Birinci Ergenekon davasının 127. duruşması
Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının 127. duruşması başladı. Osman Yıldırım'ın çapraz sorgusu sürüyor.
cumhuriyet.com.trİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, Ümit Sayın ve Mehmet Fikri Karadağ dışındaki İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 25 tutuklu sanık katıldı. Tutuksuz yargılanan gazeteci Güler Kömürcü Öztürk de duruşmada hazır bulundu.
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Doğu Perinçek'e, önceki duruşmada reddi hakim talebinin bulunduğunu anımsatarak, bu konuyla ilgili bir beyanının olup olmadığını sordu.
Sanık kürsüsüne çağrılan Perinçek, dün sabah duruşma tutanaklarının eline geçtiğini ancak tutanaklarda çok büyük yanlışlıkların olduğunu tespit etiğini kaydetti.
Doğru savunma yapabilmek için duruşma görüntülerinin bir örneğinin verilmesini talep ettiğini ifade eden Perinçek, ''Tutanaklarda ciddi hatalar var. Bu nedenle görüntüleri istiyorum. Söylediğim bazı sözlerin tam tersi yazılmış. Ayrıca dün elektrik kesintisinden dolayı bilgisayarda çalışma fırsatım olmadı. Bu nedenle bu celsede yazılı bir talepte bulunamayacağım için süre talep ediyorum'' dedi.
'Tam anlamıyla örgüt olduğunu çözemedim'
Duruşmada çapraz sorgusuna devam edilen Osman Yıldırım, tutuklu sanık Mehmet Zekeriya Öztürk'ün sorularını yanıtladı. Öztürk'ün, ''Ergenekon terör örgütünü teşhis ettiğini, bildiğini söylüyor. Üyesi olmadığını belirttiği örgüt neden iki tane el bombası attırmak için size 500 bin dolar para teklif eder?'' şeklindeki sorusuna Yıldırım, ''Tam anlamıyla örgüt olduğunu çözememiştim. Daha sonra iddianameleri okuyunca kafamda netleşti. Ergenekon olduğunu biliyordum ama örgüt olup olmadığını çözememiştim. Ergenekon'u bir yapı olarak derin devlet anlamında biliyordum. İllegal değil de devlet içinde, sistem içinde bir yapı olarak biliyordum'' diye cevap verdi. Öztürk'ün ''Ne zaman örgütü fark ettiniz?'' şeklindeki sorusuna Yıldırım, ''Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi eylemlerinden önce fark ettim. Ergenekon'u terör örgütü olarak 2006-2009 yılları arasında algılamaya başladım'' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün de ''Somut bir şeyler söyle. Nereden anladın böyle bir yapı olduğunu?'' diye sorması üzerine Yıldırım, emekli paşalar, emekli askerler ve özel harekatçıların talimatıyla birtakım çete liderlerinin faaliyet gösterdiğini kaydetti. ''Tanık olduğun bir talimat var mı?'' şeklideki soruya da Yıldırım, Semih Tufan Gülaltay, Sedat Peker ve Osman Gürbüz'ün illegal faaliyetleri olduğunu ve bunların tek başına bağımsız hareket eden çete grupları olmadıklarını öne sürdü. Yıldırım, başka bir soru üzerine de sahte fail olmamak için hayatını ortaya koyduğunu ve savcılara beyanlarda bulunduğunu söyledi.
Öztürk, İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel'in,Sincan Cezaevi'nde kaldığı dönemde Yıldırım'ın 12 ve 13 Mart 2008 tarihlerinde ''tanık'' sıfatıyla ifadesini aldıklarını hatırlatarak, ''Gizli tanık 9'un da aynı tarihte ifadesi alındı. Sizin ifadeniz alınırken savcılar dışarı çıktılar mı?'' şeklinde soru yöneltti. Yıldırım da ''Savcılar başka yerde ifade almışlarsa nereden bileyim? Çıkıp çıkmadığını hatırlamıyorum. Aradan 3 yıl geçmiş. Geçen yılı hatırlamıyorum ben'' yanıtını verdi. Öztürk'ün, ''Ataşehir'de benim olduğumu söylediğiniz toplantıda neler konuşuldu? Belki bugün başkalarını ekleyip, başkalarını da çıkaracaksın bu toplantıya'' demesi üzerine Yıldırım, ''Kimseyi ekleyip mahkum etme, intikam alma amaçlı bir husumetim yok. Siz bana bu şekilde atfı cürümde bulunuyorsunuz. Beni düşman bilip benimle ne alıp veremediğiniz var? Eğer beni düşman görmeseydiniz, eylemi üzerime yıkmasaydınız, bugün ben sizle karşı karşıya olmazdım'' diye konuştu.
