Boğaziçi eylemleri 100. gününde: ‘Şiddete ve fişlenmeye rağmen’

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ne Melih Bulu'yu atamasıyla başlayan eylemler 100. gününde. Cumhuriyet'e konuşan Boğaziçililer, yaşadıklarını ve izleyecekleri yol haritasını anlattı.

Bilal Çelik

Boğaziçi eylemleri 100. gününde. Türkiye’nin en saygın üniversitelerinden Boğaziçi’ne AKP’li Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasıyla başlayan eylemler, öğrenci ve akademisyenlerin protestolarıyla devam ediyor.


Cumhuriyet'e konuşan Boğaziçililer, “Süreç boyu defalarca direkt ve endirekt şiddete maruz kaldık; arkadaşlarımız, mücadeleye destek olan dostlarımız darp edilerek gözaltına alındı, tutuklandı, tehdit edildi, iktidar odakları tarafından hedef gösterildi diyerek yaşananları aktardı ve mücadelelerine devam edeceklerini ifade etti.

'KİMSEYİ DIŞARIDA BIRAKMIYORUZ'

Sosyoloji bölümü yüksek lisans öğrencisi Akanda Taştekin, antidemokratik uygulamalara sadece üniversitede değil, hiçbir alanda sessiz kalmayacaklarını ifade etti. Süreç boyunca şiddete, hedef gösterilmeye ve fişlenmeye maruz kaldıklarını aktaran Taştekin, şöyle konuştu:

“13 Nisan tarihi itibarıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Melih Bulu ve tüm kayyımlara yönelik direnişimiz yüzüncü gününü doldurmuş durumda. Uzun soluklu ve zorlu bir süreçten geçiyoruz ama kimsenin vazgeçmeye niyeti yok. Ben bu kararlılığın kendisinin mücadelemizi diri tuttuğuna inanıyorum. Süreç boyu defalarca direkt ve endirekt şiddete maruz kaldık, arkadaşlarımız, mücadeleye destek olan dostlarımız darp edilerek gözaltına alındı, tutuklandı, tehdit edildi, iktidar odakları tarafından hedef gösterildi. Bunun yanı sıra öğrencilere okul içinde de soruşturmalar açıldı, öğrencilerin kendi kampüsünde kimi güvenlik görevlilerinin kamera çekimleriyle ‘fişlendiği’ bir süreçti bu. Kampüs aylarca polis ablukasındaydı. Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun ofis koordinatörü süresiz izne çıkarıldı ve komisyon fiilen işlemez hale getirildi. Cinsel taciz ve şiddeti önlemeye yönelik bir komisyonu devre dışı bırakmanın kendisi bile bize neyle mücadele ettiğimize dair çok şey söylüyor. Şu çok net: Hak ihlallerine, gaspa ve zorbalığa karşı geri durmayacağız. ‘Ya hep beraber, ya hiçbirimiz’ derken kimseyi dışarıda bırakmıyoruz, antidemokratik yollarla atanan kayyımlara karşı olan mücadelemiz üniversitelerde de belediyelerde de devam edecek.”

‘MAĞDURİYETTEN DEĞİL, MEŞRU TALEPLERDEN’

100. gününü geride bırakan süreçte elde edilen en iyi kazanımın hükümetin geri adım atmayan politikasına karşı ülkenin her yerinden seslerin yükseldiğini belirten Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümü öğrencisi Hüseyin Arif Sarıyaşar da yaşananları değerlendirdi.

