Bir umut yolculuğu
Sedef Avcı, Ezel'den sonra şimdi de Umut Yolcuları adlı diziyle ekranlarda. Ona göre bu, bir diziden öte sosyal sorumluluk projesi. Avcı, çoğu gerçek hikâyelerden alınan senaryo ile sokak çocuklarının yaşadıklarına bakarak, onları kazanmanın peşinde olmaktan heyecan duyduğunu söylüyor.
cumhuriyet.com.trSedef Avcı, oyunculuğuyla tanınıyor artık. Hatta bir röportajında “Çoğu insan benim modellik tarafımı bilmiyor” demiş. Onun için oyunculuk kariyerinde ağır ve temkinli ilerlemek çok daha önemli. O yüzden belki de “Bir yıllık yolu, beş yılda aldım” diyor. Ezel’den sonra şimdi de Umut Yolcuları adlı diziyle ekrana geliyor. Bu dizi onun için bir sosyal sorumluluk projesi. Sokak çocuklarının yaşadıklarını görülmeyen tarafıyla, gerçek hikâyeleriyle göstermenin de bir bilinç yaratması açısından faydasına inanıyor. Zuhal Olcay, Yetkin Dikinciler, Haluk Piyes ve Bülent Alkış ile başrolü paylaştığı dizide Avcı, komiser muavini Aslı’yı canlandırıyor. Bu rol için de hem teknik eğitim, hem de dövüş dersleri almış. Dizinin yaşamına etkisi sadece oyunculukta farklı bir rolü deniyor olmasının heyecanından kaynaklanmıyor. Bundan sonra özellikle çocuklar için bir sosyal sorumluluk projesinin bizzat içinde olma niyetinde. Anlatıyor Avcı.
- Ezel dizisinden Umut Yolcuları için ayrıldığınız konuşuldu. Neydi bu projeyi çekici kılan?
- Aslında bu dizi için ayrılmadım. Çünkü senaryo gereği zaten Bahar ölecekti ve biz genel hikâyede bunu biliyorduk. İzleyici bilmediği için de beklenmedik bir durum gibi geldi bu.
- Peki, Umut Yolcuları'nın sizdeki yeri nedir?
- Hikâyenin çatısı sokak çocukları ve yardıma muhtaç kimsesiz çocuklar üzerine kurulu. Öncelikle çocuklarla ilgili bir sosyal sorumluluk projesi olması çok ilgimi çekti. Onların bilmediğimiz, görmediğimiz, başka yüzlerini, hatta işin arka tarafını anlattığı için çok ilgi çekici. İşin bir diğer tarafı da bugüne kadar oynadığım rollerden çok daha farklı bir yerde. Çünkü genellikle drama ağırlıklıydı, şimdi aksiyon-drama oldu ve benim için çok ciddi bir çalışma gerektirdi. Tabii bu da oyunculuğumu zorlamam için bir fırsat benim için.
- İçerik ve teknik anlamda nasıl ve nereden bir destek aldınız?
- Çocuk şube ile ortaklaşa çalışıyoruz. Zaten çoğu hikâye de gerçek olaylardan alındı. Teknik bilgiler için de çevik kuvvetle bir hafta çalıştık. Nasıl tutuklanır, nasıl etkisiz hale getirilir ve nasıl sorgulanır gibi konularda eğitim aldık. Ben ayrıca dövüş dersleri de aldım daha iyi yapabilmek için. Çünkü naif bir görüntüm var. Bunu kırmam için biraz daha sert bir duruş sergilemem gerekiyor.
- Hayatın içinde bazı gerçeklerin yanından geçip gidebiliyoruz. Bu farkında olmadığımız anlamına gelmese de, bir uzaklık yaşattırdığı kesin. Siz, şimdilerde sokak çocuklarıyla ilgili gözlem ve araştırmalarınızın neticesinde nasıl bir bakış geliştirdiniz?
- Herkesin sokaktaki çocuğa bakışı farklı. Kimi yardım etmek istiyor, kimi korkuyor. Kimi zaman arabanıza yaklaşan bir çocuğa karşı ilk tepki arabanın camını kapatmak oluyor. Ben de yapıyorum bunu. Çünkü biliyorum ki verdiğiniz para başka bir yere gidiyor. Onlara para vermek yerine yemek ya da başka bir ihtiyacını almak istiyorum. Şimdi dizideki hikâyelerle arabaya yaklaşan çocuğun akşam evine gittiğinde nelerle karşılaştığını gördüm. İster istemez bakış açım da değişti.
- Sistemin sorumluluğu çocuklara yükleniyor bir anlamda.
- Biz yardım edince de cezalanıyorlar, etmeyince de. Çünkü ona hiçbir şey kalmıyor. Onlar suça itilen birer araç sadece.
- Peki, dizi bu anlamda nasıl bir misyon üstleniyor?
- Farklı hikâyeler üzerinden olanları yansıtıyoruz. Eğitme derdinde değiliz. Sadece bunları göstererek daha fazla bilinç yaratma yönünde bir amacımız var. Çocuklar için çok az proje yürütülüyor. Suç işliyorlar, yaşları küçük olduğu için bırakılıyorlar, yine döndükleri yer aynı. Çocukların geleceği güvence altına alınmalı.