Birlikteliğin Önemi
cumhuriyet.com.trHacettepe Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde son sınıf öğrencisiyken (1979) alanla ilgili bir konuda bitirme çalışması hazırlama zorunluluğu vardı. Çalışma konusu olarak ben de, “Almanya’da İşçi Edebiyatı” konusunu seçmiştim. Bu bağlamda Werkkreis grubunun öne çıkardığı “Emek Dünyasının Edebiyatı”nı ve bu anlayışın bir ürünü olan Hermann Spix’in “Elephteria oder die Reise ins Paradies” (Elephteria ya da Cennete Yolculuk” adlı romanını incelemiştim. Günümüzdeki tartışmalara bir katkı sağlayabilir umuduyla konuyu güncelleştirmek istedim.
Romanda, Yunanlı yoksul bir köylü kadının (Elephteria) cennete gidiyormuş duygularıyla Almanya’da çalışan eşinin yanına gidişi, barakalarda kalışı, kocasıyla buluşmaya giderken yaşadığı zorlukları; kocasının, kendisinin kaldığı barakaya yasadışı yollardan girmek zorunda kalışı; Düsseldorf’ta çalışmaya başladıktan sonra, iş koşullarının düzeltilmesi için verilen sendikal savaşım süreci anlatılmaktadır. Romanın başlarında Elephteria’nın köyü olan Askos hakkında şu bilgiler yer almaktadır: “Askos’ta yalnızca yaşlılar ve çocuklar vardı. Yaşları yirmi ile 40 arasında olanların çoğu yurtdışına gitmişti. Önceleri Amerika’ya daha sonra da Almanya’ya. Gidenler, ülkelerini terk etmeye zorlanmıştı; çünkü köylerinde öteden beri yalnızca geri kalmışlık vardı: Yoksulluk, açlık, küçük çiftçilerin büyük toprak sahiplerine bağımlılığı. Oralarda ne iş, ne de endüst-ri vardı.”
Almanya’daki işyerlerinde, iş koşullarının düzeltilmesi için sendikada bir araya gelip ortak karar almanın önünde geçmişte olduğu gibi günümüzde de çok sayıda engel bulunmaktadır. Özellikle yabancı işçilerin işten atılması, giderek kendi ülkelerine geri gönderilmesi tehditleri bulunmaktadır. Bu tehditler yetmiyormuş gibi örneğin aynı işyerinde Yunanlılarla Türkleri ortak bir kavga için bir araya getirmek de önemli bir sorun oluşturmaktadır. Zaten romanda Yunanlılarla Türklerin düşmanlığına da vurgu yapılmaktadır. İş koşullarının düzeltilmesi için yapılan çalışmalar sırasında Yunanlı Elephteria, kendisi gibi ülkesinde tutunacak bir dal bulamayıp aynı işyerinde çalışan Türk Mustafa’yı düşman olarak gördüğünden, onunla asla ortak bir savaşıma giremeyeceğini belirtmektedir. Ne var ki iş koşullarının düzeltilmesi, kendini düşman sayan tarafların da yararına olacağı kavranınca, durum değişir. Elephteria ile Mustafa, yakınlaşırlar. Bu savaşımda, birlikte beklenmedik dayanışma örnekleri verirler. Yunanlılar ve Türkler arasında dostluk ilişkileri başlar. Hem de emperyalist bir ülkenin kucağında gerçekleşir bu yakınlaşma. Bu hep böyledir: Emperyalistler oldum olası kardeşçe bir arada yaşamanın düşmanı olmuştur. Nerede bir ayrışma varsa, nerede kardeş kanı akıtılıyorsa, nerede anlaşmazlıklar bir çözüme kavuşturulamıyorsa, arkasında emperyalistlerin olduğu artık bilinmektedir. Hele de Türkiye, emperyalistlerce kışkırtılan savaşların muhatabı olmuş ve bu savaşlardan başarıyla çıkmış deneyimli bir ülkedir. Çanakkale ve Ulusal Kurtuluş Savaşı henüz belleklerden silinmemiştir. Bu savaşlar, emperyalizmin parçalama isteklerine inat, birlikte savaşımın ve birlikte başarmanın eşsiz örnekleridir.
Hem uluslararası hem de yerel çıkar gruplarının yönlendirdiği ‘ayrı olma’ ya da ‘öteki’ olma yerine, birlikteliği özendiren başka seçenekler üzerinde durulması gerekir. İkiyüzlü çıkar ilişkileri pazar olanakları açısından bir yandan küreselleşmeyi zorlarken bir yandan da farklı kökenden insanların bir arada yaşamasını küreselleşmeye engel olarak görmekte ve ayrılığı zorlamaktadır. Dünyanın her yanında emperyalist çıkarlardan arınmış, birlikte yaşamayı, birlikte iyileştirmeyi hedefleyen politikalara gereksinim duyulmaktadır. Birlikteliği öne çıkaran yaklaşımlar, savaştan çıkarı olanları da açığa çıkaracaktır. Çünkü şiddet, her zaman karşıtını doğuracak, ölenlerin sayısı bugün on binlerle ifade edilirken bu rakamların giderek yüz binlerle ifade edilir duruma gelmesi kaçınılmaz olacaktır.
Yaşadığımız çağ, ayrılıkları kışkırtma çağı değil, nerede olursak olalım, bulunduğumuz toprakları birlikte insanca yaşanır duruma getirme çağıdır. Emeğiyle geçinen çoğunluğun bu konuda zaten bir sorunu bulunmamaktadır. Sorun, ulusal ve uluslararası çıkar gruplarını dizginlemekte yatmaktadır. Ulusal bilinç ve birlikte yaşam, içi boş laflarla güvenceye alınamaz. Ulusal birliğin güvencesi, emeğiyle geçinen çoğunluğun çıkarlarının gözetilmesinde yatmaktadır. İşte bunun için ulusal birliği ve dayanışmayı savunmak gerekir.