'Bu yıl yeni bir ihracat rekoru kıracağız'
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''Eylül ayında ihracat 10 milyar 723 milyon dolar oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,4 oranında artış gerçekleşti. Bir önceki aya göre ise yüzde 3 azaldı. 1 Ocak-30 Eylül 2011 döneminde ise 99 milyar dolar oldu'' dedi.
cumhuriyet.com.trEkonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği'nin (TÜMSİAD) ATO Kongre Merkezi'nde düzenlenen İl Şube Başkanları toplantısına katıldı. Buradaki konuşmasında 2011 eylül ayı ihracat rakamlarını da açıklayan Çağlayan, şu bilgileri verdi: ''Eylül ayında ihracat 10 milyar 723 milyon dolar oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,4 oranında artış gerçekleşti. Bir önceki aya göre ise yüzde 3 azaldı... Türkiye'nin yaklaşık 11 milyar dolara yakın ihracat performansı sürüyor. 1 Ocak-30 Eylül 2011 döneminde ise 99 milyar dolar oldu. Ekim-Kasım-Aralık aylarındaki ihracat rakamları bu rakama monte edilecek. Dünyada ciddi bir ekonomik krizin yaşandığı bu ortamda, ihracatımızın yüzde 50'den fazlasını yaptığımız Avrupa'daki krize rağmen Cumhuriyet tarihinin yeni bir ihracat rekorunu bu yıl kıracağız.''
2023 hedefleri
Bakan Çağlayan, dünyanın ekonomik tusunami ile karşı karşıya olduğu bir ortamda, Türkiye'nin geçmişte görülmediği ve yaşamadığı kadar siyasi ve ekonomik istikrar yaşadığını, genç müteşebbis ve dinamik iş gücüyle krize meydan okuyarak yoluna devam ettiğini söyledi. Türkiye'nin 9 sene önceki ihracat rakamının bugün iki sektörde yapıldığını ifade eden Çağlayan, bu yılın birinci çeyreğinde yüzde 11.6, ikinci çeyreğinde ise yüzde 8.8 oranında büyüyerek rekor kırdığını bildirdi. Türkiye'nin bu yılın ilk yarısında ise yüzde 10.2 oranında büyüdüğünü anımsatan Çağlayan, yıl sonuna kadar devam edecek olan büyümenin yıl sonunda yüzde 8'e yakın olacağını kaydetti.
2023 hedeflerine de değinerek, Türkiye'yi 2023'te dünyanın ilk 7 ekonomisine sokacak tutumda kararlı olduğunu vurgulayan Çağlayan, ''Bunu yapmak içinde 500 milyar dolar ihracat, 2 trilyon dolardan fazla da milli gelir elde edecek Türkiye'nin 12 yılda her yıl ortalama yüzde 5'in üzerinde büyümesi gerekiyor'' dedi.
Çağlayan, 28 yaş ortalaması ve 74 milyon nüfusu, insan gücü, coğrafi ve jeopolitik konumuyla dünyanın cazibe merkezi haline gelen Türkiye ile ilgili yorum yapanların yine yanılacağına dikkati çekerek, şöyle konuştu: ''Türkiye ekonomisi yüzde 8,9 büyümüştür. 2009'daki küresel krizin etkisiyle yaşanan dağılmadan sonra o tarihte Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar, Türkiye'nin büyüme öngörülerinde ciddi oranda yanılmıştır. 2012 yılından itibaren yine IMF'nin yapmış olduğu yüzde 2,5'luk büyüme öngörüsüne sadece gülüyorum. Türkiye ekonomisi, 2012 yılında da müteşebbisi, siyasi ve ekonomik istikrarıyla IMF'ye tahminlerinde yanıldığını gösterecek ve bunun çok üzerinde tahmin ediyorum iki katına yakın büyüme gerçekleştirecektir.''
