Biraz Pınar Selek, biraz Karin Karakaşlı
Orhan Alkaya’nın sahneye koyduğu oyun bugün ve yarın 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenecek. Alkaya, haksızlığı, sömürüyü ve bencilliği şiddetle yeren oyunlarıyla ünlü Lillian Hellman için "Biraz Pınar Selek, biraz Karin Karakaşlı, biraz da Adalet Ağaoğlu derim. Lillian Hellman, itirazlarını kendi olduğu yerden yapan biri, tek başına davranabiliyor” diyor.
Ceren Çıplak/Cumhuriyet
Yoğun bakım ünitesinin kapısında bekleyen kaygılı bir kadın... Aslında her sabah hırsla ve zindelikle uyanan 56 yaşındaki bu kadın, bugün kapının hemen ardında, 30 yılını paylaştığı acımasız eleştirmeninin, hayranı olduğu yazarının, içki arkadaşının, ama en çok da âşık olduğu adamın ölümden dönüp gelmesini bekliyor. O, haksızlığı, sömürüyü ve bencilliği şiddetle yeren oyunlarıyla ünlü Lillian Hellman.
Hellman, şiddet ve cinsellik ağırlıklı polisiye roman türünün öncüsü Dashiell Hammet’ın komada geçirdiği son saatlerinde, kendi geçmişine naif bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk, kimi zaman Hellman’ın en insani, en gizli yönlerini açığa vuruyor. O yüzden, Hellman, William Luce’a, anılarının anlatıldığı “Lillian” oyununu yazarken çok müdahale etmiş, ama sonunda onay vermiş.
“Lillian” adlı oyun 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında izleyiciyle buluşuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yapımı oyun bugün 20.30’da, 23 Mayıs Cuma da 18.30’da Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde izlenebilecek. Orhan Alkaya’nın yönettiği tek kişilik oyunda Aliye Uzunatağan oynuyor.
Oyun, bugün yeni bir dramaturjiyle sahneleniyor. Alkaya, iki yazarın iki insan olarak birbirine olan bağlılık ve bağımlılık hikayesindeki bir kopuşa doğru gidişi anlatmak üstüne kurulu bir dramaturji olduğunu söylüyor. O yüzden oyunda, Lillian’ın, hayatının en önemli insanının ölüme doğru gidişini bekleme halini görüyoruz. Alkaya, “Lillian’ın bütün anıları o halin içindeki bir hikaye. Bütün o hatırlamalar aynı zamanda Dashiell’siz bir hayatın nasıl yaşanacağını tasvir etmekle de ilgili” diyor.
Oyunun Lillian Hellman ile Dashiell Hammett’ın hikayesi olmasının ötesine geçen bir yanı da var. Alkaya, bu bağlamda “Bir kadın ve erkeğin hikayesi var aslında. Büyük bir aşkla birbirine bağlı iki insandan biri ortadan kalkıyor” diyor.
“Hikayenin başlıca aksiyonu bu. Hellman ile Hammett Amerikan entelektüel hayatının iki çok önemli figürü. Soğuk Savaş döneminin iki entelektüel direnç simgesi. Bütün bunlar hep daha sonra gelen parçalar, asıl olan o büyük bağımlılığın içinde bir parçanın yok oluşa doğru gidişi...”
Uzunatağan da Lilian’ın yüzleşme haline değiniyor:
“Lillian, anılarıyla da yüzleşiyor. Babasıyla, annesiyle, ailesiyle, kendi çocukluğuyla, çoçukluktaki hırçınlıklarıyla, öfke patlamalarıyla. Hammett’ın hep iyi yönlerini anlatmıyor, ölmek üzere olan adamla da yüzleşiyor.”
Uzunatağan, Hellman’ın kimliğinin az görünen bir kadın kimliği olduğu kanısında:
“Özgür bir ruh. Oyunu kapalı gişe oynarken, en sükseli zamanında oyunu bırakıp İç Savaş’ı merak ettiği için İspanya’ya gidiyor. Politik görüşü var, ama bunu hiçbir siyasal oluşumun içinde yer almadan tek başına başarmış bir kadın.”
Hellman’la Hammett’ın ilişkisini ise şöyle yorumluyor:
“Oyunlarını Hammett sayesinde yazmış. Birbirlerinden keyif alan, birbirini tamamlayan iki insan. İlginç bir beraberlikleri var, hiç evlenmemişler, özgürce yaşamışlar. Son beş yıla kadar aynı evde oturmamışlar, aynı şehirde bile yaşamamışlar. Zaman zaman birbirlerinden kopmuşlar ve ikisinin de hayatına başka insanlar girmiş. İlişkilerinden dolayı birbirlerine sorumluluk yüklememişler. Aşkları özgür bir aşk.”
Hellman, McCarthy dönemi Amerika’sında McCarthy’nin sorgucularına “Vicdanımı günün modasına göre biçimlendiremem, biçimlendirmeyi de istemem” diyerek kafa tutmasıyla ünlü. Bu söylem onu ABD’de “kahraman kadın” konumuna taşımış. Onun bu sözü sahnede de geçiyor.
Alkaya da, oyunun entelektüel düzlemde mottosunun bu sözler olduğunu belirtiyor:
“Bu cümlenin bugün sahneden söylenmesi çok önemli, çünkü tarih boyunca entelektüel savrulmalar oldu. Dikkat çekmekte fayda var. Seyirciyi uyarıyoruz; vicdanınızı vicdan olduğunu hatırlayarak kullanın diye.”
Peki, Lillian Hellman’ı bugüne taşırsak nasıl bir kadın portresi ortaya çıkar?
Alkaya yanıtlıyor:
“Biraz Pınar Selek, biraz Karin Karakaşlı, biraz da Adalet Ağaoğlu derim. Lillian Hellman, itirazlarını kendi olduğu yerden yapan biri, tek başına davranabiliyor. Her dönem her toplumda kendi Lillian Hellman’larını üretiyor aslında. Bu insanlar nadir insanlar...”
Türkiye’de Lillian Hellman
Daha önce de 12. Tiyatro Festivali’nde Ahmet Levendoğlu’nun yönetmenliğinde sahnelenen oyunda Aliye Uzunatağan oynamıştı. Işık Yenersu da, Lillian Hellman’ı 1983-84 yıllarında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Rutkay Aziz ile birlikte “Güneyli Bayan” adlı oyunda canlandırmıştı. Anı kitaplarında, yaşadıklarını oyunlaştırdığını söyleyen Hellman’ın “Küçük Tilkiler” ile “Kırık Oyuncaklar” adlı oyunları da önceki yıllarda Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları’nda sergilenmişti.