Bir iyilik timsali...
Nispeten ünlülerin de yer aldığı, öyküsü ve karakterleriyle sinemaseverlere salık verilecek türden, izlenesi bir film “Mutlu Lazzaro”.
Sungu ÇapanKısa film ve belgeselden yetişip 5 yıl önceki ilk filmi “Mucizeler”le (2014) çıkış yapan, Alman babadan olma, İtalyan anneden (1982’de Toskana’da) doğma senarist-yönetmen Alice Rohrwacher’in yazıp yönettiği ve son Cannes festivalinden en iyi senaryo ödülüyle dönen ikinci filmi “Lazzaro Felice-Mutlu Lazzaro” bugün gösterime giriyor.
İtalya kırsalındaki (hayali ve manidar bir isim takılmış) Inviolata denen, kentten, uygarlıktan ırak, ücra bir köyde, Markiz Alfonsina de Luna (bir dönemin seksi yıldızı Nicoletta Braschi) adındaki bir “sigara imparatoriçesi”nin tütün tarlalarında, patrona olan borçlarının azalacağına hep arttığı, kalabalık bir aile halinde, karın tokluğuna çalışan yoksul ırgatların arasındaki anası babası bellisiz, herkesin buyurduğu işleri ikiletmeden yapan, bazen bakışları uzaklara dalıp dalıp giden, modern bir azizden farksız, saf naif bir güleç delikanlı olan Lazzaro’nun (Adriano Tardiolo gerçekten bir “melek” yüzüne sahip çok sempatik bir oyuncu) masalımsı hikâyesini anlatıyor film.
Kucağında taşıdığı yaşlı ninesinden başka yakını olmayan, ansızın yüksek bir yardan düşüp ölse bile köye dadanmış bir kurdun hayata döndürdüğü, tıpkı Markizin köylüleri sömürdüğü gibi herkes tarafından her an sömürülen bir “iyilik timsali” olan mazlum Lazzaro’muz, annesinden fidye koparmak için kaçırılmış numarası yapan asilzade Tancredi’nin (Tommaso Ragno) günlük gereksinimleri için kullandığı, walkmeniyle habire müzik dinleyen ağa oğlunun her işini yaptırdığı özel hizmetkârına dönüşüyor giderek.
Adeta feodal çağlardan kalma bir köy ağasını çağrıştıran, oğluyla da sürekli zıtlaşan Markizin, köyden, annesinden hep kaçıp gitmeyi kuran, limoni sarı saçlı, öksürüklü, şımarık oğluyla birlikte eve gelişinden itibaren Lazzaro adeta özel ofis boyu oluyor asilzade Tancredi’nin.
‘Kalpsiz, ruhsuz, adaletsiz...’
Filmin ikinci bölümündeyse, yasadışı işleri açığa çıkıp sahtekârlığı gazetelere düşen Markize süregelen borçluluk halleri ortadan kalkınca kölelikten kutulup özgürleşerek Inviolata’dan çıkıp kente ulaşan ırgatlar arasında yeniden boy gösteriyor Lazzaro.
Ve kahramanımızın gözünden, ahlaki değerlere yer vermeyen, günümüzün “kalpsiz, ruhsuz, adaletsiz dünyası”nda süregelen sömürü düzenine tanıklık ediyor seyirci ve kurdun sokaklarında kol gezdiği kentte Markizlerin, Markilerin yerini bu kez bankaların aldığını farkediyoruz...
Tıpkı “Mucizeler”deki gibi “Mutlu Lazzaro”da da Gabriel Garcia Marquezvari bir büyülü Gerçekçilik tarzını yeğlemiş bir anlatım tutturan yönetmen Alice Rochwacher, iyi yürekli, naif bir genç köylü delikanlıyla züppe bir genç asilzadenin mistik öğelerle destekli dostluk hikâyesi bağlamında ilginç karakterleri bir araya getirdiği, toplumsal olanla da bağlantılı, nerdeyse zamansız, masalsı bir atmosfer kurmanın üstesinden geldiği, kameraman Helene Louvart’ın süper 16 mm ile çektiği, pastoral mekânlarda geçen, soluğumsu görüntüleri ve 19. yüzyıl bestecisi Vincenzo Bellini’nin “Norma” operasından seçilmiş müzikleri eşliğinde, gerçekten 2 saat boyunca seyirciyi saran ve sonuna değin bırakmayan, hoş ve iz bırakan bir film yapmış.
Yönetmenin kız kardeşi Alba Rohrwacher’in de yer aldığı oyuncu kadrosunda David Bennent, Sergi Lopez gibi nispeten ünlülerin de yer aldığı, öyküsü ve karakterleriyle sinemaseverlere salık verilecek türden, izlenesi bir film “Mutlu Lazzaro”.