Bunlar iyi günlerimiz

Eğer kendimize çekidüzen verip sınırsız kaynak tüketimine dayanan hayat tarzını süratle değiştirmezsek, durum daha kötüleşir.

Ömer Madra

Uzun zamandan beri iklim değişikliğinin yeryüzü için en büyük tehditlerden biri, hatta birincisi olduğu konusunda Açık Radyo’da yayın yapmaktaydık ve çok da fazla ciddiye alınmıyorduk.

Bundan 4.5 sene önce bir programda şöyle bir “kehanatte” bulunmuştum: “Bir gün gelecek, yerleşik gazetelerin birinci sayfalarında ve televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde birinci sırada iklim konuları yer alacak” demiştim.

Şimdi buna sevinelim mi üzülelim mi bilemiyorum ama artık büyük yangınlar, buzul erimeleri ve sel haberleri birinci sayfada yer almaya başladı.

Mesela geçen gün Hürriyet gazetesinde 4 bin yıldan beri görülmüş en büyük sıcak dalgalarının oluştuğu haber olmuştu. Şimdi de korkulanın başa gelmekte olduğu açıkça görülüyor ve Artvin’deki büyük sel faciasında şu ana kadar benim ulaşabildiğim bilgilere göre 7 kişinin öldüğü ve en az 2 kişinin de kayıp olduğu belirtiliyor.

Daha da vahim olanı, Hopa Belediye Başkanı’nın son 50 yılın en büyük sel felaketi olduğuna dair açıklamasıydı.

Dahası, bunun sadece Artvin’le sınırlı kalmayacağı ve Doğu Karadeniz bölgesinde birçok bölgeyi de etkileyebileceği şeklinde.

Şimdi bütün bunlar, bundan sonra olabileceklerin habercisi aslında. Zaten “kehanet” derken de kastettiğim şey buydu. Bilim dünyası gerek sellerin, gerek fırtınaların, gerek yangınların, gerekse de deniz seviyelerindeki yükselmelerin iklim değişikliğine bağlı olarak sayılarının ve şiddetinin artarak yükseleceğini net bir dille söylemekteydiler.

Özet olarak, eğer çok ciddi bir şekilde kendimize çekidüzen verip bu sınırsız kaynak tüketimine dayanan hayat tarzını ve politikaları süratle değiştirme yoluna gitmezsek, durumun çok daha kötüleşeceğini kesinlikle söyleyebiliriz.

Şimdi başa dönersek eğer, Açık Radyo’nun kuruluş yıllarından itibaren yaklaşık 18 yıldan beri dile getirdiğimiz iklim bozulması (ki bunun temel sebebi başta kömür olmak üzere petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların ölçüsüzce kullanımıdır) aradan geçen süre içinde çok daha kötüleşti. Bunun belirtilerini hayatımızın her yerinde her an görebiliyoruz.

Burada umut verici olan şey ise şudur. Bilim dünyasının iklim bozulmasıyla ilgili söyledikleri gerçeklerin çok artması, durumun kötüleşmesine karşılık dünyanın her tarafında da bu akıl almaz, çılgınca gidişe karşı çıkan insanların ve grupların sayısının çok artıyor, mücadelenin de yükseliyor olması. Burada “Bir resim bin kelimeye bedeldir” lafı geçerli.

Daha geçenlerde dünyanın en büyük kömür çıkarma makinesinin önüne vücutlarını siper eden 1500 kişiyi gördük Almanya’da. Rheinland bölgesinde aktivistler bu dev makinenin önüne vücutlarını siper ederek durdurdular. Bu bir günlük durdurma 240 bin ton kömürün çıkarılmasını engellemek demek. Aynı şekilde küçücük Kızılderili kanoları ile kürek çeken aktivistler ABD’de Shell şirketinin Kuzey Kutbu’ndaki buzları delip petrol çıkaracak olan dev platformunu iki günlüğüne de olsun durdurdular.

Önümüzdeki kasım ayında Paris’teki iklim görüşmeleri öncesinde Türkiye’de birçok yerde aktivistlerin mücadelesinin devam ettiğini, hatta yükselmekte olduğunu görüyoruz ve her türlü kalkınma ifadesine karşın buna direnen bir hareketin yükselmektke olduğuna tanık oluyoruz.

Üçüncü havalimanını yapan şirketin CEO’su Cumhuriyet’e verdiği demeçte, medeniyetle doğanın uyuşmadığını söylemişti ve “Buna kimse engel olamaz” demişti. Medeniyetten kasıt vahşi kapitalizmdi. Sözünü ettiğim iklim hareketi bu CEO’ya yanıldığını gösterecektir.