Bir video aktivistin gözünden

Gezi direnişi sırasında yaptığı video röportajlarla tanıdığımız Fatih Pınar, yıllardır barınma hakkı, kentsel dönüşüm, hak ihlalleri gibi konularda işler üretiyor. Pınar’ın iki çalışması, Hrant Dink Vakfı’nca düzenlenen Vicdan Filmleri arasında yer aldı.

Ayşegül Özbek / Cumhuriyet

Çoğumuz Fatih Pınar’ı Gezi sürecinde yaptığı video - röportajlarla tanıdık. O sıralar sosyal medyada akan onca bilgi ve belgenin arasında 4-5 dakikalık kurgulanmış videoların her biri bir belgesel gibiydi.
Fotoğrafa 1998’de Atlas Dergisi’nde başlayan, bu yıllar içinde savaş muhabirliği de yapan Pınar, Atlas yıllarında başladığı foto – röportajlarının yerini Gezi direnişi sırasında video röportaja bıraktı.
Sadece Gezi değil, yıllardır İstanbul’daki barınma hakkı, kentsel dönüşüm, çevre, hak ihlalleri konusunda çalışan ve işler üreten Pınar’ın iki çalışması, son olarak Hrant Dink Vakfı’nca düzenlenen “Vicdan Filmleri” kapsamında seçilen yirmi bir filmin arasında yer aldı.
Hakan Yaman ve Ahmet Atakan için yaptığı videolarla birlikte seçilen diğer filmler 16 Ocak’ta İFSAK’ta gösterilecek.
Şu an T24 internet sitesi için video - röportajlar yapan Pınar, “Gezi nasıl hepimizin üzerindeki ataleti, ölü toprağını silkeleyip attıysa, benim kişisel hayatıma da etkisi öyle oldu” diyor.
-Foto röportajdan video röportaja geçişiniz nasıl oldu?
2009-2010 arasında NTV’ye gündeme dair foto-röportajlar yaptım. Ama devam edemedi, çünkü yaptığım işler gerçekti. Bir taşeron şirkette çalışan işçinin, bir evsizin, sokak çocuğunun, merdivenaltı bir atölyede çalışan kadın işçinin hikayesini anlatıyordu. O dönem bir arayış içindeydim.
Gezi’yle birlikte ilk kez 11 Haziran’da yaşananları anlatarak video - röportaja geçtim. Fotoğraf her zaman videodan çok daha büyüleyicidir. Ama internetle birlikte videonun etkisi arttı. Bunda en büyük etken basılı yayının doğru düzgün işini yapmıyor olması geliyor.
-Hem eylemci hem de polis tarafından çekimler yapıyorsunuz. Mesela ‘Ahmet Atakan’ videosundaki gibi ironik anları nasıl yakalıyorsunuz?
Sadece eyleme ya da sadece gösterilmesi gereken şeye kilitlenmemeyi öğrendim. Eylemciyi çekerken öbür taraftan polisi de gösteriyorum. Caddenin, sokakların halini... Ya da hiç ilgisi olmayan üçüncü kişilerin nasıl etkilendiğini. Ahmet Atakan videosundaki meyhanedeki futbol sahnesinde olduğu gibi. İçeride futbol maçı izlenirken dışarıda gazdan, polisten kaçan bir kitle. Fotoğrafın nereden çıkacağı sezgisi de önemli tabi.
-Kurguyu nasıl yapıyorsunuz?  
Benim için en önemli şey, bu videoların daha çok insana ulaşması. Kurguda 4-5 dakikayı geçmemeye çalışıyorum. En etkileyici şeyi en kısa zamanda anlatmak asıl başarı. Gerçeklikle kurduğum bağı önemsiyorum. Çağıma tanıklığımı, tarihsel misyonumu yerine getirmek için bu işi yapıyorum.
Kurgudan öte beni asıl zorlayan depremzedeler gibi, Gezi’de gözünü kaybetmiş insanlar gibi arka arkaya kurduğum ilişkiler... O insanların misafiri olmuşsunuz, elini sıkmışsınız, çayını içmişsiniz... Daha önce savaş muhabirliğini sorgularken verdiğim cevaplar az da olsa kolaylaştırdı işimi.
-İstanbul’a yağan karla birlikte Zeytinburnu Spor Salonu’na yerleştirilen evsizlerle de bir video - röportaj gerçekleştirdiniz. 5 dakika içinde onlarca hikaye çıkmıştı. Aynı günlerde ünlülerin evsiz makyajıyla çekilmiş fotoğraflarından oluşan bir sergi açılmıştı. Bu iki farklı bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Magazininizi yapın, o fotoğrafçılar ünlü olmak için ünlüleri çeksin tamam, ama evsizleri niye malzeme ediyorsunuz? Ünlülerle çekilen ‘kadına karşı şiddet’ fotoğraflarıyla bu yeteri kadar abartıldı. İlk kez yapıldığında belki ilginç bir fikirdi, ama olayı iyice halkla ilişkiler çalışmasına döndürdüler.
Niye gerçek olanı çekmekten bu kadar korkarlar? Senin kafandaki evsiz imajı o mu yani? Yırtık pırtık, elinde şarap şişesi, zombi makyajlı, yerlerde sürünüyor. Bu tam da sistemin yaptığı gibi gerçeğin içini boşaltmak. Yaptıkları şey gerçeğin yerine sahtesini, imitasyonunu koyup unutturmak, görmezden gelmek...
Video röportajları izlemek için http://vimeo.com/fatihpinar

Video aktivizm
“Bir eylemi çekerek video aktivizm yapmış olmuyorsunuz. Video aktivizm eş zamanlı bir şey. Yani, bir eylemi videoya çekmek için yaparsınız. Ben bunu ilk defa Hakan Yaman için Uluslararası Af Örgütü ile birlikte yaptım. “Hakan Yaman’a ne oldu?” diye bir kampanya başlatıldı. Yaman, Gezi’de eylemci sanılarak beş çevik kuvvet tarafından sokakta demir çubuklarla dövülüp gözü çıkarılıyor ve öldü sanılarak ateşe atılıyor. Ve hiçbir şeyin hesabı verilmiyor. Onun için yaptığım videoda Galata Kulesi’nin yarısı boyutunda projeksiyonla kuleye mektup, fotoğraf yansıttık. Daha sonra gece Çağlayan Adliyesi’nin camlarına “Hakan Yaman’a ne oldu?, Adalet Bakanlığı’ndan adalet istiyoruz” yazıları yansıttık. Bundan 2 dakikalık bir video yaptım.”