Bulutların fısıldadığı adam

Fransız asıllı Türk bilim insanı Ronald Karel, yaşamını bulut-deprem bağlantısına adadı.

Özlem Güvemli / Cumhuriyet

Yüzlerce yıl ilerleyemediler

Ronald Karel, bugün bilim dünyasında deprem mekanizması denildiğinde sadece litosferdeki tektonik aktiviteleri göz önünde tutulmasına da ağır eleştiriler yöneltiyor: “ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’nin (USGS) tekelinde olan ‘deprem mekanizması’ yüzlerce sene derin araştırmalara rağmen ilerleyemedi. Depremlerin ne zamanı, ne yeri ve ne de kuvveti yerbilimcileri ve sismologlar tarafından hâlâ bilinememektedir. Son otuz senedir, dünyanın birçok ülkesinde gerek üniversiteler gerekse amatör araştırmacılar sayesinde deprem mekanizması konusunda ilerlemeler kaydedildi. Lakin bu araştırmaların hemen hemen hiçbirisi litosfere bağlı olarak yapılmadı. Deprem öncesi meydana gelen olası değişik sinyaller göz önünde bulundurularak yapıldı.”

Eskişehir, Karaçobanpınarı’nda 17 Ocak’ta saat 02.42’de meydana gelen 4.3 büyüklüğündeki depremi 5 gün önceden bulutları inceleyerek tespit eden Fransız asıllı Türk bilim insanı Ronald Karel, çocukluğundan beri bulutların peşinde koşuyor. Neredeyse bütün hayatını deprem ve bulutlar arasındaki ilişkiyi çözmeye adayan, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nde (NASA) kurulan GeoCosmo Bilim ve Araştırma Merkezi’nin yöneticilerinden Ronald Karel “11 yaşında Saint Joseph’den atıldım. Ailem beni Saint Benoit’ya yazdırdı, orada da pencereden bulutlara baktığım ve meteorolojiye karşı olan aşkım yüzünde başım birçok kez hem hocalarım hem de ailemle belaya girdi. Ailem beni ‘oğlum deli’ diye Osmanbey’de psikoloğa götürmüştü” diye anlatıyor yaşadıklarını.

Karel’in bugünkü başarılarının arkasında zorlu bir hayat hikâyesi yatıyor. Bulutlarla ilgili çalışmalarına tek haneli yaşlarda başladığını söyleyen Karel, bu yüzden okuldan atılmasına bile yol açan birçok
sıkıntı yaşadı. Karel’in hayatını değiştiren olay 16 yaşındayken 28 Mart 1970 günü saat 16.15’te İstanbul semalarında meteorolojik olmayan bulutlar keşfetmesi olmuş. Karel, “O gece Gediz’de 7.2 kuvvetinde deprem meydana geldi. Burdur ve Bingöl depremlerinde aynı meteorolojik olmayan bulutları gördüm. Depremlerin yerlerini hiç bulamadım ama olacaklarını biliyordum” diyor.

 

Teorisini denize attı

Cenevre’deki Dünya Meteoroloji Teşkilatı’ndan UNESCO’ya çalmadık kapı bırakmayan Karel, bütün dünya depremler ile atmosfer arasındaki ilişkiyi reddettiği için çok sıkıntılı zamanlar geçirdi. Karel, 1974 yılında hazırladığı “Meteoquake Teorisi”ni 1987 yılının Mart ayında sürekli reddedildiği için New York’taki George Washington köprüsünden denize attı. Karel’in hayatı 2003 yılında tekrar değişti. Karel o günden sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Aradan 16 sene geçtikten sonra, 2003 sonunda İstanbul’daki Hava Harp Okulu’nda konferans veren Bulgar Profesör Margarita Matova, 1999 depreminde uydulardan Türkiye’de deprem öncesi alçak bulutların oluştuğunu ve bulutların deprem öncesi yön değiştirdiklerini bir raporla belgeledi. Benim gördüklerimin ve yaşadıklarımın hayal mahsulü olmadığını, içerisinde büyük bir gerçek payı olduğunu artık anlamıştım.”

Karel bugün NASA hocaları tarafından kurulan GeoCosmo Bilim ve Araştırma Merkezi’nin yönetim kurulunda ve Doğu Avrupa-Batı Asya sektöründeki 35 ülkenin başkanı.

 

Tahmin nasıl yapılıyor?

Deprem stresi başlayınca, bozulmuş elektronlar yeryüzüne dağıldıklarında atmosferde iyonlar oluşuyorlar. Nem oranı müsaitse yoğunlaşma sonucu iyonize bulutlar meydana geliyor. Bu bulutları meteorolojik bulutlardan ayırt etmek oldukça zordur. Bazen kısa bir süre için doğal olmayan koşullarda hareket ediyorlar, bazen oldukları yerde duruyorlar, bazen elektromanyetik bir alanda hemen üst tabakadaki bulutlara ters hareket ediyorlar. Bulutların gözlendiği bölgede deprem meydana geliyor