıdan ne kadar zor durumda olduklarının açıkça görüldüğünü ifade ederek, ''Bırakınız maaşlarda zammı, 'maaşlarda nasıl kesintiye gidebiliriz, emeklilik süresini nasıl uzatabiliriz, sosyal hakları nasıl keseriz?' planları ve programların yapıldığı bir dönemdeyiz'' dedi. Böyle bir zor süreçte dünya kavrulurken, Türkiye'nin sorunlarını milletine yaşatmadığını, bununla kalmayıp yatırımlarına devam ettiğini dile getiren Çelik, şöyle konuştu: ''Türkiye'nin dört bir yanında yatırımlar sürüyor. Bunun altında yatan yegane formül siyasi istikrardır. Siyasi istikrar ekonomik istikrarı etkiliyor. Ekonomide istikrar var. Böylece dünyanın, Avrupa'nın, komşularımızın yaşadığı sıkıntıları vatandaşlarımıza yaşatmıyoruz, bu iktidar, bu dinamik çalışmalar sayesinde. Şimdi yakın gelecekte seçim var. Seçim için siyasi partilere bakıyoruz. Bol keseden konuşmalar başladı. Burada yaşı müsait olan değerli ağabeylerimiz bilirler. 80-90'lı yıllarda çok dinledik. Neticede ülkeyi iflasın eşiğine getirdiler. Türkiye'ye kan, zaman kaybettirdiler, başka bir şey yapmadılar.''

Bakan Çelik, geriye dönüp bakıldığında, 1970 ve 1990'ların kayıp yıllar olduğunu vurgulayarak, ''Dünya o günlerde aya gidiyordu, bizden işçi alma noktasına geldiler. İkinci Dünya Savaşı'nda yerle bir olan ülkeler, 1960'ta kendi işçisine iş verdikten sonra 'gelsin bizde çalışsın' diye bizim işçimizi götürürken, biz o sırada başbakanları idam etmekle meşgul olduk. Biz boş işlerle meşgul olduk'' diye konuştu. Türk milletinin yıllarca yanlış şeylerle meşgul edildiğini, zamanın israf olup gittiğini belirten Çelik, bunların hepsinin geride kaldığını anlattı. ''Milletin karşısına çıkın, sokağa inin, yalnız biz inmeyelim sokağa, milletle bütünleşelim, siyaset milletle birlikte yapılır'' diyerek muhalefeti sokağa indirmeyi başardıklarını dile getiren Çelik, şöyle devam etti: ''Muhalefet sokağa indi. Çok güzel de öyle şeyler konuluşuyor ki... Nereden vereceksin? Nereden vereceğin önemli değil. Bol keseden atmalar başladı. Bunun ne anlamına geldiğini bizim milletimiz çok iyi biliyor. Cepte ne kadar para var? Ne kadar gelirin varsa, o kadarını millete verirsen doğru gidiyorsun demektir. Gelenden fazlasını verirsen anla ki milletin canına okuyacaksın demektir. Bunlar geçmişte örnekleriyle sabittir.''
 

İki dil tartışmaları

Bakan Çelik, bütün kronik sorunların üstüne gittiklerini belirterek, şunları söyledi: ''Bunlardan biri de Güneydoğu'da yaşanan terör olayları ve benzer hususlar. Bunu da istismar edenler var. Bunu da sağa sola çekenler var. Ne varsa açık açık konuşalım. Çıksın ortaya herkes, rengini şeklini, boyunu, posunu görelim. Bu konular konuşulmamış olsaydı, eğer AK Parti bu yaşanan tabloyu örtbas etseydi, 'Bu seçimi de geçirelim, konuşmayalım, hiçbir şey yok, sorun yok' deseydi öyle inanıyorum ki, ülkenin başına daha büyük işler gelecekti. Ama şimdi ne güzel oldu biliyor musunuz? Türkiye'nin lafta birliğinden yana olanların kimliklerini nasıl güzel gördünüz öyle değil mi? Şimdi de 'iki dil olsun' diyorlar. Türkiye'nin resmi dili Türkçe. Kim söylüyor bunu, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı. Kim söylüyor bunu, Türkiye'nin Başbakanı. Kim söylüyor bunu, Türkiye'nin Anayasası. Hani sen birlikten bütünlükten yanaydın? Türkiye'de Kürtçe konuşmanın, başka ana dilleri konuşmanın önünde yasak mı var? Dilediğin dili konuş. İstediğin dili konuş. İstediğin dile de evet. Buna bir engel var mı? Peki ne istiyorsun. İşte açıklığın, demokrasinin güzelliği bu. O parmak bastığımız noktalarda herkes gerçek dilini ortaya çıkarmaya başladı. Ağızdaki baklalar düşmeye başladı. Şimdi siz de dostu düşmanı çok iyi biliyorsunuz.''

