Brunson: Başkan Erdoğan için dua etmek isterdik

Türkiye’de iki yıla yakın süre hapiste kaldıktan sonra bu ay ortasında serbest bırakılan Amerikalı rahip Andrew Brunson, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “ver papazı al papazı” sözünü duyduğunda “çok korktuğunu” söyledi. İmkân olsa Erdoğan’la görüşmeyi çok istediğini kaydeden Brunson, “Başkan Erdoğan için dua etmek isterdik” dedi.

cumhuriyet.com.tr

Eşi Norine Brunson’la birlikte kamera karşısına geçen Andrew Brunson, Türkiye deneyimlerini, tutuklanma ve tahliye sürecinde yaşadıklarını ve Türkiye’ye duyduğu özlemi anlattı, hakkındaki suçlamalara yanıt verdi. Brunson, “İslami misyonerler” olarak tanımladığı Fethullah Gülen yapılanmasına ait kişilerle daha önce hiçbir tanışıklığının olmadığını, bir “merhaba” bile demediğini söyledi.

Tutuklanmadan önce 23 yıl boyunca Türkiye’de kaldıklarını ve hep kilise hizmetinde çalıştıklarını, hiçbir şey gizlemediklerini vurgulayan Brunson, “İddianameyi okuduğumda inanamadım, yani bu inanılmaz bir şey. 23 yıl polis beni takip ediyor. Hiçbir şey görmüyor. Birdenbire ben her şeyi yapmışım” diye konuştu.

"İlk 6 ayda 21 kilo verdim"

İlk götürüldüğü cezaevinde “FETÖ koğuşuna konulduğunu, 8 kişilik koğuşta 20-22 kişiyle kaldığını” anlatan Brunson, “Kendimi çok yalnız hissettim. İlk 6 ayda herhalde 21 kilo kadar verdim. Çok stres altındaydım. Çok korktum” dedi.

Brunson, tüm bu yaşadıklarının Türkiye’ye olan sevgilerini değiştirmediğini belirterek, “Bizim yüreğimiz Türkiye’de kaldı” ifadesini kullandı. Brunson, Türkiye'nin zarar görmesini asla istemediğini vurguladı.

Brunson çiftinin VOA Türkçe muhabiri Mehmet Toroğlu ve kameramanlar Tezcan Taşkıran ile Üzeyir Yanar’a verdiği röportajın tam metni şöyle:

Öncelikle teşekkür ederiz vaktinizi ayırdınız. İlk tutuklanmanızla başlayalım. Bu iki yılın serüvenini sizden alalım. İlk tutuklandığınızda, cezaevine ilk adımı attığınızda, ilk gün ne hissettiniz? O anda kafanızdan neler geçti?

Andrew Brunson: “İlk önce biz birlikte gözaltına alındık. İdari gözaltı… Bunu beklemiyorduk. Biz uzun vadeli, aslında süresiz bir ikamet için, oturma izni için karakola gittik, bizi öyle bir amaçla çağırdıklarını düşünüyorduk. O zaman biz gittik, ‘Tamam, herhalde şimdi süresiz ikametimizi alacağız’ (dedik), yani büyük bir sevinçle gittik. Sonra bize dediler 'Aslında sizi sınır dışı etmek üzere gözaltına alıyoruz.' O zaman biz şaşırdık. Ne yaptık ki bizi sınır dışı etsinler? Sonra bizi bir sınırlı şey etme merkezi var İzmir'de, bizi oraya götürdüler. Sonra bize dediler aslında 'Sizi milli güvenliğe tehdit olduğunuz için sınır dışı ediyoruz' ama sonra biri bir şey yazdı, terör... Biz baktık…Terörle ilgili ne yaptık biz? Çok şaşırdık çünkü biz aslında o zamana kadar 23 yıl Türkiye'de kalmıştık, hep kilise hizmetinde ve bunu hep devletin gözü önünde yaptık. Yani hiçbir şey gizlemedik. O zaman biz dedik ‘Yaptığımız her şeyi biliyor devlet, bize hep oturma izni verdi hükümet. O zaman neden bizi şimdi terörle suçluyor?’ Çünkü yaptığımız her şeyi zaten onlar biliyordu. 2011 yılında bana bir saldırı yapıldı, silahlı saldırı ve ondan sonra bana iki tane koruma, terörle mücadeleden iki memur yanımda kalıyordu koruma sağlamak için. Bir-iki ay sonra ben istemedim artık. Ama onlar bana dedi 'Senin kalın dosya var bizde. Biz bunu gördük.' Demek ki her şeyi polis biliyordu bizim hakkımızda ve 23 yıl hiç sorun yaşamadık. Ama şimdi diyorlar 'Terör.' Terörle ilgili bir suçlamalar var. Şaşırdık.”

Norine Brunson: “Şok olduk. Sınır dışı edilmek olabilir... Yani sonuçta biz misafir olarak Türkiye'de kalıyoruz. Devlet istediği zaman bizi gönderebilir. Bunu anlıyoruz. Şükrediyoruz 23 sene orada kalabildik, gerçekten şükrettik. O sürpriz oldu. Ama gözaltına alınmak, o büyük bir şok. Birden geliyoruz merkeze ve telefonumuzu alıyorlar, biz çocuklarımıza haber veremedik, yani kim nerede olduğumuzu bilmiyor. Büyük bir şok ve ne olacağını hiç bilmiyorduk. Onun (Andrew) dediği gibi özellikle bu terör işaret ettiğinde ben düşündüm 'Orada yanlış bir şey var' dedim. Ne olacağını bilmiyorduk.”

“Korkunç bir yerdi”

Andrew Brunson: “Bu sadece sınır dışı edilmek değil, herhalde çok daha ciddi bir şey olacak. 13 gün birlikte kaldık eşimle ben. Kimseyle görüştürmediler. Konsolosla görüştürmediler, avukatla görüştürmediler, o zaman biz düşündük, burada çok ciddi bir şey var.”

Norine Brunson: “Biz anlamıyorduk. Tek aldığımız cevap, yani biz sorduk 'Ne var orada, ne oluyor, ne olacak' falan, alabildiğimiz tek cevap 'Ankara karar verecek, Ankara'dan cevap gelecek'. Ama bekliyoruz, bekliyoruz bekliyoruz... Korktuk. Yani birbirimizden ayrı yere belki koyarlar, bilmiyorduk gerçekten, hiçbir şey bilmiyorduk.”

Andrew Brunson: “Yanımızda IŞİD'çiler de vardı. Başka hücrelerde. O zaman yani korkunç bir yerdi.”

“Hayat boyu merhaba bile demedim bir Fethullahçı’ya”

Sonra suçlamaları gördünüz. Hakkınızdaki suçlamaları gördüğünüzde ne düşündünüz?

Andrew Brunson: “Aslında suçlamaları görmedik... Beni iki ay sonra, onu (Norine) 13 gün sonra bıraktılar. Beni toplam 63 gün tuttular gözaltında, avukatla görüştürmeden. Sonra bize söylenmedi neden orada gözaltında kaldığım. Sonra 9 Aralık 2016 tarihinde gerçek gözaltı, adli gözaltına aldılar ve savcıya çıktım, bana söyledi 'Sen FETÖ hakkında övücü, FETÖ'yü öven bir konuşma yaptın'. ‘Ne zaman?’ Ben o gruptan hiç kimseyi tanımıyorum. Hayat boyunca merhaba bile demedim bir Fethullahçı'ya. Öyle bir şey hiç olmadı. O kadar dediler bana. Sonra beni tutukladılar. Şakran'a (cezaevi) gönderdiler. Beni orada bir FETÖ koğuşuna koydular. Orada 8 kişilik bir koğuştu orijinal olarak ama 20-21-22 kişi kaldık orada. Ben o kadar biliyordum. Sonra, ancak 18 ay sonra iddianame çıktı. O zaman dediler 'Sen darbeyi planladın, Gezi olaylarını sen düzenledin, talimat verdin, PKK'yı destekledin, Mormonlar’la birlikte, Yehova Şahitleri'ne talimat verdin, casusluk, PKK...', yani her şeyi attılar bana. Ve ben şaşırdım. İddianameyi okuduğumda inanamadım, yani bu inanılmaz bir şey. 23 yıl polis beni takip ediyor, hiçbir şey görmüyor. Birdenbire ben her şeyi yapmışım.”

Peki neden 23 yıl sonra siz? Neden bu suçlamalara maruz kaldığınızı düşünüyorsunuz? Neden tutuklandınız?

Norine Brunson: “Herhalde Türkiye için hassas bir dönemdi.”

Andrew Brunson: “Darbe yeni olmuştu.”

