Boğaziçililer Erdoğan'a yazdıkları açık mektubu değerlendirdi: Direnişin kimleri ne kadar korkuttuğunu gösteriyor

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerini hedef alan açıklamalarının ardından, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri bir mektup yayınladı. Boğaziçili öğrenci, “Erdoğan’ın neden istifa etmediğinin arka planı düşününce gayet açık... Kaybedilmek istenmeyen koltuklar ve güçler...” dedi.

Gizay Çelik

Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım rektör Melih Bulu’nun atanmasına tepki gösteren öğrenciler, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla hedef alındı. “Günlerdir bizleri aracı kanallarla hedef gösteren 12’nci Cumhurbaşkanına Açık Mektubumuzdur” başlığıyla yayınladıkları metinle öğrenciler, Erdoğan’ın “Yürekleri yetse Cumhurbaşkanı da istifa etmelidir diyecekler” ifadelerine yanıt vererek eylemlerinin nedenlerini ve taleplerini sıraladı.

"Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz" hatırlatması yapılan mektuba ilişkin Cumhuriyet.com.tr’nin sorularını yanıtlayan öğrenciler, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle İletişim ve Hukuk fakültelerinin kurulmasını, özgür ve özerk akademi ortamına saldırı olarak nitelendirerek Boğaziçi’nin kontrol altına alınmasına izin vermeyeceklerini dile getirdi.

Mektubunuzda, Türkiye’de yaşanan önemli dönemeçlere rağmen Erdoğan’ın istifa etmediğinin altını çizdiniz. Sizce Erdoğan neden istifa etmiyor?

İktidar çok uzun zamandır siyasal İslamcı anlayışla yönetiliyor ve Cumhurbaşkanı da bu siyasal anlayışın temsilcisi diyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi şu yanıtı verdi:

”Manipülasyon, medya ve yargının yanlılaştırılması ile ayrıştırmacı politikalarla antidemokratik bir ülke olmaya doğru gidiyoruz ve bu ülkede gücün kimde olduğu her zaman belli. Erdoğan’ın neden istifa etmediğinin arka planı düşününce gayet açık... Kaybedilmek istenmeyen koltuklar ve güçler... Kayyumlar, köklü üniversiteleri fethetmek için açılan fakülteler, üniversitelere dayatılan homofobik ve cinsiyetçi uygulamalar ‘BÜLGBTI+’ın kapatılması gibi’, üniversitelerin özerkliğinin baltalanmaya çalışılması, tüm bunlar bu güce ve siyasal anlayışa muhalefet edebilecek kesimlerin seslerinin bastırılması için panikle atılmış adımlar. Şu noktada bizim cumhurbaşkanıyla bir işimiz yok, zira yapılan tüm bu saldırgan ataklar bize direnişimizin kimleri ne kadar korkuttuğunu gösteriyor. Üniversitemize, tüm üniversitelere yapılan saldırılar ne boyuta gelirse gelsin bizim direnişimiz devam edecek. Hiçbir haksızlık karşısında boyun eğmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz.”

“YALNIZLAŞMASININ FARKINDA”

“Öncelikle, kendisini koruyan dokunulmazlık kalkanı gidince faili olduğu birçok olayla yargılanacak olmaktan çekiniyor” ifadesini kullanan başka bir Boğaziçili, “Yarattığı kaotik ortamlardan bir şekilde kendisine pay çıkararak kurtarmayı başarabilse de artık durumun ciddiyetinin ve yalnızlaşmasının farkında. Bu nedenle daha da saldırganlaşarak, kutuplaşmalar yaratarak kendi iktidarını pekiştirmeye çalışıyor. Tabii burada çok önemli bir faktör de iktidarı süresince, rantlarla ve sadakat sistemleriyle yandaşları çeşitli devlet kadrolarına geldi, halkın alım gücü düşerken birkaç maaş alan zengin sınıfı ortaya çıktı ve doğal olarak bunu kaybetmek istemiyor. Kendine sorgulamayan, araştırmayan, üretmeyen ve ses çıkaramayan bir nesil istemesinin ve bizi sürekli hedef göstermesinin sebebi tabii ki iktidarda kalamama korkusudur” yanıtını verdi.

KAYNAĞI BELİRTİLMEMİŞ

TÜRGEV’in görüşme talebine ilişkin süreç nasıl işlediğini ve öğrencilerde bu durumun nasıl karşılandığını sorduğumuz öğrenciler şunları anlattı:

“Kendisine TÜRGEV tarafından ulaşıldığını belirten bir Boğaziçi öğrencisinden bu haberi aldık. Kaynağı belirtilmemiş bir haber olarak bize sunuldu. Davette “öğrencilerin” gitmesi gerektiğinin belirtilmesi ve davetin resmi bir davet olmaması üzerine, bu teklifin çok riskli olduğuna karar verdik ve bir bildiri yayınlayarak hiçbir öğrencinin orada bulunmaması gerektiğini belirttik. Ek olarak, bu davetin kabulü bizi uzlaşma talebinde bulunuyormuş gibi gösterecekti. Biz direnişimizin en başından beri taleplerimizi açık bir şekilde belirttik, uzlaşma gibi bir gayemiz yoktu ve yok.”

