Birinci Ergenekon davasının 122. duruşması

Birinci Ergenekon davasının 122. duruşmasında sanık Osman Yıldırım'ın çapraz sorgusuyla devam etti. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Yıldırım'ın çapraz sorgusuna ara vererek, duruşmayı yarın saat 09.30'a bıraktı.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, Hayrettin Ertekin ve Ümit Sayın dışındaki emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 25 tutuklu sanık katıldı. Duruşmaya, tutuksuz yargılanan gazeteci Güler Kömürcü Öztürk de geldi.

Duruşmada Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Yıldırım'ın 1 Nisan 2008 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca şüpheli olarak alınan ifadesini okundu. Osman Yıldırım, bununla ilgili açıklama yapmadan önce salı günkü duruşmada kendisi aleyhine konuşmalar yapıldığını belirterek, açıklama yapmak istediğini söyledi. Osman Yıldırım, birtakım insanların, 5-10 kelime haznesi olan insanlardan medet umduklarını öne sürerek, hakikatleri dile getirdiğini, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'ın Danıştay suikastıyla alakaları olmadığını söylemesine rağmen, bu kişilerin lehlerine konuştuğunu anlamadıklarını ifade etti.

Timuroğlu'nun ''kimse bomba almadı'' şeklinde beyanı olduğunu, ancak el bombalarını alırken bu kişinin yanında olmadığını ifade eden Yıldırım, Timuroğlu'nun sahibi olduğu bir barın da bulunmadığını kaydetti. Yıldırım, işlettiği kulübe ilişkin kira sözleşmesini mahkemeye verdiğini dile getirerek, ''Timuroğlu, (Hırsız adamdır) diyor, benim için. Bu iftiradır. Böyle bir sabıkam yok. 25 yıldır cezaevindeyim. Her vilayetten insan tanırım. Onun yaşı kadar hapis yattım. Kendisini Cumhuriyet gazetesinin bombalanması işine bulaştırdığım doğrudur. Bundan dolayı üzgünüm. Yattığı ceza da bu suçu karşılıyor'' diye konuştu.
 

Arslan ile Yıldırım otelde kalmamış

Yıldırım'ın, tutuklu sanıklardan Muzaffer Tekin'in Selvi Otel tanığının ifadesine değindiğini belirtmesinin ardından Mahkeme Başkanı Şengün, Selvi Otel'den gelen kayıtlarda, Alparslan Arslan ile kendisinin kaldığına dair kayıt bulunmadığının, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'ın kaydının olduğunun belirtildiğini söyledi. Bunun üzerine Osman Yıldırım, gelen kayıtların yalan olduğunu ileri sürerek, bu konuya ilişkin savunmasında anlattıklarını tekrarladı. Tekin de oturduğu yerden konuşarak, tutanakları okuduğunu, Yıldırım'ın kendisine iftira attığını ileri sürdü.

Yıldırım da iftira atmadığını ifade ederek, bu tutanaklara ilişkin konuştuğunu dile getirdi.
''Danıştay saldırısından haberi olsaydı, bu oteli terk etmesi gerektiğini oysa olay anında ölüm uykusunda olduğunu'' anlatan Yıldırım, Selvi Otel'de kaldığını ifade etti.

Başkan Şengün, ifadesine ilişkin konuşmasını isteyerek, ''O kadar adam hakkında ne biliyorsun? Hasan'ı öldürecekler, Mehmet'i vuracaklar. Nedir onlar?'' diye Yıldırım'a sordu. Sohbet ettiği ortamlarda söylenen şeyler olduğunu, ifadesinde belirttiği isimleri sohbet ortamında duyduğunu ve dilekçesinde yazarak bildirdiğini dile getiren Yıldırım, ''Ergenekon, Susurluk'un uzantısı değildir. Susurluk 'Ergenekon'un uzantısıdır. Susurluk 1-2 kişiden ibarettir'' dedi.

Mahkeme Başkanı Şengün, Yıldırım'a, ifadesinde diğer dosya sanıklarından bazı isimlere de eylemler yapılacağını belirttiğini hatırlatarak, elinde maddi bulgu, dayanağı olup olmadığını sordu. Yıldırım da bir dayanağı olmadığını, ses ve görüntü kaydının bulunmadığını, sohbet ortamında konuşulanları belirttiğini kaydetti. Şengün'ün ''Kim bunlar'' sorusuna Yıldırım, ''Onu şimdilik söyleyemem'' dedi. Başkan Şengün'ün ''Bunlar sırayla mı olur'' demesi üzerine de Yıldırım, şimdilik cevap veremeyeceğini anlattı.