'Ergenekon şeması'
Sanık Osman Yıldırım'a uzaktan ''Ergenekon şemasını'' gösteren Zekeriya Öztürk, ''Birinci iddianamenin bir parçası bu şema. Hazırlanan örgüt şemasını gördünüz mü? Bu şemada siz suikast timi lideri olarak gösteriliyorsunuz. Sizin altınızda Alparslan Arslan ve diğerleri var. Sizi kandırıyor olmasınlar?'' dedi. Yıldırım da şemayı görmek istediğini söyledi. Mübaşir vasıtasıyla kendisine ulaştırılan şemayı bir süre inceleyen Yıldırım, ''Yanlış bir şema çizilmiş. Ben bu örgütün hücre yapısı değilim. Ben tamamen bağımsızım. Hiçbir örgüte bağımlı değilim'' şeklinde konuştu.
Zekeriya Öztürk'ün, ''Hayati mücadele vererek hazırlanmasını sağladığınız, iddianamenin parçası şemayı gördünüz mü? Hurşit Tolon, Şener Eruygur'u orada nereye yerleştirirsiniz? Şemanın üzerinde soru işareti ile belirtilmiş boşluklar var'' şeklindeki sorusuna da Yıldırım, ''Şener Eruygur, kendi planlarıyla bu ülkeyi karıştıran kişidir. TSK'da görevliyken yapamadığını sivil hayatta yapmaya çalışmıştır'' dedi.
'Benim hatamdan dolayı buradasınız'
Tutuklu sanık Erhan Timuroğlu'nun, ''Senin yüzünden burada olduğumuzu ve Danıştay saldırısıyla alakamız olmadığını kabul ediyor musun?'' sorusuna ''Sizlerin Danıştay saldırısıyla bir alakanız yok. Benim hatamdan dolayı buradasınız'' diye cevap verdi. Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırı öncesinde para konusunun konuşulup, konuşulmadığını, eğer konuşulduysa miktarın belirlenip belirlenmediğini açıklamasını isteyen Timuroğlu'na, Yıldırım, ''Miktar konuşulmadı, ben sadece 'Maddi olarak yardımcı olurum' dedim'' şeklinde yanıtladı.
Tutuklu sanık İsmail Sağır da Yıldırım'ın, cezaevinden kendi el yazısı ile bir mektup yazdığını kaydederek, ''Mektupta bizden, Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların Alparslan Arslan'ın attığını söylememizi, kendisinin çocuklarının olduğunu ve ailesinin zor durumda kalacağını, bu nedenle yardımcı olmamazı istedi. 'Beni buradan kurtarın' dedi. Böyle bir mektup yazdı mı? Yazmadı mı?'' sorusunu yöneltti. Yıldırım, bu soruya ''Hayır hatırlamıyorum'' diye cevap verdi. Sağır'ın mektubu hala sakladığını dile getirmesi üzerine Yıldırım, ''Ben daha önce de ilk ifadelerimde Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları inkar ettiğimi, daha sonra bunu kabul ettiğimi söyledim'' dedi.
İsmail Sağır'ın elinde mektup olduğunu tekrarlamasına tepki gösteren Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ''Böyle bir mektup varsa, neden teslim etmedin?'' diye sordu.
