Bozkırın ortasındaki vaha
Eskişehir, çağdaş Cumhuriyet kenti görüntüsüyle Türkiye’ye örnek oluyor. 800 bin nüfuslu kent, 1999 yılında CHP’li Yılmaz Büyükerşen’in yönetim anlayışıyla tanıştı... ‘Geri kalmış bir bozkır’ şehri olan Eskişehir, Büyükerşen’den sonra ‘bozkırın ortasında bir vaha’ halini aldı...
Arif Anbar“Türkiye’nin en yaşanılır şehirlerinden biri olan” Eskişehir, aynı zamanda Cumhuriyet kenti olmasıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, “Eskişehir aynı zamanda Cumhuriyetin de hikâyesidir. 1923’te kurulan Cumhuriyetin ve onu kuranların nasıl bir Türkiye hayal ettiklerinin aynasıdır Eskişehir. Şuna inanıyorum: Atatürk, Cumhuriyeti kurup, bizlere Batı uygarlığını hedef olarak gösterirken, bu ülkenin ve şehirlerinin, bugünkü Eskişehir gibi olmasını istiyordu. Eskişehir son yıllarda, Atatürk’ün ve Cumhuriyetin o hedefine doğru güçlü adımlarla yürüyor. Bu yürüyüşünden asla vazgeçmeyeceğini biliyorum” diyor.
“Bugünkünden daha güzel bir Eskişehir” sözü veren ve bir dönem daha Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na talip olan Yılmaz Büyükerşen, Cumhuriyetin sorularını yanıtladı.
-Yılmaz Büyükerşen bir Eskişehir tanımı yapsa, ne söyleyebilir?
Eskişehir, yaklaşık 5 bin yıllık geçmişi, uygarlık tarihi ile aynı yaşta olan bir şehir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, inişli çıkışlı birçok devir yaşamış. Eskişehir’in 5 bin yıllık uzun tarihi nasıl sürekli Batı akınları altında geçtiyse, bugünkü durumu da bundan çok farklı değil. Bugünkü savaş ve işgal amaçlı akınlar değil elbette ama Balkanlar’dan, Kırım’dan, Romanya’dan gelen göçler Eskişehir’in bugünkü yapısı üzerinde çok etkili oldular. Buna Kafkasya’dan gelen hemşerilerimizi de katıyoruz elbette. Göç ederek gelen hemşerilerimiz, Eskişehir’in yerli halkıyla bütünleşmiş, farklı, renkli, aynı zamanda uzlaşmacı, hoşgörülü bir yaşam biçimi geliştirmişler. Ben de Balkanlar’dan göçüp gelmiş ama Eskişehir’de doğmuş, büyümüş, okumuş biriyim.
‘Makus talihini değiştirdik’
Cumhuriyetin hemen öncesinde İstanbul-Hicaz demiryolu hattının Eskişehir’den geçmesi, çok uzun yıllar süren bu geri kalmışlığı tersine çevirmiştir. Sonrasında Kurtuluş Savaşımızın en önemli savaşları da bu topraklar üzerinde olmuştur. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde birçok sanayi kuruluşuna kavuşmuştur. 1950’li yılların ikinci yarısından sonra da yeniden içine kapanmış, adeta unutulup bir kenarda bırakılmıştır. Bu dönem Eskişehir’e hem zaman, hem de emek açısından pahalıya mal oldu. Üzülerek söylemeliyim ki; Eskişehir bu yıllar boyunca, çağdaş şehircilik açısından hep geri planda kaldı. Bunun birçok nedeni vardı elbette. Bunun nedenlerini yeniden gündeme getirmenin çok gerekli olduğunu düşünmüyorum. Bizimle birlikte bu makus talihin de değiştiğini düşünüyorum. Eskişehir son yıllarda, Atatürk’ün ve Cumhuriyetin o hedefine doğru güçlü adamlarla yürüyor. Bu yürüyüşünden asla vazgeçmeyeceğini biliyorum.
-‘Makus talih’ ifadenizi biraz açalım. Büyükerşen’den önce Eskişehir nasıldı, şimdi nasıl?
