"Bu kadro tarihe altın harflerle not düştü"

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen Anayasa Değişikliğiyle ilgili olarak, "Dün Türkiye Büyük Millet Meclisi, demokrasi tarihimize, siyaset tarihimize silinmez izlerle kayıt düştü" dedi.

cumhuriyet.com.tr

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 2. Gençlik Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, 6 Mayıs 2010'un AKP kadroları eliyle Türkiye'de demokrasi bayramının yaşandığı gün olduğunu söyledi. Çok meşakkatli bir süreçten çıktıklarını vurgulayan Erdoğan, iki hafta boyunca demokrasi adına, ülke adına, millet adına, çocuklar ve gençler adına yoğun bir mücadele verdiklerini ifade etti. Erdoğan, iki hafta boyunca bir kez daha milletin emanetine sımsıkı sahip çıktıkları, milletin emanetini koruduklarını, kolladıklarını, milletin emanetini yere düşürmediklerini söyleyerek, "İki hafta boyunca millet iradesine ipotek koymak isteyenlere, TBMM üzerinde, millet iradesi üzerinde vesayeti sineye çekenlere, milletin kendilerine yüklediği emaneti inkar edenlere karşı yılmadan, yıkılmadan, yorulmadan mücadele ettik. Sabah beşlere altılara kadar" dedi.

 

"Türkiye için hiçbir hedef ulaşılmaz değil"

Erdoğan, "1982 darbe Anayasasının bu ülkeye artık dar geldiğini, bu ülkenin büyüklüğüne yakışmadığını, bu ülkenin istikbaliyle bu anayasanın uyuşmadığını Aziz milletimiz oylarıyla ifade etti" diye konuştu. Erdoğan şöyle devam etti:
"Fakat ne olursa olsun, Türkiye için hiçbir hedef ulaşılamaz değildir. Türkiye için hiçbir seviye hayal değildir. Biz bu ülkeyi dünyanın en güçlü ülkeleri arasına yükseltebiliriz, yükselteceğiz. Biz bu ülkeyi dünyanın en gelişmiş demokrasilerinden biri yapabiliriz, yapacağız. Biz bu ülkeyi özgürlüklerin güvence altında olduğu, insanların huzur ve istikrar içinde yaşadığı, istikrarın bozulması endişesi taşımadığı bir ülke konumuna ulaştırabiliriz. Biz bu ülkeyi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına taşıyabiliriz. Bundan hiç endişeniz olmasın."

Erdoğan yedibuçuk yıl önce ortaya koydukları hedeflere hayal denildiğini belirterek, "Bugün işte o hayal gibi görünenler tek tek gerçekleşti. Bugün hayal gibi görünen hedeflere de ulaşabilir, gerçeğe dönüştürebiliriz. Bundan hiç şüpheniz olmasın" dedi.

rdoğan şöyle devam etti:
"Türkiye'de 'güçlünün haklı olduğu bir ülke olmasın, haklının güçlü olduğu bir ülke olsun' istedik. 'Türkiye birlik içinde, bütünlük içinde, kardeşlik içinde, el ele, omuz omuza geleceğe yürüsün' dedik. 'Hukukun üstünlüğü kavramı kağıt üzerinde kalmasın. Hiç kimse kendisini imtiyazlı görmesin. Kimse kendisini hukukun üzerinde görerek milleti tasallut olmasın' dedik. En önemlisi biz 'Bu ülkeye artık bir daha çeteler yön vermesin, mafya rota çizmesin, hukuk dışı örgütlenmeler istikamet belirlenmesin' dedik."

Dönemin TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın çağrısına da olumsuz yanıt geldiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Lafa da geldiği zaman kendisini uzlaşmacı gösteriyor. Yazılı kayıtlar var. Bunlar belge, oralara girdi. Bunların 'uzlaşma' diye hiçbir zaman bir anlayışı yok. Tam aksine uzlaşmazlık bunların genlerine işlemiştir. Yöneticileri kastediyorum. CHP'ye oy verenleri değil" diyerek şöyle devam etti:
"Bizim de o geniş tabanlı yapmış olduğumuz çalışmamız vardı. Bu çalışmalarla birlikte geldiğimiz nihai, artık adına mini mi dersiniz, küçük mü dersiniz. Ama temel olabilecek bir çalışmayı ortaya koyduk. Fakat ilginç olan şey şu. Daha taslağı görmeden, okumadan, incelemeden, kapıları kapattılar. Bazıları bize, 'çay kahveye gelebilirsiniz ama sizinle bunu görüşemeyiz' dediler. Bazıları 'zaten gerek yok' dediler. Bazıları 'Anayasa Mahkemesine götüreceğiz' dediler. Bir okuyun da ondan sonra bunu deyin. Daha okumadan. Bunlarla neyi uzlaşacaksınız, neyi konuşacaksınız? Ama biz milletimizin bize vermiş olduğu emanete layık olalım diye hazırlıklarımızı kendilerine verdik. Bildiğinizi yapın dedik.
Dün bize, 'Siz siyaset yapamazsınız. Konuşamazsınız' diyorlardı. 'Bu parlamento anayasa yapamaz' diyorlardı. Böyle bir saçmalık olur mu? Bu parlamentoda olanlara saygısızlıktır. Bir parlamento süresi dolana kadar o parlamento üyelerinin görevi nedir? Yasama organı olarak yasa çıkarmaktır. Son ana kara bunu yapacaksın. Görevin senin bu. Daha bir buçuk sene var. Bunlar, 'Seçimi yapalım ondan sonra' Kardeşim bir buçuk yıl var. Bizim kaybedecek vaktimiz yok. Oturalım, konuşalım süratle bu işleri halledelim. İşte bak 14 günde parlamentodan geçti. Eğer bizi engellemeseler, bariyerler konmasa inanın bir haftada bunlar hallolurdu. Ama öyle şeyler, öyle hakaretler, öyle küfürler yapıldı ki, sabredilebilir gibi değil. 'Ya sabır' demekten başka birşey yoktur. Hep sabrettik, hep sabrettik. Ne adına, millet adına. Ne adına, uzlaşma adına bunları yaptık."

Çok ciddi iftiralar atıldığını ve aylardır, yıllardır yapılan iddiaların aynen devam ettirildiğini belirten Erdoğan, buna rağmen kendilerinin sabır gösterdiğini ifade etti. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanı seçemezsiniz dediler. Ne oldu? Seçtik mi? Seçtik. Hem de milletle beraber seçtik. 'Çetelerle mücadele edemezsiniz' dediler. Ettik mi? Ettik. Aldık yargıya teslim ettik. 'Türkiye'nin kardeşliğini pekiştiremezsiniz' diyorlardı. Dün bize bunu söyleyenlerle bugün işte şu iki haftadır Mecliste bizi engelleyenler açık söylüyorum aynı zihniyettedir. Aynı kafa yapısına sahiptir. Birbirinden farklı gibi görünen o zihniyet anayasa değişikliği sürecinde birbirinin aynı olduğunu, birbirinin tamamlayıcı cüzleri olduğunu işte ortaya konan ittifakla açık etmiştir. Takke düştü kel göründü. Olay bu. Maskeler tek tek aşağı indi. Gizli oyunlar, kirli planlar ortaya döküldü. Statükonun sağında duranlar da solunda duranlar da dağda olanları da, ovada olanları da gerçek yüzlerini gösterdiler. AK Parti'nin değişim iradesine karşı planlanan büyük statüko ittifakı, altını çiziyorum, deşifre oldu. Ayakta duramadı."

