"Bizim İsrail'e karşı bir suçluluk duygumuz yok"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Bizim İsrail'e karşı bir suçluluk duygumuz yok. Başkalarının olabilir ve sessiz kalmayı tercih edebilirler, ama bizim böyle bir psikolojimiz yok" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Davutoğlu, Türkiye'nin İsrail'den özür beklentisinin hatırlatılması ve bu ülkeyle ilişkilerin seyrinin sorulması üzerine, Türkiye'nin bu konuda ilkesel bir politika izlediğini belirterek, İsrail'in saldırısının uluslararası sularda olduğunu ve bunu yapmaya hiçbir ülkenin hakkı bulunmadığını kaydetti. "Bu hak kimseye tanınmamıştır" diyen Davutoğlu, saldırının 8 Türk vatandaşının ölümüyle sonuçlandığını da anımsattı.

Sorunun aslında İsrail ile uluslararası toplum arasında olduğunu, bazı ülkelerin ayrıcalıklı durumları bulunmadığını belirten Davutoğlu, insanlık vicdanının sarsılmaması açısından her ülkeye aynı muamelenin gösterilmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye olarak bu talebi tek başına dile getirmediklerini, BM Güvenlik Konseyinin başkanlık açıklaması sonrasında bunun uluslararası toplumun talebi olduğunu söyleyen Davutoğlu, bazı ülkelerin bu konuya hassasiyet göstermek açısından fiili düzeyde yavaş davranabildiğini, ancak Türkiye'nin sessiz kalmayacağını bildirdi.

"İsrail'in bir şekilde bu konuda hesap verebilir durumda olması lazım" diyen Davutoğlu, ya İsrail'in tek taraflı olarak çıkıp, bir ihlalde bulunduğunu kabullenip, özür dileyip tazminat ödemesi gerektiğini ya da eğer kendini haklı görüyorsa uluslararası komisyona evet demesi gerektiğini söyledi. Davutoğlu, bu ikisinin de olmaması durumunda, Türkiye'nin herhangi bir ülke olmadığını ve kayıtsız kalmayacağını belirtti.

Davutoğlu, Türkiye'nin İsrail'e ve Musevilere karşı başka bazı ülkelerin aksine tarihten gelen bir suçluluk psikolojisi içinde bulunmadığını söyleyerek, "Bizim İsrail'e karşı bir suçluluk duygumuz yok. Başkalarının olabilir ve sessiz kalmayı tercih edebilirler, ama bizim böyle bir psikolojimiz yok. Dolayısıyla bu saldırının hesabını sorarız ve gereğini yaparız" dedi.

Türk halkının hukukunu koruma konusunda İsrail değil başka bir ülke de olsa Türkiye'nin tutumunun değişmeyeceğini söyleyen Davutoğlu, bu nedenle taleplerinin sonuna kadar takipçisi olacaklarını kaydetti.

İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın özür dilemeyeceklerine ilişkin son açıklamasının hatırlatılması üzerine de Davutoğlu, Lieberman'ın sözlerinin diplomatik nezaketten uzak olduğunu, bu açıdan bu sözlerin kendisi için kıymeti bulunmadığını söyleyerek, iki ülke arasında bu konuda görüşme zemini olmadığını anımsattı.


İran'a yaptırım kararı

Bakan Davutoğlu, bir başka soru üzerine, İsrail ile bu son sorun ile İran'a yaptırım kararında izlenen politika arasında paralellik olmadığını söyleyerek, bunların ikisinin birbirinden tamamen ayrı konular olduğunu, "Türkiye'nin İsrail ile sorun yaşadığı için İran'a yaptırım kararına hayır demesi durumu bulunmadığını ya da İran ile ilişkileri yüzünden İsrail ile sorun yaşıyor olmadığını" belirtti.

İran ile ilgili konuda Türkiye'nin çok aktif bir diplomasi takip ettiğini ve son derece şeffaf bir diyalog kurduğunu söyleyen Davutoğlu, bütün çabalarının İran'a yaptırım uygulanmasına ve askeri gerginliğe yol açmaksızın bu sorunun çözüme kavuşturulması olduğunu bildirdi.
Davutoğlu, Japonya Dışişleri Bakanı ile dün telefonda görüştüğünü ve Japon bakanın gerginliğin tırmanmaması için Türkiye'nin diplomatik girişiminin sürmesini talep ettiğini söyleyerek, "Tahran anlaşmasının bir günde yapılmadığını, ortada aylarca, santim santim, kelime kelime süren bir belge bulunduğunu" kaydetti. Davutoğlu, bu süreçte müttefiklerle bütün istişareleri yaptıklarını söyleyerek, bununla birlikte yaptırımlar konusunda kimsenin Türkiye ile sağlıklı bir istişare yapmadığını hatırlattı. Davutoğlu, kendileri için diplomatik sürecin devamının önem taşıdığını söyledi.