“En önemlisi, bu halka taleplerini dile getirmek için iktidarın iznine ihtiyaç duymayacağını, gerektiğinde sokakların asıl sahibinin kendisi olacağını hatırlatmış olduklarını” belirten Sarıyaşar, şu açıklamayı yaptı:

“Ne üniversiteler ne de özel olarak Boğaziçi memleketin en önemli kurumu, ne de en önemli meselesi. Ama bugün bir alanın demokratikleştirilmesi ya da zor ile zapt-u rapt altına alınması ne demek bunu çok iyi gördüğümüz için, Boğaziçi bir anlam kazanıyor. İktidar uzun süredir ‘sesini yükseltenlere daha saldırgan cevap ver’ politikasını uyguluyor ve biz direnen öğrenciler olarak da bundan nasibimizi alıyoruz. İlk günden bugüne çok net olan tüm üniversitelerde kayyumların istifası ve rektörlerin çalışanıyla öğrencisiyle hocasıyla seçilmesi taleplerimiz muhatapları nezdinde hiçbir cevap üretilmeden kulak arkası edildi. Bu süreçte 800'ü aşkın arkadaşımız gözaltına alındı. Ancak haklılığımız mağduriyetimizden değil meşru taleplerimizden geldiği için hiç vaz geçmedik ve onlar saldırsa da bu talepte ısrarcı olduğumuzu göstermek adına 100. günümüze de varmış bulunuyoruz. Bu anlamda en önemli kazanımımız hükümetin geri adım atmayan politikasına karşı ülkenin dört bir yanından yankılanan, sahiplenilen direngen bir hattı örebilmiş olmak; öğrencilerin yıllar sonra binlerce kişilik, ortak talebe dayalı bir yürüyüş yapabilmiş olması denebilir. Ya da en önemlisi, bu halka taleplerini dile getirmek için iktidarın iznine ihtiyaç duymayacağını, gerektiğinde sokakların asıl sahibinin kendisi olacağını hatırlatmış olmak. Allah sonumuzu hayır etsin.”

‘BUNDAN SONRASI HEPİMİZDE'

‘Umudun yayılmasından korkan’ iktidarın öğrencileri medya, hukuk ve şiddet güçleriyle hedef aldığını belirten bir diğer Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi, “Hükümet karşısında bu kadar direngen ve süreklilik sağlamış olan bir hareket Gezi'den beri meydana gelmemişti dersek yanılmış olmayız sanıyorum” dedi.

Boğaziçi'nde başlayan demokratik taleplerinin Türkiye’nin dört bir yanında karşılık bulduğunu aktaran ismini Boğaziçi öğrencisi, şu açıklamayı yaptı:

"2 Ocak'ta yapılan atamayı kendi iradelerinin yok sayılması olarak gören başta üniversite öğrencileri olarak, Boğaziçi akademisyenleri, emekçileri ve mezunları ile beraber bu irade gasbına karşı ortak ve güçlü bir ses çıkardık. Sürecin başından beri bütün kayyum rektörlerin istifası ve ‘bütün bileşenlerin dahil olduğu demokratik rektörlük seçimi’ talebi, Boğaziçi sınırlarını aşıp diğer üniversitelerde de karşılık buldu. Bu toplumsallaşmayı birçok şehre yayılan eylemlerden, meydanlarda yapılan kitlesel basın açıklamalarından anlayabiliyoruz. Uzun zamandır durgun olduğu düşünülen öğrenci hareketi, Boğaziçi Direnişi ile birlikte toplumun demokrasi ve özgürlük talebinde buluşan kesimleri için bir umut oldu ve bu umudu yaymaya devam ediyor. Tam da bu umudun yayılmasından korkan iktidar birçok kez bu direnişi kırmak adına elindeki medya, hukuk ve şiddet güçlerini kullanarak öğrencilerin birliğini hedef aldı. Çeşitli manipülasyonlarla öğrencileri bölerek hareketi zayıflatma çabası her seferinde daha güçlü ve kitlesel tepkilerle boşa çıkarıldı. Hükümet karşısında bu kadar direngen ve süreklilik sağlamış olan bir hareket Gezi'den beri meydana gelmemişti dersek yanılmış olmayız sanıyorum. Binden fazla gözaltının, 30'dan fazla ev hapsinin olduğu, 11 arkadaşımızın tutuklandığı bu süreçte korku politikaları öğrenci dayanışması sloganlarıyla yıkıldı. ‘Bundan sonrasının hepimizde’ olduğu bilinciyle, tutuklu arkadaşlarımıza kavuşmanın sevinciyle özgür ve demokratik üniversite mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz."