Bir Tek Şeye İhtiyacımız Var: Toprak Reformu
cumhuriyet.com.trAnayasada konuyla ilgili yasal ve kurumsal yapılanma sağlanmalıdır, tarım ve toprak yapısı tekrardan ele alınıp üreticiyi ve tüketiciyi destekleyen tarım ve toprak politikaları oluşturulmalıdır. Uluslararası şirketlerin dayatmaları kabul edilmemeli, toprak mülkiyeti konusu tekrar ele alınmalı ve halkın çıkarları doğrultusunda yapılandırılmalıdır.
Toprak bulunması ve çoğaltılabilmesi imkânsız bir kaynaktır, dağıtılmasında ya da işletilmesindeki dengesizlikler, toplumları sosyal ve ekonomik açıdan etkiler ve önemli sorunları da beraberinde getirir. Geleneksel ve dar anlamda Toprak Reformu, toprak ağalığı ve yarı-feodal kurumlar dikkate alınarak toprak kaynaklarının belirli bir tavan sınırından yukarısının kamulaştırılıp, topraksız ya da az topraklı köylülere dağıtılmasıdır. Reform, büyük mülklerin parçalanarak topraksız çiftçilere dağıtımı için devletçe alınan önlemleri kapsar.
Günümüzde ise Toprak Reformu, arazi ıslahı, arazi toplulaştırması, parçalanmanın önlenmesi ve kiracılık-ortakçılık ilişkilerinin düzenlenmesi, tarım işçisinin çalışma şartlarının ıslahı, zirai yerleşim, vergi sistemi ile ilgili reformlar ve uygun şartlarla kredi temini ile ilgili bütün önlemleri ve hatta köylerde inşa edilecek sanayi tesisleri, kooperatifleşme ve pazarlama ile ilgili kurumların kuruluş ve gelişmesini de kapsamaktadır.
Toprak dağılımı öncelikli
Dengesiz toprak mülkiyeti düzenini değiştirmeden, tarım reformu tedbirleri almak bir toprak reformu değildir. Bunun gibi toprak dağıtımını sağladıktan sonra, gerekli tarım reformu önlemlerini almamak da sorunu çözümlemez. Gerçek bir toprak reformu kavramı bunların ikisini birden kapsar.
Devletler, tarımsal üretim için teşvikler kalmadığı veya azaldığı, toplum içinde servet ve gelir dağılımının gayri adil bir hal aldığı, tarım işçilerinin çalışma arzularını kaybettikleri ve sayılarının giderek azaldığı ve bu nedenlerle huzur ve istikrarın bozulduğu zamanlarda toprak reformu yaparlar. Devletin bu müdahaleleri ve aldığı önlemler ile ekonomik ve sosyal hayatın yeniden normale dönmesi, toplumun huzur ve istikrara kavuşmasını sağlar.
Anayasal temel
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya üzerinde pek çok yerde, örneğin Doğu Avrupa’da, topraksız köylüler büyük toprakları fiilen işgal etmişler; bu ülkeler, biraz da mecburiyetten, toprak reformları yapmak zorunda kalmışlardı. Yirminci yüzyılda ciddi devrimci başkaldırılar sanayi toplumlarından çok, büyük toprak huzursuzlukları yaşayan ülkelerde olmuştur. Rusya’da 1917 Ekim Devrimi’nde, toprağa susamış köylülerin rolü göz önüne alındığında topraksız köylüler sosyal devrimlerin itici gücü olabilmektedir.
Ülkemizde ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde devletçilik ilkesine göre, tarım devrimi de kısmen gerçekleştirilmiş ve vatan toprağının halkın malı olup halkın karnını doyurduğu en önemli doğal kaynak olarak algılandığı tek dönem olmuştur. Gazi Paşamızın sonsuzluğa yürüyüşünden günümüze kadar Toprak Reformu denemeleri birçok kez yapılmaya çalışılmış ancak başarılı olunamamıştır.
Tarihsel süreç içerisinde: Birinci Dünya Savaşı, üretim kaynaklarının azalmasına neden olmuş, tarımsal üretim de yarı yarıya azalmıştır. Savaşın bitiminden sonra da olumsuzluklar devam etmiş, Osmanlı’dan kalan borçlar yeni Cumhuriyet’in sırtına yüklenmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise; dönemin elitlerinin, bu konudaki ekonomik hedeflerin daha az önemli olduğunu düşünmeleri ve toprak reformunun büyük bir ekonomik gelişme getireceğine olan kuşkulu yaklaşımları reformun yapılmasına engel olmuştur. Türkiye’de elitler, toprak reformunun etkili olmadığını, ortakçılık ve yarıcılık gibi emek biçimlerinin de önemsenmeyecek düzeyde bulunduğunu iddia edegelmişlerdir.
Bugün gelinen noktada ise mayınlı toprakların yarım yüzyıllığına yabancı şirketlere kiraya verilmesi için yasa çıkarılmaya çalışılması, Mardin-Mazıdağı Bilge köyünde 44 yurttaşımızın haksız toprak paylaşımı nedeniyle katledilmesi gibi gerçekler; topraklarımız üzerinde huzur, hak ve eşitlik arayışının acı birer göstergesidir.
Toprak Reformu’nun mekâna indirgenebilmesi için şu öneriler verilebilir:
Anayasada konuyla ilgili yasal ve kurumsal yapılanma sağlanmalıdır, tarım ve toprak yapısı tekrardan ele alınıp üreticiyi ve tüketiciyi destekleyen tarım ve toprak politikaları oluşturulmalıdır. Uluslararası şirketlerin dayatmaları kabul edilmemeli, toprak mülkiyeti konusu tekrar ele alınmalı ve halkın çıkarları doğrultusunda yapılandırılmalıdır. Bunun için de Anadolu’dan büyük şehirlere olan göç durdurulmalı ve Türk köylüsüne hakları verildikten sonra yönetim özendirilmelidir. Yapılacak toprak reformu sadece arazi dağıtımıyla sınırlı kalmamalı, yanı sıra yabancıların mülk edinme olanağı ortadan kaldırılmalı, köylülerin yaşam alanında çevresel hiçbir sorunun olmaması ve her şeyden önemlisi Köy Enstitülerinin yeniden kurularak halkın bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak: Muhtaç olduğumuz kudret, Anadolu topraklarında mevcuttur.
Yrd. Doç. Dr. Füsun EKMEKYAPAR Namık Kemal Üni. Öğretim Üyesi