Bosna-Hersek'te genel seçimlere doğru

Bosna-Hersek'te Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi ile Federasyon, Sırp Cumhuriyeti ve 10 kantonun hükümetlerinin belirleneceği 3 Ekimdeki seçimlerden önce yoğun bir propaganda dönemi yaşanıyor.

cumhuriyet.com.tr

Avrupa'nın tam ortasında 1992-1995 yıllarında şiddetli savaş ve acılar yaşayan Bosna-Hersek, silahları susturan Dayton Anlaşması'nın ardından 6. kez seçimlere gidiyor. Ülkedeki karışık siyasi yapı, ekonomik kriz, işsizlik, savaş sırasında göç eden çok sayıda insanın hala topraklarına dönememesi ve savaşın yaralarının aradan geçen 15 yıla rağmen sarılamaması, seçimleri daha önemli hale getiriyor. AB'nin bütün ısrarlarına rağmen geçen dönemde anayasa çalışmalarında mesafe alınamayan Bosna-Hersek'te her şey adeta 3 Ekim sonrasına kilitlenmiş durumda. Seçmenler 3 Ekimde Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleri ile Bosna-Hersek Federasyonu, Sırp Cumhuriyeti ve Federasyona bağlı 10 kantonun hükümetlerini belirleyecek.

Seçimlerde 264 koltuk için 8 bin aday yarışıyor. Adaylardan 19'u Devlet Başkanlığı Konseyi üyeliği hedefiyle seçim çalışmalarını yürütüyor. Üç halkın temsilcilerinden oluşan Konseyin üyeliğine Boşnakların 9, Hırvatların 7 ve Sırpların 3 adayı bulunuyor. Yoğun bir siyasi propagandanın yürütüldüğü seçim çalışmalarında, Boşnaklar arasında siyasi bölünmüşlük ön plana çıkarken, Sırp Cumhuriyeti'ndeki adaylar ''milliyetçi'' söylemlerle ''bağımsızlık'' vadediyor.

Boşnak ve Hırvat partiler, Devlet Başkanlığı Konseyi üyeliği için sadece Federasyon bölgesinde aday gösterebiliyor. Partilerin seçim çalışmaları o nedenle özellikle bu bölgede etkili oluyor. Federasyon bölgesinde yaşayan Sırplar, Sırp adaya, Sırp bölgesinde yaşayan Boşnak ve Hırvatlar ise anayasa gereği Boşnak ve Hırvat adaylara oy veremiyor.
 

Seçime giren siyasi partiler

Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Haris Silayciç ile Hırvat üye Jelyko Komşiç ve Sırp üye Neboyşa Radmanoviç, bu seçimlerde de yarışıyor. ''Bosna-Hersek Partisi' (SBiH) Genel Başkanı Haris Silayciç, ''Her şeyden önce Bosna-Hersek'' sloganıyla kampanya yürütüyor. Bosna-Hersek'in istikrarı, NATO ve AB gibi konularla halkın karşısına çıkan Silayciç, seçim propagandasında daha çok sanatta, sporda, bilimde başarılı kişilerin kendisine verdikleri destekleri bilboardlarda kullanıyor. Türkiye'nin destekleriyle bölgede çok iyi bir barış ve istikrar sağlandığını seçim konuşmalarında vurgulayan Silayciç, kendisine bir kez daha şans tanınması halinde kurulan bu diyalogların daha da geliştirileceğini belirtiyor.

Boşnakları temsil eden en büyük parti konumundaki Bosna-Hersek'in merhum Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç'in kurduğu Demokrat Hareket Partisi (SDA), ''Halk Biliyor'' sloganıyla seçmenden oy istiyor. İzzetbegoviç'in oğlu Bakir İzzetbegoviç'i Devlet Başkanlığı Konseyi için aday gösteren SDA, ciddi bir propaganda çalışması yürütüyor. Bakir İzzetbegoviç, yaptığı açıklamalarda, seçimlerde oy kullananlardan ''akıllı hareket'' beklediğini, seçimleri kazanması halinde hem Devlet Başkanlığı Konseyinde, hem de komşu ülkelerle zayıf olan diyaloğu geliştirmeye çalışacağını ifade ediyor.

