'Böyle bir garanti dünyanın hiçbir yerinde yok'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Piri Reis Üniversitesi'nin akedemik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Ben, 'Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok' dediğim zaman eleştirildim. Böyle bir garanti dünyanın hiçbir yerinde yok" diye konuştu.
cumhuriyet.com.trTuzla'daki Piri Reis Üniversitesi'nin 2010-2011 akademik yıl açılış töreni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla yapıldı.
Törende, üniversitenin ilk ''fahri doktora'' unvanı Başbakan Erdoğan'a verildi. Rektör Prof. Dr. Osman Kamil Sağ tarafından cübbe giydirilen Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, 2008'de kuruluş kararını aldıkları Piri Reis Üniversitesinin bugün Türkiye'nin, hatta dünyanın en dikkat çekici üniversitelerinden birine dönüşmüş olmasından büyük heyecan duyduğunu söyledi.
Erdoğan, 2009'da üniversitenin sadece Denizcilik Yüksekokuluna öğrenci alındığını ifade ederek, ''İlgi o kadar fazla oldu ki bizler de Bakanlar Kurulu kararıyla Denizcilik Yüksekokulunun bir Denizcilik Fakültesine dönüştürülmesi kararına hiç tereddüt etmeden imzamızı koyduk'' dedi.
"Dünyaya örnek teşkil edecek bir kampüs"
Tuzla'da, dünyaya örnek teşkil edecek bir kampüs inşaatının devam ettiğini de büyük bir memnuniyetle öğrendiğini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''İnşallah 2012'den itibaren Piri Reis Üniversitemiz bu yeni ve yeşile duyarlı kampüste eğitim öğretimine devam edecek. Buradan mezun olacak öğrenciler, sadece Türkiye'nin denizlerinde değil, tüm dünya ülkelerinde, dünya denizlerinde aranan elemanlar olacaklar ve bulundukları her yerde inanıyorum ki Türkiye'nin medarı iftiharı haline gelecekler. Ben, başta Sayın Rektörümüz olmak üzere, Deniz Ticaret Odasına, Türk Deniz Eğitim Vakfına, bu başarıda emeği geçen herkese şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Böyle bir üniversitenin kuruluşunda imzam olduğu için gurur duyduğumu da bu tören vesilesiyle ifade etmek isterim.''
Başbakan Erdoğan, üniversiteye ismini veren efsanevi denizci Piri Reis'in ''Kitab-ül Bahriye'' (Denizcilik Kitabı) adlı eserinin sonunda yer alan ''Hangi ilim vardır ki sonu bulunsun?'' cümlesini anımsattı.
"Alimlerimizin bilgi karşısında takındığı tavır"
Bahçeşehir Üniversitesi tarafından bir süredir ''Piri Reis'ten Katip Çelebi'ye Osmanlı'nın Dünyaya Bakışı'' adlı bir harita sergisinin hem Türkiye'nin çeşitli illerinde hem de dünyada sergilendiğini ve çok büyük ilgi gördüğünü belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Washington'da, Brezilya'nın Rio kentinde ben de bu sergilerin açılışında bizzat bulundum ve o ilgiyi bizzat yerinde müşahede ettim. 500 yıl önce, uçağın olmadığı, uydunun olmadığı, radarların, GPS cihazlarının, bugün haritacılıkta kullanılan birçok teknolojik cihazın bulunmadığı bir çağda, gerçeğe bu kadar yakın bir dünya haritasının çizilmiş olması, sergiyi gezenleri adeta büyülüyor.
Biz, millet olarak gerçekten eşsiz hazinelere, eşsiz değerlere sahibiz. Böyle bir ecdadımız var. Mimar Sinan gibi, Piri Reis, Katip Çelebi, İbni Sina, Mevlana, Harezmi, Ali Kuşçu, El Biruni gibi dünya bilimine, bugünün birikimlerine öncülük etmiş nice şahsiyet, bu topraklardan yetişti, bu kültürün ve medeniyetin içinde yoğruldu. Ancak bundan daha da ötesi bizim köklü medeniyetimizde alimlerimizin bilgi karşısında takındığı tavır, elde ettikleri büyük başarının temelini oluşturmuştur.''
Piri Reis'in bugün bile hayretle bakılan haritalarını çizerken, konuşmasının başında ifade ettiği dizede vücut bulan bir anlayışla çizdiğini, ''Bilginin nihayeti yoktur, sonu yoktur'' dediğini dile getiren Erdoğan, Piri Reis'in, ortaya koyduğu eserlerde hata olabileceğini, her kulun hata yapabileceğini belirttiğini ve eseriyle ilgili hataları ortaya koyacak olanlara da ta o günden minnettarlığını ilettiğini kaydetti.