Norine Brunson: “Hem o vardı, hem mültecilerle hizmetimiz vardı, tabii ki bu sadece insani yardım değil, ruhsal destek, hem de Amerikalı'yız, Hıristiyanız. Bütün bunlar birarada, bilmiyorum, bilmiyoruz. Aslında kilisemiz herkese açık. Her türlü insan geliyor. Ne amaçla geldiklerini biz bilmiyoruz. Yani zamanla belli olur. Ama seneler içinde kiliseden bir şey isteyen kişiler geldiler. Alamadıkları zaman kızıyorlar, tehdit ediyorlar, yani birkaç kişi tehdit ederek ayrıldı mesela bizden. O zaman böyle bir şey olabilir, yanlış bir suçlama olabilir. Ama bu boyutta, bu kadar ciddi bir şey hiç beklemiyorduk.”

“Gizli tanıkların kim olduğunu biliyoruz”

Andrew Brunson: “Aslında beni suçlayan iddianamede kullanılan ve sonra duruşmalarda kullanılan gizli tanıklar var. İki türlü tanık vardı. Beni tanımayan, sadece intikam almak isteyen, kiliseden rahatsız olan vardı. Bir de tutuklu ya da hükümlü olan vardı. Beni hiç tanımayan, benim hiç tanımadığım insan benim hakkımda bir ifade veriyor. Ama bununla birlikte bizi tanıyan da vardı. Kilisemizden ayrılan, kötü bir şekilde ayrılan, onlar da beni suçladı.”

Bu kişiler mi sizi ihbar etti? Gizler tanıklar kimler olabilir sizce?

Andrew Brunson: “Gizli tanıkların kim olduğunu biliyoruz. Ve aslında onlar sorunlu. Mesela biri kullanıldı, o Mormonlar'la birlikte çalışmıştı, onlardan kötü bir şekilde ayrıldı. Sonra onlara dava açtı, tazminat davası. Orada onları suçladı casuslukla. Ama davayı kaybetti. Sonra gidiyor bir daha savcıya ama şimdi benim ismimi ekliyor.”

Norine Brunson: “Önce yoktu.”

Andrew Brunson: “Önce yoktu. Davada benim ismim çıkmadı ilk davada. Bunu kaybediyor, sonra intikam almak için gidiyor 'şimdi Brunson var, bu papaz var', benim ismimi veriyor ve casuslukla suçlanıyorum o zaman.”

“Herkes Türkiye’den kaçmaya çalışırken biz Türkiye’ye döndük”

Norine Brunson: “Bir şey söylemek istiyorum. Biz o kadar, vicdanımız o kadar rahattı ki darbeden sonra biz görüyoruz yani çok kişi gözaltına alındı falan, ama biz Amerika'dan Türkiye'ye döndük.”

Andrew Brunson: “Herkes Türkiye'den kaçmaya çalışırken biz dönüyoruz Türkiye'ye.”

Norine Brunson: “Suçumuz olsaydı kesin gelmezdik. Ama rahat rahat döndük. Hiç ilgisi yoktu.”

“Son duruşmada tanıkların ifadelerini değiştirdiğini gördük. Bunun nedeni neydi sizce?”

Andrew Brunson: “Biri yalan söylemişti. Ve sonra o dedi ‘Bu kişi bunu dedi bana, o kişi de Andrew hakkında bunu dedi, o zaman o insanlar çağrıldı, onlara soruyor gerçekten böyle bir şey dediniz mi? Hayır diyorlar, 'Biz öyle bir şey demedik'. O zaman çelişkide kaldılar. Yani aslında bizim hakkımızda söylenen her şey yalandı. Biz Türkiye aleyhine bir şey yapmadık. Ben dedim 'Lütfen bir delil sunulsun. Bunları destekleyen, onların dediklerini kanıtlayan bir delil sunulsun. Bir fotoğraf, sesli kayıt, bir video kaydı, bir sosyal medyadan bir şey, bir telefon arama, HTS, bunu desteklemeniz gerekiyor. Yani onlar diyor 'Kilisede hep PKK propagandası vardı, bayraklar sallanıyordu' bilmem ne; neden kimse fotoğraf çekmedi? Bizim kilisemiz herkese açık. Sokaktan geçen birçok kişi giriyor. Yani herkese açıktır. Böyle bir şey olsaydı biri ihbar etmez miydi? Yani kilisemizin çoğu, aslında katılanların çoğu Türk, onlar bir şey demez miydi? O zaman böyle suçlamalar kabul edildi ama asılsızdı ve hiç delil yoktu.

“İlk 6 ayda 21 kilo verdim”

Yaklaşık iki yıl süre hapiste kaldınız. O süreçte yaşadıklarınızı bize anlatır mısınız? Hapishane koşulları nasıldı? Nasıl muamele gördünüz? Koğuşta tek mi kaldınız, diğer mahkumlar var mıydı, arkadaş edindiniz mi? Onların size muamelesi nasıldı?