İran'ın nükleer programıyla ilgili süreç hakkındaki bir soru üzerine Davutoğlu, Tahran Anlaşmasının süreçteki tek somut belge olduğunu, diplomatik sürecin işlemesi için Türkiye ile Brezilya'nın beraber ve tek başlarına olarak konuya ilişkin çabalarını sürdüreceğini söyledi.
Türkiye'nin İran'ın komşusu ve bölgedeki gelişmelerden en çok etkilenen ülkelerden olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin yükselen ekonomik kapasitesinin, çevresinde ne kadar çok yaptırım olursa, bu yaptırımların neredeyse her birinin Türk ekonomisinin ayağına prangalar geçireceğini kaydetti.

Davutoğlu, "Türkiye'nin menfaati bölgemizde hiçbir yaptırımın olmamasıdır, hiçbir nükleer silahın olmamasıdır, bölgemizde düzen ve diplomasi olmasıdır, yeni bir askeri müdahale olmamasıdır" diye konuştu.


Clinton'ın ziyareti

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Kafkaslar ziyaretine ilişkin soru üzerine Davutoğlu, Clinton'ın gezisinin zamanlama olarak doğru bir girişim olduğunu ve bölgede pozitif bir momentum yarattığını söyledi.

Clinton'ın Ermenistan'da soykırım müzesini ziyareti hakkında da, bunun özel bir ziyaret olduğunu belirten Davutoğlu, ancak bu konuda Türkiye'nin hassasiyet ve rahatsızlığının ABD'ye iletildiğini kaydetti.

Davutoğlu, müze ziyareti Amerikan heyetlerinin rutin programları içinde yer alsa da ziyaret sırasında sözlü ya da yazılı bir açıklamanın ortaya konulmadığına işaret etti.
 

Terör sorunu

Terörle mücadele konusunda gelinen noktayı anlatan Davutoğlu, geçmişte terör, ekonomi ve dış politika arasındaki korelasyonun olumsuz kurulduğunu belirtti. Davutoğlu, gerek ekonomideki olumlu işaretlerin, gerekse dış politikada uluslararası profilin yükselmesinin bu olumsuz ilişkinin kırılmasına yol açtığını söyledi.

Türkiye'nin bölgedeki bütün aktörlerle ilişiklerinde, terör konusunun gündemin en önemli maddeleri arasında olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin bu konudaki kaygı ve hedeflerinin tartışma konusu yapılmadığını kaydetti. Davutoğlu, bunun diplomasinin terör konusunda gösterdiği etkinliğin bir sonucu olduğunu belirtti.

Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimle terörle mücadele konusunda geçmişe göre ciddi mesafeler alındığını, ancak bunun yeterli olmadığını belirten Davutoğlu, Avrupa ve ABD'den de bu konuda daha fazlasının beklendiğini kaydetti.

Davutoğlu, terörün alanının, dış politikanın etkinliğiyle ciddi şekilde daraltıldığını belirtti.
1980'li yıllardan bu yana Irak'ın kuzeyinde bir boşluk bulunduğunu ve bunun AKP döneminde ortaya çıkmadığını ifade eden Davutoğlu, Bağdat'ta kontrolü sağlayamayan merkezi Irak hükümetinden, gelip de bu dağlarda kontrolü sağlamasını beklemenin zor olduğunu kaydetti.

Davutoğlu, Türkiye'nin bu bölgenin kontrolünü Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimden ve ABD yönetiminden beklediğini belirterek, "Bunun için zaten üçlü mekanizma oluşturduk. İçinde kuzey Irak'ın olduğu, ABD'nin olduğu bir yapıyla bunu çözmeye çalışıyoruz" diye konuştu.

"Bizim için ortak operasyon, ortak istihbarat paylaşımını yürütmemiz önemli" diyen Davutoğlu, her şeyden önce iyi niyet ve siyasi kararlılığın önemini vurguladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ile "istihbaratı da aşan bir işbirliği olduğu" yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesut Barzani'nin 31 Mayıs'ta Ankara ziyaretinden en fazla terör örgütü PKK'nin rahatsız olduğunu ifade ederek, Barzani'nin bu ziyaretinin Türkiye ile bölgesel yönetim arasında bir koordinasyon ihtiyacını ve bunun nasıl olacağını ortaya koyan bir gelişme olduğunu kaydetti.

Davutoğlu, "Gittikçe artan bir bilinçle ülkeler, bölgesel yönetimde daha fazla işbirliğini engelleyen bir çıban başı olduğunu görüyorlar. Bu konuda söylemlerinde çok ciddi bir değişim var, eylemlerinde de bundan sonra olumlu yönde değişim olacağına inanıyoruz ve bunun böyle olmasını bekliyoruz" diye konuştu.