‘Bu nasıl adalet?’

Suruç'ta 3 ferdini yitiren Şenyaşar ailesi gizleniyor.

Mahmut Oral

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 14 Haziran’da AKP milletvekili ve adayı İbrahim Halil Yıldız’ın esnaf zayareti sırasında çıkan ve Esvet Şenyaşar, oğulları Adil ve Celal Şenyaşar ile AKP’li Yıldız’ın ağabeyi Mehmet Şah Yıldız’ın yaşamını yitirdiği olayların üzerinden bir hafta geçti. Olayda yaralanan Fadıl Şenyaşar tutuklanırken kardeşleri Mehmet ve Ferit Şenyaşar tedavilerinin ardından gözaltına alındı ve ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Ailenin geriye kalan bu iki çocuğu şimdi gizli bir adreste korunuyor. Ailenin diğer fertleri de can güvenlikleri bulunmadığı gerekçesiyle gizleniyor. İddiaya göre AKP’li Yıldız’ın yakınları silahlandı ve Şenyaşar ailesinin geri kalan bireylerini arıyor. Cumhuriyet’e konuşan anne Emine Şenyaşar, olay günü yaşananları ve hastanede eşinin linç edilişini gözyaşları ve ağıtlarla anlattı.

‘Mahşer günü gibiydi’

Eşi Esvet, oğulları Adil ve Celal’ı kaybeden, diğer oğlu Fadıl tutuklanan anne Emine Şenyaşar ile güvenlik gerekçesiyle gizli tutulan adreste görüşüyoruz. Kürtçe konuşan kederli anne, sürekli gözyaşlarına boğuluyor. Her gün olduğu gibi o sabah da eşini ve çocuklarını dükkâna uğurladığını anlatan Şenyaşar, “Böyle kara bir gün olacağını bilmiyordum ki. Bilsem gönderir miydim? O zalimler yavrularımı elimden aldılar. Evimin direğini yıktılar” diyor. Olayı kendisine gelininin haber verdiğini, duyar duymaz da dükkâna koştuğunu ifade eden anne Şenyaşar, “Yolda bir kadın önümü kesti. ‘Gitme seni de öldürecekler, çocuklarının hepsini öldürdüler’ dedi. Hastaneye yöneldim. Oraya vardığımda, bir duvarın dibinde ağıtlar yaktım. İnsanlar yanıma gelip, orada Yıldız ailesinden kişiler olduğunu, beni tanırlarsa beni de öldüreceklerini söyleyip susturmaya çalışıyordu. Tam o sırada Esvet’in yaralı olarak hastaneye geldiğini gördüm. Tekrar dükkâna döndüğümde, mahşer günü gibiydi. Çocuklarım yerde yatıyordu. Onlara ulaşmak istiyordum ama polisler engel oluyordu. Cenazelerini alıp götürüyorlardı” diye konuştu.

‘Kim kaldıysa öldürün’

Emine Şenyaşar, hastanede yaşananları ve eşinin gözleri önünde linç edilişini şöyle anlattı: “Esvet bir perdenin arkasında yaralı olarak yatıyordu. 20’den fazla kişi ona yöneldi. Serum şişesini taktıkları çubuğu alıp vurmaya başladılar. Yerler, perde her yer kan olmuştu. Sürekli olarak “Seni geberteceğiz” diyerek vuruyorlardı. O sırada polisi gördüm. “Bakın onu öldürüyorlar” diye bağırdım. Polisler dışarı çıktı. Ortada hiç kimse yoktu. Ne doktor, ne görevli. Biri yangın tüpünü alıp Esvet’in kafasına vurdu. Kafası içe göçmüştü. Biri beni dışarı çıkardı. Yıldız ailesinden biri, toplanan akrabalarına “Gidin, bu aileden geride kim kaldıysa, hepsini öldürün” diye emir veriyordu. İçeride Esvet’i öldürenler “Öldürdük, öldürdük” diye sevinç çığlıkları atıp alkışlıyordu.

Suçlular kayıtlarda...

Çocuklarının ve eşinin hiç kimseye zararı olmayan, kahveye bile gitmeyen mazbut insanlar olduğunu kaydeden Emine Şenyaşar, “Bu nasıl bir hükümet, bu nasıl hastane, bu nasıl kanun? Hiç mi kimse görmedi bu cinayetleri? Nerede bu kameralar? Polis oradaydı onlar görmedi mi? Beş çocuğumu birden benden alacaklardı. Bu vicdan mıdır? Birini yaralı olarak tutukladılar. Bu adalet mi? Onu tutukladınız, peki hastanede Esvet’i katleden canileri neden tutuklamıyorsunuz? Hastanenin kameralarını kim aldı oradan? Ben onların tutuklanmalarını istiyorum. Cinayeti ortaya çıkarsın bu hükümet. Dükkânın da kameralarına el koydular. Suçlular o kameraların kayıtlarında. Nerede bu hükümet? Vahşet bile böyle değil. Vahşiler bile böyle öldürmez” diye haykırdı