Norine Brunson: “Ben söyleyeyim, o hemen hemen hiç şikayet etmedi şartlardan. Şikayeti orada bulunmak. Ama çok fazla durmadı, yemek, falan bunlara çok önem vermedi.”

Andrew Brunson: “Yemek, Şakran biraz kalabalıktı, sonra Kırıklar'da Buca yüksek güvenlik cezaevinde kaldım. Biraz soğuktu ama ben bu konuların üzerinde hiç durmadım, şikayet etmedim. Neden buradayım! Şikayetim buydu. Ben masum bir adamım. Şakran'da birlikte kaldığım koğuş arkadaşları bana iyi davrandı. Ama o yıl bana çok zor geldi. Bunu beklemiyordum. Biliyorum ben masumum. Neden tutuklandığımı da bilmiyordum. Ancak 18 ay sonra iddianame çıktığında o zaman netleşti bana karşı yapılan suçlamalar. Ondan önce bilmiyordum neden buradayım, ne kadar kalacağım, yıllarca böyle tutuklu kalabilirim bilmeden nedenini. O yıl bana çok zor geldi, kırıldım. O zaman kendimi çok yalnız hissettim. Ve ilk 6 ayda herhalde 21 kilo kadar verdim. Çok stres altındaydım. Çok korktum. Çok korku vardı. Beni kendi güvenliğim için özellikle Başkan Trump beni Başkan Erdoğan'la birlikte bir zirve yapıldı beni istedikten sonra profilim biraz yükseldi ve iki ay sonra beni başka cezaevine, Buca'ya sevkettiler. O zaman daha az kişi vardı koğuşta. Kendi güvenliğim için beni oraya koydular.”

“Beni FETÖ koğuşuna koydular”

Yanınızdaki kişiler daha ziyade Gülen cemaatine sempati gösteren kişiler miydi?

Andrew Brunson: “Beni FETÖ koğuşuna koydular. FETÖ'yla suçlandığım için, o zaman FETÖ koğuşuna koydular. Yani orada herkes sempatizan mı, zannetmiyorum. Benim birlikte kaldığım polis memuru vardı, başka memurlar vardı, öğretmen vardı, emekli memurlar vardı, iş adamı vardı.”

Norine Brunson: “Ama genel olarak FETÖ.”

“Aranızda neler konuşuyordunuz? Nasıl sohbetler oluyordu?”

Andrew Brunson: “Aslında fazla sohbet olmadı açıkçası.”

Norine Brunson: “’Günde belki 20 cümle kullanıyorum’ dedi. Yani çok az sohbet oldu.”

Andrew Brunson: “Yani bir iki kişiyle, beni teşvik eden güçlendirmeye çalışan vardı, gerçekten bir kaç kişi buna özen gösterdi çünkü moralim çok bozuktu, psikolojim çok bozuktu. Bir emniyet müdürü vardı, o gerçekten bana çok yardımcı oldu, bir işadamı vardı, o bana çok yardımcı oldu.”

Norine Brunson: “Yani moral verme konusunda. Ümidini kaybetme gibi şeyler...”

Siyasetten konuşuyor muydunuz? Dini sohbetler oluyor muydu?

Andrew Brunson: “Yok yok. Siyasetten bahsetmedik. Aslında onlar tabii ki Hıristiyanlık hakkında sordular bir iki defa ama sonra o konu bırakıldı çünkü aslında benim gördüğüm hepsi adanmış Müslüman, onlar inancını bana anlatmak istiyor. Ben inancımı onlara anlatmak istiyorum. Anlattıktan sonra öyle kaldı.”

Serbest bırakıldığınızda, dışarıya ilk adımı attığınız anda ne hissettiniz? Serbest bırakılacağınızı ne zaman öğrendiniz?

Andrew Brunson: Ceza verdiler bana. Ve çok net oldu, birdenbire, yani sabah iyi geçmişti, yani çelişkiler vardı devletin tanıkları çelişiyorlardı birbiriyle. Bir de savunmamızı yapacaktık, sunacaktık biz. Ama sonra gördük ki savunma yapamayacağız, bizim tanıklarımız dinlenmedi. Bir de biz de delil sunacaktık, benim vaazlarım, mesela, başka videolar...”

Norine Brunson: “Mesela bir videoda o her zaman kilisemizde verdiğimiz bir ders: ‘Devlete karşı tutumumuz ne olsun?’ Teslimiyet, yani itaat ve onlar için dua etmek. Ve onu yapıyoruz.”