Yaklaşık 10 yıl önceki ekonomik krizde yaşanan olaylara değinen Çağlayan, ''Kötü bir siyasi yönetimden kötü bir ekonomik performanstan dolayı bir krize girmiş olan Türkiye ve bunun sonucunda işini, aşını ve onurunu kaybeden binlerce insan ve arkaya arkaya hayatına kıyan iş adamlarını unutmamak lazım'' diye konuştu. Yunanistan, İrlanda, İspanya ve Portekiz'in, Türkiye'nin 10 yıl önce yaşadığı ekonomik krizdeki durumu yaşadığını ifade eden Çağlayan, Avrupa'da sıkıntıya giren ülkelerin tamamında yüksek bütçe açıkları ve kamu borçlarının fazla olduğunu kaydetti.
Çağlayan, şunları söyledi: ''Bugün Türkiye'nin elini rahatlatan, sırtını sağlamlaştıran, bizim adeta çıkıp dünyanın her yerinde Türkiye ekonomisini, bir rol model olarak anlatmamızın arkasında duran sebep ise Türkiye'nin o kötü şartlarının bir daha yaşanmaması noktasında bugün elde etmiş olduğumuz kazanımlardır. AB Maastricht kriterleri ülkelerin ki bana göre AB'nin ekonomik anayasasıdır. Ülkelerin toplam kamu borçlarının milli gelire olan oranlarının yüzde 60'tan fazla olmamasını ifade eder. Bu önemli bir çıtadır. Yine ülkelerin bütçe açıklarının milli gelire oranlarının yüzde 3'ten fazla olmamasıdır. Bugün AB üyesi 14 ülke, şu anda konmuş olan yüzde 60 çıtasının çok çok üzerinde kamu borcuna sahip olan ülkelerdir. Yunanistan'ın başını belaya sokan en büyük problemi, milli gelirinden çok daha fazla borç batağına saplanmış olmasıdır. İrlanda'nın en büyük problemi, gelirinin 7-8 katı borç batağına saplanmış olmasıdır. İtalya'nın, İspanya'nın, Portekiz'in tümünün problemi yüzde 100'e yakın borçlarının olmasıdır. Hükümetin basiretli yönetimiyle bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin toplam kamu borçları, yüzde 41'dir. bu iftihar edilecek seviyedir. Diğer taraftan Avrupa'da krize girmiş olan ülkelerin bütçe açıkları, milli gelirlerinin yüzde 10-15'ler seviyesindeyken, Türkiye'yi başarılı kılan bütçe açığı performansı ise yüzde 2'ler civarındadır. Maastricht kriterlerinin altında.''
'Siyaset bir şey kaybetmez'
Bakan Çağlayan, Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği'nin (TÜMSİAD) ATO Kongre Merkezi'nde düzenlenen İl Şube Başkanları toplantısına katıldı. Burada bir konuşma yapan Bakan Çağlayan, Türkiye'nin bu yılın 8 ayında bütçe açığı kelimesini çöpe atarak, 2.1 milyar lira bütçe fazlası verdiğini söyledi. Türkiye'yi 2001'de krize sokanların tekrar siyasete girdiğini anlatan Çağlayan, ''Ama o gün işini, onurunu, hayatını kaybedenler ise kaybettikleriyle kaldırlar. Siyaset bir şey kaybetmez, Türkiye kaybettiği zaman. Türkiye kaybettiğinde Türk insanı, iş adamı, işçisi, çalışanı hepsi bu işten kaybeder'' diye konuştu.
''Bir pazar günü seçimi kurtarmak adına, 3-5 oy fazla almak adına birileri çıkıp sanki babasının kesesinden bağışlıyormuş gibi 'kim ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum' ve bugün onun faturası ne biliyor musunuz? Sosyal Güvenlik Sisteminde 65 katrilyon liralık bir açık. Kim ödüyor faturayı? Sizler. Nasıl ödüyorsunuz? SSK primlerinin yüksekliğiyle'' diyen Çağlayan, 38 yaşında Türkiye'yi genç emekli cennetine çeviren, bir pazar günü seçimi almak uğruna yapılan bu popülist politikanın Türkiye'nin sosyal güvenlik alanında iki yakasını bir araya getirmeyi engellediğini kaydetti.