İzzetbegoviç, Bosna-Hersek'e Türkiye gibi dost ülkelerin yardımıyla bölgede siyasi ve iktisadi konularda da önemli gelişmeler sağlanabileceğini vurgulayarak, ''Bizim önceliğimiz Bosna-Hersek içindeki diyaloğu sağlamaktır'' görüşünü dile getiriyor. Ekonominin durumuna da sıkça değinen İzzetbegoviç, ülkenin söylendiği gibi ''Avrupa'nın en fakir ülkesi'' olmadığını ifade ederek, AB üyesi olan Bulgaristan ve Romanya'dan ülkesinin ekonomik olarak durumunun daha iyi olduğunu belirtiyor.
 

'Altın Zambak' ödüllü Hırvat üye yeniden aday

''İnsan İçin Devlet'' sloganıyla yarışan Sosyal Demokrat Partisi (SDP), Devlet Başkanlığı Konseyi üyeliğine Konseyin üyesi Jelyko Komşiç'i bir kez daha aday gösteriyor. Komşiç, Bosna savaşı (1992-1995) sırasında ülkenin bağımsızlığı için verdiği mücadele nedeniyle merhum Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç'ten ''Altın Zambak'' ödülü almış kimliğiyle de ön planda bulunuyor. Hırvatların yanı sıra Boşnaklar tarafından da sevilen Komşiç'i, bazı Hırvat politikacılar eleştiriyor. Komşiç'in Devlet Başkanlığında Hırvatları doğrudan temsil etmediğini öne süren bu politikacılar, ''Bosna-Hersek'teki Hırvatların Devlet Başkanlığında iyi bir temsilcilerinin olmadığını'' öne sürüyor. Sırbistan yetkililerini eleştirmesiyle tanınan Komşiç, seçimleri kazandığı takdirde Belgrad'ın Bosna-Hersek'in politikalarına karışmasını engellemeye çalışacağını ve Hırvatistan ile Bosna-Hersek arasındaki deniz sınırı sorununu çözeceğini belirtiyor.

SDP Başkanı Zlatko Lagumdziya da partilerinin Bosna-Hersek'te yaşayan her üç milleti temsil ettiğini vurgulayarak, ''Bosna-Hersek'te yaşayan Sırp, Boşnak ve Hırvatlar olmak üzere üç milleti kabile olarak görüp de Hırvatlar'a Hırvat, Boşnaklar'a Boşnak ve Sırplar'a Sırp temsilci bulmak zorunlu bir şey değildir. Oy verilecek adamın iradesine bakılmalıdır'' şeklinde görüşleri savunuyor.

Medya patronu Radonciç'in 'umutsuzluğu yenelim' sloganı

Bosna-Hersek'in günlük gazetesi ''Dnevni Avaz''ın sahibi ve ''Bosna-Hersek'in Daha İyi Geleceği İçin İşbirliği Partisi''nin (SBB) lideri Fahrudin Radonciç de Devlet Başkanlığı Konseyi üyeliğine aday. Ülkenin dört bir tarafındaki bilboardları kiralayarak seçim propagandasını yürüten, gazetesiyle de diğer adaylar hakkında sürekli aleyhde haberleri işleyen Radonciç, Bosna-Hersek halkından sadece iki yıl için süre istiyor. Seçimleri kazanmaları halinde Bosna-Hersek'i Avrupa'nın en büyük inşaat çalışmalarının yapıldığı yer haline getirecekleri vaadinde bulunan Radonciç, ''İki yıl içinde ülke genelinde ekonominin durumu tersine dönmezse, koltuğu bırakacağı'' sözünü veriyor.

