Boşanmış ailelerde kızlar daha erken âdet görmeye başlıyor

Babanın yaydığı koku kızların davranışını etkileyebiliyor. Hayvanlar dünyasındaki, davranışları değiştiren feromen kimyasallarına sahip erkekler de, kokularıyla kızların üzerinde etki sahibi...

Cumhuriyet/Bilim Teknik

Babalarla kızları arasındaki ilişkiyi ve babanın yokluğunun kızlarında yarattığı ters etkileri öncelikle inceleyen ve gözler önüne seren bilim insanı, Arizona Üniversitesi evrimsel gelişim ruhbilimcilerinden Bruce J. Ellis’dir. Ellis, çocuğun gelişiminde çevrenin biçimlendirici bir rol oynayıp oynamadığı merak ediyordu. Bunu anlamada Darwin’in doğal seçilim kuramının bir yardımı olup olmayacağını anlamaya çalışıyordu.

Çocukluğun ilk evrelerinde yaşanan deneyimlerin, gelecekte eş seçimini etkileyebileceği gibi ilginç bir görüşten yola çıkan Ellis, babalarla ilgili araştırmasına 1991 yılında başladı. Küçük yaşlarda yaşanan deneyimler, görünürde kızların daha sonraki cinsel davranışlarını “belirlemekteydi”, oysa erkekler farklı bir strateji izlediklerinden böyle bir etki söz konusu değildi. Ellis çalışmalarını sürdürdükçe kız çocuklarıyla babaları arasında güçlü bir bağ olduğu da açıklığa kavuştu.

Gelgelelim, Ellis, kızlarda görülen etkilerin babanın davranışından kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorusuna kesin bir yanıt getiremiyordu. Ergenlik döneminde kız çocuklar anababalarından aldıkları belirli genler yüzünden çekinceli cinsel davranışlar sergiliyor olabilirlerdi, ya da kızlardaki değişiklikler ailedeki başka bir unsurdan kaynaklanabilirdi. Ellis bu durumu aydınlığa kavuşturmak için yeni bir yol denedi. Boşanmış ve aralarında beş yaş fark olan iki çocuklu aileleri ele aldı. Bu ailelerde büyük çocuğun anababasıyla geçirdiği süre küçük çocuğa kıyasla beş yıl daha uzun olduğuna göre, babanın yokluğunun küçük çocuğu daha çok etkilemesi gerekirdi. Dahası, bu durumda her iki çocuk için aynı koşullar geçerli olduğundan genlerin ya da aile çevresinin sonuçları etkilemesi de söz konusu olamazdı.

Araştırmaya iki kız çocuklu aileler katıldı. Kimilerinde anababa boşanmış, kimilerinde boşanmamıştı (denetim grubu). Ellis’in yanıtlamaya çalıştığı iki soru vardı: Kız çocukların ilk âdet görme yaşı babanın evde geçirdiği süreden etkilenmekte miydi? Bu yaş babanın davranış biçimine göre değişebilir miydi? İkinci soru sonradan eklendi, çünkü geçmişinde şiddet, bunalım, uyuşturucu, hapis gibi birtakım deneyimleri olan babalar çocukların gelişimini etkileyebilirdi.

KUŞKULAR DOĞRULANIYOR

Sonuçta Ellis’in kuşkuları doğrulandı. Boşanmış ailelerde küçük kızlar büyüklere kıyasla 11 ay daha önce âdet görmeye başlıyorlardı-ancak bu durum yalnızca babaların kötü davranışlar sergilediği aileler için geçerliydi. Ellis çocukluğun ilk ve orta evrelerinde babadan gerek fiziksel, gerekse ruhsal açıdan uzak kalmanın, çocuğun cinsel gelişiminde değişime yol açan “yaşamı dönüştürücü temel bir unsur” olabileceği sonucuna vardı. Daha sonraki çalışmalarda Ellis, babalarından daha yakın bir ilgi gören kızların çekince düzeyi en düşük cinsel davranış biçimleri sergilediklerine de tanık oldu.

Peki, babaların kızları üzerindeki bu etki tam olarak nasıl oluşuyor? İnanılması güç, ancak bir o denli de olası bir açıklama, babanın yaydığı kokunun kızların davranışını etkileyebileceği yönünde.

Çeşitli hayvan türleri çevrelerine başkaları tarafından algılanan ve davranışlarında değişime yol açan feromon adlı kimyasallar yayar. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar kimi türlerde, aralarında bir bağlantı olmayan erkeklerden yayılan feromonların ergenlik dönemi gelişimini hızlandırdığı yönünde birtakım kanıtlar sunarken, kimi bulgular da babadan yayılan feromonların bu süreci yavaşlatabileceğine işaret ediyor. Bu konuda henüz kesin bir kanıt yok, ama insanlar için de aynı şeyin geçerli olması durumunda, babanın varlığının ya da yokluğunun kızlarını nasıl etkilediği konusu feromonlarla açıklanabilir.

Babaların erkek çocuklarını nasıl etkiledikleri konusuna gelince- Ellis bu konuda henüz bir bilgimiz olmadığına, ancak babaların oğulları üzerinde yarışmacı duyguları körüklemek ve büyüyüp aileyi terk ettiklerinde başarıya ulaşmaları yönünde yüreklendirmek gibi çok daha farklı bir etki yaratabileceklerine dikkat çekiyor.

Rita Urgan, Scientific American Online/1 Mayıs 2014