Bu bir ‘soykırım’

Öldürülen karikatüristler, dünya mizahında bir “nesil”di. O yüzden buna bir “soykırım” diyebiliriz. Bu “soykırım” yaralı vicdanları sokağa dökecek.

Behiç Ak

Wolinski ile çocukluğumdan beri tanışıyorum neredeyse. Babamın eve getirdiği Fransız dergilerinden. Daha sonra Cabu ile tanıştım. Sanırım lise sıralarındaydım. Ben de o sıralarda mizah dergisi “Akbaba”ya karikatürler çiziyordum. Cabu’nun 68’lerin meşhur mizah dergisi “Harakiri”nin kurucusu olduğunu çok sonraları öğrendim. Eski “Harakiri” dergilerini büyük bir şaşkınlık ve beğeni ile toplamaya çalıştım. Fransızca bilenlere çevirttim. Daha sonraları “Charlie Hebdo” dergisini keşfettim.

Fransızların sivri dilli, sarkastik, hiç kimseye taviz vermeyen mizahı ilgimi çekmeye başladı. Kimin ilgisini çekmez ki? Herkesin her şeyi içine attığı bir dünyada birilerinin çıkıp her türlü iktidarı sarsmayı göze alması azımsanabilir mi? Önümüze konan havuçları elimizin tersiyle itmenin yolunu açan tavizsiz mizah anlayışının, hakikata götürdüğünü zamanla anladım. Mizahçının hakikat uğruna kendi günlük çıkarlarıyla bile uzlaşmayan halini terk etmemesinin, kendi dahil her türlü iktidarın altından sandalyeyi çekivermesinin, gerçek uğruna “harakiri”yi göze almasının onu tehlikeli kıldığını da.

 

Karikatüristi öldürmek kolaydır, ya vicdanı...

Bir karikatüristi öldürmek çok kolaydır. Silahtan anlamaz, dövüşmeyi bimez, entrikalar, dümenler pek onun işi değildir. Uyumsuzdur. İlk önce işten o atılır, aylığı ilk onun kesilir. Son söylenecek şeyi ilk başta söylemesi onu zayıflatmış, “Hakikatle malul” kılmıştır zaten.

İktidar ya da muhalefette olsun politikacılar, din bezirgânları, hırsızlar, tüccarlar, şirketler, liberaller, kendini sosyalist gibi sunan iktidar meraklıları, şöhret düşkünü entelektüeller,
faşistler, bürokratlar, cinsiyetçiler, maçolar, tüketiciler, üreticiler, kimlikçiler, milliyetçiler, zorbalar, iştahlı stratejisyenler onun çizgilerinden bir tokat yemiştir mutlaka. Cenazesi, timsah gözyaşları dökenlerle dolu olur yine de. Herkes üzülmenin ve bir baş belasından kurtulmanın sevincini yaşar. Cenazeye katılmaktan korkanlar da olur tabii... Bilmiyorlardır ki Moliere’in cenazesine katılmaktan korkanlar “Tartuffe” oyununu haklı kıldılar. Karikatürist toplumun vicdanıdır. Karikatüristi öldürmek çok kolaydır, ama vicdanı? Vicdanı öldürmek ne kadar da kolay gibi gözükür, öyle değil mi? Ama imkânsızdır. Zaten her türlü iktidar önce onu öldürmeye çalışır. Başaramayacağını bilir ama yaralamaktan da geri durmaz. Önceki gün öldürülen karikatüristler, sadece Fransız karikatüründe değil, dünya mizahında bir “nesil”di. Bir nesli fiziken ortadan  Buna bir “soykırım” diyebiliriz. Bu “soykırım” yaralı vicdanları sokağa dökecek şimdi. O zamana kadar evlerinde oturan insanlar vicdanen yaralı olduklarını fark edip çok şaşıracaklar. Sokakta el ele tutuştuklarında...