'Boşluktan hiçbir şey doğmaz'

'Suları Islatan Mecnun' şiir kitabı ile 'Tarihten Mekâna Türk Halk Şiiri' adlı inceleme kitabı karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, Metin Turan'ın şiirlerinin halk şiirinin özelliklerini ne ölçüde taşıdığına dair izlere ulaşmak mümkün hale geliyor.

cumhuriyet.com.tr

Kültür, kimlik, folklor alanındaki araştırma ve incelemeleri, şiirleri, dergicilik alanındaki çalışmaları ile çok yönlü bir sanatçı olan, “Bu çağın acısını tadan, kahrolası savaşlar içerisinde yitip giden insanlık değerlerinin bir bir yeniden yeşertilmesi için yapılması gerekenlerin ozanca bir duyarlılıkla dile getirilmesi, bütün insanlığın ereği olmalıdır. (…)”2 (s.162) diyen Metin Turan, gerek şiirleri gerekse çok sayıdaki inceleme ve araştırma kitapları ile bu ereği gerçekleştirmek yönünde yoğun çaba harcamakta.

2004 yılı Ruşen Hakkı Şiir Birincilik Ödülü’ne değer görülen, çeşitli dillere çevrilen “Suları Islatan Mecnun”1 adlı şiir kitabı dokuzuncu baskıya ulaşır. Bu kitapta aşk görünen izlek olsa da toplumsal çelişkiler ve yozlaşmalar, insanların doğaya verdiği geri dönüşümsüz zararlar, ülke sorunları, tarihsel acılar okuyucuyu düşünmeye yönelten sorgulayıcı bir biçemle sunulur: “ülkem alkışla uğurladığı canlarıyla ayakta / ülkem genç ölüleriyle yasta”1 (s.19). Karakol avluları, gözaltılar, ölüm oruçları, yasaklar… “hangi istasyona uğrasam yanlış makastayım / hangi kavşağa varsam sola dönüş yok ”1 (s. 22). Yere atılan izmarit, betonlaşan doğa, ev-araba taksitleri, erken emeklilik. Yaşama dair her şey yer alır şiirlerde. En çok da aşk ile bağdaştırılır yaşam. Her taşın altından aşk çıkar, her aşkın altından bir taş: “beni diyarbakır gibi düşün sevdiğim / cezalı bir şairin surlara asılması gibi” 1 (s. 22). Oysa bu ülkede aşk “salyasümük spikerler ağzında / sekiz sütuna manşet haber”1dir (s. 21). Dışarıda da içeride de yasaktır: “bütün kışla duvarlarını yıkmak / mektupları görülmemiştir diye okumak örneğin” 1 (s. 32).

“Suları Islatan Mecnun” ile “Tarihten Mekâna Türk Halk Şiiri”2 adlı inceleme kitabı karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, Metin Turan’ın şiirlerinin halk şiirinin özelliklerini ne ölçüde taşıdığına dair izlere ulaşmak mümkün olur. Kişilerin ilgi alanları, yaşama hangi noktadan baktıkları, kültürlenme süreçleri ortaya koydukları yapıtları etkiler. Louvre Müzesi’nde gezerken klasik resimleri görünce Picasso şöyle der: “Bir ressamın daima Annesi ve Babası (özlerin dışında) vardır. Boşluktan, hiçbir şey doğmaz. Ben de bütün buradakilerin çocuğuyum.”3 (s.10). Her sanat dalı için çıkarım yapılabilecek bir düşüncedir, boşluktan hiçbir şeyin doğmayacağı. Öğrenme, etkilenme, esinlenme. Resim, müzik ya da şiir. Taklitçi olmadan yeniden üretebilme. Metin Turan da “Suları Islatan Mecnun” adlı kitabında bir şiirle anlatır kendisini, ustalarını, esin kaynaklarını: “nasıl da inkâr gelir tarih yazıcılar / yanlış bir karacaoğlanım kendi ülkemde / mülteci bir emrah / dağlarımın koyaklarında yabanıl köroğlu / benim ülkemde aşk büyükkent mağlubu bilbord.”1 (s. 21).

