Bir yüzleşmeme hali
Tiyatronun klasik metinlerinden Çehov'un 'Vişne Bahçesi' Engin Alkan rejisiyle İBBŞT'de
cumhuriyet.com.trEkim Devrimi’nden hemen önce 19. yüzyıl Rusyası’nda toprak aristokrasisinin son yılları... Bütün servetini kaybetmiş ve değişime, dönüşüme direnen aristokrat bir aile... Ellerinde kalan son kaleleri vişne bahçeli çiftlikleri de satılmak üzere...
Çehov’un en çok bilinen ve son yazdığı oyunu “Vişne Bahçesi”, bu sezon İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahneleniyor. Daha önce farklı rejilerle pek çok kez sahnelenen bu oyunu bu kez Engin Alkan hem yönetiyor hem de oynuyor.
Neden Çehov, üstelik en çok sahnelenen oyunlarından “Vişne Bahçesi” sorusuna yanıtı net: “Klasiklerin yeniden ve yeniden seyirciye sunulması önemli. Ama seçimimdeki en önemli unsur metnin öne çıkardığı unsurlar ve ait olduğu zamana dair sorunsalları bakımından bugün ülkemizde yaşadıklarımızla olağanüstü bir paralellik taşıması”.
Alkan, “Vişne Bahçesi”ni statükoya karşı ayaklanmalar sürerken değişen değerlere ayak uyduramayan, nostaljiyle geçmişe bakan, izole hayatlarını sürdüren aristokrat bir ailenin çelişkisi olarak okuyor ve oyun üzerinden ilerlemeyle yozlaşma arasındaki sınır ne olabilir sorusunu ortaya koymaya çalışıyor. “Bugün içinde yaşadığımız toplumsal gerçekliğin aynası adeta metin. Cumhuriyet’ten bu yana devam eden bir toplumsal dönüşümün parçasıyız. Giderek sermayenin el değiştirmesiyle toplumda oluşan yeni değerlerin etkisiyle, eskiyle-yeninin, modernle-geleneğin, Batılılaşma ile muhafazakârlaşmanın kaosunda çeşitli sancılar yaşamaktayız. Ancak sorun şu: Sözü edilen toplumsal dönüşüm bir yenilenme midir, yoksa topyekûn bir tepetaklak oluş mudur?” diyor.
Çehov’u ise kahine benzetiyor Alkan: “O dönem olacakları bir bilici, kahin gibi tahmin etmiş. Toplumdaki büyük çalkantıyı, sıkışmayı kaleme almış. Dönemin Rus toplumumun neredeyse bütün referanslarını oyun içine koymuş.”
Tek mekânda geçen oyunun kostümlerinde iki farklı zaman dili kullanılıyor. Çiftlik hayatına sonradan dahil olanlarla dışarıdaki eylemciler 20. yüzyıl insanları, çiftlikte yaşayan aristokrat aile ise Çehov’un zamanından. Alkan keskin farklılığı vurgulamak için altını çizdiği zaman kavramı için “Değişim dışarıda ancak içeride tüm karakterler kendi nostaljik geçmişlerine sığınıyorlar. Bahçede neredeyse Trofimov’un da dediği gibi, çağın en az iki yüz yıl gerisinde kalınıyor” diyor.
Tiyatroda ‘kuş sesleri!’
Oyunda nihayetinde değişim arzusu kapıya dayanıyor. Dışarıda başkaldırı varken, vişne bahçesindeki o büyük şölen masasında oturanlar sokaktaki sesleri, kuş sesi olarak algılıyor. Peki, bugünkü eylemler özellikle İBBŞT kurum sanatçılarının yönetmelik değişikliği sonrası düzenledikleri özerk tiyatro eylemleri de dışarından kuş sesi gibi mi algılanıyor?
“Bir yüzleşmeme hali. Bu görmezden gelme hali bizim gibi toplumlarda daha çok rastlanan bir refleks. Herkes aynı anda konuşuyor, cümleler bir şey ifade etmiyor. Öyle bir sağırlığa dönüşüyor ki bu... İnsanlar çığlık çığlığa bağırıyor, ama herkes sadece kendi sesini duyuyor. Maalesef bu yangın, şehrin tiyatrosundan kültür sanat yaşantımıza yayılacak. Burada yapılan birtakım değişikliklere meslekten insanlar dikkat çekmeye çalışıyor, ama sesimizin cılız çıktığı algılanıyor. Zannediyorlar ki bu sadece tiyatro yapanların sorunu. Hepimizin benzer sorunlar yaşadığı idrak edilmiyor.”