Bu milletin birliğinden yana olanların, bu milletin sinsi düşmanlarının ayan beyan ortaya çıktığını vurgulayan Çelik, ''Unutmayın, 73 milyon, doğusuyla, batısıyla, güneyiyle, kuzeyiyle kesinlikle yanlışta birleşmiyor. Millet aynı hedefe doğru koşuyor. Diyarbakırlısı da Edirnelisi de Mersinlisi de birlik istiyor. Herkes birlik istiyor, herkes 'Ankara' diyor, herkes 'ay yıldızlı bayrak' diyor' şeklinde konuştu.
 

'Milletin yüzde 50 oy verdiği bir iktidar hakim savcıyı almayacaksa'

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tutukluluk sürelerini yeniden düzenleyen 102. maddesi kapsamında bazı tutukluların tahliye edilmesi dolayısıyla yapılan tartışmalara da değinen Bakan Çelik, son günlerde, Hükümet'in, cezaevinde olan katilleri, suçluları serbest bırakmış gibi propaganda yapıldığını söyledi. Çelik, şöyle devam etti: ''6 yıldır bu tutuklularla ilgili maddeyi erteliyoruz. Yargıya diyoruz ki, '10 yıllıklar kimse mahkemelerini görün, neticeye ulaştırın.' 6 yıldır bekliyoruz. Bazı daireler bunu bitirmişler. Davalar görülmüş cezalar verilmiş. Adam 10 yıldır içerde, suçlu mu değil mi, mahkum olacak mı, olmayacak mı belli değil. 10 yıldır içerde tuttuğun adam suçlu ise ver cezasını, değilse ver kararını çıksın. 10 yıl içerde yatar mı, bekler mi adam? Ne acıdır ki bunlar Türkiye'de yaşanıyor. Bunlar yaşanınca diyorlar ki, yargıda sorun var. Ne sorun var? Bina mı istiyorsunuz? Her yere adliye sarayı yaptık. Tamam mı bu iş? Yetmedi. Ne lazım? Hakim lazım, savcı lazım. Tamam alalım. Hakim savcıyı da alalım dosyalar hızlı bir şekilde görülsün. Hakim savcı alacaksınız, hemen iptal ediliyor alınmıyor. 'Bunlar almasınlar hakim ve savcıyı.' Bu ne demek ya?''

''Milletin yüzde 50 oy verdiği bir iktidar hakim savcıyı almayacaksa sen mi alacaksın Allah aşkına?'' diyen Çelik, şunları kaydetti: ''Nereden çıkarıyorsun bunu. Böyle saçma şey olur mu? Ne yazık ki, Türkiye'de birçok noktalar konuşulmaya konuşulmaya kapalı kalmış. Hayır, Mudanya Meydanı'nda hepinize sesleniyorum; Cumhuriyet hepimizin, 73 milyonun. Cumhuriyet'in değerleri hepimizin. Bu 73 milyonun değeridir. Kim ne kadar sahip çıkacaksa, herkes bunun bilincindedir. Hepimiz de Cumhuriyet'e sonuna kadar sahip çıkacağız.'' Konuşmaların ardından Çelik, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile yaşam merkezinin temelini attı.