'Krizlerden ibret alınmalı'
Türkiye'nin eski günlerine dönmeyeceğini ifade eden Çağlayan, bu ülkede siyasilerin, artık popülizm yapamayacaklarını belirterek, buna izin verilmemesini istedi. Çağlayan, şöyle konuştu: ''Avrupa Birliği, (AB) ektiğini biçti. AB, Türkiye'ye tam üyelik yolunda her türlü zorluğu çıkarırken, Türk iş alemini sabır testine tabi tutup, vize konusunda her türlü engeli, olumsuz uygulamayı, insan hakları ihlaline varıncaya kadar her türlü olumsuzluğu gösterirken, bakın Türkiye, AB Gümrük Birliği anlaşmasında yaptığı maliyetlerin bedelini dahi doğru dürüst alamazken AB kalktı, Yunanistan'a 40 milyar avro para verdi o zaman. Şimdi hepsinin paçası tutuşmuş durumda. Mesele Yunanistan'ın borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği. Yunanistan borçlarını ödeyemezse Almanya, Fransa başta olmak üzere birçok ülke ciddi bir batağın içine girecekler. Geçmişte bunlar verdiler. Portekiz'e, İspanya'ya parayı bunlar verdi. 50'şer, 30'ar milyar avro. Bizim gibi AB üyelik kapısında bekletilmeden.''
Ülkelerin krizden kurtulması dileğinde bulunan Çağlayan, iş adamlarının ve siyasilerin krizlerden ibret alması gerektiğini bildirdi. Türkiye'nin 2008'deki küresel krize ve 2001'deki kötü performansa yakalansaydı Yunanistan'dan daha kötü durumda olacağını ifade eden Çağlayan, çok büyük bir badire atlatan Türkiye'nin aradan geçen 9 yılın sonunda 500 milyar dolarlık ihracat hedefinden ve yıllık yüzde 5-7 civarında büyümeden bahsedildiğini söyledi.
'Demokrasiden korkmamak lazım'
Ortadoğu'da yaşanan olaylara da değinen Çağlayan, ''Bunun en büyük sebebi her türlü zenginliği olmasına rağmen, demokratik fakirliği olan ülkelerdeki insanlar, demokratik zenginlik istiyor. Biz, sonuna kadar destekliyoruz onların bu talebini. Biz de Anayasa değişikliğini ve geçen yıl 26 madde değişikliğini bundan dolayı yaptık. Artık Türkiye'de kimse halka rağmen ihtilal yapamayacaktır ve yapandan da hesap sorulacak. Bugün de sivil anayasa için kolları sıvadık'' dedi.
Demokrasiden ve demokratik haklardan korkmamak gerektiğini ifade eden Çağlayan, şunları kaydetti: ''İnsanlara bireysel hakların ve özgürlüklerinin mutlaka verilmesi lazım. Verilmedi ne oldu, işte Suriye'yi, Mısır'ı, Libya'yı, Tunus'u gör Ortadoğu'daki birçok ülkeye bakın hala bugün kardeşlerimiz ve oradaki insanlar her gün yaklaşık 100 ölüyle karşı karşıya. O insanlar, Türkiye'yi kendilerine rol model alıyorlar. Türkiye'deki gibi hem ekonomik zenginlik hem de demokratik zenginliği rol alıyorlar ve bunun gelişmesini istiyorlar. Buna direnenler de hiçbir kişi, yönetim, kral ne olursa olsun halk harekatının önünde asla duramamıştır. Milletin hareketini ve coşkusunu tsunamiye benzettim. Gelir, götürür. Ya siz yolu açarsınız, ya gelip kendisi tahrip eder götürür.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Libya ziyaretlerinden bir gün önce, kendilerinden rol çalmaya çalışan ve o kıtayı sömüren ülke temsilcilerinin, Libya'yı ziyaret ettiğini dile getiren Çağlayan, ''Sevgi ve sempati yarışı içine girerek, bizden bir gün önce bölgeye giden ülke temsilcileri, orada sadece toprağın altındaki petrolü, doğalgazı, madenleri görüyorlar. Ama biz onlardan farklı bakış açısına sahibiz. Biz de baktığımız zaman toprağın üstündeki Allah'ın yarattığı beşeri sermaye insanları görüyoruz. Biz, o insanlara destek olmak, yardım etmek duygusu içindeyiz. Bunu da net şekilde ortaya koyduk'' diye konuştu.
