Bob Dylan ve Allen Ginsberg’in Amerikası
Sean Wilentz, “Bob Dylan ve Allen Ginsberg’in Amerikası”yla ikilinin özelinde, 1960’lar ve 1970’lerin ABD’sinin mikro tarihini kaleme alırken Dylan ile Ginsberg’ün kültürel beraberliğinin köklerine iniyor.
Ali Bulunmaz / Cumhuriyet Kitap EkiAmerika tarihi uzmanı Sean Wilentz, sınıf ve ırk üzerine yaptığı araştırmalarla biliniyor. Amerikan demokrasisiyle ilgili çalışmalarının yanı sıra kölelik, şehir ve insan konularına dair kitaplar ve makaleler yayımlamış bir isim. Amerikan yakın tarihi incelemeleri de es geçilmemesi gereken Wilentz, asıl tanınırlığını müzik ve sanat araştırmalarına borçlu.
2010’da piyasaya çıkan Bob Dylan In America, müzisyenin yirminci yüzyıl Amerikası’ndaki yerini ve politik duruşunu anlatıyordu. Ayrıca Wilentz, Dylan’la bağlantılı olarak Beat Kuşağı, Aaron Copland ve Allen Ginsberg üzerine makaleler de kaleme aldı.
Yazarın, Bob Dylan ve Allen Ginsberg’in Amerikası adlı kitabı, yirminci yüzyılda ABD’deki müziği, sanatı ve politikayı incelediği çalışmalarının âdeta dolgun bir özeti.
“SIRANIN SONUNDA”
Bob Dylan’ın, Beat felsefesine girişi, Ginsberg’le bir kasım günü, Kerouac’ın mezarının başına çöküp rahmetliyi anmasıyla resmiyet kazanıyor. Dylan, çıktığı turnede Kerouac’ın şiirlerini bildiğini hissettirince Ginsberg de kolları sıvayıp müzisyenin yakın ahbaplarını, Kerouac’ın ve Beat’in çemberine sokmak için uğraş veriyor. Zaten Beat edebiyatına meyilli olan Dylan için Wilentz, “Kerouac, Ginsberg, Burroughs ve Beat Kuşağı’nın diğer eserlerine bulaşması onun yaşam öyküsünde, rock’n roll’a, ritim blues’a ve sonra Woddy Gutrie’ye tutulması kadar önemli bir rol oynadı” diyor. Dylan için Beat’le ve onun üyeleriyle buluşmak, ıssıslıktan kurtulmaya benziyor.
Wilentz, Dylan ve Kerouac arasında tanışıklık ya da dostluğa dayanmayan sanatsal bir bağ bulunduğunu söylüyor. Cümleleri ve fikirlerine değer verdiği Kerouac, bir şekilde şarkılarına da yansırken Ginsberg’le 1963’te yolu kesiştiğinde, kendi deyişiyle “Beat sırasının sonuna dâhil oluyor.” Amerika’daki yaşamı etkileyen ve eleştiren karşı-kültürün kotarılması aynı zamanda, Ginsberg ve Dylan’ın şiir-müzik-edebiyat harmanının başlangıç noktası sayılabilir. Dolayısıyla ikilinin, “kavgalı kardeşler” olan Beat ve folk müziğinin birbirine yaklaşmasını sağladığını ifade edebiliriz.
1950’lerin sonundan itibaren ABD’de başlayan komünizm korkusunun ya da paranoyasının, başta Ginsberg olmak üzere yeni bir söyleme gerek duyanlarca şiir, edebiyat ve aktivizm yoluyla eleştirilmesi, pek çok kişi gibi Dylan’ın da dikkatini çekiyor. Wilentz, bu yakınlaşmanın kısa tarihçesini bize sunarken Beatlerin, bilhassa Ginsberg’ün solcu genleriyle Dylan’ın isyankârlara ve suçlulara olan ilgisinin nasıl yan yana geldiğini anlatıyor: “Dylan, Beatler’e yeni bir politik amaç bulma uğruna gelmemişti; onların dille oynadığı oyuna kadar, her türlü geleneksel politikanın ötesine geçen manevi uzaklığına da kapılmıştı. Bu bağlamda Ginsberg, Kerouac ve diğer Beatler, Dylan için rock’n roll işlevi görmüştü.” Hayatı, soyutlamalarla değil yaşayarak deneyimleyen Beatlerle kültürel yolun dolambaçlarında gezinen Dylan’ı buluşturan şey buydu işte ve Wilentz, okura tam da onu aktarmaya uğraşıyor.
HAYAT TURNESİ
San Francisco Rönesansı’nın baş aktörü olan Beatler ve orada sivrilen Ginsberg’le folk müziğinin biçim değiştirmesini sağlayan Dylan’ın geçtiği tüm yolları aktaran Wilentz, aynı zamanda 1960’lardan itibaren rayına oturan kültürel devrimin hikâyesini ortaya koyuyor. Bu hikâyenin merkezinde ise Ginsberg, Kerouac ve Corso’nun “sokak ideolojileri” dediği akım var. Yani geleneksel Anglo-Amerikan kültürünün dışına taşan; muhitin ötesine geçmeyi amaçlayan bir anlayış, kısacası Beat ilmi... Başka bir deyişle hayat turnesi.
Dylan, zaman zaman bir baba olarak gördüğü Ginsberg’e “kültür ailesinin reisi, atası” gibi yaklaşıyor. Bazen alay ve sataşmanın eşlik ettiği ikilinin ilişkisinde her daim birbirine yardımcı olma anlayışı var. Bu da Beat ilmine hayli uygun bir dostluğun göstergesi.
Dylan’la Ginsberg’ün tanıştığı 1960’ların ortalarında, Beat Kuşağı’nın öldüğünü söyleyenlerin bulunduğunu anımsatan Wilentz, bu tarihten sonra “Ginsberg’ün, Dylan’dan sanatsal aydınlanma kazanmaya çalıştığını” belirterek tartışmaya katılıyor.
Wilentz, Dylan ve Ginsberg özelinde, 1960’lar ve 1970’lerin ABD’sinin mikro tarihini kaleme almış diyebiliriz. Kitapta, Beat şiiri ve edebiyatı, Dylan’ın dâhil olduğu ve kaçtığı müzik akımlarıyla birlikte Dylan ile Ginsberg’ün kültürel beraberliğinin köklerine iniyor yazar. Bu haliyle metin kısa bir film, belgesel ya da Dylan şarkısı veya Beat şiiri gibi.
Bob Dylan ve Allen Ginsberg’in Amerikası/ Sean Wilentz/ Çeviren: Burcu Denizci/ SUB Yayın/ 44 s.