"Birbirimizi suçlamayı bırakalım"
AB Dönem Başkanı Belçika'nın Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Stefan Vanackere, ''Türkiye ile AB katılım sürecinde birbirimizi suçlamayı bırakalım. Bizim amacımız, Türkiye ile AB'yi mümkün olduğunca birbirine yaklaştırmak'' dedi.
cumhuriyet.com.trBritish Council, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Türkiye-AB: Geleceği Şekillendiriyor'' temalı 7. Boğaziçi Konferansı'nın ilk oturumunda konuşan Vanackere, Türkiye ve AB arasındaki ilişkinin çok yönlü olduğunu, bunun zaman zaman unutulduğunu ifade etti. İslamafobi konusuna da Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin çok yönlü olduğu unutulmadan bakılmasını isteyen Vanackere, çok yönlü olmanın, iki ortağın da birbirine katkısını iyi analiz etmekle anlaşılacağını kaydetti.
''Zaman zaman Türkiye-AB sürecinde ben de karamsarlığa kapılıyorum'' diyen Vanackere, AB'nin hala dünyanın en büyük ekonomik bölgesi olduğunu, aynı zamanda dünya nüfusunun yüzde 7'sinin, en zenginlerinin yüzde 25'inin AB'de yaşadığını, kalkınma işbirliği bütçelerinin yüzde 50'den fazlasının AB bölgesinde üretildiğini, insanların mevcut zenginliklerini paylaştıklarını anlattı. AB ülkelerinde ekonomik büyüme hızına verilecek yanıtın insanları tatmin etmeyebileceğini, ama hala dünyanın en büyük bölgesi olmaya devam ettiğini ifade eden Vanackere, 6 ülke ile başlayan yolculuğun 27 ülke ile devam ettiğini anımsattı.
Vanackere, AB'nin Türkiye ile ilgilenmesinin 50 yıl önceye dayandığını, bunun sürekli hatırlatıldığını belirterek, şöyle konuştu:
''İlk etapta atılan adımlar 6 üye ile yürütüldü. Ancak 6 ülkenin dahil olduğu bir birlik ile 27 ülkenin dahil olduğu bir birlik çok farklı. Artık oyunun kuralları değişti. Lizbon Anlaşması, AB'nin oynadığı oyunun kurallarını da değiştirdi. Lizbon Anlaşması'nın çok da vurgulanmayan boyutuna değinmek istiyorum. En önemli değişiklik AB Parlamentosu'nun gücü. AB Parlamentosu daha da güçlendirildi ve artık nitelikli çoğunlukla kararlar alınıyor. Bu entegrasyon süreci ve AB'nin geleceği açısından son derece önemli bir değişiklik. Herkes 'AB tek ses olarak uluslararası kamuoyunda sesini duyurabiliyor mu?' diyordu. Evet duyurabiliyor. Tek ses olmayı başardı. ABD büyük ihtimalle çok farklı bir birlik olacak. ABD'nin, ABD olması 100 yılı aldı. O da şu anki gibi değildi. Tek bir ses olarak konuşabilmek ve özellikle egemenlik söz konusu olunca AB'nin tek ses olabilmesi çok önemli.''
Yılda yarım milyon Avro yardım
Türkiye'nin de inanılmaz değiştiğini ifade eden Vanackere, şunları söyledi:
''Yıllar içindeki ilerlemeler Türkiye'nin farklı bir ülke olmasını sağladı. 10 yıl içinde Türkiye'de olup bitenler gerçekten inanılmaz. Hem Türkiye hem de AB'ye bakacak olursanız ben size 'Dönüp haritaya bakın' derim. 'Türkiye Doğu'ya kayıyor mu?, AB Doğu'ya kayıyor mu?' diyorlar. Ben haritada bir değişiklik görmüyorum. Coğrafyanın bize sunduğu realite değişmiyor. Türkiye'nin Doğu'ya kaydığı, eksen kaydırdığı yorumlarında bulunanlar mantığı kaçırıyorlar. Türkiye'nin komşularıyla hiçbir probleminin olmaması son derece doğal.