''Umutsuzluğu yenelim'' sloganıyla halkın karşısına çıkan Fahrudin Radonçiç, Boşnaklar arasındaki bölünmenin ülkenin en büyük sorunu olduğuna işaret ederek, ''Ülke ekonomisine önem vermeliyiz. Sırp Cumhuriyeti'nin Başbakanı Milorad Dodik'i Boşnak iktidarının yetersiz çabaları nedeniyle suçlamamalıyız. Dodik ülkenin gelişmesini engelleyemez, önemli olan Boşnakların gayretidir'' şeklinde görüşleri sıkça dile getiriyor.
 

Hırvat partilerin seçim çalışmaları

Federasyon bölgesindeki Orta Bosna ile Hersek bölgesinde ağırlıklı olarak seçim çalışması yürüten Hırvat partilerin de bölünmüşlüğü dikkati çekiyor. Devlet Başkanlığı Konseyi üyeliği için Hırvatların 7 adayı bulunuyor. Hırvat Demokrat Birliği'nin (HDZ) adayı Martin Raguj, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz duruma dikkati çekerek, Boşnaklar ile Sırplar arasında kalıcı barışa ancak Hırvatların aracılığıyla ulaşılacağını ifade ediyor.
Hırvatları temsil eden HDZ 1990 ve HDZ BiH partileri de SDP üyesi olan Jelyko Komşiç'in Devlet Başkanlığında Hırvatların temsilciliğini yapmadığını öne sürüyor. HDZ 1990 lideri Bojo Lyubiç, ülkenin asıl probleminin karışık siyasi yapısı olduğunu söyleyerek, ''Eski Yugoslavya zayıf ekonomisinden dolayı parçalanmadı. Asıl sebep karışık anayasal yapısıydı. Bosna-Hersek'in de bu karışık yapıdan kurtulması gerekiyor'' görüşünü dile getiriyor.
 

Sırp adaylar 'milliyetçi' söylemlerle halktan oy istiyor

Ülke topraklarının yüzde 49'una sahip Bosna Sırp Cumhuriyeti'nde de yoğun bir seçim propagandası yürütülüyor. Kril alfabesinin kullanıldığı bu bölgede, Sırp adayların propaganda için sıkça bilboardları kullandıkları dikkati çekiyor. Sırp Cumhuriyeti Başbakanı Milorad Dodik, bu göreve yeniden aday oldu. Dodik'in genel başkanlığını yaptığı Bağımsız Sosyal Demokratlar Partisi, Devlet Başkanlığı Konseyine ise halen Konseyin üyesi olan Neboyşa Radmanoviç'i gösterdi.

Sırpları temsil eden diğer iki partinin de Devlet Başkanlığı Konseyine adayları bulunuyor, ancak bunların seçilme şanslarının az olduğu belirtiliyor. Dodik ve diğer Sırp adaylar, özellikle ''Bosna-Hersek'ten 'barışçıl' bir şekilde ayrılma söylemlerini'' sıkça dile getiriyor. Bazı Sırp adayların Türkiye'nin bölgede ''üniter bir devlet'' kurmak istediği şeklinde iddialarda bulundukları da dikkati çekiyor.

Bosna-Hersek'te Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi ile Federasyon, Sırp Cumhuriyeti ve 10 kantonun hükümetlerinin belirleneceği 3 Ekim'deki seçimler öncesi siyasi partiler ve adaylar yoğun bir propaganda dönemi geçirirken, Avrupa Birliği yetkilileri ve ülkedeki sivil toplum örgütleri, siyasilere halkın sorunlarına öncelik vermelerini tavsiye ediyor. Siyasi partiler ve adayların etkili bir seçim propagandası yürüttüğü bir dönemde, AB yetkilileri ve ülkedeki çeşitli sivil toplum örgütleri sıkça seslerini yükselterek, siyasilere uyarılarda bulunuyor. Başkent Saraybosna ile Banya Luka kentindeki sivil toplum örgütleri, 3 Ekimde yapılacak genel seçimler öncesi siyasi partilerden, ülkenin işsizlik ve sosyal sorunlarına öncelik vermelerini istiyor.

Genel seçimler nedeniyle siyasi partilerin ve adayların yoğun seçim kampanyası yürüttüklerini ifade eden sivil toplum örgütü temsilcileri, partilerin ülkenin işsizlik ve sosyal sorunlar gibi temel konularına öncelik vermediklerini savunuyor. Seçimlerden önce halka boş sözler verildiğini, hem Bosna-Hersek Federasyonu'nda, hem Sırp Cumhuriyeti'nde kampanyalarını yürüten bazı siyasi partilerin konuyu ''milliyetçiliğe'' çekerek her seçimde olduğu gibi ülkede yaşayan üç halkı birbirine düşürmeye çalıştığı görüşünü dile getiren bazı sivil toplum örgütü temsilcileri, ülkenin genç nüfusunun yüzde 58'inin işsiz olduğuna dikkati çekerek, kampanyalarda bu konuya yer verilmediğini savunuyor. Halkı mutlaka seçimlere katılmaya davet eden temsilciler, ''Her oy kullanan seçmen, kendine, oy vereceği şahsın kim olduğunu, bugüne kadar ülke için ne yaptığını, geçen seçimlerden önce verdiği sözleri yerine getirip getirmediği gibi soruları sormalıdır'' görüşlerini dile getiriyor.
 

AB Yüksek Temsilcisi Inzko, kamudaki 'rüşvet'e dikkati çekiyor

Bosna-Hersek'te görev yapan AB yetkilileri de siyasi partilere, milliyetçi gerginliği yükseltecek söylemler yerine, AB kriterlerine uygun reformlarla ve ülkedeki işsizlik sorununa çözüm üreten politikalarla halkın karşısına çıkmalarını tavsiye ediyor. AB'nin Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko, yabancı yatırımcıları cesaretsizlendiren ve halkı daha da fakirleştiren rüşvet sorununun son dönemlerde daha da arttığına işaret ediyor. ''Rüşvetin kanser gibi toplumun her hücresine girdiğini'' savunan Inzko, seçmenlerin bu durumu dikkate alarak hareket etmesini tavsiye ediyor. AB Bosna-Hersek Heyeti Operasyon Şefi Boris Iaroçevitç ise her partinin siyasi programında mutlaka rüşvetle mücadelenin olması gereğini vurguluyor.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü Bosna-Hersek Başkanı Srcan Blagovçanin de siyasi partiler arasındaki diyaloğun önemini vurgulayarak, rüşvet sorununun çözülmeden hiçbir reformu uygulamanın mümkün olmadığını dile getiriyor. Geçen yıl ekonomisi yüzde 3,2 küçülen, işsizlik oranı yüzde 45'e yaklaşan, yatırımcıların önemli kısmının kamudaki "rüşvetten" şikayet ettiği Bosna-Hersek'te seçmen ise özellikle ülkedeki siyasi istikrarsızlığın bir an önce giderilmesini istiyor. Boşnak seçmenler ise kendilerini temsil eden siyasi partilerin bölünmüşlüğünden ve sürekli birbirlerini eleştiren açıklamalarından rahatsız olduklarını, bu nedenle de seçimde kime oy vermeleri konusunda kararsız olduklarını ifade ediyor.
 

Seçimler öncesi ekonomik yapı

Dünyada yaşanan ekonomik krizin en fazla etkilediği ülkelerden biri olan Bosna-Hersek'te 3 Ekimde yapılacak seçimler öncesi özel şirketlerin ve bazı devlet kuruluşları çalışanlarına maaş ödemede bile sıkıntı yaşanıyor. Ekonomik kriz Bosna-Hersek'te yoğun olarak 2009 yılının ortalarında etkisini hissettirmeye başladı. Krizle birlikte geçen yıl ülkede binlerce şirketin hesapları bloke edildi. Ekim 2008 ayından bu yana yaklaşık 100 bin kişi işini kaybetti. Bu yılın Nisan ayı itibariyle kayıtlı işsiz sayısı 516 bine ulaştı. İşsizliğin yüzde 42,6 olduğu ülkede, bu oran özellikle kırsal kesimdeki kentlerde yüzde 70'lere varıyor. Özellikle halk ve şirketler, banka kredilerini ödemede zorlanıyor. Bosna-Hersek'te, 2010 yılının ilk çeyreğinde bankacılık sektörü, 3 milyon avro civarında zarar etti.