Andrew Brunson: “Biz hep hükümet için dua ettik kilisede.”

Norine Brunson: “İsterdik ki bunlar (videolar) çıksın, mesela medya bunları hiç yazmadı. Çok cevap verdi eşim ilk duruşmada, çok çok şeye cevap verdi.”

Andrew Brunson: “Bütün iddialara cevap verdik ve yalanladık. Ama medyada hiçbir şey çıkmadı. Sadece bir daha bir daha bir daha aynı iddialar çıkıyordu medyada.”

“Tanrı gerekeni yapacak, bize kalan şey affetmek”

Norine Brunson: “Affetmeye çalışıyoruz çünkü gerçekten bir haksızlık yapıldı bize orada, büyük haksızlık. Yani iki sene kaybettik, ailemiz kaybetti, çok şey kaçırdık. O zaman bunları kolay kolay affetmek olmuyor ama bize kalan şey bu, Tanrı gerekeni yapacak, ama bize kalan şey affetmek, bırakmak.”

Andrew Brunson: “Çünkü İncil bunu çok net söylüyor ve bunu aslında mahkemede söyledim, üçüncü duruşmada söyledim; Tanrı beni affetti ve benden istediği şey beni affettiğine göre, başkalarını da benim bağışlamam gerekiyor, affetmem gerekiyor. O zaman ben sıraladım bana karşı yalancı tanıklık yapan herkesi ismen ben dedim onları bağışlıyorum, affediyorum ve kin tutmayacağım yüreğimde onlara karşı. Tanrı onlara bereket versin, o merhamet etsin ama ben artık yüreğimde bir şey tutmayacağım.”

Norine Brunson: “Ama isterdik ki bu çıksın, yani aslında biz Türkiye'yi seviyoruz, bereketliyoruz, en iyisini istiyoruz Türkiye için. Gerçek bu. Ama maalesef farklı bakıyorlar bize. Üzüldük ama hep seveceğiz. Yani hep yüreğimizde olacak.”

“O zaman çok sarsıldım”

Andrew Brunson: “Yani biz, sordunuz, dönmek ister miydiniz? Şimdi dönemiyorum birçok kişi benden nefret ediyor, yanlışlıkla, çünkü medyada birçok yanlış şey söylendi benim hakkımda. Ama ileride izin verilirse ziyaret etmek isterdik en azından çünkü Türkiye yüreğimizde. Amerika'dan çok Türkiye'de oturdum ben, 25 yıl. Bir de sormuştunuz, ne hissettim serbest kaldığımda? Serbest bırakılacağımı bilmiyordum çünkü çok net oldu bizim dediğimiz gibi tanıklarımız kabul edilmedi, sunmak istediğimiz deliller kabul edilmedi, hemen yargıya... O zaman biz dedik bunu beklemiyorduk ve savcı hala beni suçluyor ve hapis istiyor benim için. Ama kaç yıl bilmiyorum, 10 yıl 15 yıl 35 yıl... Sadece gördük ki şimdi yargılanacağım. O zaman çok sarsıldım. Ve aslında o sabah yanımda hazır bir çanta vardı cezaevine dönmek için çünkü o ihtimal vardı.”

Norine Brunson: “Bilmiyorduk ne olacağını.”

Andrew Brunson: “Bilmiyorduk. O zaman beni suçlu buldular maalesef bu kötü bir emsal çünkü suçlandığım şeyler doğru değildi. Yaptığım şey misyonerlik yapmak. Ben İsa Mesih'i anlatmak başkalarına daha doğrusu. Öyle bir şeyle suçlanırsam ‘Ben suçluyum’ derim suçu kabul ederim İsa Mesih'i duyurmak istedim ama o kadar. Ama bana üç yıl ceza verdiler, sonra kaldığım süre iki yıl kalmıştım içeride, onu göze alarak bilmiyorum onu sayarak beni serbest bıraktılar. Eşimle ben orada duruşma salonunda mahkemede ikimiz diz çöktük, el tutuştuk ve dua ettik ve şükrettik Rabbe çünkü bu iki yıl süren bir şey, bir kabus benim için ve inanamadım, 'Şimdi çocuklarımı yakında görürüm, ailemle bir daha birlikte olurum ve şükrettim Rabbe.”

“’Al papazı ver papazı’nı duyduğumda çok korktum”

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sizin tutukluluğunuz sırasında bir sözü olmuştu 'al papazı ver papazı" şeklinde...

Andrew Brunson: “Çok korktum bunu duyduğumda.”