Biz de AB olarak komşularla sıkıntı yaşamak istemiyoruz. Türkiye'nin de stratejik olarak komşularıyla ilişkilerini geliştirmesi son derece doğal ve hatta bu Türkiye'yi bizim açımızdan daha ilginç hale getiriyor. Bizlerle ortaklık yaratan ve 360 derece kapsamlı bir ilişki kurmak istiyoruz. AB'nin artık genişleme yorgunu olduğundan söz ediliyor. Şunu hiç unutmayın: Türkiye, şu anda AB yardımlarından en çok yararlanan ülkelerden birisi. Türkiye'ye yılda yarım milyon avroluk yardım geliyor. Bir tüccar gibi konuşmak istemiyorum, ancak insanlar Türkiye ve AB birbirine sırtını dönüyor derken, AB'nin Türkiye'ye ne kadar maddi destekte bulunduğunu unutmayın diye söylüyorum.''
Vanackere, dış politikada ilerlenmesi gereken noktalar olduğunu ifade ederek, Türk dostlarıyla analizleri paylaştıklarını, ancak masa başında konuşulan şeylerin aynı doğrultuda eyleme dönüşmediğini kaydetti. ''Dış politika meselelerine bakış ortak bile olsa ortak eyleme geçemiyoruz'' diyen Vanackere, İran konusunda ortak temel hedefler güdüldüğünü, ama eyleme geçme biçiminin Türkiye ile AB'de farklı olduğunu söyledi.
Anayasa değişikliği
Vanackere, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türkiye ile AB katılım sürecinde birbirimizi suçlamayı bırakalım. 'Şu hareket etsin, ondan sonra ben bunu yaparım. Sen önce hareket et, ben sonra adım atarım' gibi bir karşılıklı suçlama oyununu bir tarafa bırakalım. Bizim amacımız, Türkiye ile AB'yi mümkün olduğunca birbirine yaklaştırmak."
Belçika Dönem Başkanlığının bu konuda 5 öncelik belirlediğini belirten Vanackere, şunları kaydetti:
"Bunlardan biri genişleme. İki taraf da birbirini suçlamayı bıraksın. Katılım süreci her iki tarafın sorumluluklarını yerine getirmesi sonucunda neticelenecektir. Bu açıdan da Türk hükümetinde dostlarımı tebrik ediyorum. Geçen birkaç ayda çok önemli adımlar attılar. Anayasa reformu, ileriye taşıyacak bir adım oldu. Hükümet, Kürt meselesi konusunda da siyasi bir çözüm bulma açısından çok cesaret gerektiren adımlar attı. Gerçekten katılım müzakerelerinin teknik düzeyde ilerlemesi için Türkiye de adım atmaya devam ediyor. Buradaki ivme kaybedilmemeli, hala fırsatlar var. İvmenin korunması için elimizden geleni yapmalıyız. Çok net bir ilerleme görmeye ihtiyacımız var. Kesinlikle kemikleşmiş pozisyonlardan çıkıp cesaret ve yürek gerektiren adımlar atmalıyız. Hiçbir süreç fedakarlık yapmadan ve sabırlı olmadan yürütülemez. Üzüm, korukken ekşidir, ama bir kez olgunlaştığı zaman üzüm tatlıdır, ama olgunlaşması sabır gerektirir.''
Türkiye de dahil bazı ülkelerin ''Tam üye olacağımız tarihi ne zaman bileceğiz?'' sorusunu yönelttiğini anımsatan Vanackere, ''Öğrenciler, sınav tarihini sorabilir, ama sonucun ne zaman açıklanacağını öğrenemez. Kaydedilecek ilerleme elde edilecek sonuçlara göre gelişecek. AB, atılması gereken adımları tanımlarken Türk halkı ve şirketleri tarafından yararlı olan adımları tarif ediyor. O nedenle sabırlı ve gelecek için dirayetli olmalıyız'' diye konuştu.
İlgili haberler için tıklayınız: