Bisikletli gezgin Hale Sargın: Azın mutluluğunu sevdim
2015’te bisikletimle Amerika kıtasının en güney ucu Patagonya’dan pedallamaya başladım. Şili, Bolivya ve Peru’yu pedallayarak Kolombiya’ya ulaştım. Bu kıtanın en kuzey ucu Alaska’ya kadar pedallamak hayallerimden biri. Bakalım yol beni nerelere çıkartacak?
Hilal KöseKendi sınırlarımı zorlamayı seviyorum, değiştirmeyi ve değişimi seviyorum. Gülmenin ve paylaşmanın dünyadaki en güzel değerlerin başında geldiğine inanıyorum.
Hayranlıkla takip ediyorum seni. Hangi duygu seni yollara düşürdü?
Benim için suyun bardağı taşırdığı yıl 2012. Özel bir bankada çalışıyordum o sıra. Hırslar almış başını gidiyor, terfiler, maaş zamları, özel sağlık sigortası, özel emeklilik, kredi kartı ekstreleri, Ayşe’nin ateş pahasına aldığı ayakkabılar, boğazdaki bilmem ne restoranında sıradan bir makarnaya verilen tonla para, acımasız ofis dedikoduları işte bunlar hayatımın gündeminde sürekli o dönem. Sürekli her yere yetişme telaşı, hep bir şeylere geç kalmış olma hissi. Serçe yüreklilerin kartal gibi görünmek zorunda hissettiği yoksa yenileceği korkusu… Sürekli içinden çıkmaya çalıştığım ama her defasında bir bahaneyle yerimde saydığım kurumsal hayatıma 2012’de Avrupa Gönüllülük Hizmeti projesiyle tanışınca noktayı koydum. Bir yıl İtalya Sicilya'da gönüllü olarak çevre üzerine çalışan bir dernekten onay almanın verdiği güvenle istifa ettim.
Yapma, etme diyenler çok olmuştur...
Sonra ne yapacaksın? Gül gibi işini bırakıyor musun? Geceleceğini düşünmelisin... Kulak ardı ettim o sözleri... Aslında tam olarak geleceğimi düşündüğüm için bu kararı verdim. Daha fazla o dünyanın içinde kalırsam akıl ve ruh sağlığımı kaybedeceğim o kadar belliydi ki. Yabancı dil öğrenmek, alternatif bir hayat tarzı arayışı için de böyle bir karar aldım. Çok uzun vadeli bir yol düşünmemiştim ilk başta. Bir sürü yol olduğunu görünce devam ettim, ediyorum. Aslında biraz da yaşamak için kendime yeni topraklar arıyorum.
Hayal kurmak çok önemli ama yeterli değil. Hayal kurduktan sonraki adım karar vermek! Modern dünyanın insanları olarak en büyük problemlerimizden biri bence kararsızlık. Sonsuz seçeneklerimiz içinden birine karar vermek korkutuyor bizi. Vereceğimiz karar sonunda hayatımızın alta baş olacağı korkusunu yaşıyoruz. Bu anlarda Şems-i Tebrizi’nin sözünü hatırlatıyorum ben kendime: “Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye, endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
İç yolculuğum ön planda
Nasıl hissediyorsun şimdi? İlk yola çıktığından bugüne nasıl ya da ne kadar değiştin?
Ruhen sakinlemiş! Ne kadar çok koşturuyormuşum önceden, hemster gibi bir silindirin içindeki koşturma haliymiş üstelik, koşarken hep yerinde sayma hem de aynı manzaraya karşı. Çok şey değişti, değişmesi yönünde de sürekli kendi üzerimde çalışıyorum. Sadece gezmek, yeni yerler keşfetmek olarak bakmadım, bakmıyorum yolculuğuma. İç yolculuğum daha ön planda. Hayatımı daha minimal yaşıyorum. Göçebe bir hayat sürdüğüm için başlangıçta biraz mecburiyet gibi olan az eşya ile yaşamayı öğrendim sonra azın mutluluğu ve hafifliğini sevdim. Nasıl daha fazla para kazanırımdan ziyade nasıl daha az para harcayarak hayatımı sürdürebilirimin peşindeyim. Sistemin bize öğrettiği sürekli gelecek kaygısının yerine anı, günü yaşamayı koydum. Geleceğimi düşünüyorum ama endişe ve kaygı taşımadan. Çünkü biliyorum ki geleceğim bugünümü nasıl yaşadığımla şekillenecek. 2012’den bu yana yolda 3 farklı yabancı dil öğrendim ve dünyam genişledi gibi hissediyorum.
Süper kahraman değilim elbet, benim de korkularım var. Korkularımın farkındayım fakat korkularımın beni yönetmesine izin vermiyorum. Aslında bu cesaret merakımın beraberinde getirdiği bir durum oluyor genelde. Dağların yüksek noktalarını merak ediyorum, karanlık mağaranın sonunda ne var diye aklıma takılıyor, merak ettiğim bir şeyi öğrenmek için oraya doğru ilerliyorum. İnsanların hikayelerini merak ediyorum, gökyüzünü, toprağı, yıldızları, bitkileri merak ediyorum. Bize anlatılan, öğretilen hayatın sınırlarını geçip, o sınırların ardında neler olduğunu merak ediyorum. Kendi sınırlarımı zorlamayı seviyorum.
Tek başına kadın gezgin olmanın zorlukları neler?
