Bir haksızlığı savunmak dünyanın en zor işidir
Orhan Bursalı Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım'ın katıldığı tarihi yayını değerlendirdi: artışmanın bir söz itişmesi kakışması içinde seyretmesi bekleniyordu ki öyle oldu. Ama normal bir düzlemde seyretti denebilir. Özellikle Sayıştay’ın İstanbul Belediyesi’ndeki israf ve yasadışı faaliyetler ve harcamalar konusundaki raporunu Binali Bey’in reddetmesi büyük bir kırılma anıydı.
Orhan Bursalı
Haksız durumda olanın kendini savunmasının ne kadar zor ve güç olduğunu ekran tartışmasında gördük. Seçimin neden tekrar edildiği konusu, bir zaferin kabul edilmeyerek sonuçların yok sayılması, 31 Mart seçimlerinin ana meselesidir. Hiç şüphesiz yaratılan bu büyük mağduriyetin ve sandık sonuçlarını tanımazlığın gündemde tutulması gerekliydi ve Ekrem Bey’in bu konuyu belleklerde canlı tutması doğru bir stratejiydi denebilir. Ancak bu vurguyu daha net sözcüklerle yapmalıydı. Bu ikinci seçim bir adalet ve hukuk gaspının ürünüdür.
YSK’nin seçimleri yenileme kararında bile hile yapıldığına, oyların çalındığına ilişkin tek cümle yokken, Binali Bey’in “oylarım çalındı” yinelemeleri, çocuklar arasındaki oyunda ütülen çocuğun mızıkçılığından başka bir şey değildi. Tabii, olay sadece bu kadar masum bir mızıkçılık olsaydı keşke, bu ağır bir hukuk ihlali ve sandık sonuçlarını tekmelemekti. Ekranda, Binali Bey’in çaldılar ısrarı seçmene yönelik propaganda niteliğindeydi ve bir yenilik içermiyordu.
Tartışmanın bir söz itişmesi kakışması içinde seyretmesi bekleniyordu ki öyle oldu. Ama normal bir düzlemde seyretti denebilir. Özellikle Sayıştay’ın İstanbul Belediyesi’ndeki israf ve yasadışı faaliyetler ve harcamalar konusundaki raporunu Binali Bey’in reddetmesi büyük bir kırılma anıydı. Binali Bey’in tüm bu israflara son vereceğiz tavrı alması gerekirdi. Kendisinin yönetmediği bir büyükşehirin faaliyetlerini tümüyle sahiplenmesi, çok yanlış bir stratejiydi.
Ekrem Bey’e FETÖ’cülük iması geri tepti.
Binali Bey, İstanbul için öngördüğü “ekonomik yatırımlar”la ekonomiyi adeta uçurdu. Ekrem Bey ise doğru bir politikayla, yoksulluğu gündemine aldı ve herkesin şikâyet ettiği ve bildiği partizanlık meselesini yok edeceğiz diyerek öne geçti: “Partizanlık ülkenin en büyük düşmanıdır, biz bu milleti barıştırmaya eşitlemeye geliyoruz” dedi. Bir iktidar mensubu olarak, Binali Bey’in partizanlığı reddetmesi, seçmen karşısında bir karşılığı var mıydı?
İsmail Küçükkaya, düzgün bir yöneticilik yaptı. Soruları iyiydi, tarafsızdı ve oturuma hâkimdi.
Ekrem Bey, arkadan gelen ve iddia sahibi insan olarak öne çıktı. İkinci yarıda, konuşmasıyla daha çok sahaların İmamoğlu’suydu.
Ekrem Bey, 31 Mart seçimlerinin galibidir. İstanbul’un seçilmiş belediye başkanıdır. Son bir ayda sahalardaki başarısıyla, kendisine oy vermeyenlerin de rüzgârını arkasına alacağını kestiriyorum.
Yıldırım, kendisini öne çıkaracak bir atılımdan yoksundu.
Dinamizm İmamoğlu’nun elindeydi.
Bu tartışmanın korkulanın aksine daha çok İmamoğlu’na yaradığını düşünüyorum. Tartışma pek çok konuyu aydınlığa kavuşturacak mealinde konuşan Cumhurbaşkanı’nın ne kastettiğini bilmiyorum, ama belki de Cumhurbaşkanı da umduğunu bulamamış olabilir.
<video:1442339>