“Buğday için söylüyorlar”

Tüm geliri ekolojik yaşamı destekleme konusunda öncü projeleri hayata geçiren Buğday Derneği yararına kullanılacak olan “Buğday İçin Söylüyorlar” konseri, 30 Mayıs'ta Ghetto İstanbul'da.

Zuhal Aytolun/Cumhuriyet

Buğday Derneği, ekolojik yaşamı destekleme konusunda bugüne değin pek çok öncü proje hayata geçirdi, çalışmalarını da geliştirirerek arttırıyor. 20 Mayıs'ta Ghetto istanbul'da gerçekleşecek “Buğday için Söylüyorlar” konseri de ekolojik yaşama dikkat çekmek adına önemli bir proje. Konserde Nejat Yavaşoğulları, Yasemin Mori, Buğday Derneği'nin sürekli destekçisi Şehnaz Sam, Sumru Ağıryürüyen ve piyanist Utku Yurttaş ile KeKeÇa (Kendi Kendini Çal) beden perküsyonu ekibi ve bgst dansçıları sahnede olacak. Gecenin biletleri 30 TL'ye dukkan.bugday.org adresinden online olarak veya Buğday Derneği ofisinden, Şişli ve Kartal yüzde 100 ekolojik pazarlardan, Ghetto gişesinden veya etkinlik günü kapıdan satın alınabilecek. Konserin geliri de doğaya uyumlu bir yaşam için mevcut örneklere destek olan ve modeller oluşturan Buğday Derneği'nin ekolojik yaşamı destekleyen projelerine aktarılacak. Peki Buğday için sahnede olacak sanatçılar, ekolojik yaşama dair neler düşünüyor? İşte anlattıkları...

 NEJAT YAVAŞOĞULLARI-Başka bir dünya mümkün

“Aslında gerektiğinden fazla tüketmeme bilincine ulaşmalı insanoğlu. Bu arada varlıklarını devam ettirebilmek için bireyleri bilinçsiz birer tüketici olarak gören büyük sermaye gruplarını değişmeye zorlamak gerek. Bu düzeni mutlak olarak görmeyip değiştirmek gerekiyor. Teknolojiyi bilinçli kullanarak iyi bir yaşam kalitesini daha az çalışmayla elde edebileceğimizi düşünüyorum. Başka bir deyişle “başka bir dünya mümkün” diyebiliriz.

Bence hükümetler kapitalist ülkelerde kalkınma refah aldatmacalarıyla büyük sermaye çıkarlarını gözetmekte. Onlardan olumlu bir beklentim yok, her olumsuz gelişmenin altında gece yarısından sonra kamuoyunun dikkatinden kaçırarak iktidarların meclisten geçirdiği yasalar var. Bu sadece besin konusunda değil enerji, maden gibi konularda da söz konusu. Kentlere yapılan rant darbelerini de buna katabiliriz. Sayısız örnek var bu konuda ve bu dünyanın da sorunu.Bireylere görev düşüyor. Fakir halk zaten doğayı zenginler kadar tüketmiyor; bu çok açık! Bu konuda bilinçlenen veya bilinçlenmeye uygun kesim, duyarlılık gösteren eğitimliler olarak gözüküyor. Genel kitle içinde küçük bir kesimi oluşturuyor bu grup fakat önemli görülmesi gerekir. Her zaman kıvılcımı yakan ve öncü olan kesim bu olduğu için. Çeşitli konularda ellerinden geleni yaparak ses çıkartmaları, hiç değilse genel uyanışa neden olmalı diye umut ediyorum. Biz de bunun için bu konsere katılıyoruz.

SUMRU AĞIRYÜRÜYEN- Yüzünü yaşama dönenlerin mücadelesi bu

 “Kar amaçlı şirketler ya da devlet organları zaten bu tüketim zincirinin yönlendirici itici güçleri. Değişimin motoru ya da öncüsü olmalarını beklemek bana çok gerçekçi gelmiyor. STK'ların ve burada çalışan/çalışmayan bireylerin, hem karşısında durmaları hem de yeni bir yaşam anlayışından yana tavır almalarını sağlamaya çalışmaları gerekenler. Buradaki mücadelenin, en sahici anlamıyla siyasi bir mücadele olduğunu/olması gerektiğini düşünüyorum. Yüzünü yaşamdan, bugünkünden farklı bir yaşamdan yana çevirenlerin nihai mücadelesi olmalı bu. Bu mücadelenin en önemli, en temel parçası ise bireyin kendi değişimi, bunun gerekliliğinin farkına varması. Sisteme bağlı olduğu her parçayı keşfetmesi ve mümkün olduğu yerde dönüştürmesi. Görünür projeler de elbette bu uzun soluklu mücadelenin yapı taşları. Konserde de, yıllardır ekolojik yaşamın en istikrarlı destekçilerinden olan derneğin projelerine karınca kararınca destek olacağız seslerimizle.”

ŞEHNAZ SAM- Taşın altına elini koymak gerek!