Libyalılara Ramazan Bayramı döneminde 300 milyon dolar destek verildiğini anımsatan Çağlayan, ''Bizden rol çalmaya giden ülkelerin bankalarında Libya'nın 168 milyar dolar mevduatı var. 168 milyar doları elinde tutanlar, bizden rol kapmak için gidip şirin gözükmeye çalışanlar, sen şirinlik mi yapmak istiyorsun, o zaman bu ülkenin parasını geri ver. Parayı vermediği gibi bunun nemasını da Libyalılara vermiyorlar. 168 milyar dolar, kaldıraç etkisiyle 1 trilyon dolarlık mevduat pastası olmuş durumda. Buradan çağrı yapıyorum, Libya devletinin parasını bulunduran, tutan ki o paraya kimsenin el koyması mümkün değildir, çıkın bu insanların hakkı olan 168 milyar doları kendilerine teslim edin. Libya devleti, ulusal geçici konsey bunu bekliyor'' dedi.
'Suriyeli iş adamları huzursuz'
Suriye'nin ülkelerle yapılan ithalatın gümrük vergisi yüzde 5'inden fazla olan malların ithalatını yasaklama kararını, ateşle oynamaya benzeten Çağlayan, şöyle konuştu: ''Bunun adı ateşle oynamak. Türkiye-Suriye arasında önemli bir ticari ilişki vardır. Yaklaşık 2,5 milyar doların üzerinde toplam dış ticaretimiz var. Şimdi siz kalkıp, yüzde 5'ten fazla gümrük vergisi olan ürünlerin ithalatına yasak getirirseniz, bunun misliyle cevabını alırsınız. Bundan da siz zararlı çıkarsınız. Suriye ekonomi yönetimini uyarmak adına bunları söylüyorum. Bu yapılan hareket son derece yanlıştır, akla aykırı bir harekettir. Bütün dünya ülkeleri açık ekonomi izlerken siz ekonomimizi yasaklarla donatırsanız, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına karşı hareket ederseniz, Türkiye'nin de eli boş değil. Biz de buna karşı tedbir alırsak Suriye ekonomisi kilitlenebilir. Çünkü Suriye, benim ülkeme 700-800 milyon dolara yakın ihracat yapıyor. Ben de onların ihracatına herhangi bir şekilde bir denetim koyarsam ürün denetimi koyarsam, ben de çeşitli gümrükler koyarsam, onların yaptığı gibi Serbest Ticaret Anlaşmasına aykırı hareket edersem, inanın ki bundan Suriye devleti çok zarar görür. Suriye ekonomisinin yapmış olduğu bu uygulamanın Suriyeli iş adamları arasında ciddi bir şekilde huzursuzluk yarattığını biliyorum.''
Suriye ile yapılan Serbest Ticaret Anlaşması'na göre Suriye'den gelen tüm ürünlere gümrüklerin sıfırlandığını anlatan Çağlayan, bunun Suriye'ye imkan tanımak, ihracat kabiliyet ve kapasitesinin artması için yapıldığını söyledi. Çağlayan, ''Akla ziyan işler yapıyorlar. Halkının istediği demokrasiyi karşılamaktan uzak bir yönetim, ekonomik anlamda da son derece yanlış, Suriye ekonomisini sıkıntıya sokacak yanlış tutum ve davranış içindeler'' dedi.
