Bir imparatorluğun anatomisi!
Berlin İhtisas Araştırmaları Enstitüsü Rektörü ve tarih profesörü Barbara Stollberg-Rilinger’ın, Avrupa’da yaklaşık bin yıl hâkimiyet süren imparatorluğu mercek altına aldığı incelemesi Kutsal Roma İmparatorluğu’nda; örgütlenmenin tüm hatları inceleniyor. Papa’nın 962 yılında Alman kralı diye Sakson Prensi I. Otto’ya taç giydirmesiyle sahneye çıkan birliğin yapısı, yükseliş döneminden kurallarına, üyelerin bağlılıklarından dağılma sürecine detaylarıyla ortaya konuluyor. Kitabı dilimize Prof. Dr. Mete Tunçay çevirdi.
Cumhuriyet Kitap EkiBerlin İhtisas Araştırmaları
Enstitüsü Rektörü Barbara Stollberg-Rilinger’nın yazdığı, Prof. Dr. Mete
Tunçay’ın çevirisini yaptığı kitapta; Avrupa’da yaklaşık bin yıl hâkimiyet
süren imparatorluğun örgütlenmesinin tüm hatları inceleniyor. Birliğin yükseliş
döneminden kurallarına, üyelerin bağlılıklarından dağılma sürecine dek detaylar
aktarılıyor.
NET SINIRLARI YOKTU
Kutsal Roma İmparatorluğu,
Papa’nın 962 yılında Alman kralı diye Sakson Prensi I. Otto’ya taç giydirmesiyle
sahneye çıkan güçlü bir organizasyondu.
Günümüzün Almanya, Fransa,
Hollanda, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Avusturya, Belçika ve İsviçre gibi
ülkelerin topraklarında yer alıyordu.
Orta Çağ boyunca yayılan bu
oluşum, Alman devletleri ve şehir devletlerinin sıkı olmayan bir birliği olarak
varlığını sürdürdü, Fransız Devrimi ve Napoléon Savaşları sonrası hayatta
kalamadı.
Bu bitişin nedenlerini kitapta
sıralayan Stollberg-Rilinger, izleri ve kayıtları net ifadelerle aktarıyor:
Kutsal Roma İmparatorluğu hazır bir orduya sahip değildi, net sınırları
bulunmuyordu ve düzenli vergi politikaları yoktu! Seçkinler meclisinin
belirlediği bir lider etrafında yaşadı. Alman geleneklerini takip etti.
HEM ROMALI HEM ALMAN
Stollberg-Rilinger kitapta,
oluşumun detaylarına ilişkin “Alman Ulusunun Kutsal Roma İmparatorluğu adının
kendisi, bu siyasal kuruluşun bulanık, hatta garip niteliğini ima etmektedir.
‘Romalı’ydı, aynı zamanda ‘Alman’dı; bir imparatorluktu ama bir yandan da özgül
bir ‘ulus’a aitti ve her nasılsa ‘kutsal’ sayılıyordu” sözlerini kaydediyor.
Kutsal Roma İmparatorluğu ne
bir devletti ne de bir devletler konfederasyonuydu! Dahası, yazılı anayasası da
yoktu.
Kitapta “Egemen bir üst
otoriteye, merkezi bir yürütme organına, bürokrasiye, kalıcı bir orduya sahip
değildi. Kısacası, Kutsal Roma İmparatorluğu, çağdaş devletleri tanımlayan
bütün o niteliklerden yoksundu” diyen Stollberg-Rilinger, imparatorluğun
geleneğe ve mutabakata dayanan bir siyasal kuruluş olduğunu belirtirken,
yapısının kısmen eski görenekler ve usullere, kısmen de üyelerinin arasındaki
anlaşmalara dayandığını söylüyor.
İMPARATOR, PRENSLER, LORDLAR.,
AYİNLER…
Kutsal Roma İmparatorluğu
19’uncu yüzyılın başları gibi geç bir dönemde dahi hâlâ karşılıklı kişisel
sadakat bağlarıyla ilerleyen karmaşık ilişkilere sahipti. Tıpkı günümüzün
şirketleri gibi oluşumların birliği olan bu imparatorluk, hiyerarşik olarak
yapılanmıştı.
Stollberg-Rilinger, kitapta şu
noktalara da dikkat çekiyor:
“Üyeleri büyüklük ve toplumsal
rütbe bakımlarından son derece farklıydı ve İmparatorluğa çok farklı yollarla
bağlanmıştı. Hiyerarşinin en tepesinde imparator ve elektörler duruyordu, daha
aşağılarda kiliseye bağlı ve dünyevi prensler, en altta da şehirler ve
şövalyeler vardı…
Emperyal hiyerarşi boyunca,
bir kişisel antlar şebekesi üyeleri birbirlerine bağlamıştı:
Emperyal vassallar imparatora,
topraklı zümreler prenslerine, şehir kurulları (içlerinden çıktıkları)
topluluklarına, köylü uyruklar malikânelerdeki lordlarına vb. taç giymeler,
tımar dağıtmalar, selamlamalar, açılışlar, ant içmeler ve yeni görevlilerin
yerleştirilmeleri gibi kamusal törenler, bu karşılıklı bağları yaratıyor ve
onlara meşruluk kazandırıyordu.
İmparatorluk tam da sistemli
olarak kodlanmış bir yazılı anayasadan yoksun olduğu için sürekli olarak
siyasal bünyesinde yeni hayat üfleyecek sembolik ayin ve törenlere ihtiyacı
vardı.”
Kutsal Roma İmparatorluğu / Barbara Stollberg-Rilinger / Çeviren: Mete Tunçay / VBKY / 196 s.