Bu sözler bunu (tutukluluğunuzu) bir pazarlık unsuru yaptığı görüşlerini, algılarını beraberinde getirdi. Sizce de niyet bu muydu, sonradan mı böyle bir niyet oluştu? Siz ne düşündünüz o anda?

Norine Brunson: “Ona sormak lazım ne düşündüğünü.”

Andrew Brunson: “Evet. Bütün bu süreci, düşüncelerimiz olabilir ama siyaseti siyasetçilere bırakmak istiyoruz. Ben Türkiye'ye ilk indiğimde aslında kaldığımız sürece hep bir şey dedik. Mesela ben Amerikalı'yım, ben ülkemi seviyorum ama ben ülkemi Amerika'yı Türkiye'ye temsil etmek için gitmedim. O zaman oradan mesela biri hakaret ediyor, biri Amerika hakkında kötü bir şey dediğinde ben Amerika'yı savunmadım. Ben sessiz kalıyordum çünkü ben Amerikalı olarak gelmedim, ben bir Hıristiyan olarak geldim. O zaman diğer kimliğimizi bir yana bırakıyoruz. Şimdi de aynı şeyi diyorum. Ben büyük bir haksızlık yaşadım Türkiye'de. Ve bu üzücü bir şey bizim için, ama siyasete girmek istemiyoruz çünkü bizim Türkiye'de var olma nedenimiz sadece İsa'yı anlatmak.”

“Başkan Erdoğan’la görüşmeyi, onun için dua etmeyi isterdik”

“Peki (Cumhurbaşkanı) Erdoğan'la görüşme imkanınız olsa, görüşseniz ne derdiniz?”

Norine Brunson: “Çok isterdik.”

Andrew Brunson: “İsterdik. Ben kendi başkanım için dua etme fırsatım oldu Beyaz Saray'da. İkimiz Başkan Trump için dua ettik ve aslında...

Norine Brunson: “Onun için aynı şekilde yapmak isterdik.”

Andrew Brunson: “Başkan Erdoğan için dua etmek isterdik. Aslında çok dua ettik onun için kilisemizde. Biz de dua ettik onun için kişisel olarak. Onunla bir görüşme fırsatım olursa ben bu fırsatı isterdim; Sayın Başkan sizin için dua edebilir miyiz?”

 “Buradan peki ona ne mesaj göndermek istersiniz?”

Andrew Brunson: “Onun için dua ediyoruz. Tanrımız ona hikmet versin ve Türkiye'de adalet kurmak için onu kullansın.”

“Fethullahçıları İslami misyoner olarak görüyorum”

“Fethullah Gülen yapılanması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yapılanmayla daha önce herhangi bir temasınız oldu mu?”

Andrew Brunson: “Aslında bu yüzden çok şaşırdım çünkü bir Fethullahçı'yla hiç tanışmamıştım. Hayatım boyunca ‘Merhaba’ bile dememiştim. Benim koğuşta tanıştığım insanlar onlara baktığımda görüyorum ki aslında onlar bütün dünyaya yayıldı ve her yerde okul açıyorlar ve kendi İslam versiyonunu anlatmak istiyorlar herkese. Onları İslami misyoner olarak görüyorum, Müslüman misyoner. O zaman bizim görüşlerimiz birbirine zıt bir anlamda çünkü ben başkalarını kendi inancıma davet ediyorum, onlar başkalarını onların inancına çekmek istiyor. Ama onlarla hiç tanışmışlığım yoktu cezaevine atılana kadar.”

Norine Brunson: “Herkese karşı saygımız var.”

Andrew Brunson: “Onlardan biri kilisemize gelseydi, İncil isteseydi, bize Hıristiyanlık hakkında bir şey sormak isteseydi yani biz kilisemiz herkese açıktı.”

Norine Brunson: “Herkese aynı mesaj veriyoruz.”

Andrew Brunson: “Ama benim bildiğim kadarıyla madem ‘Her yere sızmışlar’ diyorlar ama ben kimseyle hiç tanışmadım. Kimse bana 'Ben Fethullah Gülen hizmetine aitim, sempatizanıyım' demedi hayatım boyunca.”