'Nüfusu yaşlanan Avrupa üretemez hale geldi'
Türkiye'ye gelen doğrudan sermayenin yüzde 92'sinin Avrupa kaynaklı olduğunu, bunun sebebinin de Avrupa'nın ve Avrupa kapısının çıkış kapısının Türkiye olmasından kaynaklandığını anlatan Çağlayan, Türkiye'yi Avrupa'nın akciğerlerine ve oksijenine benzeterek, nüfusu yaşlanan Avrupa'nın üretemez hale geldiğini söyledi. Türkiye'nin yaş ortalamasının 28, Avrupa'nın yaş ortalamasının 43 olduğunu anımsatan Çağlayan, ''Çalıştıracak adam bulamayan Avrupa, işletmesini devam ettirecek adam bulmakta zorlanıyor'' dedi.
Avrupa Birliği'nin ilgili komisyonu'nun raporuna göre 10 yılda Avrupa'da 1 milyon 600 bin şirketin kapanacağını ya da el değiştireceğini ifade eden Çağlayan, ''Bunun tek sebebi var işi bırakacakları çocukları, ikinci nüfusları olmadığı için 1 milyon 600 bin şirket kapanacak ya da el değiştirecek'' diye konuştu.
'Yeni bir teşvik çalışması yapıyoruz'
Türkiye'nin yabancı sermaye açısından güvenilen bir liman olmasının nedeninin siyasi istikrar olduğunu bildiren Çağlayan, en az 25 yıllığına gelen yatırımcıların, Türkiye'nin geleceğine yatırım yaptıklarını kaydetti. Proje ve bölgesel bazlı sektörleri gözeten teşvik çalışması yaptıklarını anlatan Çağlayan, cari açığı ciddi manada azaltacak yeni bir teşvik anlayışı ve sistemi üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Salih Bezci de dünya ekonomisi ve siyasi açıdan zor bir dönemden geçtiğini belirterek, Türkiye ekonomisinin sağlam bir zeminde büyüdüğünü bildirdi. Yerel potansiyeller anlamında, yıllardır teşviklerden yeterince yararlanamamış olan Ankara'nın, turizm, yer altı suları, hayvancılık ve benzeri yerel potansiyellerini örnek olarak göstermek istediğini ifade eden Bezci, ''Bu potansiyellerin ekonomiye kazandırılmasına yönelik bölgesel teşviklerin devreye sokulması konusunda yeni adımlar atmalıyız. Teşvik sistemi yenilenirken, yatırım ve işletme maliyetleri içerisinde çok büyük yer tutan vergi ve sigorta primi gibi kamu yüklerinin azaltılacağını umuyoruz. Teşvik kapsamındaki yatırımların inşaat harçları ve emlak vergisi harçlarından muaf tutulmasını istiyoruz. Anadolu'nun her köşesinin ihracata katkı sağlayabilmesi için uzak bölgelerinden yapılan ihracatın nakliyesine mazot desteği sağlamanın yollarının aranmasını talep ediyoruz'' diye konuştu.
TÜMSİAD Başkanı Hasan Sert de uluslararası ve ulusal alanda çalışma yaptıklarını ifade ederek, yurt dışında merkezi bulunan TÜMSİAD'ın ülke ekonomisinin arttırılması çabası içinde olduklarını söyledi.