Eskişehir, uzunca bir dönem kendi haline bırakılmıştı. Üzerine soğuğunu, yağmurunu, çamurunu da eklediğinizde, Eskişehirlilerin bile yaşamaktan çok da mutlu olmadıkları bir şehirdi. Çok kişi, “Biz bu şehirden kurtulamadık, bari çocuklarımız okusunlar da başka şehirlerde yaşasınlar” gibi bir düşünceye sahiptiler. Şehir dışından insanlar ya mecburiyetten geliyorlardı, ya da geçip gidiyorlardı. Böyle bir Eskişehir vardı. Porsuk’un halini, şehir içi toplu taşıma sistemini, şehrin yüzde 95’inin kullandığı Kalabak suyunun halini anlatmıyorum bile...
‘En prestijli projem’
Bugün Eskişehir, hemşehrilerimin “Eskişehirliyim” demekten gurur duydukları bir şehir haline geldi. Bunu ben söylemiyorum, Eskişehirliler söylüyor. Kış mevsiminde hafta sonları, yaz mevsiminde hemen haftanın her günü onlarca tur otobüsü ile Eskişehir’i görmeye, gezmeye geliyorlar. Demek ki Eskişehir’i beğeniyor, görmeye, gezmeye değer buluyorlar.
-Bir de rakipleriniz, bazen sizin ‘görev sürenizde hiçbir şey yapmadığınızı’ söylüyorlar. Buna ne dersiniz?
Benim en prestijli projem Eskişehir’dir, Eskişehir’in kendisidir, Eskişehir’i insanların gurur duyacakları bir şehir haline getirmektir. Bugüne kadar yaptığım projelerin tümünü aklımdaki ve hayalimdeki Eskişehir projesini tamamlamak için yaptım. Onların hiçbirini tek başına, diğerlerinden bağımsız bir proje olarak düşünmedim. Siyasi rakiplerimizin bizim hiçbir şey yapmadığımız şeklindeki eleştirilerine gelince... Aslına bakarsanız, bu tür eleştirilere cevap verme gereği bile duymam ama madem sordunuz, yaptığımız birkaç şeyi anlatalım isterseniz...
Muhaliflerimin yapabildikleri birinci eleştiri trafik. İkincisi de “benim bir şey yapmadığım” eleştirisidir. Yıllardır şehrin trafiğinin kötü olduğunu söyleyip dururlar. Trafik konusundaki düşüncelerimi biliyorsunuz. Bu şehirde öncelik araçların değil, insanlarındır. 2 Eylül Caddesi’nin, İsmet İnönü Caddesi’nin tramvaydan önce ne halde olduğunu hatırlayanların, ki çok değil 15 yıl öncesi, bugün şehrin trafiğinden böyle söz etmelerini anlayabilmek mümkün değil. Bugün Eskişehir’de neredeyse her 3 kişiye bir araç düşüyor. Eskişehir’de lastik tekerlekli araç sayısı, nüfusumuzdan hızlı artıyor neredeyse. Dünyanın hiçbir şehrinde, bu kadar hızla artan araç sayısına karşı trafik sorunu kökünden çözülemez, çözülmemiştir de. Dünyanın en medeni, en gelişmiş ülkelerine gidin, göreceksiniz ki hepsinde trafik sorunu vardır. Çünkü bir yanda insanların otomobil merakı ve otomobili bir tür prestij aracı olarak görme alışkanlığı devam ettikçe, sizin de her gün artan bu ihtiyacı karşılamak için evvelce yapılmış binaları, istimlak ederek, yıkarak, yolları genişletmeniz gerekir ama mümkün değildir. Sürdürülebilirliği yoktur.
‘Şehrin gelecek 50 yılı planlandı’
-Şehre kazandırdıklarınızdan da söz edelim...
Önce Porsuk’u ele aldık. Sonra şehir içi toplu taşımayı ve tramvay sistemini... İçme suyumuz Kalabak’ı daha sağlıklı ve düzenli hale getirdik. Çeşmelerimizden akan suyun daha sağlıklı olması için Avrupa’nın en modern arıtma tesislerinden birini kurduk. Bunlar en temel ihtiyaçlar. Sonra büyük parklarımızı ve içinde çeşitli projelerle farklı kullanım alanları yarattık. Tematik parklar yaptık: ‘Masal Şatosu’, ‘Bilim Deney Merkezi’, ‘Uzay Evi’, ‘Sualtı Dünyası’, ‘Hayvanat Bahçesi’, ‘Yapay Plaj’ vs... Senfoni Orkestrası’nı, Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nı kurduk. Bunlar için konser salonları, tiyatro oyunları için sahneler yaptık. Eskişehir, bugün, İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en çok sahnesine ve salonuna sahip olan şehridir. Çöplerimizden elektrik enerjisi üretimi tesisini yaptık. Afet riskli alan ve kentsel dönüşüm projelerine imza attık.