Merkez Bankası, geciken banka kredilerinin banka aktiflerine oranını ise yüzde 7,1 olarak açıkladı. Bu oranın yaklaşık 4 yıl önce yüzde 2,5 olduğunu belirten ekonomistler, mevcut oranın Bosna-Hersek ve burada faaliyet gösteren bankalar için ''tehlike sinyalleri'' anlamına geldiğini savunuyor. Bankaların toplam büyüklüklerinin Mayıs 2010 ayı itibariyle 10,7 milyar avro olduğunu ifade eden ekonomistler, Merkez Bankası başkanının açıkladığı bu oranın, 700 milyon avroya tekabül ettiğini ve bunun ''kötü kredi'' anlamına geldiğini belirterek, bu oranın standartların üzerinde olduğuna işaret etti.

Bankaların en önemli sorununun kredilerin geri ödemelerindeki gecikmelerden kaynaklandığını dile getiren ekonomi uzmanları, ''Bu kredilerin ödenmemesi bu şekilde devam ederse, ülkede bankalar da sıkıntı yaşanabilir. Veya bankalar bu zor durumdan birleşerek kurtulabilir'' şeklinde uyarıda bulunuyor. Uzmanlar, avronun yaşadığı değer kaybının Bosna-Hersek'in dış borcunu baskıladığını da ifade ediyor. Avronun değer kaybıyla birlikte dış borcun yüzde 5 arttığına dikkati çeken uzmanlar, 2010 yılının ilk çeyreğinde dış borcun 2,9 milyar avroya ulaştığı, geçen yıl aynı dönemde bu rakamın 2,12 milyar avro olduğu kaydedildi.

Avro bölgesinde yaşanan sıkıntının Bosna'yı çok etkilediğine işaret eden uzmanlar, ''Ülkedeki işsizlik şu anda resmi rakamlara göre yüzde 42,6 olarak gözüküyor. Bu göstergeler, ülke için ciddi alarm sinyalleri veriyor. Ülkenin önümüzdeki birkaç yılı çok iyi şekilde yönetmesi lazım'' şeklinde görüş dile getirdi. Uzmanlar, seçimler nedeniyle bir süredir ülke ekonomisinin iyice durgunlaştığını ve karar alma mekanizmalarının tamamen seçimler sonrasına endekslendiğini belirterek, ''Seçimlerde istikrar çıkmazsa, ülke ekonomisi çok büyük bir darbe yer'' şeklinde konuştu.

Bosna-Hersek'te Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi ile Federasyon, Sırp Cumhuriyeti ve 10 kantonun hükümetlerinin belirleneceği 3 Ekimdeki seçimler öncesi, ülkedeki karışık siyasi yapı dikkati çekiyor. Bir zamanlar "Avrupa'nın Kudüs"ü olarak adlandırılan, Müslüman'ın, Hristiyan'ın, Musevi'nin birlikte yaşadığı, hiçbir inancın diğerini hor görmediği Bosna-Hersek, eski Yugoslavya'nın dağılmasıyla birlikte kendi kaderini belirlemek amacıyla Şubat-Mart 1992'de referandum yaptı. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandumda halk, bağımsızlık yönünde oy kullandı. Halkın bu kararı üzerine Bosna-Hersek, 5 Nisan 1992 tarihinde bağımsızlığını ilan etti. 6 Nisanda ise ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdı.

Bu karara şiddetle karşı çıkan Bosnalı Sırpların liderleri ile eski Yugoslavya'nın, daha sonra Sırbistan'ın devlet başkanlığını yapan Slobodan Miloşeviç, Bosna'ya karşı şiddetli kıyıma girişti. Bosna-Hersek'te 6 Nisanda başlayan bu kanlı savaş, 3 yılı aşkın süre devam etti. Savaşın bilançosu çok ağır oldu. Kızılhaç örgütünün verilerine göre, savaşta çoğu sivil ve Boşnak olmak üzere 312 bin kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 2 milyon insan, yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı.