'Türkiye kendi otomobilini yapacak yetkinlikte'
Bakan Çağlayan yaptığı yazılı açıklamada, eylül ayı verileriyle son 12 aylık ihracat artış oranın 18.8 olduğunu ve 12 aylık ihracatın 131.6 milyar dolara ulaştığını belirtti. AB'de, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da meydana gelen olayların ihracatı çok az da olsa etkilediğini ifade eden Çağlayan, şunları kaydetti: ''Bu olumsuzluklara rağmen söz konusu aydaki ihracatımızın performansı eylül ayları içinde gerçekleştirilen en yüksek ikinci eylül ayı ihracatı olması dolayısıyla 2011 sonu ihracatımızın orta vadeli programın üstünde gerçekleşeceğine işaret etmekte. Geçen yılın eylül ayına göre ihracat artışı 1 milyar 800 milyon dolar seviyesindedir. Eylül ayında ihracatımızın yüzde 83.1'ini oluşturan sanayi ürünleri ihracatımızın geçen yılın aynı ayına göre yüzde 17.1 oranında artarak 8.9 milyar dolar gerçekleşmesi sanayi üretiminde çarkların döndüğünü göstermekte. İşsizlik rakamının tekrar tek haneye inmesi ihracatımızın artması ile paralel seyir izlemekte. Sektör bazında Eylül ayında otomotiv endüstrisi ihracatının yüzde 12.3 oranında artarak 1.7 milyar doların üzerinde gerçekleştirmesi 'yerli otomotiv' üretiminin artık zamanının geldiğini göstermektedir. Otomotiv endüstrisinin ihracatta lider olması Türkiye'nin kendi otomobilini yapabilecek yetkinlikte olduğunun kanıtıdır.''
Bakan Çağlayan, AB ülkelerine artışın düşük düzeyde olmasına karşın, 2010'un yılının eylül dönemine göre ihracatın, NAFTA ülkelerine yüzde 16,1, diğer Amerika ülkelerine yüzde 24,5, Uzakdoğu ülkelerine yüzde 48.7, diğer Avrupa ülkelerine yüzde 31.4, diğer Asya ülkelerine ise yüzde 7.4 oranında arttığını bildirdi.
'Irak üçüncü en büyük pazar'
Eylül ayı ihracatında önemli bir noktanın da Ortadoğu ülkelerine ihracatın geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22 oranında artması olduğunu vurgulayan Çağlayan, şunları ifade etti:
''Afrika ülkelerine ihracatımızın yüzde 26.9 oranında artması artık bu pazarlardan daha fazla pay almaya başladığımızın, Afrika stratejimizin oturduğunu göstermekte. 2011 yılı Eylül ayında toplam 214 ülke/gümrük bölgesine yönelik ihracat yapılması, ürünlerimizin dünyanın neredeyse tamamına ulaştığının kanıtı. 9 aylık toplam ihracat geçen yılla kıyaslandığında, geçen yılın 3 çeyrek toplamına göre ihracatımızda 17 milyar 738 milyon dolarlık artış gerçekleşti. Eylül ihracat rakamlarının gösterdiği bir diğer sonuç, Irak'a şimdiye kadarki aylık bazda en yüksek ihracatlardan birinin yapılmış olması. Irak'a 9 aylık ihracatımız 5.8 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu haliyle Irak üçüncü en büyük pazarımız konumundadır.''
Çağlayan, Arap Baharı'nın yaşandığı ülkelerde bazı aylarda ihracatta düşüşler yaşanmasına rağmen 9 ay sonu itibariyle tablonun iyimser olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: ''Fas'a ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 53, Irak'a ihracatımız yüzde 37, Lübnan'a ihracatımız yüzde 14.3, Mısır'a ihracatımız yüzde 14, Tunus'a ihracatımız yüzde 18, bugün olayların en yoğunlaştığı Suriye'ye yüzde 3,7 oranında artmıştır. Henüz çatışmaların sona ermediği Libya'ya ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 65, Yemen'e ihracatımız yüzde 37, Bahreyn'e ihracatımız yüzde 28 oranında daralmıştır. Olayların durulması ve sükunetin sağlanması ile birlikte bu ülkelere ihracatımızın artarak devam edeceği kesindir. Orta Vadeli program hedefine ulaşmaya 27.5 milyar dolar kaldı. Yılın geri kalan 3 ayında aylık ihracatımızın 10 milyar doların üstünde olması durumunda rahatlıkla orta vadeli hedef rakamını geçeceğiz. Ortalama 11 milyar dolar civarında ihracat gerçekleştirilmesi durumunda da rahatlıkla 2008 yılı ihracat rakamını geçeceğiz ve yeni bir ihracat rekoru kıracağız.''