“Günümüz insanı ivedilikle farkındalığını arttırmalı. Gerçek ihtiyaçlarını fark edip, ihtiyacımızmış gibi bize alttan alta dayatılan her şeyi ayıklayabilecek bilince ermesi gerek. Kendini doğadan ayrı görmek ve onu kendi emrine sunulmuş bedava bir kaynak olarak kabul etmek günümüz insan profilinin en belirgin yansımalarından biri. Aslında her şey birbirine bağlı. Olaylar arasındaki neden sonuç ilişkisine bakabilirsek yani bu konudaki farkındalığımızı arttırabilirsek en basitinden, laboratuar ortamında genetik modifikasyona uğramış tohumla atalık dediğimiz geleneksel yöntemlerle doğal yapısı bozulmamış halde saklanıp zamanında ekilen tohum arasındaki farkı ve bedenimizdeki sonuçlarını anlayabiliriz.Dünyanın hiçbir yerinde bugün hükümetlerin bu konuda önemli radikal kararlar alabileceğine inanasım gelmiyor. Özel sektör kendi tanıtımını istediği şekilde yapacaksa ve bundan fayda sağlayacaksa taşın altına elini koyarmış gibi yapar. STK'lar niyetinde samimi ve egolarını gerektiğinde susturabilecek kişilerden oluşursa saptanan hedeflere ulaşmak için en önemli oluşumlar diye düşünüyorum. Ben neden bu işin içindeyim? Gıda güvenliği ve bunu bana sağlayan doğal yaşam benim için çok önemli.Ailem için sevdiklerim için ve tüm insanlık ailesi için önemli. O taşın altına ben elimi koymayayım da kim koysun! Bireyleri doğrudan ilgilendiriyor. İnsanlar bunu anlamalı.İnsanların dikkatini bu yöne çekmek ve en önemlisi bilgilendirmek adına bu projeler oldukça etkili. Buğday Derneği'nin üyesi ve aktif destekçisiyim. Etkinliklerinde müziğimle yer alarak destek veriyorum.”

 KEKEÇA- Turgay Başar- Tüketim sel gibi; sınırları belli değil, yataksız!

“Günümüz insanı deyince, hemen kendime dönüp “ben neyi, ne kadar farkediyorum?” diye soruyorum. Kendi farketmediğim, yaşamadığım şey üzerinden günümüz insanına dair bir söz söyleyemem. Bunun üzerine bir örnek vermek istiyorum: Doymakla ilgili. Ben gerçekten ne zaman acıkıyorum? Yediğimde doyduğumu farkediyor muyum? Yemek yemekle ilgili olarak nelerden etkileniyorum? Tüketmek, düz bir çizgi üzerinde sınırsızca, pervasızca ilerlemek gibi, dur durak yok. Oysa ihtiyacım kadarını aldığımda bedenime, duruyorum; döngü tamamlanmış oluyor. Tüketmekte, “ihtiyacım kadar” değil, param kadar, kredi kartım kadar, borç alabileceğim çevrem kadar vb. sınırları belli olmayan, yataksız, sel gibi bir gidiş var.

Ben farkettiğim en küçük bir bağlantıyı bile hayatıma geçirmenin, uygulamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Öncelikle bireyler kendi “taş”larıyla oynamaya başlasalar iyi olur. Kendimde, var olan alışkanlıklarımın dönüşmesinin ne kadar uzun zaman alabildiğinin artık farkındayım. Ama zaman almasından çok, yolda olmak dönüşmek gerek. Bunun dışında sanki başka yol yok gibi. Adınızın dürbün olduğunu ama hiç merceğiniz olmadığını düşünün! Dönüşmedikçe, uzağı yakın etme işlevinizi gerçekleştiremezsiniz. Ve dönüşmenin sonsuz doğru uzandığını düşünürseniz, herkesin kendinden başlayarak yapacağı çok iş olduğunu söyleyebiliriz.

Birçok insan için görünür olmayan “Ekolojik yaşam” üzerine çalışmaların farkına varılması için Buğday Derneği, birbirine bağlı birçok projeyi yürütüyor. Bugün otları ancak meze tabaklarında görüyor çoğumuz. Bu otların kaynağı kırlarda. Kıra çıkıldığında birçoğumuz için bu kaynak görünmez oluyor. Anneannem yenilebilir otları tanırdı. Kaynakla bağı kopmamıştı. Ben de kaynakla bağımı yeniden nasıl kurabileceğim üzerine çalışıyorum. Buğday’ın her projesinde kaynaktan başlayarak sürecin bütününü görebiliyoruz.

Kuruluşundan bu yana Buğday Derneği’nin üyesiyim. Bu kez KeKeÇa topluluğu olarak beden müziği yapacağız. KeKeÇa çevresinden arkadaşlarımız beden müziği eşliğinde türkü söyleyecekler. Ayrıca KeKeÇa, BGST dansçılarıyla birlikte bir kısa gösteri sunacak.

Artık her kesimden işbirliklerinin arttığı bir döneme girdik. İşbirlikleri çok çeşitli biçimlerde olabilir. Bu sahneye çıkarak bir sanatçının şarkı söylemesi olabileceği gibi, bu gece için alınacak biletle yapılacak katkıyla olabilir. Paranın bilinçli olarak bu yönde kullanılması, Buğday’ın projelerine kaynak olarak aktarılması hem kendimizi dönüştürürken, ekolojik yaşama kapsamlı bir katkı yapacaktır. Böylelikle “Yaşam Dönüşümdür” kağıt üzerinden hayata geçecek, “Can” kazanacak.”