Tutuklu sanık İsmail Sağır'ın, ''Bana, 'Senin azmettiricin Muzaffer Tekin' dedin mi demedin mi?'' sorusu üzerine, Yıldırım, ''Evet dedim'' dedi. Sağır, Yıldırım'a kendisinin Muzaffer Tekin'i tanımadığını kaydederek, ''nasıl azmettiricisi olduğunu'' sordu. Yıldırım, ''Size işi veren benim. O sizin dolaylı yoldan azmettiriciniz. Muzaffer Tekin'i tanımadığın doğru. Sizin Ergenekon'la ilgiliniz yok'' diye konuştu. Sağır'ın ''Danıştay saldırısıyla ilgili bize iftira attığını düşünüyor musun? Bize Danıştay olayını neden yükledin?'' sorusu üzerine Yıldırım, ''Sizleri Cumhuriyet gazetesi olayına ben bulaştırdım. Size bombayı attıran benim. Sizin Danıştay saldırısıyla bir ilginiz olduğunu söylemedim. Böyle bir ifadem yok'' dedi.
Veli Küçük ile bağlantısı
Tutuklu sanık Alparslan Arslan ise Osman Yıldırım'a yönelteceği sorusu olmadığını belirtti. Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün avukatı olan kızı Zeynep Küçük'ün sorularını cevaplandıran Osman Yıldırım, hangi yıllarda ceaevinde olduğuna dair soruları ise yanıtlamak istemediğini söyledi. Yıldırım, Zeynep Küçük'ün bu yönedeki soruları üzerine 1994 yılı sonunda girdiği cezaevinde 1 yıl kaldığını, 1998 yılında tekrar cezaevine girdiğini, 2000 yılında af sonucu çıktığını, 2002 yılında da askerden terhis olduğunu kaydetti.
Zeynep Küçük'ün soruları üzerine, Yıldırım, Veli Küçük'ü 1993'ten beri tanıdığını, ancak tanıştıran kişiyi hatırlamadığını dile getirdi. Avukat Küçük'ün ''Veli Küçük ile samimi miydiniz, ne zaman ve ne sıklıkta görüşürdünüz, en son görev yaptığı yerler neler, nerede yemek yediniz, nerede gördünüz, sigara içer mi, hobileri neler?'' gibi sorularını Yıldırım, ''hatırlamıyorum'', ''cevap vermiyorum'' diye yanıtladı. Yıldırım, sorular üzerine, 1993-1996 yılları arasında Mecidiyeköy ya da Sirkeci'de Veli Küçük ile birkaç defa görüştüğünü, merhabalaştığını, birlikte yemek yemiş olabileceklerini, ancak bu görüşmelerin tarihlerini, yemekte yanlarında kimlerin bulunduğunu hatırlayamadığını anlattı.
Zeynep Küçük de ''Veli Küçük ile yemek yediyseniz hatırlamanız gerekir. Tek başına yemek yediğinizde hatırlamayabilirsiniz'' demesinin ardından, Yıldırım, ''Unutmamam mı gerekir'' dedi. Yıldırım, sorular üzerine Veli Küçük ile Avrupa yakasına geçtiğinde İbrahim Genç ve ikinci davanın tutuklu sanığı Osman Gürbüz'ün ofisleri ile Habil Küçük'ün Sıraselviler'deki ofisine gittiğinde görüştüğünü ifade etti.
Eylem talimatı
Yıldırım'ın ''Veli Küçük size hangi eylemin talimatını vermişti?'' sorusunu ''hatırlamıyorum'' diye yanıtlaması üzerine, Zeynep Küçük, 12 Mart 2008 tarihinde verdiği ifadede ''Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi için Veli Küçük'ün talimat verdiğini'' iddia ettiğini anımsattı. ''Gizli Tanık 9'da aynı ifadeyi vermiş'' diyen Zeynep Küçük, ''Veli Küçük'ten yasa dışı bir eylem yapma konusunda herhangi bir talimat aldınız mı?'' diye sordu. Yıldırım bu soruları ''Bilmiyorum, hatırlamıyorum, cevap vermiyorum'' diye yanıtladı.
Osman Gürbüz'ün yazıhanesinde birtakım çete liderleri, itirafçıların bulunduğunu öne süren Yıldırım, Gürbüz'ün üst rütbeli bir kişiye yönelik suikast düşüncesinde olması nedeniyle, Gürbüz ile ters düştüğünü savundu. Yıldırım, sorular üzerine de 1996-2006 yılları arasında Veli Küçük ile birkaç defa görüştüğünü dile getirerek, ''Veli Küçük ile son görüşmemize Alparslan Arslan şahittir'' dedi. Duruşma, avukat Zeynep Küçük'ün Yıldırım'a sorularını yöneltmesiyle devam ediyor.