Avrupa'da İkinci Dünya Savaşından sonra en ağır katliamların, sistematik tecavüzlerin, soykırımın yapıldığı Bosna-Hersek'teki kanlı savaş, 14 Aralık 1995'de ABD'nin Ohio eyaletindeki Dayton Hava Üssünde imzalanan anlaşmayla son buldu. Anlaşma, Amerikalı diplomat Richard Holbrooke'un girişimleriyle Bosna-Hersek'in merhum Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç, Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan Devlet Başkanı Franyo Tucman tarafından imzalandı.

Anlaşma silahları susturdu, ancak ülkeyi siyasi bir düğümle baş başa bıraktı. 15 yıl öncesine kadar birbirleriyle savaşan 3 etnik yapı, bu anlaşmayla tek bir çatı altında, ülkenin kurucusu olarak görev aldı. Ancak ülkenin 3 kurucu etnik topluluktan oluşması ve kendine özgü siyasi yapılanması, Bosna-Hersek'i dünyanın en karışık idaresinin hüküm sürdüğü devletlerden biri haline getirdi.

Ülke, topraklarının yüzde 49'unu oluşturan Sırp Cumhuriyeti ile yüzde 51'ine sahip Bosna-Hersek Federasyonu ve bir küçük özerk bölgeye (Brçko) bölündü. Anlaşmayla Bosna-Hersek Federasyonu ise kendi başbakanları, parlamento başkanları ve bakanları bulunan 10 kantona ayrıldı. Her birimin siyasi ve ekonomik yapılanması birbirinden farklı hale getirildi.

Bosna-Hersek'in yapısı

Bosna-Hersek'te bütün parlamentoların, başbakanların ve bakanlıkların en üst düzeydeki tepe yönetimini Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi oluşturuyor. Konsey, Boşnak, Sırp ve Hırvat üyelerden oluşuyor. Bu üyeler 8'er ay dönüşümlü olarak konsey başkanı olarak görev yapıyor ve bu görevlerine 4 yıllığına seçiliyor. Konsey üyelerini doğrudan halk seçiyor. Boşnak ve Hırvat temsilcisini federasyonda yaşayanlar, Sırp temsilcisini de Sırp Cumhuriyetinde yaşayanlar seçiyor. Sırp Cumhuriyeti sınırlarında yaşayan Boşnaklar Boşnak temsilciye, federasyonda yaşayan Sırplar da Sırp temsilciye oy veremiyor.

Hükümet

Bosna-Hersek'te Sırp Cumhuriyetinin başbakanlığını Milorad Dodik, federasyonun başbakanlığını Mustafa Müezzinoviç yürütürken, Bosna-Hersek devleti bakanlar kurulu başkanı ve başbakan olarak Nikola Şpiriç (Sırp) görev yapıyor. Bosna-Hersek'te hükümet ise kendi arasında üçe ayrılmış durumda. Federasyon, devlet ve Sırp Cumhuriyeti'nin kendine özgü hükümeti ve bakanları bulunuyor. Tüm ülkeyi kapsayan Bosna-Hersek hükümeti 9 bakandan oluşuyor ve bu bakanlıklar etnik topluluklar arasında eşit paylaştırılmış durumda.
 

Meclis

Bosna-Hersek parlamentosu, "Bosna-Hersek Milletler Meclisi" ve "Temsilcilikler Meclisi" olmak üzere iki kanattan oluşuyor. Birinci meclis 5 Boşnak, 5 Sırp ve 5 Hırvat olmak üzere 15 delegeden oluşuyor. Bunlardan 5'i Sırp Cumhuriyeti'nden, 10'u federasyondan seçiliyor. Delegeleri Milletler Meclisi ve Sırp Cumhuriyeti parlamentosu seçiyor. Milletler Meclisi, daha önce Temsilcilikler Meclisinde kabul edilen bir kararı veto etme yetkisine sahip. Bu parlamentonun başkanlığını da Sırp, Hırvat ve Boşnak olmak üzere 3 kişi yürütüyor.