TARİHSEL İŞLEV

“Tarihten Mekâna Türk Halk Şiiri” halk şairlerinin hayatlarına dair ayrıntılara ve şiirlerinden örneklere yer verir. Tek tek şairler ele alınarak halk şairlerinin yaşadıkları dönemde üstlendikleri toplumsal ve kültürel işlevler yanında, dizelerinde saklı duran olaylardan hareketle o dönemlerin kavranmasındaki tarihsel işlevleri de irdelenir. “(…) bir halk sanatçısı ve kahramanı olarak ozanın sosyal varlığını anlamak yanında; merkezle taşra, egemen olanla egemen kılınan arasındaki ilişkileri görmek bakımından da belirgin ipuçları elde ederiz. (…)”2 (s. 58) diyen yazar, yaşam biçiminin ve kültürel coğrafyanın anlaşılmasında, halkın gerçek tarihinin yazılmasında halk şiirinin katkısını imler. Halk şiirinin özellikleri açımlanırken özellikle toplumsal reformlarda halk şairlerinin işlevleri anlatılır. “(…) halk şairlerinin hayatlarıyla ilgili monografik bilgilerin söylencelerle süslü olması ve bunların ancak akademik ciddiyetle; bu ciddiyeti sanatsal kılacak üslupla ele alınması durumunda derinleştirecek çalışmalara gereksinim büyüktür.(…)”2 (s. 64). Metin Turan, halk şairlerine dair araştırma ve inceleme çalışmaları ile tespit ettiği bu sorunun giderilmesi yönünde çaba harcar ve “kültür haritası” 2 nın (s. 64) ayrıntılarını öğrenmemize yardımcı olur.

Halk şiirinin özellikleri açısından incelendiğinde, biçimsel olarak dörtlüklerden oluşmaz Metin Turan’ın şiirleri. Uyakların kullanılış biçimi de halk şiirlerinden farklıdır. Geçmişin izlerinde yürüse de yüzü geleceğe dönüktür şairin. “Çağı kavramak kadar, çağdaş olanı da özümsemek çabasıdır sanatçının toplumsal işlevini derinleştiren” 2 der (s.170). Geride kalan yollar için ayrı bir gözü vardır sanki. Bu da tabii ki araştırmaya, okumaya ve bu konularda yazılar yazmaya dayanır. Bu noktada halk şairlerinden ayrılır. “Çünkü, halk şairlerinin çok önemli bir bölümü hayatlarını gezginlikle, sanatlarını da kitabi olmaktan çok bu gezgin hayatın birikimiyle zenginleştirmişlerdir.(…)” 2 (s. 65). Metin Turan’ın kitabi birikimin yanında gezginliğe dayanan birikimi de vardır. Bu birikimlerin sağladığı yaşamı yorumlamaya dair geniş bakış açısı, esneklik, incelik ve farklılıklar şiirlerine yansır. “seni öptükçe bir ankara ıslanıyor / mevsimini değiştiriyor ağustos / istanbul fırtınaya tutuluyor / (…)”1 (s. 10). Erzurum’dan Edirne’ye, Diyarbakır’dan Kapıkule’ye… Amasra’dan Isparta’ya, Karaağaç’a.. Türkiye’nin farklı farklı yerleri ve buraların kendine has özellikleri yer alır şiirlerde. Amasra denilince, burayı Bakacak Tepesi’nden izlerken Fatih Sultan Mehmet’in gördüğü manzara karşısında hayranlığını belirtmek için söylediği “çeşm-i cihan” sözü söylenmeden geçilmez. “deniz ki rengini almış dağdan, / dağ ki kokusunu denizden / ve bil ki çeşm-i cihandasın, / gecedir, lacivert bir gül hükmündedir aşk / sırrını vermekten korkma, / amasra bütün çılgınlığı ile bizden.”1 (s. 54). Edirne denilince, Mimar Sinan ve Selimiye’den bahseder. Isparta’nın gülü, Emirdağ’ın türküsü. Buram buram Türkiye tüter şiirlerinde. Dünü ile bugünü ile. Tarihsel, kültürel, sosyal, ekonomik, coğrafik özellikleri ile. “(…) / Çifte bedestenli koca Kayseri / Erciyes karşısında yaman görünür.”2 (s. 61) der Dadaloğlu da…