Şengün, yine bu ifadesinde el bombalarından söz ettiğini belirterek, ''Veli Küçük'ten aldığını söylüyorsun. Burada Muzaffer Tekin'den aldığını da söyledin'' demesi üzerine Yıldırım, Veli Küçük isminin yanlış geçmiş olabileceğini söyledi. Şengün'ün, ifadedeki bu bölümü tekrar okuyarak, ''Veli Küçük'ten iş aldım. İşle beraber patlayıcı da aldım, diyorsun'' dedi. Yıldırım da ''Ben iş aldım, dedim. Bombaları Veli Küçük'ten aldığım, kısmı doğru değildir'' diye konuştu.

Başkan Şengün daha sonra, Yıldırım'ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 4 Ekim 2008 tarihinde şüpheli olarak alınan ifadesini okudu. Yıldırım bu ifadesinde, kendi kendini ihbar ettiğini ve hakkında dava açılmasını istediğini belirterek, ''Danıştay dosyası karara bağlanmadan bu haksızlıktan kurtulmak, cezaevinde rahat uyumak için geçmişte işlediğim suçlarla ilgili beyanda bulundum. Kimse dava açmadı'' dedi.
 

Çapraz sorgu

Yıldırım'ın Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçeler ile daha önce alınan ifadelerinin okunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Yıldırım'a 2006-2007 yılları arasında kullandığı bazı cep telefonu numaralarını sordu. Yıldırım, telefonların ilk numaralarını hatırladığını belirtmesi üzerine Pekgüzel, bazı telefon numaralarını tekrar sordu. Yıldırım'ın bunların kendisine ait olduğunu söylemesi üzerine Başkan Şengün, ''Hemen benimdir diyorsun. Hafızanda o kadar numara kayıtlı mı?'' dedi. Yıldırım da sadece ilk numaralarını hatırladığını, bu kısmının doğru olduğunu söylediğini kaydetti.

Savcı Pekgüzel'in sorusu üzerine Ankara'ya gittiğinde 2 tane telefon kullandığını, Alparslan Arslan ile 0533 ile başlayan hattan konuştuklarını ifade eden Yıldırım, cep telefonlarını başka arkadaşlarının kullandığını, ancak bu kişilerin bu davada yargılananlar arasında olmadığını kaydetti. Yıldırım, Pekgüzel'in ''Süleyman Esen'i tanımadığını söylüyorsun. Ancak kendisiyle 11 tane telefon görüşmeniz var'' demesi üzerine de Esen'i hayatı boyunca hiç görmediğini tekrarladı. Bu telefon görüşmelerini de hatırlamadığını dile getiren Yıldırım, sürekli kulüplerde kumar oynadığını ve sabahladığını kaydetti.

 

'İşi para karşılığı, çıkar amaçlı olarak kabul ettim'

Yıldırım, Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in ''Mehmet Adıkdil'i tanıyor musun? 15 Mart-17 Mayıs 2006 tarihlerinde 84 telefon görüşmeniz var. Açıklar mısınız?'' sorusuna, öyle bir arkadaşı olmadığını ve tam olarak hatırlayamadığını söyledi. Savcı Pekgüzel'in, ''Bostancı sahilinde beraber yürürken Alparslan Arslan'ın 'Şaibeli sermaye sahiplerinin maddiyatlarını fakir halka dağıtalım. Bülent Eczacıbaşı'nın iki kişiyi öldürttüğünü biliyorum'' dediği doğru mu? Nasıl bilgi sahibi olduğundan bilginiz var mı?'' sorusuna, Yıldırım, konuşmanın doğru olduğunu ifade ederek, ''Neye dayanarak böyle konuşuyorsun, dediğimde 'Olur, olur' dedi. Sistemle barışık olan kişiler bu dediklerini yapar dediğimde, 'Aynen öyle' dedi. Kimlerle iş birliğinde olduğu somut delillerle ortadadır'' diye konuştu.