Temsilcilikler Meclisi ise 42 delegeden oluşuyor. Bu parlamenterlerin 28'i federasyondan, 14'ü Sırp Cumhuriyeti'nden seçiliyor. Bir kararın bu meclisten geçmesi için en az üçte iki çoğunluk gerekiyor. Ayrıca iki etnik topluluktan delege sayısının yarısının oylamada bulunması gerekiyor. Temsilcilikler Meclisinin başında bir başkan ile iki yardımcısı bulunuyor. Bu üç kişi de farklı etnik topluluklardan oluşuyor.
 

Kantonlar

Bosna-Hersek Federasyonu'nda 10 kanton bulunuyor ve bu kantonların kendilerine ait başbakanları, hükümetleri, parlamentoları ve bakanları var. Yerel olarak alınması gereken bir karar, kantonun onayını gerektiriyor, kantonun onaylamadığı bir kararı hükümetin veya devlet erkinin onaylama yetkisi bulunmuyor.
 

Bosna Sırp Cumhuriyeti

Bosna-Hersek'te 1990'lı yıllarda yapılan sayımda ülke nüfusunun yüzde 37'sini oluşturan Sırplar, Dayton Anlaşmasıyla ülke topraklarının yüzde 49'unda, Sırp Cumhuriyeti'nde egemenliklerini sürdürüyor. Kendi başbakanları, bakanları, parlamentoları, cumhuriyet bayrakları olan Sırplar, Banya Luka'yı başkent olarak kullanıyor. Daha önce Boşnak ve Hırvat nüfusunun daha fazla olduğu bölgenin şu andaki demografik yapısı tamamen Sırplar lehine değişmiş durumda olması dikkati çekiyor. Bosna Sırp Cumhuriyeti Başbakanı Milorad Dodik'in, "ülkeden ayrılmak için referandum yapacağı" yönünde sıkça açıklamalarda bulunması, Bosna-Hersek'te ve uluslararası toplumda ciddi rahatsızlık yaratıyor. Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin Sırbistan sınırında 12 kilometrekarelik alana sahip Brçko bölgesi ise halen Birleşmiş Milletler tarafından özerk olarak idare ediliyor.
 

Yüksek temsilci

Bosna-Hersek'teki bu siyasi yapının en üst noktasında Avrupa Birliği tarafından atanan yüksek temsilci görev yapıyor. Halen bu görevi Valentin Inzko yürütüyor. Geniş yetkilerle donatılmış yüksek temsilci, Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleri başta olmak üzere bütün idarecileri görevden alma yetkisini elinde bulunduruyor.

Karar mekanizması çok zor işliyor

Bosna-Hersek'in bu yapısı en çok karar alma mekanizmasının işleyişini geciktiriyor. Parlamentodan basit bir karar çıkarma işlemi bile aylar sürüyor, çünkü bir karar alındığı zaman hem Boşnakların hem Sırpların hem de Hırvatların onayı gerekiyor. Bir etnik topluluğun onay vermediği kararın parlamentodan çıkması ise mümkün olmuyor. Kimi zaman iki ayrı ülke gibi davranan Sırp Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Federasyonu'nda 3 Başkanlık Konseyi üyesi, 13 hükümet, 10 kanton, 16 parlamento ve 100'ü aşkın bakanla, hızlı işleyen bir karar mekanizmasına sahip olmak imkansız hale geliyor. Son yıllarda ülkedeki bu karışık siyasi yapının sadeleştirilmesi, başta AB ve ABD olmak üzere çeşitli ülkelerce isteniyor. Ancak bu yapının değişmesine Sırplar ve Hırvatlar karşı çıkıyor. Yapı değişirse ülkede söz haklarının azalacağı kaygısı taşıyan Sırplar ve Hırvatlar, mevcut yapıyla devleti devam ettirmeyi amaçlıyor. Bu da her geçen gün ülkeyi daha zor duruma sokuyor. Ülkede 3 Ekimdeki seçimlerin ardından, AB yetkililerinin baskısıyla bu siyasi karışıklığa son verecek ciddi bir anayasa çalışması yapılması hedefleniyor.