Yıldırım, avukat Zeynep Küçük'ün sorusu üzerine Danıştay saldırısı ile bir ilgisinin bulunmadığını tekrarlayarak, ''Danıştay olayıyla herhangi bir ilişkim olduğunu iddia eden çıksın konuşsun. Benim bir ilgim yok'' diye konuştu.Avukat Küçük'ün ''Bayrampaşa Cezaevi'nde yattınız mı? Yattıysanız hangi tarihlerde orada bulundunuz?'' diye sorduğu Yıldırım, 1995 yılında Bayrampaşa Cezaevi'nde yattığını belirterek, ''1994 yılının son günlerinde bir olay yaptım. 10 gün sonra yakalandım. 1995 yılının başında cezaevine girdim'' dedi.
Küçük'ün 1995 yılının Mart ayında Gazi Mahallesi'nde meydana gelen olayların kendisine teklif edilip edilmediğini sorması üzerine Yıldırım, ''Cezaevindeysem teklif edilmemiştir. Cezaevinde değilsem teklif edilmiştir'' diye konuştu.Küçük'ün, ''Resmi kayıtlara göre, Gazi Mahallesi'nde yaşanan olaylar olduğu sırada siz Bayrampaşa Cezaevindesiniz'' demesi üzerine Yıldırım ''Bana Gazi Mahallesi olayları cezaevine girmeden önce teklif edildi'' dedi.
Avukat Küçük, Yıldırım'a, Necip Hablemitoğlu cinayetinin kendisine teklif edilip edilmediğini de sordu. Yıldırım bu soruyu ''Buna cevap vermiyorum. Bilahare cevap veririm'' diye yanıtladı.
''Oraya giderken bombaları alacağımı biliyordum"
Yıldırım'ın, Veli Küçük'le 1996-1998 yılları arasında samimi olduğunu belirttiğini dile getiren avukat Küçük, Veli Küçük'ün o dönemde Giresun'da görevli olduğuna ve 7 Aralık 1998'de 25 günlük bir izine çıktığına, onun dışında kalan zamanını Giresun'da geçirdiğine dair resmi kayıtların bulunduğunu söyledi.Küçük, Yıldırım'dan Veli Küçük'le samimi olduklarını gösteren herhangi bir kanıtın olup olmadığını ve Veli Küçük görevi başındayken nasıl samimi olduklarını açıklamasını istedi. Yıldırım, ''Resmi kayıtlarda orada mı gözüküyor? Bilmiyorum'' diye cevap verdi.
Küçük, bu kez Yıldırım'a, ''Size göre Alparslan Arslan, Muzaffer Tekin'in ve Veli Küçük'ün sözünden çıkmayan bir adam. Veli Küçük ve Muzaffer Tekin, Alparslan Aslan gibi bir adamları varken neden Alparslan Arslan aracığıyla size bombaları göndermemişler?. Neden 15 kişinin katıldığı bir toplantıda size bombaları vermişler? Bunu nasıl açıklayacaksınız?'' diye sordu. Yıldırım, bu soruyu ''Bunu onlara sorun'' şeklinde cevaplandırdı. Küçük'ün, ''Alparslan Arslan, Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atmanız karşılığında size 500 bin dolar para teklifinde bulunmuş olsaydı, bu olayı kabul eder miydiniz?'' sorusuna Yıldırım, ''Etmezdim. İşin kaynağını, işi kimlerin verdiğini, ortaklarının kimler olduğunu öğrenmem lazım'' dedi.
Küçük'ün, bu toplantıya giderken, kendisine o toplantıda bombaların verileceğinden haberinin olup olmadığını sorduğu Yıldırım, ''Toplantıya gittiğimde bana teklif yapılmıştı. İki bomba atmam karşılığında 500 bin dolara anlaşmıştık. Oraya giderken bombaların verileceğini biliyordum'' diye konuştu. Osman Yıldırım'ın verdiği bir ifadede, Alparslan Arslan'ın kendisine ''Danıştay başkanının aracının plakasının lazım olduğunu'' söylediğini kaydeden Küçük, ''Yıldırım, bu sözü duyduğunda, Alparslan Arslan'ın Danıştay başkanının arabasına haciz mi koyacağını düşündü?'' dedi.
