Bourne'un varoluş yolculuğu

Bugün gösterime giren, yönetmen Paul Greengrass’la oyuncu Matt Damon’u yine buluşturan Bourne serisinin beşinci bölümünde, kaçak ajan Jason Bourne toplumu kontrol etmek isteyen yozlaşmış devlet kurumlarıyla savaşıyor.

Aslı Selçuk

Jason Bourne, belleğini yitirmiş, hiçbir şey anımsamayan, onu ortadan kaldırmak için profesyonel tetikçilerin, katillerin kovaladığı, sürekli kaçan yeni varoluşçu CIA ajanı tiplemesidir. 2001’de yaşamını yitiren casus romanlarının ustası Robert Ludlum’un 1980–90 yıllarında kaleme aldığı üçlemenin ana karakteri Bourne, klasik ajanlara hiç benzemez. Bu üçleme uluslararası büyük bir başarı kazanarak James Bond’un ününü geride bıraktı.

Jason karakterinin herşeyi belirsizlik üstüne kuruludur. O, silah sapkınlığı olmayan, maço olmayan bir aksiyon kahramanıdır. Çevresine alışılmadık bir kara bulut, hüzün yayar bu da onu örselenebilir kılar. Bu kırılgan yapılı ajan aynı zamanda içinde acımasızlığı da barındırır. Şiddete batmıştır, gerektiğinde soğukkanlılıkla adam öldürür, kendisiyle hiç barışık değildir, aydınlık ve karanlık arasında bocalamaktadır. Kim olduğunu açıkça öğrenerek bir an önce aydınlığa ulaşmak istiyordur.

Klasik ajan tiplemelerinin tümüyle karşıtı olan Jason işlediği cinayetlerden pişmandır, onların ağırlığını omuzlarında taşımaktadır. CIA’nın kodamanlarıyla giriştiği bir hesap sonunda Amerikan hükümeti için insan öldürdüğünün ayrımına varır. 11 Eylül’den sonra ülkede artık yasal kabul edilen bu cinayetlerin emirlerini de örgütün içindeki bir grup para kazanmak amacıyla vermektedir. Soğuk Savaş, Irak Savaşı ve 11 Eylül’ün yansımalarını taşıyan Bourne Üçlemesi hükümetin hiç güvenmediği, ortadan kaldırmak istediği bir ajanın ilginç portresini başarıyla çizer. Sezgilerine güvenen, yalnız olmayı seçen Jason’dan, yozlaşmış sistem zamana karşı yarışıp karmaşa yaratmasını istemiştir.

The Bourne Identity’de (Geçmişi Olmayan Adam/ 2002) yönetmen Doug Liman, aksiyonu Soğuk Savaş’ın içine oturtmuştur. Özel efektlere yüklenmeden olayın örgüsünü belgesele yakın, canlı, gerçekçi, etkili bir anlatımla yansıtır. Jason Bourne karakteri için de aksiyon filmlerinin kahramanlarından uzak, onları hiç anımsatmayan Matt Damon seçilir. 11 Eylül’den önce tasarlanan, bir sonraki yaz sezonunda gösterime sokulan, yapım bütçesi 60 milyon dolar olan filmin dünya gişe getirisi 214 milyon dolara ulaşır.

The Bourne Supremacy’de (Medusa Darbesi/ 2004) yapımcılığı üstlenen Doug Liman, yönetimi Bloody Sunday (Kanlı Pazar/1999), United 93 (Uçuş 93/2007) filmlerinin bağımsız anlatıcısı Paul Greengrass’a verir. Sinema, TV ve tiyatro yönetmeni Greengrass’ın gerçekçi, belgesele yakın anlatımı bu paranoya dozu yüksek gerilim–aksiyona çok şey katar. Her casus karakteri bir ikon olarak tanımlayan Greengrass : “Dünya karmaşıklaşınca onlar da görünmezleştiler. Sonunda onları kahraman ve anti kahraman olarak kabaca adlandırdık. İyi kahraman kötüyü yenmek için dürüstçe savaşır, kötüyse her türlü kirli yolu kullanır. Bourne klasik casus romanlarının edebi geleneğini tersyüz ediyor” diyen sinemacı omuz kamerasını, gerilla çekim tekniğini, belgeseli çağrıştıran doğal görüntüleri yeğler. 75 milyon dolar bütçeli filmin dünya getirisi 288.5 milyon dolardır.

Greengrass’ın yönettiği The Bourne Ultimatum’da (Son Ültimatom/ 2007) “Anımsıyorum, herşeyi anımsıyorum” diyen Jason Bourne kimlik arayışının sonuna ulaşır. 110 milyon dolar bütçeli film 442.8 milyon dolar getirir.

Üçleme izleyici tarafından beğenilir çünkü günceli, son yıllardaki politik oluşumları yansıtmaktadır, Bourne serisi ahlaki yönden, etik açıdan kararsız, güvenilmez bir dünyayı betimler. Cumhuriyetçi bir romandan demokrat bir üçleme yaratılır.

Tony Gilroy’un yönettiği dördüncü bölüm The Bourne Legacy (Bourne’un Mirası/ 2012) serinin en zayıf filmidir. Paul Greengrass’ız bir Jason Bourne düşünemeyen Matt Damon bu projede yer almaz. Bütçesi 125 milyon dolar olan filmin gişe getirisi 276.1 milyon dolardır.

Bugün gösterime giren Jason Bourne’da (2016) Paul Greengrass’la Matt Damon yeniden buluşurlar. geçmişini aramayı sürdüren Bourne’un peşini CIA bırakmaz. CIA’nın gizli operasyonlar dosyası Bourne gibi kaçak olan ajan Nicky Parsons (Julia Stiles) tarafından ele geçirilir. Jason’ın sükûnete kavuşmadığını bilen Nicky onunla Atina’da buluşur. Nicky’nin verdiği belgelerden Jason, analist babası Mark Webb’in CIA tarafından öldürüldüğünü öğrenir. Geçmişini giderek anımsamaya başlayan Jason Bourne, gerçek adıyla David Webb, babasının katillerinin peşine düşer.

Matt Damon’la birlikte Tommy Lee Jones, Julia Stiles, Alicia Vikander, Vincent Cassel, temposu hiç düşmeyen, soluk soluğa izlenen bu bu dramatik aksiyonun oyuncu kadrosundalar.