“Darbe girişimi gecesini çok iyi hatırlıyorum”

15 Temmuz darbe girişimi gecesini hatırlıyor musunuz? O gece neredeydiniz?

Andrew Brunson: “Çok iyi hatırlıyorum. Herhalde bir Cuma akşamı çünkü her Cuma akşamı bizim kilisemizde bir dua zamanımız var. O zaman katıldım, iki saat dua ediyoruz, oradan dairemize geçtik, Alsancak'ta oturuyoruz. Darbeden haberimiz yoktu, ama saat 9.00-9.30 gibi bitti, saat 10.00 gibi eve geldim, televizyonu açtım ve şaşırdım, orada televizyonda bir şeyden bahsediyorlardı, haberim öyle oldu. Tabii ki bir iddia oldu 'Ben bunu planlamaya çalıştım, yani o planlara katıldım' (diye), ben tamamen şaşırdım bunu gördüğümde. Bir kaç gün sonra, darbeden bir kaç gün sonra, zaten önceden planladığımız bir çocuklarımızla birlikte Amerika'da buluştuk çünkü onlar Amerika'da okuyordu. Çıktım Türkiye'den ama darbeden üç dört hafta sonra eşimle birlikte Türkiye'ye döndük.”

Norine Brunson: “O zamanlar ben Amerika'daydım çünkü çocuklarla daha fazla zaman geçirmek için ben erkenden gitmiştim. Ve o akşam konuştuk çünkü düşündük ne olacak acaba o çıkabilecek mi, yanımıza gelebilecek mi yani belirsizlik vardı o zaman da. Ama hepimiz şok olduk.”

“Serbest bırakılmamızı Tanrı’ya borçluyuz”

Serbest bırakılmanızı neye bağlıyorsunuz? Türk adaleti mi yoksa Başkan Trump'ın gayretleri mi?

Norine Brunson: “Tanrı'ya.”

Andrew Brunson: “Biz hep düşündük. Aslında gittikçe gördük bu kolay çözülecek bir şey değil çünkü siyasi bir konuya dönüştü, Bu çok belli, yani iki hükümet arasında gerginlik yarattı ve bir sorun oldu. Çok kişi bizim için dua ediyordu ve biz dedik 'Tamam Tanrı beni kurtaracak' ama bunu nasıl yapar insan dualarını kullanarak insanları kullanır. O zaman bence Amerikan hükümeti Türk hükümetiyle çok görüşmeler yaptı ve zannediyorum...”

Norine Brunson: “Yani o kadar biliyoruz.”

Andrew Brunson: “O kadar biliyoruz.”

Norine Brunson: “Onlara sormak lazım.”

Andrew Brunson: “Ben Türkiye'nin adalet sistemi hakkında fazla söylemek istemiyorum ama bildiğim şey genel olarak bildiğim şey ben masum bir adamım, bana bir haksızlık yapıldı. İki yıl Türkiye cezaevlerinde kaldım. Olmaması gereken bir şeydi. O zaman bu konuda adalet yoktu, bana gelince. Ama buna rağmen ben pişman değilim. Yani Türkiye'den ayrılabilirdik önce. Kaldık ve böyle bir şey oldu bana, ama pişman değilim. Ben Türkiye'yi seviyorum. Ben kendim için Türkiye'de kalmadım. Tanrı'nın benim orada olmamı istediğini düşündüğüm için kaldım. O zaman bu bir itaat meselesi benim için. O zaman ben diyorum tamam iki yıl cezaevlerinde kaldım ama Tanrım da benim orada kalmamı istedi. Ve bunu Türkiye'nin bereketi için kullanacak.”

“Türkiye’nin zarar görmesini istemedik”

Sizin tutuklu olduğunuz dönemde Türk-Amerikan ilişkileri tarihinin en krizli dönemlerinden birini yaşadı. NATO müttefikleri olmasına rağmen iki bakana yaptırım uygulayacak kadar ilişkiler kötüleşti. İlişkiler üzerinde sizin durumunuzun bu denli etki yaratması sizi nasıl etkiledi?

Andrew Brunson: “Ben çok şaşırdım ilk olarak.”

Norine Brunson: “Nasıl böyle bir duruma geldik ki bizim durumumuz böyle bir şey yaratsın.”

Andrew Brunson: “Sürreal (bir durumdu).”

Norine Brunson: “Gazeteye bakıyoruz ve ismimiz geçiyor, yani nasıl mümkün...”

Andrew Brunson: “Ve ben içerideyken tabii ki çok korktum, bu seviyeye geldi ve yine de bırakılmadım. Tabii ki Türkiye'nin zarar görmesini istemedik. O yüzden ben diyorum bu bizim istediğimiz bir şey değil, Türkiye'nin zarar görmesi ama biz Türkiye aleyhine bir şey yapmadık. Bu bizim elimizde olan bir şey değil. Bunu yapan, sorumluluk kimde, yalancı tanıklar ve onların tanıklığını kabul eden makam.”

Tahliye oldunuz ama aklanmadınız. Bundan sonra yargı süreci nasıl ilerleyecek?