"Her üniversite mezunu işe yerleşebilir diye bir kural yok"
Yunus Emre'nin ''İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır'' dizelerini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''İşte bu tevazu, bu samimiyet, bu gönül enginliği, bizim bilime, öğrenmeye, öğretmeye yüklememiz gereken anlamı da ortaya koyuyor. Bir diplomanın peşinden koşturanlar, gün gelir o resmi belgeyi elde ederler, ama bilginin peşinden koşanlar, diplomanın, o resmi belgenin çok çok ötesinde eşsiz bir zenginliğin de sahibi olurlar, arif olmaları halinde. Bizde ne yazık ki üniversite sınavını kazanan, bir bölüme yerleşen öğrenci, o andan itibaren her şeyin bittiğine ve hayatının artık garanti altına alındığına inanıyor. Mezun olup iş başvurusu yaptığında ise okuldaki 4-5 yılını iyi değerlendiremediğini anlıyor, fakat ne yazık ki geç kalmış oluyor. Evet, diploma var ama dil biliyor mu? Hayır. Bilgisayar kullanıyor mu? Hayır. Türkiye'nin meselelerine, küresel meselelere vakıf mı? Hayır. Mezun olduğu bölümle ilgili tecrübe edinmiş mi? Hayır... Ben, 'Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok' dediğim zaman eleştirildim. Böyle bir garanti dünyanın hiçbir yerinde yok. Sayın Kalkavan ifade etti, buralardan mezun olanların iş garantisi noktasında, inşallah bu böyle devam eder. Oysa dünyanın hiçbir yerinde her üniversite mezunu işe yerleşir diye bir kural yok. Bütün üniversite mezunlarına iş vermiş hiçbir ülke yok.''
İş piyasasında çok ciddi bir rekabet olduğunu, kendisini geliştiren, bilgiyle donatan, dil bilen, teknoloji kullanan, gündemi takip eden kişilerin her zaman bu rekabette bir adım önde olduklarını anlatan Erdoğan, ''Bizim üniversitelerimizden, üniversite öğrencilerimizden beklentimiz de bu yönde, ama onlar gerçekten aranan insanlar olarak iş buluyorlar'' diye konuştu.
Akademik yıl açılış töreninde konuşan Erdoğan, Türkiye'de bir denizcilik ihtisas üniversitesinin açılmış olmasının, bu üniversitenin kısa zamanda büyük başarılar elde etmesinin, herkesin gurur duyacağı bir gelişme olduğunu belirtti.
Türkiye'de 2008 yılına kadar böyle bir üniversitenin kurulmamış olmasının da ayrıca sorgulanması gereken çok ciddi bir durum olduğuna dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Siz, ilkokuldan itibaren, adeta bir ezber şeklinde 'Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir' tekerlemesini öğreteceksiniz, ama sizin denizcilik üzerine bir üniversiteniz olmayacak. Ben size bunun temel sebebini açıklayayım, on yıllar boyunca, bir yandan 'Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir' tekerlemesi söylenirken, onun hemen yanında bir tekerleme daha vardı, o da 'Türkiye dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülkedir' tekerlemesi. Denizlerin gereği on yıllar boyunca yerine getirilmedi, ama sanal düşmanlar için bu ülkenin kaynakları, enerjisi, umudu heba edildi, gitti. İçerde ve dışarda üretilen sanal düşmanlarla uğraşmaktan, Türkiye, denizlerine, madenlerine, akarsularına, en önemlisi de insanına, insan potansiyeline, gençlerine, çocuklarına, eğitime, yani geleceğe vakit ayıramadı, kaynak ayıramadı. Hükümet olarak bu anlayışı tersine çevirmek, statükoyu kırmak ve ezberleri bozmak için 8 yıldır kararlı bir mücadele veriyoruz.''
Başbakan Erdoğan, Yunanistan'ın yaşadığı ekonomik krize değinerek, ''Bu krizin altında silahlanmaya yatırdığı para çıkıyor. Yıllar yılı ne var ne yok silahlanmaya yatırdı, yatırdı. Kime karşı yatırıyor bu parayı? Malum. Bu para ne işe yaradı, yarıyor mu? Silah teknolojisi, savunma sanayi sürekli değişiyor, gelişiyor. Siz harcadığınız bu paralarla ülkenin geleceğini de karartıyorsunuz. İşte bu sanal düşmanları üretmenin bedeli komşumuzda da bu kadar ağır olmuştur. Aynı yanlışa bizim de düşmememiz gerekir'' diye konuştu.
Eğitime ayrılan pay
Recep Tayyip Erdoğan, ilk kez dönemlerinde 2005 yılından itibaren milli eğitimin bütçeden aldığı payın diğer tüm kalemlerin önüne geçtiğini ifade ederek, daha önce en önemli payın savunmada olduğunu, bunu eğitime kaydırdıklarını anlattı. Erdoğan, 2002 yılında 7,5 milyar lira olan Milli Eğitim bütçesini, bu yıl yüzde 278 oranında bir artışla 28 milyar liranın üzerine çıkardıklarını söyledi.
Türkiye genelinde, 150 bin yeni derslik inşa ettiklerini, Cumhuriyet tarihi boyunca, 79 yılda yapılan, hatta Osmanlı'dan devralınan toplam dersliklerin yaklaşık yarısı kadarını son 8 yılda yaptıklarını ifade eden Erdoğan, yüksek öğretim bütçesinin, 2002 yılında 2,5 milyar lira olarak gerçekleştiğini, bu yıl da bunu 9,5 milyar liraya kadar ulaştırdıklarını belirtti.