 

"Ruh üçüzü"

Aylardır MHP'nin AKP hakkında ağza alınmayacak ithamlarda bulunduğunu söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türk siyasi tarihinde görülmemiş bir seviyesizlikle, görülmemiş bir üslupsuzlukla, nezaketsizlikle, AK Parti'ye iftiralar atıyorlar. Bizi terörle teröristlerle kol kola göstermeye çalışanlar, gerçek yüzlerini şu iki hafta içinde, ayan beyan ortaya koydular. CHP ile aynı saftalar. BDP ile aynı saftalar. Yetmedi İmralı ile dahi aynı görüşte, aynı fikirde, aynı yaklaşım içinde oldular. Anayasa değişikliğine karşı çıktılar. CHP, MHP için önceleri biliyorsunuz ben, 'Bunlar ruh ikizi' diyordum. Şimdi değişti, ben bu ikiliye BDP de katıldığı için, onlar için artık, 'Ruh üçüzü' diyorum. Bunlar 'istemezük familyası' Bunlar Türkiye'de hiçbir dönemde, hiçbir değişim hareketine omuz vermediler.
Bunların tek bildiği MHP'nin, CHP'nin onlarla birlikte BDP'nin tek bildiği karşı çıkmaktır. Aka kara, karaya ak demektir. Çözüme karşı olanlar, değişime karşı olanlar, demokratikleşmeye karşı olanlar aynı yolun yolcusu olduklarını ortaya koydular."

 

"BDP'nin kapatılmasından rahatsız değil, aksine memnunlar"

Başbakan Erdoğan, BDP ve BDP'li vekillere "Hani özgürlükçüydünüz, hani demokrattınız, hani hukuk devletinden yanaydınız, hani parti kapatmalardan rahatsızdınız? Hani çözüm istiyordunuz" diyerek şöyle devam etti:
"Sevgili gençler, bunlar partilerinin kapatılmasından rahatsız değil, tam aksine memnunlar. Çünkü oradan nemalanıyorlar. BDP'ye oy verenlerin karşısına nasıl çıkacaklar, onlara bu emaneti yükleyenlere nasıl hesap verecekler? Hangi yüzle, hangi gerekçe ile parti kapatmalardan şikayet edecekler? Meclis'te statükoya alkış tuttunuz, yasakçı zihniyete, baskıcı zihniyete alkış tuttunuz. Hangi yüzle seçmeninizin karşısına çıkıp onunla yüzleşeceksiniz? Çözümsüzlükten nemalanıyorlar. Statükonun devamından yana olduklarını ayan beyan ortaya koydular. Gel kürsüde konuş, oradaki oy kabinine girmeye gelince, haydi bay bay, çek git. Mantık bu. Asıl irade ne?
Futbolda hedef orta sahada top çevirmek değil, golü atmaktır. Burada da gerçek demokrasi. Hem düşüncelerini ortaya koyacaksın, ondan sonra da oylarınla bunu tescil edeceksin. Bunlar sadece konuştular, oya gelince de çekip gittiler. Niye? Liderleri öyle talimat verdi, 'Sakın oy kullanmayacaksınız.' Niye? Orayı işte ifade edemiyordu, 'Ben size güvenmiyorum' diyemiyordu. Olur ya kulübeye girerler, yanlışlıkla belki bu taslağa, bu teklife oy verirler. Bundan korktukları için, endişe ettikleri için 'sakın oy kullanmayacaksınız' dediler. Ne CHP oy kullanabildi, ne BDP oy kullanabildi. Oy kullanmadan gittiler. Kendilerine güvenmiyorlar. Çok acı bu.
Hani demokrattınız, hani siz özgürdünüz? Özgür iradenizi sandığa yansıtamadınız. Siz özgür değilsiniz ama biz 335 milletvekilimizi de gönderdik, oylarını kullandılar. 8. maddede olay arzu etmediğimiz gibi oldu. Eğer, biz dikta uygulaması yapsaydık, onların yaptığı gibi çeşitli hilelere biz de başvursaydık, olay böyle olmazdı. Ama biz demokrasiye inanıyoruz, biz milletvekillerimizin özgür iradesini aynen kullanmasını istiyoruz. Biz bunu yaptık."