“Kuşkusuz halk şiirinin gücünü oluşturan en önemli nedenlerden biri, konuşulan dille söyleniyor olmasıdır. Halk ozanı bir üst dil yaratma kaygısında değildir.(…)”2 (s. 22). Metin Turan için de aynı şeyi söylemek mümkün. “(…) / saç-başa kavga edenlerden korkup / elele tutuşanları gözetliyor devriye” 1 (s. 17). Halk şiirlerinde boyun, gerdan, saç, göğüs, zülüf, el, gül, gönül, göz, söz, yüz gibi sözcükler sık kullanılır. Metin Turan da sevgiyi, özlemi, ayrılığı, acıyı anlatırken ya da betimlemeler yaparken bu izlekleri tercih eder. “ve deyin ki ben bir su idim / çağlayandım, ellerinin ateşine yanmış gül idim (…)”1 (s. 30). Saçlara dokunmak, gözlerin karası, eşiğine varmak, dağlamak, efkârlanmak, gurbet, memleket...“(...)/ gözlerinin karasında uçmuşum sonsuzluğa/ günleri çalınmış azap ortağıyım/ suları ıslatan mecnun”1 (s. 39).

ÇAĞININ TANIĞI

Metin Turan, yaşadığı dönemin ekonomik, sosyal, siyasal koşullarını şiirlerine yansıttıkları için halk şairlerini “çağının tanığı”2 (s. 58) olarak nitelendirir. Halk şiirine gecekondu, apartman, kapıcı gibi kentsel temaların Âşık Veysel’le girdiğini söyleyen şairin kendisi de kentsel temaları şiirlerinde kullanır. Piyango biletinden tarihi eser kaçakçılığına kadar türlü türlü yollarla zengin olma çabalarına; eğitim sistemin sorunlarından, hortumlanmış bankalara... Toplumsal, ekonomik, sosyal ve siyasal koşulları şiirlerine yansıtırken eleştirel bir dille bu konulara değinir: “aklın darası çökmüş kalbin durağı yok”1 (s. 15). Doğanın kirliliği ve yok edilişi, ailenin çözülüşü, yalanın erdem oluşu, her işin fallara kalışı. “ormanı en çok marangozlar seviyor”1 (s. 16). Akıldan çok unvan, sevmekten çok korkmak, her şeyden çok para… “kim dinlese sırtımı ateşli bir hastalıktan sözediyor / sevgi yetimi bir ülkenin çocuğu olduğumu unutup / ilaç firmalarını zenginleştiriyor”1 (s. 18). Yaşadığı dönemin kültürel özelliklerini, yaşam biçimini, toplumsal değerlerini, ekonomik yapısını şiirlerinin içine yerleştirerek döneminin tanıklığını yapan şair, bu özelliklerin geleceğe taşınmasında rol alıyor. ■

1 Turan, Metin. “Suları Islatan Mecnun”. 10. Basım, Ürün Yayınları, Yayınları, Ankara, 2012.

2 Turan, Metin. “Tarihten Mekâna Türk Halk Şiiri”. Ürün Yayınları, Ankara, 2008.

3 Hüküm, Uğur. “ ‘Picasso ve Ustaları’ nın Önlenemez Başarısı”. Cumhuriyet Hafta Sonu 14.02.2009.