Andrew Brunson: “Şimdi itiraz ediyoruz. Ben beraatımı istiyorum çünkü bu aslında çok olumsuz bir emsal, başka Hıristiyanlar için Türkiye'de, kilise için kötü bir emsal. Çünkü aslında benim yaptığım ve çok kişinin yaptığı şey, ne denildi? 'Sen insanları Hıristiyanlaştırmaya çalışıyorsun, Hıristiyanlaştırarak Türkiye'yi ayrıştırmak istiyorsun, bölmek istiyorsun'. Aslında biz Türkiye'nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Türkiye'ye kim saldırırsa onlara karşıyız, biz Türkiye'yi seviyoruz.”

“’Türkiye’yi sarsacak şeyler bekliyorduk’ derken darbeyi kastetmedim”

25 yıl önce ilk gittiğiniz Türkiye'yle şimdiki Türkiye arasında ne gibi farklar var? Sizde endişe uyandıran bir takım unsurlar var mı?

Andrew Brunson: “Biz bu son iki yılda zor şeyler yaşadık, bunu diyebilirim. Tabii ki Türkiye'de ortam değişti. Birçok kişi zorlanıyor şu anda. Ekonomik kriz de var. Siyasi konulara girmek istemiyorum ama bir şeyi senelerce söyledim ve bu bana karşı kullanıldı bir suçlama olarak çünkü ben dedim darbeden sonra ben dedim 'Aslında Türkiye'yi sarsacak şeyler bekliyorduk' ama darbeyi bekliyor anlamında değil… Biz şaşırdık buna. Ama Tanrı, Amerika olsun, Türkiye olsun, Kore olsun insanların dikkatini çekmek için insanların güvendiği şeylerin sarsılmasına izin veriyor. O zaman biz gördük Rusya'yla bir kriz yaşanmıştı, bir ekonomik zorluklar da vardı, sonra biz düşündük bunlar insanların dikkatini çekmek için Tanrı kullanabilir. Ama Amerika'da da aynı şeyi söylüyorum. Burada borsa düşebilir, insanlar borsaya güveniyor, borsa düştüğünde ne oluyor? Güvendikleri temel sarsıldı. O zaman biz Türkiye için biliyoruz şimdi birçok kişi sarsıldı, şimdi birçok kişi zor durumda bulunuyor ama Tanrı insanların dikkatini çekmek istiyor; 'Bak bu şeyler geçici, bunlar fani şeyler.'”

“En çok neyi özlediniz Türkiye'de?”

Norine Brunson: “Simit...Oradaki dostlarımızı çok özleyeceğiz.”

Andrew Brunson: “Türkiye'de çok değerli Türk kardeşlerimiz var. Onları özlüyoruz. Hıristiyan olmayan da bizim çok yakın arkadaşlarımız var. Değerli ilişkilerimiz var. Onları özlüyoruz.”

“Benimle diğer tutuklu Amerikalılar arasındaki fark…”

“Türkiye'de hala tutuklu olan diğer Amerikan vatandaşları ve Amerikan diplomatik misyonlarının bazı yerel çalışanları da var. Sizce neden sadece siz serbest bırakıldınız? Bu konuda neler söylemek istersiniz?”

Andrew Brunson: Benimle onların arasındaki en büyük fark ben sadece Amerikan vatandaşıyım ama onların çoğu çift vatandaş. O zaman Türkiye onlara baktığında diyor 'Siz Türk'sünüz'. O zaman mesela uzun bir zaman Amerikan konsolosları ziyaret yapamadı, izin verilmedi çünkü onları diyor 'Tamam size göre Amerikalı onlar bize göre onlar Türk'tür'. Bence en büyük fark o, çünkü biliyoruz ki Amerika onlar için uğraşıyor. Çok kısa bir şey söyleyeyim; masum bir adamım. Türkiye'yi seviyoruz çünkü Tanrı Türkiye'yi seviyor.”

“Yüreğimiz Türkiye’de kaldı”

Norine Brunson: “Onun çağrısı üzerine biz Türkiye'ye gittik ve itaat ettik. Aslında bizi motive eden Tanrı'ya olan sevgimiz. Önce o bizi önce seviyor sonra biz tabii karşılıklı olarak biz onu seviyoruz. O bizi çağırdı, Türkiye'ye gönderdi, itaat ederek gittik. Sonra Türkiye'de oturanları sevmeyi öğrendik.”

Andrew Brunson: “Bizim yüreğimiz Türkiye'de kaldı, bunu diyebiliriz.”