Son 5 yıl içinde, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin ve Büyükşehir Meclisi’nin bu şehre en büyük hizmeti nedir biliyor musunuz? Şehrin 80 yıldır yapılmayan 1/25.000’lik planının yapılıp, kabul edilmesi ve yürürlüğe girmesidir. Bunu sakın kimse görmezden gelmesin. Eskişehir’in 50 yıllık geleceğinin planıdır o plan. Eğer bundan 50 yıl önce Eskişehir’in 1/25.000’lik planı yapılmış olsaydı, elbette doğru bir şehircilik anlayışıyla yapılmış olsaydı, bugün insanların şikâyet ettiği trafik sorunu yıllar içinde yine yaşanırdı ama yollarımız uzunca bir süre daha geniş, daha rahat olurdu. Son dönemde hizmet alanımıza tüm ilçe ve köylerimiz de katıldı. Tüm kırsal ilçelerimizde ilk işimiz, içme ve kullanma sularının sağlıklı ve düzenli bir hale getirilmesiydi. Bunları yaptık. Arıtma tesisleri kurduk. Dahası da var. “Kırsal Kalkınma” projemiz kapsamında domates fidesi dağıtımı sayesinde Sarıcakaya ve Mihalgazi çevresindeki köylülerimiz kışa girerken, 6-7 milyon lira gelir elde ettiler. 2 buçuk milyon marul fidesi dağıttık. İpekböcekçiliğini yeniden canlandırmak için 170 bin dut fidanı dağıttık. Manda, koyun ve keçi dağıtımı yapacağız.
‘Sütçü Başkan...’
Bakın bir de “Halk Süt” var... Bu proje yüzünden benim adımı “Sütçü Başkan”a çıkarıp, kendilerine göre, istiskal ederek, güya yaptığımız işi küçümsemeye çalışanlar var. İnanın hiç gocunmuyorum. “Sütçü Başkan”, “Ekmekçi Başkan” Ne isterlerse desinler. Süt ve ekmek, insanların özellikle de süt, bebek, çocuk ve gençlerin, annelerin en temel ihtiyaçlarından biri. Beni eleştirenlere buradan haber vereyim, yakında bunlara ilave yeni hizmetlerimiz de başlayacak.
-Peki, Yılmaz Büyükerşen bir daha seçilirse şehir için neler yapacak? Seçmene vaatleriniz nelerdir?
Ben insanlara bir şeyler vaat etmeyi sevmiyorum, etmedim, etmem de. Ben vaat yerine, işi yapmayı tercih ederim... Akademi başkanlığım ve Anadolu Üniversitesi rektörlüğüm zamanlarında da böyleydi. Bu alışkanlığımı büyükşehir belediye başkanı olduktan sonra da değiştirmedim. Eskişehir’i iyi tanıyorum, Eskişehirlileri de. Onlar da beni iyi tanırlar. Önce kendi zihnimde geliştiriyorum projeyi. Eskişehir için ne kadar yararlı, ne kadar gerekli ve ne kadar öncelikli olduğunu ölçüp biçiyorum. Proje kafamda bu şekilde olgunlaştıktan sonra çalışma arkadaşlarımla istişare edip, genel bir değerlendirme yaparım. Ardından diğer çalışmalar başlar. Nereye yapılacağı, nasıl yapılacağı, yasal açıdan sıkıntı olup olmayacağı, finansmanı belirlenir ve yapımına başlanır. Tamamlanan ve hizmete giren birçok proje için açılış törenleri falan da yapmayız. Ben hep böyle çalıştım. O nedenle, neleri yapacağımı, seçim de olsa, öyle önceden açıklamam. Vaatlerimin ne olduğunu sorarsanız, size Eskişehir’i göstermek durumundayım. Benim bütün vaadim, bugünkünden daha güzel bir Eskişehir olabilir ancak..