Küçük'ün bu sorusuna Yıldırım, ''O an aramızda bir tartışma olduğu için çok sinirliydim. Bana sorduğu soruları algılayamadığım için cevap vermedim. Ne yapacağını düşünmedim'' şeklinde cevap verdi. Duruşmada daha sonra, Yıldırım'ın çapraz sorgusuna ara verilerek, sanık ve avukatların taleplerinin alınmasına geçildi.
Duruşmanın talepler bölümünde söz alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin, askerde ''patlamayan el bombalarına tekrar nasıl pim takılır'' gibi bir eğitim olmadığını ifade ederek, ''Osman Yıldırım bombaları tek parça halinde aldığını söylüyor. Oysa profesyonel hiçbir asker bombanın başını gövdesine takılı olarak ne taşır ne de kimseye verir'' dedi.
Cezaevinde kendi imkanlarıyla bir el bombası maketi yaptığını belirten Tekin, üst kısmında karton parçası olan ve içinde açık renkli bir toz bulunan yeşil bir cam şişeyi heyete göstererek, ''Bu, benim cezaevi ortamında yaptığım el bombasıdır'' diye konuştu.
Şişenin kapak kısmını kaplayan kartona takılı parçayı gösteren Tekin, ''Bu, el bombasının pimidir. Bunu çektiğiniz zaman kapağın üzerinde bulunan tertibatın ateşlemesi tetiklenmiş olur. Kapak kısmında bulunan fitil de gövde içerisindeki TNT'yi ateşler'' diyerek, el bombasının nasıl patladığını anlattı.
Veli Küçük de 23 aydır tutuklu yargılandığını hatırlatarak, ''Aileyi İstanbul'dan buraya taşıdık, baba-kız savunma yapacağız diye'' şeklinde konuştu. Osman Yıldırım ve Alparslan Arslan'ı ilk defa bu duruşma salonunda gördüğünü ifade eden Küçük, hayatı boyunca hiç kimseden hukuka aykırı talimat almadığını ve hiç kimseye hukuka aykırı talimat vermediği söyledi.
''Aklanarak çıkmayı 2 yıldır bekliyorum"
Küçük, ''Veli Küçük'ü karalamak, yok etmek için, benim üzerimden Türk ordusunu karalamak için 'JİTEM' dediler. Buradan aklanarak çıkmayı 2 senedir bekliyorum. Birçok hastalığım olduğu halde bu yola başvurmadım. Sayın Başkanım, beni burada daha fazla tutmak için elinizde ne vardı, şu anda ne kaldı?'' diye konuştu.
Mahkemenin Talat Aydemir dosyasını istediğini hatırlatan Küçük, ''Talat Aydemir dosyasında Veli Küçük ile ilgili bir şey mi arıyorlar? Ben o zaman Harp Okulu değil, Kuleli Askeri Okulundaydım. Oradan bir şey bulamazlar, başka şey arasınlar'' şeklinde konuştu. Bu dosyanın 6 ay sonra mahkemeye gelebileceğini ifade eden Küçük, ''Ya Atatürk'e İzmir'de yapılan suikast girişiminin dosyasını isteselerdi, 5 senede gelirdi. Ben 5 sene daha bekleyecektim'' dedi.
Tokat'taki terörist saldırıda 7 askerin şehit edilmesi olayına değinen Küçük, bu saldırıyla bağlantısı olduğu yönünde yapılan haberlere tepki gösterdi. Küçük, ''Tokat'taki saldırı olayının benimle bağlantısı olduğu iddiası Savcı Zekeriya Öz tarafından mahkemenin önüne getirilirse hiç şaşırmayacağım'' diye konuştu.
Karadeniz bölgesinden sorumlu olarak 1996-1998 yılları arasında komutanlık yatığını ifade eden Küçük, bu dönemde bölgeye PKK'nin hiç giremediğini, DHKP/C'nin de çekilmek zorunda kaldığını dile getirdi. Küçük, mahkemeden, Karadeniz Bölgesi'ndeki çalışmalarına ilişkin dönemin incelenmesini istedi.