Beni en zorlayan yanı, “Tek başına bir kadın, bunun erkeğe ihtiyacı var” zihniyeti. Bu zihniyeti değiştirmek zaman aldığı için zor geliyor bana yoksa gezgin kadın olmak beyaz yakalı çalışan kadın olmaktan çok daha kolay aslında. Tek başına kadın olmanın bir çok avantajı var. Bir çok kişiye daha güvenilir geliyorsunuz bir kere. Kadın ya da erkek tek başınıza olduğunuz zaman daha kolay sosyalleşebiliyorsunuz. Bu da o ülkeye dair kitaplarda geçmeyen bilgilere, hikayelere ulaşmak demek benim için.
Ya yoldaki tehlikeler?
Mesela Peru’da tek başıma dağ yollarından ilerlerken frenlerim tutmadı ve bir bisiklet kazası yaptım. Çok şükür ki kaskım başımdaydı, hayatımı kurtardı. Pedallarken genelde arabaların içinden bellerine kadar sarkıp sözlü taciz edenler oluyor ama Bolivya’da bir araba dolusu sarhoş adamın beni takip ederek sözlü tacizine uğradığım gün cidden tehlikeyi çok yakınımda hissettim. Brezilya’da silahlı soyguna uğradım. Evet bu tehlikelere maruz kaldım fakat bunlar sadece yolda tek başıma olduğum için olmadı. Tehlike sadece yollarda değil, Türkiye’de kendi mahallesinde yürüyen kadına tecavüz ediliyor, eşi tarafından öldürülen kadın hikayelerine tanık oluyoruz. Ne yazık ki tehlike her yerde karşınıza çıkabiliyor.
Kadınlar güçleniyor ama hakları kaybetme tehlikesi de var. Sen geleceğe nasıl bakıyorsun?
Türkiye’de yasalar karşısında kadın ve erkek eşit haklara sahip olsa da kültürümüz karşısında ne yazık ki bu böyle değil. Modern kadının durumunu gerçekten çok zor! İş hayatına giren kadın güçlü olduğunu düşünüyor fakat hem iş hayatında tutunmaya çalışıyor hem de evin ve çocuklarının sorumluluğunu neredeyse tek başına üstleniyor. Bana kalırsa bu modernizm kadını daha fazla köleleştirmiş durumda. Sovyet lideri Lenin’in üzerine düşünülmesi gereken bir sözü var: “Kadınları o köreltici ev ve mutfak atmosferinden çıkarmadan, hiçbir gerçek özgürlük güvenceye bağlanamaz; sosyalizm şöyle dursun, demokrasi bile kurulmaz.” Bir çok kadın sahip olduğu hakların ve özgürlüğün farkında değil. ‘Kadınım, yapamam’ diyerek kendi kendine sınırlarını daraltan kadınlara dokunamadığımız sürece haklarımızı kaybedecekmişiz gibi gözüküyor.
Çok paraya ihtiyaç yok
İşin maddi yönünü anlatır mısın biraz?
Maddi destek sağlayan kurumsal bir sponsorum yok. Kıyafet, malzeme ve bisiklet sponsorum var. Yolculuğumun büyük bölümünde sosyal medya takipçilerimin maddi ve manevi çok desteğini gördüm. Bisikletle yola devam ederken kaza yaptığımda hep takipçilerim yardımıma koştu. Böyle desteklerle karşılaşacağım hiç aklıma gelmezdi. 'Sen gezdikçe kendim gezmiş gibi mutlu oluyorum' diyerek destek olan çok insan var. Bir çok kişiden istek gelince gezi organizasyonları yapmaya başladım. Bu yıl içinde Peru, Kolombiya ve Meksika gezilerimiz var. Onun dışında yoga eğitmeniyim ve bulunduğum yerlerde yoga dersleri vermeye çalışıyorum.
İnsanlar hayatlarını başka nasıl güzelleştirebilir? Var mı tavsiyen?
Herkes gezgin olmak zorunda değil. Herkesin de hoşuna gitmeyebilir. Hayata tutunmak, hem kendi hem de çevremizi güzelleştirmek için ev ve iş dışında tutkuyla bağlandığımız bir uğraşımızın olması şart. İş ve ev arasında mekik dokuyarak geçen hayatlar var. Birçoğu mutsuz. Bu çemberin içinde olmaktan şikayetçi fakat harekete geçemeyecek kadar da tembeller ne yazik ki. Bir sürü bahane: Zaman yok, para yok, sorumluluk çok... TV ve internetin başında geçirilen zaman, ihtiyaç dışı şeylere harcanan tonla para. Bunları düşününce, insanların hobiye ayıracak parasının olmaması bana çok komik geliyor. Ayrıca, illa ki çok paraya ihtiyacımız yok bir uğraş için. Koşmak bedava, yürümek bedava, bir sivil toplum kuruluşuna gönüllü destek vermek bedava… Kendini istemediği bir hayatın içinde çırpınırken bulan bir kişinin vakit kaybetmeden kendine bir çıkış kapısı bulması şart. Her zaman bir çıkış kapısı var.
ŞİMDİ NEREDE? İlk kez 18 yaşında tek başıma yurtdışına çıkmıştım. İşteyken tatillerde gittiğim genellikle Avrupa ülkeleriydi ve koştur koştur gezilerdi. İstifa ettikten sonra bir sene İtalya’da yaşadım. 2014’te ilk kez Güney Amerika’ya ayak bastım ve çok yavaş hareket ediyorum. Şili’de mesela 15 ay gezerek yaşadım, Peru’da 1 seneden fazla. 6 aydır Kolombiya’dayım. Dünyanın tüm ülkelerini en kısa zamanda göreceğim gibi bir hırsım yok. Yollarda her anın keyfine vara vara, derinlemesine yaşayarak ilerlemek daha hoş geliyor bana.
ALTIN KURAL Kalbinin sesine kulak vermek! Onun dışında gezgin olmak biraz da kuralların dışına çıkmak bana kalırsa…