Cumhuriyet Savcısı Pekgüzel'in, el bombalarının kendisine verildiğini iddia ettiği Ataşehir'deki evi tarif etmesini istemesi üzerine, Yıldırım, kendisini aldıkları yere 500 metre mesafede bir yer olduğunu ve yeni yapılmış, 2-3 katlı, çevresi yüksek duvarlarla çevrili binalar olduğunu söyledi. Pekgüzel'in, ''Muzaffer Tekin'le görüştünüz mü? Ofisine gittiniz mi?'' sorularına da, Tekin'le bazı ortamlarda görüştüğünü ifade ederek, ''Muzaffer Tekin'in ofisi, Alparslan'ın ofisine yakınsa gitmişimdir'' dedi.

Savcı Pekgüzel'in, ''Ataşehir'deki toplantıda Cumhuriyet gazetesinin niçin bombalanacağı açıklandı mı?'' şeklindeki sorusuna da Yıldırım, ''Hayır açıklanmadı. Cumhuriyet gazetesinin ortaklarının arasında bir anlaşmazlık vardır, bundan dolayı bu iş teklif edilmiştir diye düşündüm. İşi para karşılığı, çıkar amaçlı olarak kabul ettim'' yanıtını verdi. Pekgüzel'in, ''Karikatür krizinden haberiniz var mıydı?'' sorusuna, Yıldırım, haberi olmadığını, ertesi gün gazeteden okuduğunu söyledi.

Yıldırım, savcı Pekgüzel'in, ''Bombaların üçünü birden siz niye almadınız. Birini neden Alparslan Arslan aldı? Talimat ne şekilde verildi? Tarih belirttiler mi?'' soruları üzerine de ''İki tanesini ben aldım. İkisini ben atacağım diye bir şey yok. Birini ben şahsi husumetim olan holdinge atacaktım. Aldığım günün ertesi günü attık'' cevabını verdi.

'Ben Alparslan ile Küçük'e gitmedim'

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, ''Yapılan incelemelerde, bombaların içindeki granül TNT'nin boşaltılıp, dumansız barut konulduğu belirtiliyor. Bomba üzerindeki tadilatı siz mi yaptınız?'' sorusuna Yıldırım, öyle bir uzmanlık alanının olmadığını söyledi. Yıldırım, ''Bombaları atmayı nereden öğrendin. Kimseden eğitim aldın mı?'' şeklindeki soruya da, ''Kimseden eğitim almadım. Askerlikte görmüştüm. Asker kökenli dostlarımdan görmüştüm'' karşılığını verdi.

Osman Yıldırım, Cumhuriyet gazetesine bomba atması için İsmail Sağır'a kendisini menfaatlendirebileceğini söylediğini, Alparslan Arslan'ın bir teklifi olup olmadığını bilmediğini ifade etti. Pekgüzel'in ''Veli Küçük ile ne zaman, nerede tanıştınız? 'El bombaları atıldıktan sonra Alparslan Arslan'ı Veli Küçük'e bıraktım' dediniz. Açıklar mısınız?'' sorusuna da Yıldırım, ''Kendisi 'Veli paşaya gidelim, beni burada bırak' diyordu. Ben de Üsküdar'daki MHP binasının bulunduğu caddeye, Üsküdar'daki çay bahçesine bırakıyordum. Ben Alparslan ile gitmedim'' dedi.

Bir soru üzerine de Yıldırım, dini inançlarından dolayı Alparslan Arslan'ın refleks göstererek eylemi gerçekleştirdiğini hiç duymadığını ifade ederek, ''İnançlı olsaydı, Merve Kavakçı Meclisten atıldığı zaman gösterirdi. Kemal Alemdaroğlu'nun faaliyetleri ortadadır. İlhan Selçuk, Turhan Selçuk var. Reflekslerini onlara gösterirdi'' şeklinde konuştu. Sanık Yıldırım, Arslan'a kalaşnikof marka bir silah da vermediğini belirterek, Arslan'ın İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu'na bomba atılması karşılığı para vaadinden haberi olmadığını kaydetti.

Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın da ''Ergenekon'' davasında tanık olarak ifade vermesi için belli bir şekilde yönlendirildiği iddialarının bulunduğunu anımsatarak, ifade öncesinde polis memurlarıyla görüşme yapıp yapmadığını sordu. Yıldırım da polis memurlarıyla görüşmediğini, kimsenin de kendisine gelerek, savcıların görüşeceğini söylemediğini dile getirerek, ''Bir tanesi gelip beni yönlendirmek için teklif etse kendisine tokat atarım. Kimse beni yönlendiremez'' dedi.

Savcı Taşkın'ın, ''Size kanun dışı vaatte bulunuldu mu?'' sorusuna Yıldırım, ''Böyle bir durum olmadığı halde bunu söyleyenler var'' karşılığını verdi. Danıştay iddianamesinin içeriğinin televizyonlarda yayımlanması üzerine Alparslan Arslan'ın kendisini, arkadaşlarını ve zavallı bir yaşlı olan Salih Kurter'in adını verdiğini gördüğünü ve dilekçe vererek açıklamalarda bulunmak istediğini, ancak savcının kendisinin dediklerinin bir kıymeti olmadığını söylediğini ileri sürdü. Taşkın'ın, ''Müebbet aldığınız dosyayı ne kadar incelediniz?'' sorusu üzerine de istemesine rağmen Danıştay dosyasının fotokopisinin kendisine verilmediğini söyledi.

Osman Yıldırım, Ataşehir'deki evde bombaların diğer kişiler tarafından görülüp görülmediğini bilmediğini, sehpanın üzerinde olan bombaları alıp çıktığını ifade etti. Taşkın'ın ''Böyle bir eylem öncesi yapılan toplantıyı oldukça az kişi bilmesi gerekir. Muzaffer Tekin ile ilişkiniz nedir? Size güvenmesinin nedeni nedir?'' sorusu üzerine de Yıldırım, ''Bunu Semih Tufan Gülaltay'a sormak lazım. Semih Tufan vasıtasıyla güven duyduğunu söylüyorum'' dedi. Yıldırım, daha önceden Muzaffer Tekin ile bir eylem içerisinde yer almadığını da belirtti.

Muzaffer Tekin'in 500 bin dolar para vaadindne bulunduğunu söylediğini hatırlatan Yıldırım, Tekin'in bu parayı nereden temin edeceğini bilmediğini dile getirdi. Yıldırım'ın migreni olduğunu belirtmesi üzerine, çapraz sorgusuna kısa süreliğine ara verildi.


Yıldırım, savcı Taşkın'ın, ''İsmail Sağır, Ankara'ya giderken 'arabada Vakit gazetesini görmüştüm. Orada kararı alan üyelerin fotoğrafları vardı' diyor. Ne diyorsun?'' sorusuna, gece olduğu için arabada böyle bir gazeteyi görmediğini söyledi.

Taşkın'ın, ''Eylemden bir gün önce 16 Mayıs 2006'da Alparslan Arslan, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu'nun otelden ayrıldığı ve hesapları kapattıkları, daha sonra geri döndükleri görülüyor. Neden, biliyor musun?'' sorusuna Yıldırım, ''O konuda bilgi sahibi değilim'' karşılığını verdi.

Yıldırım, savcı Taşkın'ın, ''Alparslan Arslan'ın saldırıdan bir gün önce keşif yaptığını biliyor musun?'' sorusunu da ''Hayır, bilmiyorum'' diye yanıtladı.

Cumhuriyet Savcısı Pekgüzel'in, ''Alparslan Arslan, sizinle beraber yemek yedi mi? Arslan uyuşturucu kullanıyor muydu?'' sorularına da Yıldırım, ''Hayır, yemek yemedi. Nefesi pis kokuyordu Alparslan'ın. 'Midem ağrıyor' demişti. Uyuşturucu kullandığını bilmiyorum ancak uyuşturucu kullanmış gibi yüz ifadesi vardı'' karşılığını verdi.

Pekgüzel'in, ''Sedat Peker'i tanıyor musun, bir irtibatınız oldu mu?'' sorusunu Yıldırım, ''Biliyorum. İrtibatımız olmadı. İnsan bileğinin hakkıyla kabadayı olmalı, başkalarının iradesiyle kabadayı olmamalı. Öyle biriyle işim olmaz'' diye yanıtladı.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Yıldırım'ın çapraz sorgusuna ara vererek, duruşmayı yarın saat 09.30'a bıraktı.