"78 üniversite kurduk"
Başbakan Erdoğan, 49'u devlet, 29'u vakıf üniversitesi olmak üzere 78 yeni üniversite kurduklarını, artık Türkiye'nin 81 ilinde üniversite bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Şunu diyebilirsiniz 'Her ile üniversite kurmak bu işi çözmüyor, akademisyenler noktasında ne durumdayız'. Doğrudur biz diyoruz ki biz bir an önce bu işin fiziki adımlarını atalım, bir diğer taraftan da akademisyenleri yetiştirelim. Geçmişte akademisyen yetiştirmede ideolojik yaklaşım süreci vardı. Bundan dolayı ülkede akademisyen de yetiştiremiyorduk. Çünkü patentine bakıyorlardı. Nerede, kimden, nasıl? Bilginin patenti olmaz, bilgi kimde olursa olsun onu almak zorundayız, bunun aksi ihanet olur.''
Akademisyen ihtiyacını karşılamak için başta ABD olmak üzere birçok ülkeye yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmaları için her yıl yaklaşık 1000-1500 öğrenci gönderdiklerini belirten Erdoğan, üniversite öğrencilerinin daha iyi şartlarda eğitimlerine devam etmeleri için burs ve yurt imkanını önemli ölçüde iyileştirdiklerini anlattı.
Erdoğan, 2002 yılında sadece 45 lira olan kredi ve burs miktarını, 200 liraya çıkardıklarını, yemek parası olarak da öğrencilere ayda 120 TL destek verdiklerini belirterek, yüksek lisans yapan öğrencilere de 400, doktora öğrencilerine ise 600 lira burs verdiklerini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''2003 yılından bugüne kadar toplam 60 bin 854 yatak kapasiteli 148 adet yurt ve bloğu yükseköğretimin hizmete sunduk. Sadece İstanbul'da mevcut olan yurtlarımızdaki yatak kapasitesini 11 bin 400'den 15 bin 512'ye yükselttik. Sonuç ortada. İşte şu anda Piri Reis Üniversitesi, yaptığımız tüm bu yatırımların nasıl sevindirici, umut verici bir netice doğurduğunu çok somut şekilde ortaya koyuyor. Buradan mezun olacak öğrencilerin, en az 2 bin, 3 bin dolar maaşla, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada iş bulabileceklerini büyük bir memnuniyetle izliyoruz.
Buradan önemli bir gelişmeyi de hatırlatmakta fayda görüyorum, Avrupa Deniz Emniyeti Ajansı, kısa adıyla EMSA, 2004'ten beri Türkiye'de denizcilik eğitimi üzerine incelemelerde bulunuyordu. Bu noktada tüm eksiklikleri tamamladık ve bu yıl EMSA, Türkiye'nin denizcilik okullarından yetişen elemanların, AB ülkelerine ait gemilerde çalışmasının yolunu açmış oldu.''
Denizler noktasında, sadece eğitim üzerinde durmadıklarını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Şu rakamlara özellikle dikkatlerinizi çekiyorum, 2002 yılına göre, 2009 sonu itibarıyla, liman ve iskelelerimizden yüklenen genel yükte yüzde 64 oranında artış oldu. Konteyner taşımacılığında yine 2002'ye göre yüzde 130'un üzerinde kruvaziyer yolcu miktarında yüzde 346 oranında artış kaydettik. Türk sahipli toplam filo kapasitesine göre Türkiye, 2007 yılında dünyada 19'uncu sırada iken 2008 yılında 17'nci sıraya ve bugün itibarıyla dünyada 16'ncı sıraya yükseldi. 2003 yılında 37 olan tersane sayımız bugün itibarıyla 67'ye ulaştı.''
Pruvanız Neta
Konuşmasını Piri Reis'in, Kitab-ül Bahriye adlı eserine başlarken kullandığı ifadelerle tamamlamak istediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Diyor ki Piri Reis, 'Ey vefalı kişi... Bil ki bu deniz bilimidir ve fevkalade zordur. Piri Reis Üniversitesinin, zoru kolaya çevirdiğini görüyoruz. Hocalarımızın gayret ve fedakarlığı, öğrencilerimizin gözlerindeki umut ışığı, eminim ki bu zor bilim dalını kolaylaştıracak, dünya sularına donanımlı, birikimli, disiplinli Türk denizcilerinin hükmetmesinin yolunu açacaktır.
Bugün, bu tören öncesindeki açılışlarda, amfibi gemimiz ve kuru yük gemimiz için, denizcilerin sık kullandığı bir temenni dile getirildi. Esasen bu temenniyi buradaki öğrencilerimiz hak ediyor. Esasen, bu temenniyi en çok da buradaki öğrencilerimiz hak ediyor. Pruvanız neta, rüzgarınız kolayına olsun. Allah yolunuzu, bahtınızı, rotanızı her daim açık tutsun.''