Bu kafe başka kafe
Yeldeğirmeni’ndeki ‘Anti Cafe’, kafe kültürüne dair her şeyi çürütüyor. Burası birlikte üretip birlikte tüketmek için var. Zaman dışında her şey ücretsiz. Kimine göre minik bir komün hayat örneği.
Ezgi AtabilenKadıköy’ün Yeldeğirmeni semti son birkaç yılda geçirdiği değişimle defalarca gazete sayfalarına konu oldu. Semt, Avrupa yakasının ‘kentsel dönüşüm’ rüzgârına direnemeyen sanatçı atölyeleri ve tasarım merkezlerinin yuvası şimdi. İşgal evleri, mahalle içi haberleşme duvarları, binaları boydan boya süsleyen rengârenk graffitiler de cabası. Adım başı bir kafe, önünde insanlar içkilerini ya da kahvelerini içiyor, söyleşiyorlar. Bu yazı da bir kafeden bahsedecek. Ama başlığında söylediği gibi, başka türlü bir kafeden! Bu kafede içtiğin çaya, kahveye para ödemiyorsun. Servis yapan kimse de yok. Yani içeceğini mutfaktan kendin alman, hatta kendin hazırlaman lazım. Yiyeceğini de istersen yanında getiriyor, istersen malzemeni alıp mutfakta pişiriyorsun. Yani ev gibi. Hatta ‘gibi’si fazla. Tek kural, çıkarken mutfağı temiz bırakmak... Mutfakta kek ya da kurabiye bulabilirsin. Kahve fincanının yanına iliştirmek için kimseye sormana gerek yok. Onlar için de ücret ödemeyeceksin üstelik. Şanslı günündeysen buzdolabında o mutfakta yapılmış bir doğumgünü pastasından senin için ayrılmış birkaç dilim de bulabilirsin. Ödeyeceğin şeyse sadece içeride geçirdiğin zamana karşılık. Bir saati 10 lira, iki saatten sonrası 7 lira, bir günlük ücret 30 lira. Onun dışında her şey bedava. Zaten asıl değerli olan da zamanımız değil mi?
Türkiye’de ilk
Cüneyt Karayel, Anti Cafe’nin kurucularından biri. Bu konseptin Moskova’da başladığını anlatıyor. Moskova’da çok yayılınca Londra’da da açılmış. Söylediğine göre Paris, Ukrayna, Manchester ve Roma’da da örnekleri var ama bu, Türkiye’deki ilk ‘anti cafe’. Karayel, birkaç yıl Moskova’da yaşamış. Türkiye’ye dönüşte de beraberinde getirmiş anti cafe fikrini. Anti Cafe’yi açalı iki buçuk sene oluyor. Serbest zamanlı bir işi var. Dolayısıyla hem zamanı hem de ekonomik özgürlüğü... O yüzden Anti Cafe kâr amacı gütmüyor. İçeride bilgisayar, projeksiyon cihazı, yazıcı, tarayıcı, amfi, şövale, türlü enstrüman... hepsi var. Bir araya gelinip müzik de yapılıyor; heykel, resim ya da çay atölyesi de. Aklınızda bir atölye fikri varsa da Anti Cafe’ye uğrayabilirsiniz. Hatta bir bölümü paravanla ayırıyorlar; mimarlar proje çizimi, psikologlar terapi seansı yapıyor. Yani ofis olarak kullanan da çok. Karayel’in söylediği şu: “İsteyen gelsin beraber üretelim, ürettiğimizi beraber tüketelim. Burası bunun için var.”