Bir diğer Boğaziçi Üniversitesi ise konuyla ilgili, “Biz TÜRGEV’in bizimle görüşme taleplerinin ne amaç taşıdığını anlamıştık zaten. Erdoğan medyaya bizim hakkımızda “Onlarla ne görüşeceğim, onlar öğrenci değil ki; bir grup provokatör” şeklinde demeçler verip bizi terörist olmakla yaftalarken, kimi temsil ettiği belli olan TÜRGEV bize ulaşmaya çalıştı. TÜRGEV ile görüşmeye öğrenciler olarak sıcak bakmadık çünkü böyle bir görüşme gerçekleşseydi bir aydır süregelen direnişimizi yayınlamayan yandaş medya tarafından sözlerimiz çarptırılacak ve medyada bizlere karşı algı oluşturulmaya çalışılacaktı. Biz öğrenciler olarak buna izin vermedik. Barışçıl protestolarımıza devam ediyoruz, edeceğiz. Bizimle görüşmek isteyenleri, açık mektubumuzda da belirttiğimiz gibi, aracısız, hilesiz ve herkese açık bir şekilde görüşmeye davet ediyoruz” açıklamasında bulundu.

KAYYIMLAR İSTİFA EDENE KADAR SÜRECEK

Kayyım rektör Bulu istifa ederse ya da Erdoğan’ın atadığı bir isim yerine seçilmiş rektör göreve başlarsa öğrenciler için sorun çözülmüş mü olacak? sorusuna Boğaziçili bir öğrenci şu yanıtı verdi:

“Bunun gerçekleşmesi durumunda büyük bir şey başardığımızı herkese göstermiş olacağız, bu eylemimizin ana amacı denilebilir. Bunun olacağına da inanıyoruz, fakat şu an bir numaralı önceliğimiz bağımsız sanat sergisinde ve Kadıköy eyleminde alınan gözaltı ve tutuklamaların serbest bırakılması. Sorunumuz değil de sorunlarımız demek daha doğru olur çünkü biz direnişe devam ettikçe karşıdan daha saldırgan hamleler geliyor, haliyle sorunlarımız büyüdükçe büyüyor ama biz aşağı bakmamaya ve direnmeye devam edeceğiz. Kayyumlar gidecek, biz kalacağız.”

Başta Melih Bulu ve diğer üniversitelerdeki tüm kayyımlar gitmeden protestoların bitmeyeceğini dile getiren başka bir Boğaziçili öğrencisi ise, “Bu sorun, sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin değil hayatın her alanında antidemokratik engeller, tepeden inme kararlar ve çeşitli usulsüzlüklerle karşılaşmak zorunda kalmış; fikir ve ifade özgürlüğü olmayan bir ülkede kendisine konuşacak alan ve fırsat tanınmamış herkesin sorunudur” dedi.

“AMAÇ ZOMBİ ÜNİVERSİTE YARATMAK”

Gece yarısı yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle İletişim ve Hukuk Fakülteleri'nin açılmasını nasıl değerlendirdiklerine ilişkin  soruya cevap veren Boğaziçili öğrenci, “Başından beri söylediğimiz gibi Bulu’nun atanması “yasal” fakat meşru değil. Kendisi şu an bizim deyimimizle kayyumluk binasına gelip akşama kadar oturup gidiyor, koltuğundan canlı yayınlara bağlanıp yalanlar söylüyor. Bizim gözümüzde bir meşruiyeti yok. Kendisi yardımcı ve danışman da bulamıyor, akademisyenlerimiz reddediyorlar. Cumhurbaşkanı da okulumuzun geleneklerini hiçe sayarak kayyım fakülteler açtı. Bu kararın altındaki amaç okulumuzu içten ele geçirmek, bizi köklerimize ve geleneklerimize yabancılaştırarak zombi üniversite haline getirmek. Tabii Bulu’ya danışman ve yardımcı da bu fakültelere yığdıkları akademisyenler arasından atanacak. Bu kararnamenin asla iyi amaçlar taşımadığını, neye reaksiyon olarak çıkarıldığını çok iyi biliyoruz. Okulumuzun içinin boşaltılmasına ve zombi üniversite haline getirilmesine göz yummayacağız” dedi.

BULU’YLA ÇALIŞMAYI KİMSE KABUL ETMEDİĞİ İÇİN...

Boğaziçili diğer öğrenci, “Kayyum Melih Bulu’nun, üniversite bileşenleri içinde kendisine sempati duyan ve onunla çalışmayı kabul eden bir akademik kadro bulamaması üzerine yine bir gece yarısı kararnamesiyle Cumhurbaşkanlığı tarafından okulumuza kayyum fakülte atandığını öğrendik. Kayyum Melih Bulu’ya gelen bu saray desteğinin sonuna kadar karşısındayız. Okulumuzun 158 yıllık kültürüne ve akademik değerlerine gece yarısı kararnameleriyle kayyum rektör ve fakülteler atanarak zarar verilmesine, özgür ve özerk akademik ortamımızın kontrol altına alınmasına izin vermeyeceğiz” yanıtını verdi.

Not: Son yaşanan olaylar nedeniyle, öğrencilerin hak ihlaline yol açmamak için isimleri saklı tutulmuştur.