AKP'ye oy vermemiş olanların da bugün kendilerini alkışladığına inandığını belirten Erdoğan, AKP grubu üzerinde baskı uygulamadıklarını anlattı. Erdoğan, "Hür vicdanlar üzerinde hiçbir ipoteği kabul etmedik ve milletvekillerimizi takip de etmedik. Onların hür iradelerine inandık ve onları vicdanları ile baş başa bıraktık. Çünkü inanıyorduk ki günlerdir, haftalardır, aylardır aramızda yaptığımız o müzakerelerin neticesi zaten belliydi" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, partililere "İnanmadığınız bir şey varsa lütfen bize söyleyin. 'Şuraya katılmıyorum' diyorsanız söyleyin. Ona göre biz oralarda yeni düzenlemeye gidelim" dediklerini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Ama onlar bunları yapmadılar, yapamadılar. Çünkü söyleyecekleri bir şey yoktu, hazırlıkları yoktu. Ellerinde matbu bir metin, o metni sürekli önerge verdiler, hep aynı şeyi çevirdiler. Dert neydi biliyor musunuz? Zamandan çalmak. Bu parlamentoda zamandan çalmanın millete haksızlık, saygısızlık olduğunu düşünmediler. Orada da büyük yanlış yaptılar. Çünkü milletin egemenlik hakkını onlar suiistimal ettiler. Netice işte... İstedikleri kadar orada tilki kurnazlığına gitsinler, hak tecelli etti. Onlar talimatla hareket ettiler, emirle, direktifle hareket ettiler. Kendine güvenemedikleri gibi kendi arkadaşlarına dahi güvenmediler ama biz milletimize güvendik, inandık. Milletimiz de bize güvendi ve neticede hamd olsun dün gece milletimizin arzu ettiği şekilde gerçekleşti."

 

"Yollara dökülüp millete anlatacağız"

AKP'lilerin "Gönül huzuru içinde, vazifesini yapmakta olan, yapmaya gayret eden, emanete sahip çıkmış olmanın rahatlığı içinde" olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
"Şimdi artık karar da yetki de aziz milletimizde. Şimdi yollara döküleceğiz. Milletimize gideceğiz ve milletimize doğruları anlatacağız. Ne diyeceğiz, üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne geçiyoruz. Son kararı aziz milletimiz söyleyecek, son kararı aziz milletimiz verecek. Söz de onun, karar da onun. Biz bir yol açtık, o yoldan emaneti milletimize ulaştırdık. Artık emanet asıl sahibinde ve o ne derse o olacak.
Muhalefet, bir kez daha orada kötü bir sınav verdi. Muhalefet bir kez daha siyasetin seviyesini aşağılara çekti. Bizim siyasete itibar kazandırma yönündeki gayretli çabalarımıza rağmen muhalefet siyasete ve siyasetçiye itibar kaybettirmek için elinden geleni yaptı. Bugüne kadar hiçbir kavganın taraftarı olmadığımız gibi son iki haftadır hiçbir kavgada taraf olmadık. İftiraları cevapsız bırakmadık, ithamlara, iddialara sabırla cevap verdik. Onlar yalan üretti. Adeta bir yalan üretim merkezi kurdular. Biz sabırla yalanlarını boşa çıkarttık. Onlar kavga çıkarttılar, biz aklı selimi öne çıkarttık. Bizi kendi ruh iklimlerine, kendi gergin ruh hallerine çekmek için her yolu denediler ama biz o yola girmedik.
Görüşmeleri televizyon ekranlarından izleyen vatandaşlarım eminim ki AK Parti'nin yapıcı üslubu ile muhalefetin yıkıcı üslubunu bir kez daha karşılaştırma imkanı buldu. Bu manzaralar sizi rahatsız etmesin. Bizim arkadaşlarımız bir konuşurken üç katı konuşma hakkını elde ediyorlardı sadece gruplar olarak. Bir de buna bağımsızları eklersek bu daha da artıyordu."

Konuşmasının sonunda Arif Nihat Asya'nın sözleriyle tamamlayan Erdoğan, "delikanlım işaret aldığın gün atandan, yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan, sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan, sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın, Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın" dedi.